Yıldırım -Timur Tarih Mahkemesinde /Belgesel oyundan

Hangi başlığa yazacağınıza karar veremediğiniz ve müzikle ilgili olmayan görüşler...
Cevapla
mahiye
Mesajlar: 143
Kayıt: 16 Haz Prş, 13:39

Yıldırım -Timur Tarih Mahkemesinde /Belgesel oyundan

Mesaj gönderen mahiye »

Bir Azeri Televizyon Belgeseli

Azeri Televizyon kanalında 11 Ağustos cumartesi günü 12.00 de Rejisör Refik Dadaşov tarafından televizyon için hazırlanmış bir belgesel tarihi oyunu tesadüfen izledim; Timur ve Yıldırım tarih mahkemesinde yargılanmaktaydı.
Drama eğitimcisi olarak, hem de tarihe sorgulayarak bakan birisi olarak ilgiyle izlediğim bu oyundan notlar aldım. Başını kaçırdığım için oyunun adını alamadım, üzgünüm.
Açık bir alanda kurulmuş tarihi bir mahkeme divanı var. Dekorda kayalar, yaşlı ağaç kütükleri, dağ, orman, patika yol var. Bir delikanlı bugüne dersler çıkartmak istercesine mahkemede konuşulanları tam dikkatle izliyor. Atilla bir yerde duruyor, karar aşamasında görüşü alınacaktır.
Duruşma aralarında öne çıkıp seyirciye konuşan elinde asasıyla beyaz sakallı bir bilge, tarih baba adına mesajlarını veriyor… Tam kanalı geçerken onu görüp de durmuştum. Şöyle diyordu:
-“Bir Çin ipeğine aldandık, yüzlerce yıl Çin ipeğini Avrupa’ya taşımak için, sağ kolumuzla sol kolumuzu kestik, kendi bedenimizi budadık!..”
İşte o andan sonra kaldım ekranın başında.
Oğuz Han mahkeme başkanı rolünde, en yukarıdaki kayanın üzerinde oturuyordu.
- “Bursa kadısı Mevlana Şemsettin Fenarî şahit olarak gelsin” dedi. Şahit sahnede göründü.
-“Bursa’da, Yıldırım Beyazıt Han’ın şahitliğini neden reddettiniz? Onu mahkemeden kovmuşsunuz, neden?” diye sordu Oğuz Han.
- “Sarhoştu, onu mahkemeden çıkardım” dedi kadı.
-“O ne yaptı?”
-“Boynunu büktü çıktı. Semerkant’ta olsa başımı kestirirdi. Bana ceza vermedi.”
Yıldırım Beyazıt Han içeri alındı.
-“Bir hatunun azadlığı (serbest bırakılması) neden tehlikeliydi?”
-“Ayçiçek hatunTimur istediği için azad olaydı, bu demekti ki Osmanlıyı Timur yönetmektedir.”
- “İki güçlü Türk devletinin düşmanlığına bir kadın mı sebeptir? “ diye Oğuz Han Yıldırım Beyazıt’a çıkışır. “Erzincan emirinin karısını neden esir ettin?”
-“Erzincan emiri Timur’la birlikteydi.”
- “Peki bu yüzden mi 4 bin adamı Sivas’ta diri diri toprağa gömdünüz?” diye sertçe sordu Oğuz Han.
-“Kan dökmeyeceğime söz vermiştim!” dedi Yıldırım Beyazıt.
Sahne değişti, Candarlı Ali Paşa tanık olarak çağrıldı.
-“Timur Sivas’a girmeseydi, Yıldırım Erzincan’a gitmezdi” dedi Candarlı.
İçeri Timur alındı:
-“Neden Osmanlıyı işgal etmek istediniz? İki kardeş neden birbirinize girdiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Ulu hakanımız, yatağından çıkan su nere aktığını bilmez. Ben aslında Çin üzerine gitmek istiyordum” dedi Timur.
Bilge kişi girdi:
- “Ulu hanlar hakanlar bilsin, öz günahlarımızı konuşup birilerine anlatmalıyız ki neylediklerini bilsinler. Fransız kıralı mektubunda yazmış, Beyazıd’ın da , Timur’un da sarayında Avrupalılar vardı. Avrupa devletleri bayram ediyordu. Büyük Türk halkı bir daha kendimize gelemedik…”
Oğuz Han mahkeme divanına gelir. Atilla o anda karşısındadır.
- “Han baba Atilla, bu ahlaksızlar ülkesi Avrupa’yı düzeltmeye gittin!” der ona.
-“Tarih Türklerle başlar, tarihi Türkler yarattı” der Atilla.
Tekrar Timur geldi sahneye. Oğuz Han sordu:
-“Yıldırım Beyazıt’ın oğlunu yerine koydun geri geldin, neden Celayiroğlu Han üstüne gittin?” (Yanıtları alamadım)
