BİLDİRİLER |
Yrd.Doç.Server ACİM[1]
İnönü Ünv. Eğt.Fak.
GSEB-MEABD-Malatya
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında
Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.278-284.
1.
GİRİŞ
“BESTECİLİK”
kavramı, tür ayırd etmeden ele alındığında oldukça
geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu sebeple, Sempozyum’un genel başlığı ve
ruhu gereği, bu çalışmada ele alınacak olan “BESTECİLİK” kavramı ve eğitiminin,
“Klasik Batı Müziği” ve dolayısıyla “Çağdaş Çoksesli Türk Müziği Besteciliği ve
Eğitimi” alanı içinde değerlendirmemiz gerektiğinin doğru olduğuna
inanılmıştır. Pop Müzik Besteciliği ve Eğitimi, Film Müziği Besteciliği ve
Eğitimi, Tiyatro Müziği Besteciliği ve Eğitimi, TV Dizi Film Müziği Besteciliği
ve Eğitimi, Reklam Müziği Besteciliği ve Eğitimi gibi diğer alan konularına,
her biri ayrı bir araştırma ve inceleme alanı olma özelliğinden dolayı
bildirinin sonunda “EK: DİĞER TÜRLER” başlığında kısaca değinilmiştir. Bu
çalışma, 2 (iki) alt başlığa bölünmüştür.
·
TÜRKİYE’DE BESTECİLİK EĞİTİMİ
Bestecilik
kavramı evrensel bir kavramdır. Bu sebeple, “Türkiye’de Bestecilik” başlığı
tercih edilmemiştir. Bu gizli başlık, BESTECİLİK başlığı içinde bölümün
sonlarına doğru ele alınacaktır.
İkinci bölümde
Bestecilik Eğitimi’nin evrensel yapısı irdelendikten sonra, ülkemizdeki
Bestecilik Eğitimi üzerine gözlemler sunulacaktır.
2.1 BESTECİLİK
“Bestecilik”, anlam bakımından
günümüzde bir meslek olma özelliği göstermektedir. Besteciliği bir meslek
olarak kabul edersek, bununla birlikte bu mesleğin dünyanın en eski
mesleklerinden biri olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Nota yazım tekniğinin
gelişmeye başladığı çağlardan itibaren, “beste”nin nota üzerine kaydedilerek,
bir çağdan öbür çağa ve diğer çağlara –ve günümüze kadar aktarılışını
düşündüğümüzde, bir “eser” oluşturmanın, besteciler tarafından ne denli
“kutsal” bir vazife olarak algılandığını tahmin edebiliriz. Gerçekten de besteci
için “eser yaratma” kendisine verilmiş bir “görev” gibidir. Bu görev bir kurum ya da bir kişi tarafından verilmiş değildir. Bu manevi bi görevdir.
“Musiki
fikrine, yaratıcı hassaya, ateşli hissiyata ve dehâya malik olmak diye tavsif
ettiğimiz seda kombinezonları yaratmaya, icat etmeye mahsus tamamile
hususî sevki tabiiye doğuşlarında muhtelif derecelerde malik olmayanlar, bu
hâssayı elde etmek için ne kadar okuyup uğraşssalar, etüdleri ne kadar âlimane idare
edilirse edilsin, gene kompozitör ünvanına lâyık
birer kompozitör olamazlar .Bu sevki tabiiye muhtelif derecelerde malik olanlar
demiştik : evet, zira, az bir dehâya malik bulunulabildiği gibi, sadece
kolaylıkla musiki eserleri yazabilmek hâssasına, orjinal
bir tarzda yazmağa, yahut dehâ parlaklığına, ve nihayet çok dehâya sahip
olunabilir. Küçük dehâlar vardır, büyük dehâlar vardır, bu kelimeler her kes
tarafından kullanılır. Hissolunmadan bir dehâya malik
olunabilir. Yazık ki, bunun aksi de çok defa vâkidir. Başkalarına manyatizma kuvveti nasıl bir tabiat vergisi olarak
verilmişse dehâ da bazı kimselere öyle verilmiştir. Hattâ dehâ sahibi için
yaratmak bir vazife halini alır : Kompozitör (Saint – Saens)
beyhude tefahürü bir dakika bile aklına getirmeden : “Musikiyi bir elma
ağacının elmayı vermesi gibi hâsıl ettiğini” söylüyor. Çünkü o bunun için
yaratılmıştır.” [2]
Türkçeye Farsça’dan giren “Beste” terimi
için bağda önerilmiştir. Bestelemek: bağdamak; besteci: bağdar. Öte yandan, dilimizda Fransızca’dan alınan kompozisyon ve kompozitör
sözcükleri de kullanılmaktadır. Latince componere:
bir araya getirme. 11.Yüzyılda ünlü teorisyen Guido d’Arrezo, bir araya
