BİLDİRİLER |
Doç. Şeyda Çilden
Gazi Ünv. Eğt.Fak.
GSEB MEASD-Ankara
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.297-302
Bu bildiride “Çalgı Eğitiminde Nitelik Sorunları” Eğitim
Fakülteleri Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümleri Müzik Eğitimi Ana Bilim
Dalları’nda gerçekleştirilen çalgı eğitimi ile bu kurumlara büyük ölçüde kaynak
oluşturan Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri müzik bölümlerindeki çalgı eğitimi
ilişkilendirilerek ele alınmaya çalışılmıştır.
Müzik öğretmeni yetiştirme programlarında sekiz yarıyılı
kapsayan çalgı eğitimi, müzik öğretmeninin biçimlenmesinde çok önemli
disiplinlerden biridir. Eğitim çok özen gerektiren bir süreçtir. Çalgı eğitimi,
sanat eğitiminin bir boyutu olması nedeniyle daha da özen gösterilmesi gereken
bir süreçtir. Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri’nden (AGSL) çalgı eğitimi alarak
gelen öğrencilerin, bu programlara ana kaynak olmasıyla birlikte çalgı eğitimi
ve öğretiminin niteliği önem kazanmaktadır. AGSL’den
başlamak üzere Üniversiteler Müzik eğitimi ABD’larında
devam eden toplam sekiz yıllık çalgı eğitimi süreci içerisindeki basamakların
her öğrenci için çok iyi planlanıp değerlendirilmesi, çalgı çalma disiplininin
öğrencilere sabırla, hiçbir basamak atlanmadan verilmesi büyük önem
taşımaktadır. Aksi halde çalgı çalma, bir disiplin olmaktan çıkarak öğrencinin
teknik sorunlarla boğuştuğu ve giderek dağ gibi büyüyen sorunlar silsilesi
olmaya başlamaktadır. Çalgı eğitimi verdiğiniz öğrenciyi teknik olarak nasıl
yönlendirirseniz o doğrultuda şekillenecektir. Doğru bir teknikle etkili çalgı
çalmayı öğrenmek her öğrencinin en doğal hakkı olmalıdır.
Eğitim fakülteleri Müzik eğitimi ABD’larında
verilmekte olan çalgı eğitimine AGSL’de verilmekte
olan çalgı eğitimi başlangıç alındığında, bu liselerdeki çalgı eğitimiyle
ilgili sorunları görmezlikten gelmek mümkün değildir. Müzik öğretmeni
yetiştiren kurumlara büyük ölçüde kaynak oluşturan AGSL’in
nicelik olarak artması çok sevindirici olmakla birlikte, nitelik konusuna
yeterli özen gösterilmediği sürece, istenilen düzeyde ve nitelikte “müzik
öğretmeni” yetiştirilmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Bu durum çalgı eğitimi
için de geçerlidir.
Çalgı eğitiminde niteliği etkileyen üç temel faktörden söz
edilebilir. Öğretmen, öğrenci ve öğretim programı. Bu faktörlerden en önemlisi
kuşkusuz ki öğretmendir. Etkili çalgı çalmayla ilgili temel doğru teknik ve
müzikal davranışları öğrenciye kazandırarak bu temel davranışların
geliştirilmesinin ve etkili çalgı çalmaya dönüştürülmesinin önünü açacak kişi
olan öğretmenin, aynı zamanda iyi bir öğretmenlik formasyonu almış olması da
çok önemlidir.
Sönmez’e göre; “Öğretmenlik özel bilgi ve
beceri isteyen önemli bir meslektir. Öğretmen eğitim ortamında yol gösterici,
tutarlı bir orkestra şefi gibi davranmalıdır. Yoksa bilgi aktaran, bulan yapan
değil, bunlarla birlikte ve daha çok bulduran, yaptıran, çözdürebilen
olmalıdır. Hiçbir öğrencinin diğerinin özdeşi olmadığı unutulmamalı, bireysel
ayrılıklar gözönünde tutulmalı, eğitim öğretim
ortamını buna göre düzenlemelidir. Yeni çok seçenekli öğrenme-öğretme
yöntemlerini işe koşup, öğrencilerin yeteneklerini geliştirmelerine olanak
tanımalıdır.”
