Macaristan İzlenimleri

Doğrudan müzikle ilgili olan konulara yer veriniz.
Cevapla
mahiye
Mesajlar: 143
Kayıt: 16 Haz Prş, 13:39

Macaristan İzlenimleri

Mesaj gönderen mahiye »

M.Morgül 10.8.2005

Kodaly Enstitüsünden İzlenimler
Keçkemet’te, değişik ülkelerden gelmiş yüz kadar müzik öğretmeni, koro yöneticisi ya da çalgı öğretmeni olmak isteyen müzisyenle üç hafta boyunca bir aradaydık. Bazılarıyla aynı otelde kalıyordum ve daha uzun konuşabiliyordum.
İlk tanışma, karşılıklı “Siz nerden geldiniz, nerede öğretmensiniz?” ile başlıyordu ve sohbet müzik derslerinin giderek azaldığı, iş bulma sorunu yaşandığı üzerinde yoğunlaşıyordu.
On yıl önce bu seminerlere üç yüzden fazla gelen olurmuş. Okul yöneticileri de her geçen yıl giderek bu sayının düştüğünden yakınıyordu. Peki ne oluyordu da bu sayı düşüyordu? Soruna çözüm üretmek üzerine kimse kafasını yormuyor, durumun küreselleşmenin piyasaya göre eğitim modelini dünyaya dayatmasından kaynaklandığına anlamakta zorlanıyorlardı. Herkes panik ve umutsuzluk içindeydi.
Kanada’dan gelen eğitici öğretmenimiz bile ağlıyordu. Ardelle Ries adındaki bu bayan öğretmen 1.hafta her sabah 15 dakika ısınma ve toplu şarkı söyleme dersimizi yaptırdı. Kanada’da okullarda müzik dersi kalmadığını, durumun çok kötü olduğunu, diğer derslerin durumunun da hiç iyi olmadığını yakınarak anlattı. Kendisi iki koro çalıştırıyormuş, geçimini bu iki koro elemanlarının verdiği ücretle sağlıyormuş. Koronun biri sadece erkekler korosuymuş. O da emekli yaşlı insanların hobi olarak geldiği bir koroydu. Yani eğitim çağındaki çocuklar değillerdi.
Hollanda’dan Cay van Heuf’un da iki çocuk korosu vardı, hafta sonları bu çocuklarla yaptığı çalışmadan aldığı ücretle geçiniyordu. Okullarında hiç müzik dersi yoktu.
Yine Hollanda’dan Gerard’ın ders verdiği bir anaokulu vardı ve kendini işi olduğu için şanslı sayıyordu. Bu anaokulunda Türk öğrencileri vardı ve benden Türkçe çocuk şarkıları istedi. Ona Müzik Nasıl Öğretilir kitabımı armağan ettim.
Avustralya’dan gelen Eimy piyano biliyordu, işsizdi, koro müziği eğitimi almak için gelmişti. Bu seminerden sonra bir koronun piyano eşlikçisi olarak iş bulabilmeyi hayal ediyordu.
İspanya’dan gelen Lois, Madrid belediye konservatuarında piyano kursunun öğretmeniydi. Bizde olduğu gibi orada da belediye konservatuarları bu isim altında kurs vermekteydi. Burada aldığı eğitimden sonra daha iyi bir iş bulmayı hayal ediyordu.
USA’dan koro şefi olmak için eğitime gelen bir diğer arkadaşımız müzik öğretmeni olarak iş bulma şansının hiç olmadığını yakınarak anlattı. Orada böyle bir iş artık yoktu. Koro etkinliğini seçen öğrencilerin olduğu bir okul bulursa işi alma şansını artırsın diye buradaydı.
Yunanistan’dan gelen sekiz kişilik bir grup genç müzik öğrencisi de müzik öğretmeni olarak özel okullarda iş bulabilme hayaliyle buradaydı. Atina’da, Macaristan Kodaly Enstitüsüne bağlı bir özel enstitü vardı ve orada öğrenciydiler.
Atina Özel Kodaly Enstitüsü öğrenci başına Macaristan Kodaly Enstitüsüne para vermekte olan özel statüyle kurulmuş bir okuldur. Bir diğer özel enstitü de ABD’de vardır. ABD’deki Kodaly Enstitüsünde önceki yıl ders vermiş olan Andrea Antoni öğretmenimiz bize orada ilkokul çocuklarıyla yapılmış bir dersin video kaydını izletti. Çocukların içinde bir tanecik olsun Afrika veya Asya veya Latin Amerika kökenli çocuk yoktu. Bu durumu Andrea’ya sordum, okul paralı müzik okulu olduğu için böyleydi, yani orada belli bir kesime hizmet verilmekteydi.
Bir önceki akşamüstü şehrin meydanında açıkhava konseri veren New York Çevre Koleji öğrencilerinde de aynı durum vardı; bando eşliğinde konser veren 80 kişilik koro içerisinde Anglosakson/Yahudi olmayan tek genç yoktu. Bu grup AB ülkelerinde konserler vermek üzere buradaydı. Çinli arkadaşımın bunlara ilgiyle baktığını fark edince ona işin başka boyutunu da gösterme gereğini hissettim ve ona da aynı şeyi sordum. Gerçekten aralarında ne Vietnamlı, ne Hindistanlı, ne Meksikalı, ne Afrika kökenli olan vardı. Şaşkınlığını gizleyemedi. Arkadaşım bir gün önce Çin’de Evangelist papazların rahatça misyonerlik yaptıklarından söz etmişti, bunu da “demokrasidir, dinlerini yaymak isteyebilirler” şeklinde açıklamıştı. Hatta kendi ailesi çok önceden Hıristiyan olmuştu ve bir pazar ayininde kilisede org çalacağını söylemişti. İşte demokrasi havarilerinin korosu önündeydi ve içinde kendi ırkına yer yoktu…