getirilen melodiler için de “Componere” teremene kullanmıştır. 13.Yüzyılda Johannes
de Grocheo ise o dönemdeki basit polifoniyi “musica composita” olarak
tanımlamış, beste yapan sanatçıya “Compositör”
demiştir. 3a
Besteci, eseriyle yaşama ve
çevreye karşı kişisel duruşunu müziğiyle aktarmak durumundadır. O, akıl ve
duygu arasındaki ince dengeyi kurmasını ve sürdürmesini başaran bir ustadır. Bu
sebeple, besteciye müziğin filozofu demek doğru olacaktır. Besteci’nin
sahip olması gereken bilgi donanımını sadece müzikle sınırlayamayız. Kişisel
üslubuna ulaşmasında kendisine yardımcı olacak yan bilgi unsurları felsefe,
edebiyat, sinema, resim gibi diğer güzel sanatlar alanlarıdır. Bu alanlarla
arasında besteci’nin iletişim ve etkileşim içinde
olduğu alanlardan en önemlisi edebiyat alanıdır.
Müzik Tarihi’nde edebi
eserlerden etkilenerek müzikler besteleyen bestecilerinden birkaç örnekler
verelim: a) Franz Lizst, Goethe’nin “Faust” romanı üzerine Senfonik şiir, b) R.Strauss, W.Shakespeare’in “Macbeth” oyunu üzerine Senfonik Şiir, c) G.Verdi, W.Shakespeare’in “Othello” oyunu
üzerine Opera. Bunun yanısıra F.Shubert,
C.Debussy gibi besteciler kendi çağdaşları olan
şairlerin şiirlerini “Lied”lerinde kullanmışlardır.
Ülkemizde de, Şair Ece AYHAN’ın şiirlerini İlhan
USMANBAŞ, Ertuğrul Oğuz FIRAT gibi bestecilerimiz müziklemişler,
Türk Beşleri içinde de gerek şairlerimizin eserlerinden yola çıkarak eserler
yazan ve çağdaşı şairlerle birebir görüşerek karşılıklı iletişim içinde
eserlerini yazan bestecilerimiz vardır. Cemal Reşit REY’in
“10.Yıl Marşı”nın şairleri Behçet Kemal Çağlar ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. Piyanist-Besteci Fazıl SAY, Nazım HİKMET’in şiirlerinden bir Oratoryo ve Metin ALTIOK’un şiirlerinden yola çıkarak bir eser bestelemiştir.
Müzik eseri bir “müziksel
bildiri”dir. Besteci, insanlarla paylaşmak istediği duygu, düşünce, izlenim,
tasarım ve dileklerini anlatmak amacıyla seçtiği seslerle müziksel bildirisini
yaratan kişidir.3b
2.2 TÜRKİYE’DE BESTECİLİK
Türkiye’de bestecilik kavramını
ele alırken hareket noktasını da tespit etmek gerekir. Cumhuriyet Öncesi
(Osmanlı Dönemi) Bestecilik dağarına baktığımıza tümüyle makamsal müzik
alanının varlığı ile karşılaşırız. Cumhuriyet Sonrası Bestecilik kavramını
ortaya koyduğumuzda ise Atatürk Devrimleri’nin müziğe yansımasında mucizeler
yaratıldığına şahit olmaktayız. Eski Yazı’dan Latin harflerine geçiş ne kadar büyük bir mucize ise Çoksesli Müzik alanında
eserlerin ortaya çıkması da o denli bir büyük bir mucizedir. Cumhuriyet’ten
önce bir Senfonik Orkestra’nın devlet desteğiyle oluşturulması büyük bir hayal
iken Atatürk bunu başarmış, yorumcu ve bestecileri bilgi ve görgülerini
arttırmak için Avrupa’ya göndermiş, yurda dönüşlerinde ise Türkiye
Cumhuriyeti’nin Çağdaş Çoksesli Müzik Repertuvarlarını
oluşturmaları yolunda bestecilerimizi yönlendirmiş ve yüreklendirmiştir. Türk
Müzik Tarihi’ne “Türk Beşleri” olarak geçen Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil
Kazım Akses, Hasan Ferit Alnar,
Cemal Reşit Rey Türkiye Cumhuriyeti’nin Çağdaş Çoksesli Türk Müziği
dağarını oluşturmuşlardır. “Türk Beşleri”ni “Birinci Kuşak Çağdaş Çoksesli
Türk Müziği Bestecileri” olarak adlandırdığımızda, bu kuşağı “İkinci
Kuşak Çağdaş Çoksesli Türk Müziği Bestecileri”, “Üçüncü Kuşak Çağdaş Çoksesli
Türk Müziği Bestecileri” ve “Dördüncü Kuşak Çağdaş Çoksesli Türk Müziği
Bestecileri” izlemekte, “Beşinci Kuşak Çağdaş Çoksesli Türk Müziği
Bestecileri” ise içinde bulunduğumuz 2003 yılı itibarıyla yetişmiş ve
yetişmektedirler.