Öğretmenin çalgı çalmayla ilgili doğru bilgi ve becerilerle
donanımlı olması bir zorunluluk olmakla birlikte, bireysel olarak yapılan çalgı
eğitimi için bu bilgi ve becerilerin öğrenciye aktarılması konusunda çoğu kez
yeterli olamamaktadır. Bu aşamada öğrencinin öğrenme kapasitesi kadar
öğretmenin her öğrenciye göre geliştireceği öğretme yöntemleri üretme yeteneği
de büyük önem taşımaktadır.
“İyi bir özel öğretici, belli bir ögenin
öğretilebilmesi için gerekli olan katılma ya da
deneme süresinin bir öğrenciden diğerine değişme göstereceğini bilir. Bazı
öğrenciler bir ögeyi çok az denemeyle öğrenebilirken,
diğerlerinin bu ögeyi tam olarak öğrenebilmeleri için
daha fazla deneme yapmaları gerekebilir. Bazı öğrenciler bir işlemin tümünü
birkaç denemeyle öğrenebilirken diğerlerinin ilk önce bu işlemin basamaklarını
ayrı ayrı deneyerek öğrenmeleri ve bundan sonra bu
işlemin tümünü birden denemeye başlamaları gerekebilir.” (Bloom,
1995:135)
Öğrencinin çalgı çalmayla ilgili gerekli bilgi ve becerileri
kolay alabilmesi ve gerçek anlamda yaşantısına sokabilmesi için, öğrenci ve
öğretmenin birbirini sevmesi ve çok iyi iletişim kurması da gerekmektedir.
Öğrenci için çalgıyı sevmek öğretmeni sevmekle adeta özdeşleşmektedir. Ünlü
eğitimci piyanist Mithat Fenmen bu konudaki
görüşlerini şu şekilde ifade etmiştir;
“Müzik eğitiminde başarı sağlamak, öğretmenin kendisini
sevdirmesiyle başlar. Bu işe yeni başlayanların ruhsal durumu gözönünde tutulmalıdır. Müziğe yeni başlayan bir öğrenci
öğretmenini hep memnun etmek ister. Sarfettiği
çabanın armağanı budur. Bu noktayı akıldan hiç çıkarmayalım ve öğrenciyi eleştirirken
iyi taraflarını daha fazla belirterek cesaretini arttıralım. Aynı zamanda daha
fazla çalışması gereken yerleri de gösterelim.
Müziğe yeni başlayan öğrenci, çalgıyla ilk karşılaşmasının
uyandıracağı yadırgama ve güçlükler karşısında belki de cesaretini
yitirecektir. Müziğin karmaşık kuralları, can sıkıcı alıştırmaları onu
usandırabilir. Öğretmenin vereceği güzel örnekler ve karşılaştırmalar
sayesinde, öğrenci işin iç yüzünü kavrayabilir. Öğrenci daima
desteklenmelidir.”
Çalgı çalma güç ve karmaşık bir iştir. Çalgı çalmayı
öğretecek iyi bir öğretmen, öğrenmeye hazır, istekli ve yetenekli bir
öğrencinin yanısıra, iyi düzenlenmiş bir öğretim
programının titizlikle uygulanması da büyük önem taşımaktadır.
“AGSL’ler yapı olarak Anadolu
Lisesi, Fen Lisesi ve Genel Lise modellerinin bileşkesi olmuştur. AGSL modeli,
temelde bilim liseleri modelinden yola çıkılarak ve geçmişteki ilköğretmen okulları ‘sanat seminerleri’ modelinden
esinlenilerek oluşturulan, ayrıca Devlet Konservatuvarı
lise kısmı modelinden de yararlanılarak geliştirilmiş bir lise modeli olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte AGSL modelinin Meslek Lisesi modeli
değil de daha çok Anadolu-Fen Lisesi modeline göre oluşturulmuş olması da bu
liselerin gelecekleri için önemli ve çok olumlu bir etken oluştumaktadır
(Uçan, 1995:106-146).
Uçan’ın saptamasından da anlaşıldığı üzere AGSL’ler aynı zamanda bilim liseleridir de. Bu liselerdeki
öğrencilerimizden, bir yandan bilim liseleri öğretim programlarının bir yandan
da sanat eğitimi öğretim programlarının gerekleri beklenmektedir. Oysa bu iki
karmaşık programı birlikte gerçekleştirmesi beklenen bu öğrencilerimiz, Fen
Liseleri ve Anadolu Liselerinde olduğu gibi merkezi bir seçme sınavından geçerek bu okullara alınmamaktadırlar. AGSL’ye
öğrenciler yalnızca, saptanan ortaöğretim başarı puanı barajı dikkate alınarak
yapılan ön kayıt ve ardından yapılan özel yetenek sınavıyla seçilmektedirler.
