Sayın ÖZLER;
herşeyden önce, size "GERÇEKTEN KİBAR OLAN, KARANLIKTA BİLE ESNERKEN AĞZINI KAPATIR" yaklaşımını bir kez daha anımsatarak söze başlamak istiyorum. "
Bu gibi guruplarda yazım kurallarına özen göstermek gerekmez" şeklinde bir yaklaşım, sizin de belirtmiş olduğunuz gibi; ancak şahsi fikriniz olabilir. Ancak DOĞRU VE GÜZEL OLAN (
hele hele bu yazıyı yazan bir öğretmen ise... ) kafanız ne kadar bozuk ve karışık olursa olsun, DÜZGÜN TÜRKÇE İLE YAZABİLMEKTİR... Bilmemek değil; öğrenmemek ayıptır. Eğer Türkçe yazım kurallarını bu yaşınıza kadar öğrenememişseniz (
ki ne yazık ki, ülkemizde çok önemli mevkilere dahi gelip Türkçe konuşup yazamayan insanlar heryerde karşımıza çıkabilmekte... ) bu sizin suçunuz olmamakla birlikte; bunun savunulacak herhangi bir tarafının olmadığı da aklıbaşında herkesçe malumdur. O nedenle; sizin Türkçe yazım kurallarına uymanızın haklılık ya da haksızlığını tartışmak, herşey bir yana BİLİM DIŞI olacaktır. İyisi mi, sizin TÜRKÇE ye saygı düzeyinizi şimdilik tartışma dışında tutalım...
BİLGİ VE İFADE HATALARINIZA GELİNCE;
1) 2003 yılında, Ekim ayında; "Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik Sempozyumu"nda,
Malatya İnönü Üniversitesi'nde, Prof. Dr. İsmail BOZKAYA Hocamız tıpkı sizin iddia ettiğiniz gibi; müzik öğretmenlerinin yalnızca eğitim fakültesi çıkışlı olduğunu iddia ettiği sırada; oturum başkanı Prof. Dr. Ali SEVGİ; kendisine, 2003 yılındaki son müzik öğretmeni atamasında, atanan yaklaşık 50 öğretmenin yarıdan fazlasının eğitim fakültesi dışından olduğunu belirtti ve Sayın İsmail BOZKAYA da iddiasındaki yanılgıyı kabul edip özür diledi. Son dört yıldır müzik öğretmenleri %100 eğitim fakültesi çıkışlı derken bu iddianızı bilimsel olarak desteklemiyorsunuz. Size tavsiyem; özellikle istatistiki verilerle konuşurken, söylediklerinizi bilimsel kaynaklara dayandırmanız. Farkındaysanız; 2003 yılı, yani Sayın BOZKAYA'NIN bilgi hatasından dolayı, İnönü Üniversitesi'nde ve herkesin içinde özür dilemek zorunda kaldığı yıl sizin dört yıllık iddia alanınıza giriyor. Bu durum da sizin olaylara ve konulara yaklaşımınızdaki BİLİMSELLİK DÜZEYİNİZ hakkında, daha işin başında oldukça olumsuz bir izlenim yaratıyor.
2) Ülkemizin müzik öğretmeni ihtiyacına dair referans olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın rakamlarını esas alışınız, gerçeklerden ne denli uzak oluşunuzun önemli bir kanıtı. Sitemizdeki bildirileri hiç mi okumuyorsunuz??? Atamalardaki müzik öğretmeni sayısının "elli"lerden "ikiyüzelli"lere yükseltilişi için verilen mücadelelerden hiç mi haberiniz yok??? Verdiğim "yaklaşık 55 bin" rakamının referansları, Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali UÇAN ve Müzik Eğitimcileri Derneği Genel Başkanı Refik SAYDAM'dır. İsimlerini ve çalışmalarını duymuşsunuzdur, kim olduklarını biliyorsunuzdur sanırım???
3) "İstisna" diye bir kavramın varlığından haberdar olduğunuza göre; siz de değerlendirmelerinizi yaparken "istisna"ları gözönünde bulundurmak durumundasınız.
4) Size bu sitenin bilimsel bir site olduğunu bir kez daha ve ısrarla anımsatmak isterim. Siz; anketin sonucunu baştan ilan ettikten sonra, o anketin yapılmasına ne gerek var ki?? Kendi önyargılarınızı bir ankete dayandırma eğiliminiz, saplantılarınızı bilimsel kılabilme çabası mıdır acaba??? Dediğim gibi; gerçek (
düzmece olmayan, önyargılar ve yönlendirmeler içermeyen ) bir anketin sonucunun önceden %100 bilinebildiği, insanlık tarihinde görülmüş bir şey olmamakla birlikte siz, sanıyorum ki bu konuda da son derece kararlısınız: BU ANKET SİZİN ÖNGÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ SONUÇLANACAK YA DA SONUÇLANACAK
5) Bu maddede benim sorduğum soruyu çarpıtmışsınız. Ben; eğitim fakültelerinin giriş sınavlarının daha zor oluşuna dair bir değerlendirme ya da yargılama ortaya koymadım ki. Benim yazdığım beşinci maddeyi bir daha ve dikkatle okuyup anlamaya çalışınız lütfen...