Bir ülkenin kültür yaşamında en
önemli rollerden birini, o ülkenin yaratan, eser üreten kesimi oynamakta ve
ülkenin kültür hayatına eserleriyle yön vermekte, o ülkenin kültür profilini
oluşturmaktadırlar. Eser üreten kişiler, çeşitli kişi ve kuruluşlarca destek
bulabildiği gibi, köstek de bulabilmektedirler. Ayrıca ülkemizde, eser üreten
kişilerin ürettikleri eser ile ilgili her türlü haklarını korumayı amaçlayan
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yürürlükte olmasına rağmen, bazı
bestecilerimiz bu kanun maddelerinin tamamından haberdar olsalar bile, Türkiye
Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ve Müsik
Eseri Sahipleri Grubu (MSG) gibi meslek birliklerinin, eser sahiplerinin ortak
çıkarlarını korumak ve mali haklarının izlenmesi, alınacak tazminat ve telif
ücretlerinin tahsilini ve dağıtımını sağlamak amacıyla kurulduklarını
bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlardır.
Besteciliğin bir meslek olduğunu
ya da olması gerektiğini belirtmiştik. Ancak, meslek
sahibi kişi, geçimini yaptığı işin karşılığını alarak yaşamını sürdüren
kişidir. Bu mantığa göre, bestecilerimizin geçimlerini sadece yazdıkları
eserlerle sürdürdüğünü düşünmemiz gerektir. Ancak gerçek durum çok farklıdır.
Konuya bestecilerimizin penceresinden baktığımızda görünen manzara şudur:
Çoksesli Müzik bestecilerimizin tümü bir Meslek Birliği üyesi değildir. Yazdığı
eserin icrası aşamasında bu bilgiyi üyesi olduğu meslek birliğine bildirdiği
takdirde, bu seslendirme/seslendirmelerden kendisine bir hak doğabilecektir.
Ancak, Konser Salonu Yönetimi de bu konuda bilgilendirilmediği için, Meslek
Birliği ve Konser Salonu Yönetimi arasında uyuşmazlık çıkacaktır. Avrupa
Birliği’ne entegrasyon çalışmaları içinde TELİF HAKLARI, İNSAN HAKLARI ile eşit
düzeydedir. Bu sebeple karşılıklı bilgilendirilme sorumluluğu meslek
birliklerine düşmektedir.
3.1 BESTECİLİK EĞİTİMİ
Aslında bestecilik öğretilebilir
bir olgu değildir. Çalgı öğrenimi, taklit ile başlar, buna paralel olarak
bestecilik eğitimi de ilk adımda taklit temeline dayanır. Ancak bestecilik
eğitimi, tamamen bir usta-çırak ilişkisidir. Bir dönem J.Haydn’dan
ders almış olan Beethoven ilk eserlerinde ustasının etkisini hissettirmiş,
ancak bu etkiden zamanla kendini sıyırarak kişisel dilini bulmuştur.