Oğuz han:
-“Avrupalılar sizi Osmanlı üstüne salmakla onlar Bizans’ın düşmesini geciktirdiler. Sizse birbirinize düştünüz, Osmanlı zayıfladı.”
-“Yani ben o kadar mı aptalım, Avrupa mı beni kandırdı?” dedi Timur.
-“Ne kadar çok elçileri geldi size, ta Karabağ’daki sarayınıza. Avrupa’dan Karabağ’a o kadar yolu neden geldiler?”
Celayiroğlu Ahmet Sultan tanık olarak huzura davet edildi. İçeri girince Timur’un yüzüne kıyafetine ve diğerlerinin yüzüne tek tek baktı.
-“ Neden bize tek tek bakarsın?” diye sordu Oğuz Han.
-“Bağdat’tan sonra kıyafet değiştirmiş! Benim hayatımı ailemi dağıttı, bir daha toparlanamadım. Bu elimdeki İbn-i Erah Şah’ın kitabını okumalıdır Timur!” dedi Celayiroğlu, kitabı göstererek.
-“Bu kitap benden hediye koparmak için, para için yazıldı” dedi Timur kızgın şekilde.
-“Bu kitabın adını duyunca neden öfkelendiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Beni Bağdat’ta hatunun eteğinin altında gördüğünü yazıyor.”
Oğuz Han, “Tarihçi İbni Arab Şah gelsin” der, tanık divana gelir.
-“Emir Teymur’u nerden tanırsınız?” diye sorar.
-“Onu Şam’da tanıdım. Beni Semerkant’a yanında götürdü.”
-“Bu adamı esir götürdüm, yalancıdır. Bana dedi ki, ben tarih kitabı yazarım, aldım yanıma, sordu ki ne yapsam da varlıklı olsam, varlanmak istedi, edepsizdir” diye Timur araya girdi.
-“Sizsiniz edepsiz, Yıldırım’ın hatununu almazdınız yoksa!” dedi İbni Arab Şah.
Oğuz Han, “Çıkın dışarı” diye kızgınlıkla onu kovdu, Timur’a döndü:
-“Neden Anadolu beylikleri sizin Karabağ’daki ikametgahınıza geldiler?”
-“O beyler bana yürek verdiler, ben de Yıldırım Han üzerine yürüdüm. Mecbur oldum.”
-“Yıldırım Beyazıt Han divana gelsin” dedi.
O girince saygılı bakışlar dolaştı divanda.
-“Timur, hiç sebep olmadan topraklarıma girdi. Elçiler geldi fakat, teklifleri ağırdı. Bizi idare etmek istiyordu” dedi Yıldırım. Timur cevap verdi:
-“Ben düşmanlarımdan Kara Yusuf‘la Celayiroğlu’nu isterdim. O iki zat talancıydı, onlar korunmazdı.”
-“Bize sığınanı vermezdim” dedi Yıldırım.
-“Savaş bitince Timur’la nerde görüştün?” diye sordu Oğuz Han.
-“Elim ayağım bağlı olarak götürüldüm. Timur nezaketliydi, otağa girdiğimde oğluyla şahmat oynuyordu, kalktı.”
-“Bir daha görüştünüz mü?”
-“Evet, pişmanlık çekiyordu, öz devletine karşı idi, gözyaşlarını gördüm.”
-“Timur sizi demir kafese salıp gezdirmek istedi mi? Bunu gören tarihçiler var.”
-“Yalandır. Çadırın etrafında tedbirler vardı. Ama demir kafes yoktu. Gözetici vardı, buna itiraz etmedim.”
-”Siz artık gidebilir veya kalabilirsiniz” dedi Oğuz Han Yıldırım’a.
Yıldırım Beyazıt Timur’a döndü, bir süre öylece baktı, ona doğru yürüdü, kollarını uzattı, birbirine sarıldılar.
-“Allah yardımcımız olsun “ diyerek ağırca oradan ayrıldı.
Oğuz Han:
“Mahkememiz karardan önce büyük Atilla’yı dinleyecek” dedi. Atilla huzura yürüdü.
-“Bizim hepimizin günahı var ama müddehim Teymur’un günahı büyük. O, bizim kardeşliğimizi parçaladı. O cezalandırılsın” dedi Atilla.
Oğuz Han:
-“O tarihte en çok biz ezildik. Öyle karar çıkarmalıyız ki sonra gelenler ders alsın. Emir Teymur’un günahları artık tarihin günahlarıdır, zaman bunu silecek. Sonra gelenlerin günahında hepimizin payı var. Yeni asker gibi ayakta durmalıyız!”
Timur’a dönüp, “Özünü suçlu kabul eder misin?” diye sordu.
-“Ben bütün zamanları mahvetmişim!”
Karar:
-“Biz kararı Türk dünyasından istiyoruz.”

