MAKALELER |
EVRENDE RİTİM VE BİZ *
*Cumhuriyet Bilim Teknik
17 Ocak 2004, Sayı: 878
Temmuz 2004
Evrende her
şey, düzenli hareket halindedir. Yani evrenin hareketi ritmiktir. Ritmin
durduğu yerde veya bozulduğu yerde yaşam biter. Ritim, Latince’de akış
demektir. Hareketin durması, akışın kesilmesi, ritmin durmasıdır.
Evrenin
sürekliliği, hareketin ritmik yinelenmesine bağlıdır. Ritim, hareketin
sayılarla anlatımıdır, bir sayı dilidir. Diğer bir tanımla, evrendeki her
hareket sayılarla açıklanabilir. Güneşin hareketi, dünyanın hareketi,
mevsimlerin tekrarı, gece gündüz, gibi.
Güneşin
dairesel ritmik hareketi ana ritimdir ve biz, bu ana ritme bağlı olarak ortaya
çıkan bir dizi ritim yumağının içerisinde yaşamaktayız. Biz, bu ritimler
yumağına bağımlı olarak dünyaya geldik. Evrendeki bu ritmin devamını kendi
bedenimizde ve algılama yapımızda görmekteyiz.
Evrendeki
hareketin tutarlılığı insanda güven duygusu yaratır. Örneğin, güneş her gün doğar, tutarlı ve
kararlı hareket eder. Onun bir gün doğmayacağını düşünmeyiz, ona güveniriz.
Güneşin her gün aynı yerden, aynı saatte doğacağı üzerine sayılarla ifade
edebileceğimiz planlar yaparız. Bu plan güneşin ritmik hareketinden kaynaklanan
güven duygusu üzerine kurulmuştur.
Güneş eğer bir
gün doğmazsa tüm yaşam biçimlerimiz alt üst olur. Ya
da her gün bir başka saatte doğsa, onu anlamakta zorluk çekeriz, algılayamayız,
matematiksel olarak durumu açıklayamayız. Hareketin ritmik olmaması onunla
ilgili varsayımlar yapmaya engeldir. Hayatımıza şekil veren şey evrendeki
ritmik hareket ve onun tutarlılığıdır.
Biz, ritmik
olmayan şeyleri dışlarız, tutarlılık ararız. Sözünün eri olmak, nerede hangi
davranışı göstereceği başkaları tarafından bilinir olmak, arkadaşı tarafından
anlaşılır olmak, planlı olmak gibi. Bu davranışların ritmik, yani tekrarlanan
özellikte olmasıdır kişiyi tutarlı insan yapan.
Tutarlı hareket
eden insana güvenilir. Dostluğun, arkadaşlığın biricik kuralı güvenilir
olmaktır. Güneşin ertesi gün yeniden doğacağına olan güven, güneşin ritmik
hareketinin tutarlılığına olan güvendir. Arkadaşına güvenmek, onun
hareketlerindeki ritmik tekrara olan güvendir. Her gün işe zamanında gelen
insana güvenmek gibi.
Evrendeki
hareketin bir ritmik düzen içerisinde olduğunu kitaplar yazmasa da bunu günlük
yaşantımızda algılarız. Gece ve gündüzün sürekliliğini düşünelim; gece uyur,
gündüz uyanır, işlerimizi yaparız. Biyoritim denilen
bedenimizin iç ritmi buna ayarlanmıştır. Uyku düzenimiz bozulduğunda buna bağlı
diğer ritimler de bozulur; adımlarımız dengesizleşir, kaslarımızı
toparlayamayız, dengesiz duruşlar alırız vb.
İki ayağının
üzerinde dik durabilmek dengeli ve güvenilir insan duygusu yaratır. Çünkü o
duruşta gerçekten bedenin ritmik düzene geçtiğini
görürüz. Denge dediğimiz, şey, omurların ve diğer eklemlerin ritmik dizilişinde
bir bozukluğa neden olmayacak şekilde duruşu göstermesidir. Bu duruşun doğal olarak insana verdiği duygu
güven duygusudur. Dengeli olmak, güvenilir olmak, tutarlı olmak; bunlar hep
birbiriyle örtüşen kavramlardır.
Ağaçları yok
ederek sel felaketine neden oluruz. Doğanın dengesini, yani ritmini
bozduğumuzun acısını yaşatır bize. Bir dere düzenli akışını bozup taşkınlık
yaptığında veya kuruduğunda çevresindeki hayatı tehlikeye sokar. Oysa onun
düzenli akışına güvenerek insanlar onun etrafında kendilerine yaşam
kurmuşlardır.