Kompozisyon öğrenimi’nin temelinde sırasıyla Armoni, Biçim Bilgisi, Kontrapuan, Füg, Çalgı Bilgisi, Çalgılama
eğitimi vardır. Bu aşamadan sonrası ya da bu temel
öğrenimlerin son aşamalarına doğru, kompozisyon öğrencisine eser üretme yoluyla
kişisel müzik dilini oluşturması amacıyla ödevler verilir. Bestecilik eğitimi
öğrenci-öğretmen bazında ince ve hassas çizgilere dayalı bir eğitim ve
öğretimdir. Bestecilik öğrencisinin, kişisel uslubunu
zamanla bulabilmesi için öncelikle kişiliğinin sağlam temellere oturması
gerekmektedir. Bestecilik eğitimi içinde, öğrenci sadece meslekî bilgileri
değil, diğer sanat alanıyla ilgili temel bilgi ve görgüyü edinmek durumundadır.
Resim, edebiyat, felsefe, psikoloji, pedagoji, sosyoloji alanlarının genel yapı
ve dokuları hakkında bilgi sahibi olmak durumundadır. Bestelediği eserin sadece
teknik dokusunu değil, felsefi temelini de kurmak ve tasarlamak durumundadır.
Bestecinin etki alanına giren yan dallardan en önemli alan edebiyattır. Bu
sebeple, bestecilik öğrencisinin çok okuma yapması gereklidir. Sanat ve Müzik
Tarihi’ni genel hatlarıyla bilmek zorundadır. Bu zorunluluğun temelinde, kendi
konumunu tarihsel boyut bazında belirleme gerekliliği vardır.Dünyadaki
örneklere baktığımızda, müzik eğitim kurumlarının ya
özerk ve bağımsız kuruluşlar, ya da üniversitelerin
birer Fakülte haline dönüşmüş olan Müzik Fakülteleri, Üniversitelerin Müzik
Bölümleri ve/veya Müzik Kolejleri olduğunu görmekteyiz. Örnek olarak,
İngiltere’deki Müzik Eğitimi verilen önemli okullardan bazılarının listesini ve
ilgili Web adreslerini sıralayalım:
Royal Academy of Music |
http://www.ram.ac.uk/ |
Royal College of Music |
http://www.rcm.ac.uk/ |
University of Cambridge, Faculty of Music |
http://www.mus.cam.ac.uk/ |
University of Glasgow Department of Music |
http://www.gla.ac.uk/departments/music/ |
Bu listenin tamamını incelemek
isterseniz, http://www.music.indiana.edu/music_resources/som.html#uk
adresini tıklamanız yeterli olacaktır.Eğer yukarıdaki linkleri incelerseniz,
Bestecilik Eğitimi’nde evrensel anlamda ilk parafrafta
belirtilen temel bilgilerin verildiğini ve bestecilik eğitiminde öğrenciye
yoğun bir Müzik Tarihi bilinci kazandırılmaya çalışıldığını görebilirsiniz.
Ancak, 21.yüzyılın Bestecilik Eğitimi modeli ve uygulamaları değişmiştir.
20.yüzyılın Bestecilik Eğitimi temelleri aynı kalmakla birlikte, 20.yüzyılın
son çeyreğinden başlayarak 21.yüzyılın başında TEKNOLOJİ, Eğitimin hizmetine
sunulmuştur. Diğer alanların yanısıra Müzik Eğitimi
alanında, bilgisayar ve yan duysal teknoloji aygıtları ile bir Müzik Tarihi
dersinde kitapların yerini CD ve DVDler almıştır.
Öğrenciler kitabın yanısıra kitaptaki bilgileri
görsel ve duysal ortamlarda okuyabilmektedir. E-Kitap (e-book),
Sesli Kitap (Audio Book)
gibi yeni kavramlar gelişen bilişim teknolojilerinin ürünleridir. Müzik Teorisi
ve Müziksel-İşitsel Algılama alıştırmaları artık konuyla ilgili yazılımlarla
yapılmaktadır.
Bestecilik Eğitimi içinde yer
alan Armoni gibi, Kontrpuan gibi, Çalgı Bilgisi gibi
çalışmalarda bilgisayar teknolojisi devreye girmiş olup, Bestecilik öğrencisi
örneğin çalgı bilgisi dersini bir CD-ROM yardımıyla alabilmektedir.[3] Bestecilik Eğitimi’nin
ilerleyen süreci içinde, eğitimin bir parçası olan ve küçük biçimli eserler
yazma çalışmasında 21.yüzyılın Bestecilik öğrencisi, artık eserinin yaklaşık
olarak nasıl tınladığını MİDİ sistemler yardımıyla duyma şansına sahiptir.