Yunanistan grubu ilk günler seminerin en kalabalık grubuydu. Üçüncü gün Çin’den 14 kişilik bir grup genç bayan geldi. Onlar seminerin en kalabalık ve en renkli grubuydular. Bu grubu Çin devleti göndermişti. Hepsi de müzik öğretmeniydi ve yaz okullarında Kodaly metoduyla koro çalıştırıyorlardı.
Çin’deki müzik eğitiminde hepimizin ilgisini çeken bir durum vardı, merak edip sordum ve bizim 1968 müfredatıyla örtüşen bir sistemleri olduğunu öğrendim; lise 1. sınıfa kadar her çocuğa zorunlu müzik dersi var. Lise 2’den itibaren bizdeki gibi seçmeli dersler başlatılıyor. Fazladan, yaz ve kış tatillerinde çalışmak isteyen öğretmene iş vardı. Benim şahsi olarak pek çok yerde önerdiğim bir uygulamaydı bu. Öğretmene fazladan ücretli iş demek öğrenciye fazladan müzik eğitimi demekti. Yaz ve kış tatillerinde her öğrenci bir kursa katılmak zorunda. Kız öğrenciler koroyu seçerken erkek öğrenciler çalgı öğrenmeyi seçiyorlarmış. Bu yüzden müzik öğretmenliğini seçenler de kızlar oluyormuş. Bu arada şunu öğrendim; Çin’de öğretmenlik mesleği bayan mesleği haline gelmiş, erkekler daha çok tıp ve mühendislik gibi mesleklere yöneliyorlarmış.
Çin’deki Eğitim Fakültelerinde iyi bir şeymiş gibi “Çoklu Zeka“ konuşulmaya başlanmış. Bunun varacağı yerin müzik derslerini (ve müzik ve beden eğitimi) yok etmek olduğunu Çinli öğretmenlere anlatmaya çalıştım, yanımda götürdüğüm bizim Talim ve Terbiye Kurulunun yeni ders dağıtım programını onlara gösterdim, bir tane de verdim.
Eğer Çin Eğitim bakanlığı piyasaya göre eğitim modelinin kuramını yazan ABD’li Yahudi asıllı Hovard Gardner’in siparişle yazdığı, insan zekası sekiz parçadır diyen parçalı zeka kuramına yeşil ışık yakıyorsa Çin eğitim sistemini de kötü günler bekliyor demektir. Eğer ayıkmazlarsa…
Enstitüde her gün aldığımız metodoloji dersinde bize gösterilen uygulama örneklerinin hepsi seçilmiş yetenekli çocuklarla yapılmış müzik dersleriydi. Normal okullarda bu derslerin yapılabilme şansı yoktu. Bunu dile getirdiğimizde yanıt alamadık, çünkü normal sınıflarla ders yapma olanağı zaten giderek ortadan kalkıyor diye Enstitünün öğretmenleri de rahatsızdılar. Ancak aldığınız bu eğitimin çok azını normal sınıflarda verebileceğimizi onlar da itiraf ediyordu.
Slovakyalı arkadaşımız genç ve işsiz bir müzik öğretmeniydi. Ülkesinden dertliydi. “Çekoslovakya zamanında tek ve güçlü bir devlettik, dünya bizi tanıyor ve bizimle ilgileniyordu. Şimdi iki küçük devlet olduk, tek başımıza hiçbir varlık gösteremiyoruz, kimse bizimle ilgilenmiyor. Pop müzik ayrık otu gibi kapladı her yerimizi” dedi. Aynı dert her yerdeydi.
Macaristan’ın ulusal onuru olan bu okulun korunmaya ihtiyacı var görünüyor. Enstitünün görkemli yıllarının gerilerde kaldığını o yılları yaşamış olanlar açıkça dillendirdiler. Macaristan’da devlete ait fabrika ve işletmelerin yabancı tekellere satılmasına devam edildikçe ve bu nedenle işsizlik giderek arttıkça durumun daha iyiye gitmeyeceğini herkes görüyor. Kantinde çalışan delikanlıyla birazcık sohbet ettiğimde aynı şeyleri duymak bana hiç de şaşırtıcı gelmedi; çünkü küreselleşmenin getirdiği özelleştirme sürecine giren ülkelere uygulanan ekonomi politikası karbonla kopyalanmış gibi hep aynı.
Macaristan’da müzik öğretmeni tayinlerinin durmasıyla birlikte Kodaly Enstitüsünün iç dinamizmi azalmaya başlamıştır. Tıpkı gölü besleyen dere yataklarının kurumaya yüz tutması gibi. Carlos Miro, Sarolta Platthy, Andrea Antoni, Michalis Patseas ve Ardelle Ries gibi konuşma fırsatı bulduğum öğretici konumundaki müzik eğitimcileri bu durumun farkındaydılar. Onlar da bizden bir şeyler yapmamız için umut bekliyorlardı.
Tanıştığım herkes müzik eğitiminin gerilemesinden ve derslerin yok olmasından kaygılıydı. Üç hafta boyunca bu tanışmalar ve konuşmalar sırasında şunu hissettim; biz Asya ülkeleri eğer küresel piyasa canavarını durdurmayı başarırsak metropolde yaşayan halkları da bu canavarın pençesinden kurtarmış olacağız.
Cevapla