Her AGSL için öğrenci kontenjanları baştan belirlenmekte ve saptanan kontenjan
kadar öğrenci alınması zorunlu kılınmaktadır. Böylece genellikle aday
öğrencilerin yetenek düzeyinin yeterliliğine bakılmaksızın bu okullara öğrenci
kabul edilmiş olmaktadır. Bazı durumlarda ön kayıtla başvuran aday öğrencilerin
sayısı kontenjanı aşamadığı ya da çok az aştığı halde
yapılan yetenek sınavlarında alınan puan ne olursa olsun yetenek sınavında
baraj konmadığı için, öğrenciler arasında müzik yeteneği açısından gerçek
anlamda bir seçme yapıldığı söylenemez. Bu durumda başvuran öğrencilerin
yetenek sınırıyla yetinilmek zorunda kalınmaktadır.
Elbette ki bu durumun yapılacak eğitimde nitelik sorunlarını da beraberinde
getirmesi kaçınılmazdır. Bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Saptanan
kontenjanların mutlaka doldurulması beklenmemeli, bu okullardaki öğretim
programlarının düzeyi gözönünde bulundurularak bu
programı kaldırabilecek yetenekte öğrencilerin seçilebilmesi için bir baraj
uygulanmalı, bu barajın altında kalan öğrenciler kontenjan dolmasa da bu
okullara kabul edilmemelidir.
Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri gibi genel bir
seçme sınavından geçmemiş bu öğrencilerden iki
karmaşık ve yüklü öğretim programının altından kalkması beklenmektedir.
Böylesine iki boyutlu öğretim programı uygulanan bu liselerde, sanat eğitimiyle
ilgili öğretim programları hazırlanırken işin bu yönünün de dikkate alınması
gerekmektedir. Bu nedenle sanat eğitimiyle ilgili öğretim programının kapsamı
çok geniş tutulmamalı, lise öğrenimi süresince her iki programın öğrenci
tarafından kolaylıkla ve hazmedilerek yürütülebilmesini sağlayacak düzenlemeler
yapılmalıdır.
21.11.1998 tarihinde görüşülüp MEB tarafından kabul edilmiş
ve 1998-1999 öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlamış bulunan AGSL’lerde çalgı eğitimi keman dersi öğretim programı
incelendiğinde, bu programın keman eğitimi açısından oldukça kapsamlı olduğu
görülmektedir. Dört diyez-dört bemollü majör-minör tonlarında iki oktavlık
diziler, kalıcı ve geçişli birinci ikinci, üçüncü ve
dördüncü konumların öğrenilmesi, sonat ve konçerto formunda eserleri müzik
dönemlerinden örneklerle tanıma, temel ve ileri yay tekniklerini içeren etüt ve
eserleri çalabilme toplam 9 ünite ile belirlenmiş ve üniteler 1. 2. 3.
sınıflara yayılmış olarak uygulanmaktadır.
2001 yılında yapılan “AGSL’lerdeki
Keman Öğretim Programı Uygulamalarının Değerlendirilmesi” konulu araştırma
sonucunda;
·
Öğrencilerin,
kemanda duruş ve tutuşla ilgili temel davranışları ve temel yay tekniklerini
büyük oranda öğrenerek davranışa dönüştürebildikleri, staccato,
martele, fleogelet gibi
karmaşık ve zor olan yay tekniklerini orta düzeyde davranışa
dönüştürebildikleri,
·
Öğrencilerin
I., II. ve III. konumları büyük oranda öğrenerek davranışa dönüştürdükleri,
daha zor olan IV. konumda ise I., II. ve III. konumlardaki başarı düzeyinin
elde edilemediği,
·
Keman
Öğretim Programı’nda yer alan yabancı dil, kültür dersleri ile müzikle ilgili
derslerin birbirini orta düzeyde destekledikleri,
·
Keman
Öğterim Programı’nda öngörülen içeriğin orta düzeyde
uygulanabildiği, içeriğin uygulamada fazlasıyla başarıya ulaşamadığı, bu
durumda uygulanmakta olan keman öğretim programının tam olarak başarıya
ulaşamadığı,
·
Öğrencilerin
okulu bitirdiklerinde Keman Öğretim Programı’nda öngörülen hedeflere yeterince
ulaşamadıkları,
·
AGSL
müzik bölümlerinde Keman Öğretim Programı konusunda eğitim görmüş ve
uzmanlaşmış öğretmenlere daha çok ihtiyaç olduğu,
·
Elde
edilen bulgulardan AGSL müzik bölümlerinde uygulanmakta olan Keman Öğretim
Programı uygulamalarında beklenildiği düzeyde başarıya ulaşılamadığı,
saptanmıştır.