Ayrıca, eserinin çalıcılara sunumu, basımı için eserini temize çekme şansına ve
olanağına NOTA YAZMA YAZILIMLARI ile sahip olması, bestecilere ve bestecilik
öğrencilerine çok büyük kolaylıklar getirmiştir. Bütün bunların yanında,
21.yüzyılın besteci profili içinde, bu profile uygun öğrenci yetiştiren dünya
eğitim kurumları, bestecilik eğitimi içinde mesleki eğitim formasyonunun yanısıra, öğrenciye yan alanlarda da formasyon
kazandırmaktadırlar. Bu yan alanlar, akustik bilgisi ve elektronik ses
sistemleri bilgisidir. 21.yüzyılın besteci profilini tanımlamaya çalışırsak
şunu söyleyebiliriz: Bestecinin edinmesi gereken teknik bilgi ve becerileri
kazanmış olmasının yanısıra, hayal gücü kuvvetli,
diğer sanat alanlarındaki gelişmelerle ilgili, çağın teknolojisini tanıyan ve
minimum düzeyde kullanan, çağın tüm çağdaş müzik akımlarını tanıyan ve izleyen,
taşıdığı deha ve zeka parıltılarını dinleyiciye ulaştırmayı becerebilen
bireylerdir diyebiliriz.
3.2. TÜRKİYEDE BESTECİLİK
EĞİTİMİ
Ülkemizdeki genel eğilim şudur: Konservatuvar – Kompozisyon Bölümü mezunu bir genci, Konservatuvar yönetimi önce Solfej – Müzik Teorisi, Müzik
Tarihi, Form Bilgisi, Armoni gibi derslerde görevlendirir. Zaman içinde
bestecilik alanında (zaman bulup çalışabildiği ölçüde) eserler verip ve bu
eserleri çalıcılar bulup seslendirdikçe, yani besteci sıfatını
olgunlaştırdıktan sonra, ileri yaşlarda bestecilik derslerine girebilmeyi hak
edebilir. Cumhuriyet ile birlikte Avrupa’ya giderek eğitimlerini tamamlayan
“TÜRK BEŞLERİ” üyesi bestecilerimiz, o dönemde yurda döner dönmez İstanbul
Belediye Konservatuvarı (İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı) ve Ankara Devlet Konservatuvarı’nda
(Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı)
dersler vermeye başlamışlardır. Bestecilik dersleri dışındaki,
bağlantılı-ilgili dersleri vererek başlayan bestecilerimiz, zamanla Kompozisyon
derslerine de girmeye başlayarak, kendilerinden sonraki kuşakları yetiştirmeye
başlamışlardır. İsmet İnönü (CHP) sonrası Adnan Menderes (DP) iktidarı ile
başlayan toplumsal değişim-dönüşüm-yozlaşma akımının bir sonucu olarak 1970li
yıllarda İstanbul’da ilk kez bir Türk Müziği Devlet Konservatuvarı
kurularak, yıllarca sürecek DOĞUCU-BATICI tartışmasının tohumları atılmış ve müzisyeni
müzisyene kırdıracak olan kamplaşmanın yolu açılmıştır. Ülkemizde aydınlanma ve
çağı yakalama çabaları yavaş yavaş meyvelerini
vermeye başladığında, bilinmeyen bir el, bir şekilde bir kutuplaşma ve
kamplaşma hareketini körükler ve kendimizi birdenbire ....ciler/......cilar gibi
kutupların içinde buluruz. Bu sebeple, TÜRK MÜZİKCİLER – BATI MÜZİKÇİLER gibi
bir kutuplaşma zamanla şöylesi bir yöne kaymaya
başladı: SAĞCILAR=TÜRK MÜZİKÇİLER / SOLCULAR=BATI MÜZİKÇİLER.
Bu kutuplaşmadan, Konservatuvarlardaki bestecilik eğitimi de nasibini aldı.
