Beethoven’in 9. Senfonisi de Vurgun Yedi
Müzik kitaplarında daha önce de 10 Yıl Marşında yapılan tahrifata benzer bir tahrifatla karşılaşmıştık ve o yapılan değişiklik bugün de devam etmektedir. Bozulan şarkı en ünlü evrensel şarkılardan biridir;
Beethoven’in Neşe’ye Şarkı (9.Senfoni Ana Teması) adlı şarkısı.
Öykü 20 yıl geriye dayanıyor. Daha önce fark etmemiş olanlar için veya yeni öğretmenler için bunları anımsamakta yarar var.
1980 askeri darbesiyle ulusça geçirildiğimiz neoliberal ekonomiye uygun olarak devletin ders kitabı basması bitirildi; siparişle yazılan beş yıl kullan at kitaplarına geçildi. Birkaç yıl hiç müzik kitabı basılmadı, Selçuk Yıldırım ve Besim Akkuş’un ya da Saadettin Ünal’ın fülüt metodunu kaynak ders kitabı olarak kullanmamıza izin verildi. Bunu yaparken farkına varmadan çocuklarımızın şarkı söylemesini engelledik, ağızlarını fülütle kapattık.
Ders kitabı 5 yıl hiç basılmadı ve piyasada sadece fülüt metodları vardı. Bunun ne anlama geldiğini, bizi nereye doğru sürüklediklerini bugün yorumlayabiliyorum. O gün bu durum müzik öğretmenlerinin işine geldi; ellerinde malzeme kıtlığı vardı, işleri kolaylaşmıştı, ancak pedagojik hatanın kimse farkında değildi.
Diğer yandan aynı yayınevinin yaptırdığı fülütleri çocuğa kendimiz satıyorduk. Çocukla aramızda bir para ilişkisi başlatılmıştı, buna sürüklenmiştik. Bu süreçte yara alanlarımız çok oldu. Bu sürek avında nasıl avlanıldığımızı (ki biri de bendim, bir soruşturma geçirdim, istifa edip özel okulda çalışmak zorunda bırakıldım) bir başka yazıya bırakmak üzere konuya döneceğim.
Yine fülüt metodunun yazarı Selçuk Yıldırım ve Besim Akkuş’a bakanlık tarafından müzik ders kitabı sipariş verildi. Belli ki müzik eğitiminde şirketleşme yaratılıyordu, bu bir yana. Nihayet müzik kitabı elimize geldiğinde gördük ki bir çok yanlışı var. En önemlisi 9.Senfoni tahrif edilmiş haldeydi. Önce doğrusunu görelim:
Kardeş olun ey insanlar bunu ister Tanrı’mız
Bu dünyada her şey geçer en son sana dost kalır
İnsanlığa doğruluğa göğsünü aç korkmadan
Hür doğmuştur insanoğlu hür yaşamak hakkıdır
Burada, 3.satırda yer alan “göğsünü aç korkmadan” sözleri değiştirilmiş, “gönlünü aç korkma sakın” olmuştu. Göğsünü korkmadan açmak ile gönlünü korkmadan açmak arasında hiçbir anlam beraberliği yoktu. Göğüs korkusuzca açılırsa bu karanlığa ve insanlık düşmanlarına karşı duruşu ifade eder; istenmeyen buydu. Asla kadın göğsünü çağrıştırmayan bir söz başka neden kaldırılsın ki!
Yapılan söz değişikliği ile yetinilmemiş, bir de müzikle oynanmıştı; 9.senfoninin ünlü uzatma bağı yok edildi. Bu yolla, HÜR hecesine verilen önem/vurgu/belirginleştirme/öne çıkartma müzikal tahrifatla yok ediliyordu. Bu değişiklik bugün de aynen bir çok yerli müzik kitabında devam etmektedir, yeni öğretmenler bu değişikliğin farkında bile değillerdir.
Yine 9.Senfoninin çok değerli olan diğer iki kıtasından da müzik öğretmenleri habersizdirler.
