Öğretmenliğin kutsal bir iş olarak doğuşundan günümüze geçirdiği evreler, bizim için önemli birer kazanım olmuştur. Eğitim olgusunu insan yaşamının bir “aydınlanma” sı sayan anlayıştan günümüze –eğitilmişlerle- -eğitilmemişlerin- aralarındaki farkı göre-bilmek “eğitilmişliğin” bir sonucu olsa gerek.
Eğitim işinin aktarımını sağlayan “öğretim” etkinliği çağdaş bilimin, sanatın birikimleri ile donanmadıkça, okullarımızda ortamlar yaratılmadıkça yıllar sonra da -aynı sorunlarla boğuşacağız - demekten kendimi alamıyorum.
Müzik derslerinin Cumhuriyet dönemimizin başlangıcından bugüne ulaştığı sonuç eskiyi aratır nitelikte ise çuvaldızı önce kendimize batırmanın yine ve yeniden zamanıdır diye düşünüyorum. Zamanın ilericiliği ile geldiğimiz sürecin geriliğine ilişkin yordamalarımız bizleri kara kara düşündürtmesin. En olumsuz anlarda bağımsızlığımızı kazandığımız “Kurtuluş Savaşımız” dan sonra eğitim adına yapılanlardan alacağımız dersler bizi biz yapmaya yeter etkinliklerle ve onun nitelikleriyle doludur.
Günümüzde müzik eğitimimiz üzerine yürüttüğümüz ansal ve mesleksel yaşam pratiklerinden yararlanarak öğreneceğimiz olgunluk ve doğrularla olması gerekeni olumlandıracağımıza olan inancım tamdır. Ders sayılarımız azaltılmış olsa bile öğretim programlarımızın (müfredat) niteliği bu zorlukları aşmamıza yetecek niteliktedir.
Genel müzik eğitimimizin –öğretim programını- yetiştirme ve tamamlama planı olarak algılanması en büyük handikapımız olsa gerek. Ne yazık ki bu; idarelerin ve denetimi gerçekleştiren müfettişlerin de bir handikapıdır. Programın zamanında işlenip işlenmediği ile ilgili yürütülen denetimler “neyin verilip, neyin verilemediğini” denetlemediği için eğitimden çok öğretimi ele almasından kaynaklanmaktadır. Program süreç ile eşzamanlı gidiyorsa denetimi başarıyla geçen öğretmen “iyi” eşzamanlı götüremeyen öğretmen de “başarısız” olarak değerlendiriliyorsa sistemin ulaştığı sonucu değerlendirmek için müfettiş olmaya gerek kalmıyor.
Genel müzik eğitimimizi gerçekleştiren öğretmenlerimizin donanımları ile ilgili tartışmaları şimdilik bir yana bırakıp, müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarımızın ülkemizin ve çağımızın eğitsel, bilimsel birikim ve yeterliliklerinin akreditesyonunun (denklik) gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Tüm yön ve bölgelerimizde açılan okullarımızın donanım uyuşumsuzluğunu bilmem aktarmama gerek var mı? Önemli olan çok okul açıp, çok mezun verip istatiksel veriler üzerine düşünceler mi üretmeliyiz, az olsun ama öz olsun mu demeliyiz? Geçmişin az okuluyla ve az müzik öğretmenleri ile ilgili dipnotlar kütüphanelerde ve örütbağ olarak adlandırılan internette sayılamayacak niceliktedir. Hele hele o günlerin eğitenlerinden ve eğitilenlerin dinlediklerimiz bizi hayrete düşürmektedir.
Günümüz çağdaş toplumların niteliği “örgütlü” olması ile de ilintilendirilir. Müzik öğretmenlerimizin örgütlenme çabaları konusunda ki cılızlığını bir tümceyle aktarmakla yetiniyorum. “Ne etliye ne sütlüye karışırım.” Gerek sendikal gerekse de dernek örgütlenmesi çabalarında “her şeyden yakınan” öğretmenlerimizi bulamamak düşündürücü olsa gerek.
Son olarak; 8 yıllık ilköğretim yasasının uygulanmaya başlamasından sonra 4,5,6,7,8. sınıfların dışında 1,2 ve 3. sınıf müzik derslerine de branş öğretmeninin girmesi (hatta ve hatta okul öncesine de) genel müzik eğitimimizin niteliği ve geleceği adına yüreğimize su serpecek ferahlamaları yaşaya-bileceğimizi umuyorum. Aydınlığa, bilime, akla ve sanata dönük yaşamsallıkların yarenlik ve etkinlikleriyle dolu yarınlara…
Ben-cil den Siz-cil'e
- erdemgedikli
- Mesajlar: 51
- Kayıt: 22 Ağu Pzt, 20:28
- Konum: Bursa
Ben-cil den Siz-cil'e
Dostlukla;
Sizin Erdem GEDİKLİ
Sizin Erdem GEDİKLİ