BATI MÜZİĞİ DEVLET KONSERVATUVARI Kompozisyon Bölümü Eğitim müfredatlarında
Türk Müziği Makam ve Usul Bilgisi, ayrı bir ders olarak asla öğretilmiyor,
ancak bazı Kompozisyon öğretmenleri genel yapılarıyla biraz Makam ve Usullerden
bahsediyor; TÜRK MÜZİĞİ DEVLET KONSERVATUVARI eğer varsa Komposiyon,
yoksa Temel Bilimler Bölümü derslerinde ise Batı Müziği Teorisi eksik ve zayıf
veriliyordu. Bunun sonucunda BATI MÜZİĞİ DEVLET KONSERVATUVARI Kompozisyon
Bölümlerinden kendi müziğine yabancı besteciler mezun oluyor, TÜRK MÜZİĞİ
DEVLET KONSERVATUVARI’ndan ise evrensel müziğe
yabancı, kendi müziğini şöyle böyle tanıyan ve giderek aldığı Makamsal Müzik
eğitiminin tehlikeli yüzüne zamanla teslim olan kişiler mezun oluyorlardı. Ancak,
bu kutuplaşma son 10 –15 yılda zamanla
kırıldı, çünkü her iki uç da, bu zıtlaşmanın karşılıklı gelişime zarar
getireceğini anladılar ve yetişmiş ve yetişmekte olan genç nesil, artık
21.yüzyılın müzisyen profiline sezgileriyle yaklaşmaya başladılar.
Müzik Eğitimcileri cephesi ise,
tek başına yürüyegeldiği yolda yine tek başına yoluna
devam etmektedir. “Musiki Muallim Mektebi” ile çizgilerin kesin hatlarla
çekildiği dönemde, Konservatuvar ile yolları ayrılan
Müzik Eğitimcileri, kendi ekollerini, kendi mütevazı üslüplarını
koruyagelmişlerdir. “Okul Şarkıları” alanında eser
veren pek çok mütevazı besteci yetiştiren bu sistem, kendi içinde basit ancak
sıcak bir yapıya sahiptir. Bestecilik Eğitimi veren konservatuvarlarımızda
genel olarak “Eğitim Müziği Besteleme” alanı, küçük görülmüş, adam yerine
koyulmamıştır. Büyük çaplı senfoniler yazabilen ya da
yazabilecek kapasitede olan bestecilerimizden, “Eğitim Müziği” alanına değer
veren, eser veren Muammer SUN, Ertuğrul BAYRAKTAR gibi kişiler de çıkmıştır.
Konservatuvarların Bestecilik Bölümlerinde, a)
Makam – Usul Bilgisi ve Repertuvarı, b) Eğitim Müziği
Besteleme Teknikleri ve Eğitim Müziği – Dağar İncelemeleri gibi derslerin yer
alması, ülke gerçeğini kavramış bestecilerimizin yetişmesine yardımcı
olacaktır.
Eğitim Fakülteleri – Müzik
Öğretmenliği Programları esasen, yaratıcı yanı kuvvetli, zeki öğretmenler
yetiştirmek durumundadır. Ülkemizdeki kültür kargaşası neticesinde, müzik
öğretmenlerimiz meslek yaşamlarında zekaları, sezgileri ve müziksel becerileri sayesinde
üstesinden gelmek zorunda kaldıkları ve kalacakları özel ve hatta sıradışı/garip durumlarla karşılaşmış ve
karşılaşmaktadırlar. Kendisinden piyanosu olmayan bir okulda, piyano partisini blokflütle çalmasını emreden bir müdürle karşılaştığında,
bu durumu çözecek pratik bir zekaya sahip olması gerektir. Bu nedenle, Dünya
Bankası projesiyle, yeniden yapılandırılan Müzik Öğretmenliği Programı, Türkiye
insan ve eğitim gerçeğini doğru algılayamamış kişi ve kişilerce yeniden
hazırlanırken, Türkiye Müzik Öğretmeni’nin gerçekten nasıl bir formasyon –
model – profile oturtulması gerektiği’nin hiç göz önünde tutulmadığı göze
çarpmaktadır. Şu anda eğitimde kullanılan Programda göze çarpan temel
eksiklikler:
a) Armoni derslerinin kuru akor bağlantıları olarak algılanmasına yol açacak model
yerine, birbirine bağlanan akorları akor-ezgi-figür-motif ilişkisi üzerine oturtan bir model
temel alınmalıdır,
b) Biçim Bilgisi dersini, Armoni
dersinin bir sonraki aşaması olarak düşünerek, Seçmeli derslerin en başına
yerleştirmek gerekmektedir,
c) “Eğitim Müziği Besteleme”
dersi’nin programda, 8.Yarıyılda yer alması ve sadece bir dönem olması,
programdaki en önemli eksikliktir. Bu ders Müzik Öğretmenliği Programı’nın en
önemli dersi olmak durumundadır. Çünkü, öğrenci Müzik Öğretmenliği yaparken bir
yandan da bazı özel günlere bazı özel şarkılar bestelemek durumunda kalabilir.