Aynı araştırmada, AGSL’de keman
dersi veren öğretmenlere “keman öğretim programı” hakkındaki görüşleri sorulmuş
belirtilen görüşlerden önemli başlıklar aşağıda sıralanmıştır.
Bu programın;
1.
Nitelikli
eğitimcilerle yapılacak çalışmalar için yeterli olduğu,
2.
Bazı
eksikliklerin düzeltilmesi, daha gerçekçi ve işlek bir duruma getirilmesi
gerektiği,
3.
Programın
süreç olarak doktora programının sonuna kadar planlanması gerektiği, bir
bütünün parçası olması gerektiği, öğrencinin psikoljik
gelişimlerine göre biçimlendirilmesi gerektiği,
4.
Öğrencilerin
öncelikle birinci konumda temiz ve doğru çalmakla yükümlü olmaları, çok fazla
yüklenerek temel davranışların bozulmasına neden olunmaması gerektiği, bununla
birlikte orkestra derslerinde de zor yay teknikleri uygulanarak öğrencilerin
zorlanmamaları gerektiği,
5.
AGSL
keman öğretmenlerinin alanlarına hakim, sanat ve bilimle içiçe
olmaları gerektiği,
6.
Kaliteli
öğretmenler bulunmadığı için keman öğretim programının değerlendirilmesinin
zorlaşmakta olduğu ve keman derslerinin, öğrencilerin denek olarak kullanıldığı
bir ders haline geldiği,
7.
MEB
tarafından AGSL müzik bölümleri çalgı öğretmenlerinin yaz aylarında eğitim
seminerlerine alınıp yetiştirilmesi gerektiği görüşlerine yer verilmiştir.
Bu kadar geniş kapsamlı çalgı öğretim programıyla, yukarıda
sözü edilen bilim lisesi programının aynı zamanda gerçekleştirilmesinin
pratikte sağlanamadığı gözlenmektedir. Çalgı eğitiminde hedefler gereğinden
yüksek tutulduğunda nitelik açısından bazı kayıpların olması doğaldır. Nitekim
bu endişe gözününde bulundurularak, bu öğretim
programının “açıklamalar” bölümünde aşağıdaki maddelerin sıralanmasına gerek
duyulmuştur;
1.
Bu
programda 1., 2., 3. sınıf keman dersinin genel amaçları ve bunlara dayanan
özel amaçları verilmiştir.Özel amaçların ölçülebilir ve gözlenebilir olması
bakımından, her amacın altına kazandırılması gereken davranışlar sıranlanmıştır.
2.
Bu
program, öğrenciyi merkeze alan bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bundan dolayı
programın uygulanması aşamasında öğretmen, öğrencinin öngörülen davranışları
kazanabilmesi için ona yol göstermeli ve sanatsal yeteneğini ortaya çıkarmada
yardımcı olmalıdır.
3.
Derslerin
işlenişinde uygulamaya ağırlık verilmeli, bir öğrenme ünitesinde yer alan davranışlarınına yakını kazanılmadan bir sonraki üniteye geçilmemelidir (AGSL müzik bölümleri çalgı (keman) 1,2,3
dersi öğretim programı, Ekim 1997, Ankara).
Öğretim programlarının gerçekçi hazırlanması önemli ise de,
sonuç olarak bu programları uygulayacak olan kişi öğretmendir. Bu bakımdan, her
öğrencinin ayrı bir sınıf olarak düşünülmesi gereken çalgı eğitiminde de
öğretmenin öğretim programını uygulamadaki başarısı, çalgı eğitimindeki
niteliği arttırma açısından daha da önem kazanmaktadır.
“Öğretmenler, öğrencilerinin eğitim programında belirtilen
amaçlara ulaşmalarını sağlamak üzere görevlendirilmiş kişilerdir. Dolayısıyla
eğitimde ulaşılan sonuçlarda öğretmenlerin büyük ölçüde etkisi bulunmaktadır.