Sonradan duyduk ki 9.Senfonide yapılan bu tahrifata karşı çıktığı için Talim ve Terbiye Kurulu’nun inceleme komisyonundan uzaklaştırılan müzik öğretmenleri olmuş.
Kim bilir kaç komisyon üyesi öğretmen de 10.Yıl Marşındaki tahrifata karşı çıktığı için işinden olmuş, sürgün edilmiştir.
İnanıyorum ki Türk Devrimi’nin yılmaz bekçisi olan müzik eğitimcilerini, ki bizler Türk Devrimine lokma borçlu olduğumuzun bilincindeyizdir, bizi sindirmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Sevgiyle yaşayın, müzikle yaşayın...
Mahiye Morgül
Not: B Adminden rica ediyorum, yazılarımın altına herhangi bir reklam sorusu koymayınız, konu ciddiyetinden uzaklaşıyor.
Beethoven Bile Vurgun Yedi
Ayrıntı gibi ama aynen yaşandı.
Bazı arkadaşlarımız merak ediyor, soruyorlar.
Saadettin Ünal'ın da fülüt metodu vardı ama pazarı S.Yıldırım tutmuştu.
Saadettin Ünal bakanlığa Selçuk Yıldırım’ın fülüt metodunu satan öğretmenleri şikayet etti, çünkü S.Yıldırım müzik öğretmeni adı vererek bayiliklerini ilan vermişti. Listede 30 kadar müzik öğretmeni ismi vardı, ben Konya bayisi görünüyordum.
Soruşturma geçirdim. Müzik müfettişi bana “İstifa edin, bir özel okulda çalışabilirsiniz, aksi halde bu soruşturmanın sonunda sizi öğretmenlikte atacağız” dedi ve istifayı tercih etmek zorunda kaldım (1984). Bir kez istifa ettikten sonra devlet okuluna dönmek çok zorlaştırılmıştı, yeni başlayanlar gibi kura çekiliyor, “Ayrılmasaydınız, şimdi neden dönüyorsunuz?” deniyordu.
Not: Eskişehir'den soruşturma geçiren müzik öğretmeni arkadaşımızla yıllar sonra karşılaştım. Meslekten atıldığını, dosyasında Saadettin Ünal'ın şikayeti üzerine bu soruşturmanın yapıldığına dair belgeyi bizzat gödüğünü söyledi.
Saadettin Ünal'ın da fülüt metodu vardı ama pazarı S.Yıldırım tutmuştu.
Saadettin Ünal bakanlığa Selçuk Yıldırım’ın fülüt metodunu satan öğretmenleri şikayet etti, çünkü S.Yıldırım müzik öğretmeni adı vererek bayiliklerini ilan vermişti. Listede 30 kadar müzik öğretmeni ismi vardı, ben Konya bayisi görünüyordum.
Soruşturma geçirdim. Müzik müfettişi bana “İstifa edin, bir özel okulda çalışabilirsiniz, aksi halde bu soruşturmanın sonunda sizi öğretmenlikte atacağız” dedi ve istifayı tercih etmek zorunda kaldım (1984). Bir kez istifa ettikten sonra devlet okuluna dönmek çok zorlaştırılmıştı, yeni başlayanlar gibi kura çekiliyor, “Ayrılmasaydınız, şimdi neden dönüyorsunuz?” deniyordu.
Not: Eskişehir'den soruşturma geçiren müzik öğretmeni arkadaşımızla yıllar sonra karşılaştım. Meslekten atıldığını, dosyasında Saadettin Ünal'ın şikayeti üzerine bu soruşturmanın yapıldığına dair belgeyi bizzat gödüğünü söyledi.
-
- Misafir
Işık Düşmanı
Mahiye hocam Saadettin Ünal ışık görünce tirtir titrer nasıl karartabileceğine dair değişik planlar yapardı. Kiminde başarılı oldu kiminde başarısız. En acı olan yan başardıkları! Ama şu an yaptıklarıyla , yaşadıklarıyla, başardıklarıyla gurur duyuyormu onu merak ediyorum. Ya da içi rahat mı? Ya da "mutlu" mu!?