Bitiş sahnesi: Yanda bekleyen bugünün temsilcisi delikanlı öne çıkar, mahkeme dekorunu arkasına alır ve yüzü seyirciye dönük ekranın üst kısmından kenarları görünen eski bir taş duvarı aralıklı olarak yumruklamaya başlar. Her yumrukta tarihin tozları dökülüyormuş gibi ekranın önüne sarı tozlar iner.

Bu sırada fondaki müzikte uzun hava çeken bağlama çalan bir solo vardır; “E heyyy… sazım sözüm Türküm hanım hanlarım…” .
Son yazılar akana kadar gencin elleri tarihin tozlu duvarına vurur; Refik Dadaşov, Ramiz Hasanov, Nazım Dadaşov, Perviz Yusufov, Fuad Poladov, İlham Askerov, Hacı İsmailov, Sabi Memedov, Şahbar Garibi…
Şimdi ben de bu tarihi belgeselden alıntılayabildiklerimi siz okuyucuların kararına sunuyorum.

Not: Cumartesi sabahları 12.00 den önce Azeri Televizyon kanalını açıp yerli filmlerini izlemeyi düşünüyorum.

Mahiye Morgül
15.8.2006
ellanika
Mesajlar: 8
Kayıt: 06 Ağu Pzr, 20:21
Konum: istanbul

Saygıdeğer Hanımefendi,

Mesaj gönderen ellanika »

Türk Dünyası'nın ''bütünüyle'' can çekiştiği şu dönemde,yazılarınızla Türklük bilincini canlı tutma çabalarınızı hayranlıkla izliyorum.

Uygarlığın bilincinde fakat,kendisini A.B.D emperyalizminin yumuşak terimi ''globalizme'' kaptırmadan kültür,millet ve milliyet bilincimizi korumaya çalışmanız,gerçekten takdir ve tebriklerin en anlamlılarını haketmeniz için ziyadesiyle kafi.

İçinde bulunduğumuz şu zamanlarda bu bilinçteki insanlar olarak,seçim zamanı bir siyasi partiye oy vereceğimizde ''en azından laiklik'',en azından terörle mücadele diyerek ''ideoloji gözetmeksizin'' çeşitli siyasi partilere oy veriyoruz.İnanın yüce millet öyle bir şuura kapılmış durumda ki,banka hortumcuları,yolsuzluklar,veya ay sonunda cebine giren o cüz'i maaş pek de umurlarında değil.Her gün yurdun çeşitli yerlerinden haber alınan şehit haberleri,A.B.D ve İsrail'in arsız ve vahşi politikaları,yarın sıra bize de gelecek mi korkusu,İmam-Hatip Lisesi mezunu şahıslar için düzenleme isteğinde bulunan bir vatandaşımızın sorusu üzerine,kulağına eğilerek ''Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekeleyin''demeye cüret edebilecek bir devlet bakanı(M.Ali Şahin)...