Öğrencilerin amaçlara ulaşma derecelerinde öğretmenin niteliği ve sınıf
ortamında yaptığı davranışlar önem kazanmaktadır. ... Dolayısıyla etkili
öğretmen, eğitim programında ulaşılması istenen amaçları başarmak için
kendisinde olan yeterlilikleri sınıfta etkin bir şekilde uygulayan
öğretmendir.” (Yüksel, 2003: 312,313)
Yüksel’in yukarıdaki görüşünden de
anlaşılacağı gibi bir öğretim programını uygulayacak olan öğretmenin niteliği
çok önemlidir. AGSL’deki çalgı öğretim programını
uygulayacak olan çalgı öğretmenleri için de durum aynıdır. AGSL’deki
çalgı öğretmenlerinin niteliği, müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda yapılan
çalgı eğitiminin niteliği ile doğrudan ilgilidir. Çünkü AGSL’lere
çalgı eğitimcisi olarak atanan öğretmenler, müzik öğretmeni yetiştiren
üniversitelerden mezun olan müzik öğretmenleri arasından seçilmektedir.
Dolayısıyla müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki çalgı eğitimcilerinin
niteliği, AGSL’deki çalgı eğitimcilerinin niteliğini
doğrudan etkilemektedir.
Uçan’ın aşağıdaki görüşleri bu saptamaları
güçlendirmektedir.
“AGSL müzik bölümü-alan öğretmeni, bilinen “müzik öğretmeni”
tipinden oldukça farklı nitelikleri olan bir öğretmen tipidir. Bu bakımdan bu
tür öğretmenlerin seçiminde ve yetiştiriminde farklı bir yol izlemek
gerekmektedir. Unutmamalıdır ki müziğe üst düzeyde ilgili ve yetenekli AGSL
müzik bölümü öğrencilerinin müzik- alan öğretmenleri de müziğe üst düzeyde
ilgili ve yetenekli olmak, çok iyi bir müzik öğretmeni niteliklerine sahip
olmak ve müziğin AGSL müzik bölümleri eğitim programlarında kapsanan başlıca
alanlarının en az birinde yeterince derinleşmiş/ustalaşmış/ uzmanlaşmış olmak
durumundadır.(Uçan, 1996: 31)
Uygulamada müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardan mezun olan
her müzik öğretmenini gereksinim durumunda AGSL’de
çalgı öğretmeni olarak görmemiz olasıdır. Bu durum sınavla ya
da görevlendirme yoluyla gerçekleşmektedir. Üniversitelerde müzik öğretmeni
yetiştirirken sadece ilköğretim ve liseler için değil aynı zamanda AGSL müzik
bölümleri için de öğretmen yetiştirdiğimiz gözardı
edilmemelidir.
Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda çalgı eğitimi veren
öğretim elemanlarının, çalgı çalmada teknik ve müzikal olarak belli sorunları
aşmış olmaları, müzik öğretmeni adaylarının gelişmelerini sağlayacak temel
teknik ve müzikal doğruları onlara aktarabilecek yetenek, kapasite ve donanımda
olmaları, gelecekte çalgı eğitimcisi de olabilecek bu öğrencilerin çalgılarında
yetkin olmalarını sağlamaya yardımcı olacak önemli bir koşul olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda çalışan çalgı
eğitimcilerine önemli görev düşmektedir. Çünkü, AGSL’de
çalışacak öğretmenlerin çalgı eğitiminde yeterli olabilmeleri bu elemanların
nitelikli olmalarına ve titiz çalışmalarına bağlıdır.
Çalgısında iyi yetiştirilmiş bir müzik öğretmeni gittiği her
okulda rahatlıkla çalgı öğretmenliği yapabilecek yeterlikte olacaktır. Bu
yeterlikte olan AGSL müzik bölümü çalgı eğitimcisi de iyi öğrenciler
yetiştirecektir. Yetiştirdiği öğrenciler müzik öğretmeni yetiştiren kurumlara
geldiklerinde, çalgı eğitimlerine kaldıkları düzeyden devam etme olanağı
bulacaklardır. Böylece üniversite düzeyinde de çalgı eğitiminin gereklerini
yerine getirerek yeterli donanıma ve öğretmenlik formasyonuna sahip olarak
yetişmiş olan müzik öğretmenlerinin AGSL’de çalgı
öğretmenliği yapması sağlanmış olacak ve bu döngünün sağlam olması, hem müzik
öğretmeni yetiştiren kurumlardaki hem de AGSL’deki
çalgı eğitiminin niteliğinin artmasına yardımcı olacaktır.