6) Sizin ciddi anlamda Türkçe eğitimine ihtiyaç duyduğunuzun kanıtı da bu maddedir. Herşeyden önce "davranış" yapılmaz... "davranışta bulunulur" ya da "davranılır"... İkincisi, herhalde kendi cümleleriniz tükenmiş olacak ki; son derece tutarsız biçimde benim cümlelerimi aynen bana yöneltme ihtiyacı duymuşsunuz. Üçüncü ve en vahim noktaya gelecek olursak; ALLAHAŞKINA BENİM YAZDIĞIMI BİRKAÇ KERE DAHA OKUYUNUZ. SİZCE; "Pek çok potansiyel müzik öğretmeni" ifadesi tüm müzik öğretmenlerini mi içerir??? Akıl var, vicdan var. Göz var, nizam var. Sizin algılayışınıza göre; "
pek çok: hepsi " midir??? Kaldı ki ben de bir müzik öğretmeniyim ve en iyilerinden biriyim. YAZIMIN HERHANGİ BİR YERİNDE; "TÜM MÜZİK ÖĞRETMENLERİNE YÖNELİK" ÖFKELİ VE BİLİNÇSİZ BİR SÖYLEM GÖSTERİN; BUGÜN MÜZİK EĞİTİMCİLİĞİNİ BIRAKAYIM. BİRAZ İNSAF, VİCDAN VE DE MANTIK LÜTFEN!.. Ben pek çok der iken siz; bu yazınızın sonunda dahi fanatik bir futbol taraftarı edasıyla; "hepinize selamlar" diye bir ifade kullanıyorsunuz... Şunu hemen ifade etmek isterim ki, BEN, yazdıklarımı Alp ÖZEREN olarak ve kendi adıma yazıyorum. Siz, yazdıklarınızı bir ekip olarak mı yazıyorsunuz ki, karşınızdakini de o şekilde damgalamaya cüret ediyorsunuz. Size de BİREY OLABİLMEK İÇİN GEREKLİ ÇABAYI HARCAMANIZI TAVSİYE EDERİM. Belki o zaman içinde bulunduğunuz "tribün sendromu"ndan biraz olsun sıyrılabilirsiniz...
7) Kesinlikle düşündüğünüze göre; bir an önce düzgün Türkçe yazıp okuma egzersizlerine başlamanızı; öncelikle sitemizde yer alan bildiri ve makaleleri (
ama kendinizi vererek, önyargılarınızdan sıyrılarak ve anlamaya çalışarak... ) okumanızı, sonra da BİLİMSEL YAZILAR YAZABİLME DENEMELERİNE başlamanızı öneririm. Öğrencileriniz de buna sevineceklerdir eminim...
8 ) Sayın Süleyman Tarman olaylara ve konulara sizin (
şahsınızı kastediyorum... Ben, söylemlerimde, sizin yaptığınız gibi; karşımdaki kişiyi herhangi bir sürünün parçası olarak algılamıyorum... ) gibi at gözlüğüyle bakmadığı için; çok daha DEMOKRATİK olabildiği için ve de en önemlisi çok daha saygılı, seviyeli, terbiye sınırları içinde bir üsluba sahip olduğu için yazma gereği duymadım. Siz ise; düşüncelerinizi Türkçe anlatma ve yazılanları anlama yönündeki eksikliğinizi örtbas etmek için dahi konuyu çarpıtma eğilimindesiniz. Aslında şu anda size ne yazarsam yazayım; söylediklerimin sizin algılayabildiğiniz kadar olduğunun bilincindeyim. Siz en iyisi, vakit buldukça, lütfedip, sitemizde yer alan on tane yazımı ağır ağır okuyunuz. Demek istediklerimi, o zaman çok daha iyi anlayacaksınız. Sonra zaman içinde, dilerseniz yine fikir alışverişinde bulunuruz.
9) Siz bir öğretmensiniz. Sırf bu nedenle dahi, bu son söylediğiniz inanın şaka gibi geliyor. Bu tutumunuzla; olsa olsa, evini yalnızca misafir gelirken derleyip toparlayan; diğer zamanlarda o evde sürekli yaşayan ailesi için herhangi bir özen göstermeyen pasaklı insanları ya da
dersten kaçıp internet kafeye gidip bilgisayarı yalnızca oyun amaçlı kullanabilen, kafası karışık öğrencileri çağrıştırıyorsunuz. Daha önce de söylediğim gibi; beni asıl tedirgin eden şey, sizin "yanlış" olanı, bir yolunu bularak yasallaştırma, kabullendirme çabanız. BENİM İÇİN; HA EVİMİN KAPISININ ÖNÜNE ÇÖP DÖKMÜŞSÜNÜZ; HA KÖTÜ BİR TÜRKÇE KULLANMIŞSINIZ, AYNI ŞEY. BAŞKALARI ALDIRMAYABİLİR. ANCAK DEDİĞİM GİBİ, BANA HİTABEN YAZDIĞINIZ HERHANGİ BİR YAZIDA ÜSTELİK DE BİR ÖĞRETMEN OLDUĞUNUZA GÖRE "DÜZGÜN TÜRKÇE" KULLANMANIZI İSTEME HAKKIM VAR; BUNU DA SAKIN UNUTMAYIN... EĞER DÜZGÜN TÜRKÇE KULLANMAMAKTA ISRAR EDECEKSENİZ; BU, OLSA OLSA SİZİN BU KONUDAKİ ACZİNİZİ, ZAVALLILIĞINIZI GÖSTERECEKTİR...
En kısa sürede "siz"-"biz" kompleksinizden, ayrımcılığından sıyrılabilmeniz ve "BİZ" bilincine erişebilmeniz umuduyla.
Şahsınıza (
eğer benim gibi tek başınıza yazabiliyorsanız... ) Saygı ve Selamlarımla.
Alp Özeren