Hazır İmam-Hatip konusuna kıyısından köşesinden değinmişken,şahsi fikirlerimi paylaşarak bu konuyu biraz daha açmak isterim.

İmam_Hatip liseleri;Türkiye Cumhuriyeti'nin M.E.B'na bağlı resmi ve önemli bir kuruluşudur.İslam dininin vecibelerini uygulatmak üzere(İmamlık) ve İslam dini ve toplumsal ahlak konularında konuşma,hitabet yapmak için görevlendirilmek üzere(Hatiplik) eleman yetiştiren bir kurumdur.Fakat özellikle bu kurumlarda okuyan öğrenci arkadaşlarımız,kardeşlerimiz ve onların saygıdeğer aileleri öyle bir önyargıya ve bilinçsizliğe kapılmışlardır ki,ülkemizdeki birçok yurttaşımızın üzerinde,soğuk duş etkisi yaratacak sözler söylerler.Şu an hafızamda yer etmiş sözlerden birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum:

_Ben İmam-Hatip'ten bu sene mezun olacağım,doktor olmak istiyorum ama imkansız gibi.''Ben Müslüman bir doktor olmak isitiyorum.Bu suç mu?)
Çok değerli gazeteci(!)Ahmet Hakan'ın yönettiği bir tartışma prpgramından)

_Sayın bakanım nedir bu Müslümanların çektiği?Bu ülkede Müslümanlara yaşam hakkı verilmiyor yahu.Birşeyler yapın.
(Devlet Bakanımız Sn.M.Ali Şahin beyefendiye semt pazarında dolaşırken yöneltilen bir cümle)

Dünya soğuk savaş döneminde iki kutupluydu?3.Kutubu bizim gibi köklü bir milletin,güçlü ama gücünün farkında olmayan bir ülkenin oluşturmasını isterdim.Ama öyle olmadı(mış).Herkes birinin ipine sarılmış.Sonuç:Büyük bir hüsran;anarşi,terör,uzun dönemli bir istikrarsızlık...Şimdi dünya tek kutuplu(ymuş).İsmet İnönü'nün siyasi yaşamında çok kullandığı bir sözü referans edinerek bunu söyleyenlere ve buna inananlara şöyle diyorum:''Hadi canım sende''!Türkiye'ye gelin kutuplaşma görün.Türbanlı,türbansız,müslüman-gayrimüslim,iyi müslüman-kötü müslüman-,aynı ana grupta ele alabileceğimiz ideolojiler bile birbirini yer ve yine kutuplaşma başlar.Türkçü-Ülkücü,Leninist-Maoist,İslamcı-Ilımlı İslamcı vs... bu böyle çok uzar.

Sonuç:Yine Hüsran!

Ne zaman milllet bilincimizi sağlam,din bilincimizi anlaşılır ve gerçek öğrenmeyi öğreneceğiz;işte o zaman hem ekonomik hem de,kültürel değerlerimize tuzak kuran AB'nin kirli yüzünü göreceğiz,hem de gideceğimiz veya gitmeyeceğimiz yerin bilincine varacağız.

Bir de bütün herkese A.B.D hakkındaki nacizane görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

İran,A.B.D'nin ne işine yarar?İran çok da jeopolitik öneme sahip bir ülke değil;daha iyisi olarak Türkiye var,hatta en iyisi.Hem işgale falan da gerek yok.Zaten bizi maşa olarak gördükleri ve muhteşem(!)Türk-Amerikan işbirliğini sağlayan hükümetimiz isteklerine pek ses çıkarmayacağı için Ortadoğuyu burdan idare etmek daha kolay.Ne de olsa geçmişte,bütün ortadoğu İstanbul idare ediyordu.Bir de,bu aralar çok gündeme gelen İ.K.Ö bir halife seçsin nidalarını uygulamaya koyarlar oldu bitti!

Sakın,A.B.D 2015 kadar Orta Asya'ya girip,ordaki muhteşem petrol ve doğalgaz alanlarını sömürdükten sonra,2030-2040 yılları arasında Çin Halk Cumhuriyeti'yle yapacağı büyük savaşa hazırlanıyor olmasın?

Saygılarımla...

(Müzik Öğretmenliği Aday Adayı C.Alptekin)
Cevapla