Elbette ki, toplam sekiz yıllık bir süreyi kapsadığı
düşünülen çalgı eğitiminin niteliğini doğrudan etkileyen ve bu sürecin ikinci
aşamasını oluşturan, müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki dört yıllık çalgı
eğitimi sürecinin de aynı kapsamda ayrıca ele alınarak irdelenmesi
gerekmektedir. Bu aşamada yalnızca bu kurumlardaki öğretim elemanlarının
nitelikli olması gereği üzerinde durulmuş, bu kurumlardaki çalgı eğitim
programı, öğrenci seçimi ve kapasitesi vb. durumların ayrıntılarına
girilmemiştir. Ancak, benzer nitelik sorunlarının bu kurumlardaki çalgı eğitimi
için de büyük ölçüde geçerli olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak;
Sekiz yıllık çalgı eğitimi süresinin kesintisiz ve verimli
bir çalgı eğitimi sürecine dönüştürülebilmesi için AGSL’deki
çalgı eğitimi ile müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki çalgı eğitiminin
birbirini tamamlar nitelikte olması gereği açıktır. Bu eğitim sürecini
kesintiye uğratan ya da verimliliği, gelişmeyi
engelleyen etkenlerden biri, çalgı eğitimine temel oluşturması açısından AGSL’lerde yapılan çalgı eğitimindeki eksik ve yanlış
uygulamalardır.
Çalgı eğitiminde, edinilmiş yanlış teknik alışkanlıkların
düzeltilmesinin o tekniğin ilk kez öğrenilmesinden çok daha güç olduğu bilinen
bir gerçektir. Bu durum, hem öğrenci hem öğretmen için sıkıntı vericidir. Çünkü
alışkanlıklarımız günlük yaşantımızda da en kolay ve rahat olduğunu düşündüğümüz
ve çoğunlukla düşünmeden gerçekleştirdiğimiz davranış biçimleridir. Çalgı
eğitimindeki sözü edilen sıkıntılı durum da, öğrencinin dört yıl boyunca
edindiği bazı alışkanlık haline gelmiş yanlış teknik davranışların, en rahat ve
kolay olduğunun sanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum, öğrencinin önemli
sayılabilecek bir zaman dilimini kaybetmesine neden olmaktadır.
KAYNAKÇA
1.
Akın,
Özlem, “Anadolu Güzel Sanatlar Liselerindeki Keman Öğretim Programının
Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, GÜGEF Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Ankara, 2001.
2.
AGSL
müzik bölümleri çalgı (keman) 1,2,3 dersi öğretim programı, Ankara, Ekim 1997.
3.
Bloom, B. S, “İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme”, MEB yayınları, İstanbul,
1995.
4.
Çilden,
Şeyda, “Bireysel Çalgı Eğitiminde Temel İlkeler ve Etkili Faktörler”, Çağdaş
Eğitim Dergisi, Ankara, 2001.
5.
Çilden,
Şeyda, “Nitelikli Ses Elde Etmede Yay Kullanımının Önemi”, G.Ü. Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 2, 153-158, Ankara, 2000.
6.
Çilden,
Şeyda, “Yaylı Çalgı Eğtimini Etkileyen Faktörler”,
AİBÜ Eğitim Fakültesi “Müzik Eğitimi Sempozyumu”, Bolu, 1997.
7.
Fenmen, Mithat, “Müzik için El Kitabı”, Müzik Ansiklopedisi
Yayınları, Ankara, 1991.
8.
Sönmez,
Veysel, “Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı”, Pegem,
Ankara, 1994.
9.
Uçan,
Ali, “Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları
Sorunları”, Mavi Nota Müzik ve Sanat dergisi, Sayı 20, Trabzon, 1996.
10. Uçan, Ali, “AGSL Müzik Bölümleri’nin
Eğitim Programları Sorunları”, AGSL Müzik Bölümleri Semineri, Uludağ
Üniversitesi Yayınları s.106-146, Bursa, 1995.
11. Uçan, Ali, “İnsan ve Müzik İnsan ve
Sanat Eğitimi”, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994.
12. Yüksel, Sedat, “Sınıf Yönetimi”
Bölüm IV. Sınıf Ortamında Etkili Öğretmen Davranışları, Nobel Yayım, Ankara,
2003.