Kalp
atışlarımızda ritim bozukluğu görüldüğü zaman tehlike var demektir.
Hayatımızdaki tüm diğer ritimler de onunla birlikte bozulur, işe gidemez,
sokağa çıkamaz, yataktan kalkamaz, yemek yapamaz oluruz, vb. Kalbimizin ritmini düzene sokması için doktora gideriz, ona güveniriz. Doktor
insana güven verir. Çünkü o, yaşamımızdaki ritmi bozan öğeleri ortadan kaldırır
ve bizi normal ritmimize döndürür.
Doğada var olan
bir ritmin bozulması, diğer ritimlerin bozulmasını beraberinde getirir. Çünkü
doğada her şey bir diğerine bağımlıdır. Doğada sınırsız özgürlük yoktur,
karşılıklı bağımlılık vardır. Bu yüzden, doğa, kendi ritmini yok edeni yok
eder. Hatta, buradan yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki biz insanlar
için de sınırsız özgürlük yoktur, karşılıklı bağımlılık vardır.
Doğada
birbirinin yaratıcısı olan veya birbirinin tamamlayıcısı olan ritimlerin
beraberliğindeki uyum, ahenktir, estetiktir. Doğa ile baş başa kaldığımızda
hissettiğimiz bu olağanüstü ritmik uyumdur bize huzur veren, “Ne kadar güzel”
dedirten. Bu ahenk, bu estetik bütünlük, bu denge, bu ritmik uyumdur içimize
aldığımız ve bize güven veren, kendimizi dinlenmiş hissettiren, yaşama gücü
veren. Doğayla baş başa kaldığımızda,
“Yaşam mükemmel ahenk içinde sürüyor, bak, görüyorsun, rahat ol, ona güven” gizli mesajını alırız, mutlu oluruz.
Evrende,
birbirine bağlı iç içe geçmiş ritimlerin holistik
yapısı biyolojik olarak insan bedeninde aynen karşımıza çıkar. Bu ritmin
insanda dışa vurmuş şekli dans olarak karşımıza çıkar. Dans, insan bedenine çok
yakışan estetik bir durumdur. Dansın bir
müzikle yapılması, ritmin bedenle buluştuğu estetik mükemmelliği sergiler.
Müziğe gelince;
müzikteki ritim ve ezgi doğayla bire bir örtüşen güçlü duyguları bize verir;
tutarlılık, güven, denge, estetik, uyum. Müzikle uğraşmak veya müzik dinlemek
bunun için dinlendiricidir.
Bir dere ritmik
akar, kenarındaki ağacı ritmik besler, ağacın dalları, yaprakların dizilişi,
çiçekleri ritmiktir. Derenin varlığı diğer ritimleri yaratmıştır. Ana ritmi
burada dere oluşturur. Dere kurursa ona bağlı diğer ritimler de yok olur.
Dereyi ve ağacı resimle anlatır, resmi evimize asarız; doğadaki estetik uyumu
evimize taşırız. Ona bakarken hissettiğimiz, ondan aldığımız estetik doyum
içerdiği ritimlerin uyumundan gelir.
“Yaratıcılık,
doğadaki ritmi sezmekle başlar” der sanat eğitimcileri. Bütün sanatların
kökünde doğa vardır. Doğadaki ritmi resimle anlatırsak resim sanatı, müzikle
anlatırsak müzik sanatı, bedenimizle anlatırsak dans sanatı, sözcüklerle
anlatırsak şiir sanatı olur. Bu ritmi sayılarla anlatırsak matematik olur. Fen
bilimlerinde yeni bir buluştan söz ediliyorsa, bu, gerçekte doğada var olan ama
daha önce açığa çıkarılmamış olan bir ritimden söz ediliyor demektir.
Bir insanın
ritim duygusunun eğitim yoluyla geliştirilmesi, onun doğa ile uyumunu
desteklemek ve güçlendirmek demektir. Bu
nedenle, ritim eğitimi insanın temel gereksinimleri arasında kabul edilmelidir.
Sanat eğitimi bu ihtiyacı doğrudan karşılayan bir araçtır. Temel eğitim
kurumlarında ritim eğitimi verilmesi bu nedenle gereklidir.
Bu arada, ritmi
en anlaşılır biçimde öğreten ders müzik dersidir. Ancak, müzik derslerinde
ritmi evrenin geçerli tek kuralı olarak öğretiyor muyuz? Ne yazık ki hayır.
Bilinmelidir ki
ritim, sadece müziğin konusu değildir. Ya da, müzik
dersi sadece müziğe değil, tüm alanlara hizmet eder. Öyleyse, müzik dersi ana
sınıfından itibaren zorunlu ders olmalıdır.