Medyaya Müzik ve Aydınlanma Çağrısı
Mehmet Fatih ÖZTARSU
Yıl 1990. Türkiye artık kültürel olarak yeni bir pozisyona giriyor. Halk dilinde dolaşan türkü, arabesk ve Anadolu rock temaları tek tek rafa kaldırılıyor. Yerine halkın hayatını etkileyen yepyeni bir vizyon geliyor. (Bu iyi mi kötü mü tartışmayacağım. Sadece süreçten bahsedelim.) Bu yeni vizyonla beraber halkın zihniyeti de değişiyor. Artık her şeyin hızlı süreçte aşındığı, kaybolduğu zamanlar başlıyor. Eski değerlerin yerini genç yeteneklerin veya yeteneksizlerin aldığı zorlu bir süreç başlıyor. Öyle bir süreç ki etkisi büyüyerek bugüne ulaştı. İnsanlar eski ile yetinmekten çok yeniyi arıyor ve bulduğu iyi kötü ne varsa kabul ediyor.
Bugünlerde maalesef “iyi” olarak nitelendirdiğimiz değerler oluşmuyor ve “önceki iyiler” de kayboluyor. Medyamız tabii ki bu işte en başı çekiyor…Televizyon, gazete ve radyo artık geçiştirmeli temalar kaynağı olmuş. Ne varsa o an olacak ve insan zihnini karıştırıp kaybolacak. Devamlı olarak aynı şeyler. Her gün yeni bir şarkıcı, her gün yeni bir müstehcen klip, her gün yeni bir “yeteneksizlik serisi” aldı başını gidiyor.
Geçen hafta bir çağrımız olmuştu: “Değerlerimize sahip çıkalım” diye. Hatta küçük çaplı örnekler de sunmuştuk. Bu çağrımıza gelen bazı tepkiler üzücü nitelikte. Bu tip meselelerin boş iş olduğu, halkın bunlarla oyalanmayıp siyasi olaylara odaklanmasının daha iyi olacağı, ve yeni “yeteneksizlere” imkan tanınıp “asıl değerler” olarak nitelendirdiğimiz olgularla uğraşılmaması gerektiği gibi bir sürü mail kotasını boşu boşuna dolduran gereksiz laflar…
Uluslararası sanatçımız Hasan Cihat Örter’in de eş zamanlı bir çağrısı oldu. “Kültürel yozlaşmanın önüne geçmek için bir hareket başlatalım” diyor Örter. Bu yönde de şöyle bir bildiri yayınladı :
“Ülkemizin içinde yaşadığı Medya ve Müzik yozlaşmasında halkımız “gerçek sanatçılarını” tanımamaktadır. Her önüne gelenin sanatçı olduğu ortamda estetik, kültür ve ulusal değer yargıları erozyona uğratılmaktadır. Bu sebeple herkesi “Türkiye’de Müzik ve Aydınlanmaya” davet ediyorum.”
Hasan Bey’in bu çağrısı gerçekten üzerinde durulması gereken bir konu. Fakat bence bu hareket kıymet bilen insanlarla gerçekleştirilmeli. Her gün bozuk Türkçeli şarkıların çoğalmasını, müstehcen kliplerin artışını dört gözle bekleyen insanlarla değil… Bir yandan dilimiz uluslararası çapta yayılıp, adına müsabakalar düzenlenirken (dikkatinizi çekerim burada diğer ülkelerdeki insanların Türkçe sevgisi teması yatıyor) bir yandan da Türkçe’nin bütünlüğünü bozarak kırık-dökük anlatımlara alıştıran ve ekranlarımızda kadın vücudunun ölçülerini sayarak gençleri ahlaksızlığa çağıran erkek ve kadın bozuntusu “şarkıcı”lar boy gösteriyor ve bunlar “genç yetenekler” olarak saygı görüyorlar. Dilini, namusunu ve vatanını seven birisi şöyle on dakika açsın bunları ve takip etsin. Öğrenmek maksatlı olarak bir kez takip etmenizi tavsiye ediyorum. Lütfen biraz sağduyulu olalım da her geçen gün neleri kaybettiğimizin farkına varalım. Çok kayıp verdi bu ülke ve hala kaybediyor. Adına bir zamanlar “vatan haini” deyip harcadığı Cem Karaca’sından, gördüğü terslemelerden dolayı bu ülkeye artık kaset yapmayacağını belirten ve asıl ilgiyi Japonya’da, Kore’de bulan Barış Manço’suna, adını bile duyurmaktan kaçındığı Özay Gönlüm’ünden, “artık değerlerimize saygı yok” diye sitem eden Cihat Tamer’ine kadar… Hastane parasını ödeyemeyen, adı unutularak ölecek Münir Özkul’lar istemiyoruz. Biraz vefa, biraz sağ duyu ile düşünelim. Zaten senelerdir ne yapıyorsak kendi zararımıza çalışıyoruz…
http://www.tacmahal.org/yazar.php?id=689