Vurgun Yiyen Kara Kuvvetleri Arması
1980 askeri yönetiminde vurgun yiyen yiyene... Sadece 9.senfoni ve 10.yıl marşı değil.
Geçen hafta Kara Kuvvetleri arması değiştirildi ve Atatürk'ün Kocatepe'deki ünlü pozu armadan çıkartıldı. Efendim çağdaşlıkmış.
Bunun post modernizm olduğunu, içini boşaltarak değer kaybına uğratmak olduğunu bilirsiniz.
Meğer 1983'de malüm askeri yönetim zamanında bu arma ilk kez değişikliğe uğratılmış. İlkinde Atatürk'ün Kocatepe figürü daha büyük iken, ikincisinde zeytin dallarının arasına alınıp Atatürk iyice ufaltılmış. Yani ilk vurgunu 1983'de yemiş Kara Kuvvetleri arması. Beethoven'le aynı yıllarda.
Arma deyip geçmeyin, Atatürk Kara Kuvvetleri mensubuydu, bu nedenle onunla gurur duyar karacılar.
1960 Devriminin kurmay albayı Suphi Karaman bey (aile dostumdu) o zamanki değişikliğe "Bu yanlıştır, yarın gelir bir başkası onu da değiştirir" demişti. İşte tam da öyle oldu. Vurgun üstüne vurgun yiyoruz.
Ben de şunu soruyorum:
Kara Kuvvetlerinin armasını 1983'de değiştirip Atatürk'ü küçültmüşlerdi, şimdi sıra geldi yok etmeye. Sonra sıra neye gelecek acaba?
2023 yılına sık sık işaret edenler var (AB ye giriş yılımız mış da..), o yıl, yani kuruluşumuzun 100. yılında batılı emperyalistlerin bize haritada verdikleri yeri görebiliyor musunuz?
İçimde bir sızı var, bilmem anlatabiliyor muyum?
Kimi kime şikayet edeyim; derdimi ummana döktüm asumana inledim...
İş başa düşerse,
Nasırlı ellerini toprağa basıp bir kez doğrulursa
O zaman mahşer günüdür
Saflar bellola!
Geçen hafta Kara Kuvvetleri arması değiştirildi ve Atatürk'ün Kocatepe'deki ünlü pozu armadan çıkartıldı. Efendim çağdaşlıkmış.
Bunun post modernizm olduğunu, içini boşaltarak değer kaybına uğratmak olduğunu bilirsiniz.
Meğer 1983'de malüm askeri yönetim zamanında bu arma ilk kez değişikliğe uğratılmış. İlkinde Atatürk'ün Kocatepe figürü daha büyük iken, ikincisinde zeytin dallarının arasına alınıp Atatürk iyice ufaltılmış. Yani ilk vurgunu 1983'de yemiş Kara Kuvvetleri arması. Beethoven'le aynı yıllarda.
Arma deyip geçmeyin, Atatürk Kara Kuvvetleri mensubuydu, bu nedenle onunla gurur duyar karacılar.
1960 Devriminin kurmay albayı Suphi Karaman bey (aile dostumdu) o zamanki değişikliğe "Bu yanlıştır, yarın gelir bir başkası onu da değiştirir" demişti. İşte tam da öyle oldu. Vurgun üstüne vurgun yiyoruz.
Ben de şunu soruyorum:
Kara Kuvvetlerinin armasını 1983'de değiştirip Atatürk'ü küçültmüşlerdi, şimdi sıra geldi yok etmeye. Sonra sıra neye gelecek acaba?
2023 yılına sık sık işaret edenler var (AB ye giriş yılımız mış da..), o yıl, yani kuruluşumuzun 100. yılında batılı emperyalistlerin bize haritada verdikleri yeri görebiliyor musunuz?
İçimde bir sızı var, bilmem anlatabiliyor muyum?
Kimi kime şikayet edeyim; derdimi ummana döktüm asumana inledim...
İş başa düşerse,
Nasırlı ellerini toprağa basıp bir kez doğrulursa
O zaman mahşer günüdür
Saflar bellola!