Bunun için sadece bir dönem akor-ezgi-figür-motif
ilişkisini, prozodi bilgisini ve okul şarkıları
dağarını inceleme ile geçirecek, sonraki dönem ancak şarkı yazma çalışmalarına
başlayacaktır. Bu nedenle, ülkemizdeki tüm Müzik Öğretmenliği Programlarında -
7.Yarıyılda, “Eğitim Müziği Dağarı” adı altında ders Seçmeli olarak açılmalı,
dersin müfredatı 8.Yarıyılda yer alan “Eğitim Müziği Besteleme” dersinin öncülü
olacak şekilde düzenlenerek, bu dersi tüm Program öğrencilerinin seçmeleri
sağlanmalıdır.
Avrupa – Kopenhag kriterlerine
uyum yasalarının telaffuz edilegeldiği şu günlerde
bestecilik alanındaki en önemli eksiklerden biri de, yurt dışında Edition Peters, Ricordi gibi örnekleri bulunan , eser basım ve yayınevi’nin
olmayışıdır.
4. EK: DİĞER TÜRLER
4.1 Pop Müzik Besteciliği ve
Eğitimi
Avrupa ve Amerika’daki bazı
okullarda, bu alanda bölümler vardır.
Ülkemizde ise İstanbul Bilgi
Üniversitesi’nde bu alanda çalışmalar yapılmakla beraber, eğitim amacı ve
sonucunun bu müzik türünün söyleme, düzenleme, çalma ve ses kayıt alanlarına
düzey kazandırılması olduğu görülmesine karşın, sanayi ve üniversite
işbirliği’nin ne denli doğru sağlanabileceği konusunda kuşkular taşımaktayız.
4.2 Film Müziği Besteciliği ve
Eğitimi,
Dünyada saygın bir bestecilik
alanıdır ve dünya üniversitelerinin bazı müzik bölümlerinde bu alanda teorik ve
uygulamalı olarak eğitim verilmektedir. [4]
Ülkemizde ise gerek sinema
yönetmenlerinin bilgisizliği ve ilgisizliği, gerekse Film Müziği bestecisi
sıfatını taşıyan, ancak müzikçi karakterlerindeki zayıflık sebebiyle
yönetmenler tarafından hor kullanılmış, müzikten anlamayan bazı Türk Film
Yönetmenleri tarafından belirli kalıplara sokulmuşlardır.
Ülkemizde başta M.S.Ü.Sinema ve
Televizyon Enstitüsü olmak üzere benzer birimlerle koordineli olacak şekilde,
bu dalın eğitimini verebilecek bir bölüm veya dal ne konservatuvarda,
ne de herhangi bir üniversitede yer almamaktadır.
4.3 Tiyatro Müziği Besteciliği ve
Eğitimi,
Evrensel sanat dünyası’nda ayrı
ve ayrıcalıklı bir alan olan Tiyatro Müziği Besteciliği, ne yazık ki, konservatuvarlarımızca, küçük görülen bir türdür. Ciddi
müzik eğitimi almış olan bir kişinin Tiyatro Müziği bestelemesi “gereksiz ve
boş” olarak değerlendirilmekte, bu sebeple bu alanda çalışan kişiler, birkaç
istisna dışında, çoğunlukla bestecilik eğitimi almamış çalıcı kökenli
yarı-amatör müzisyenlerdir.
4.5 TV Dizi Film Müziği
Besteciliği ve Eğitimi,
21.yüzyıl besteciliği’nin önemli
kollarından biri olan bu alanda, Avrupa ve Amerika’da iyi eğitim almış
besteciler çalışırken, ülkemizde ise piyasa müziği kökenli, birkaç istisna
dışında, bestecilik eğitim almamış yarı-amatör müzikçiler çalışmaktadır.
4.6 Reklam Müziği Besteciliği ve
Eğitimi
Bu alan, dünyada bir meslek ve
sanayi haline gelmiş olup, ülkemizde bu alanda çalışan besteciler çoğunlukla
kendini yetiştirmiş kişilerden oluşmaktadır. Amerika’da bu alanın bir ders
olarak okutulduğu yerlerden biri de BERKLEE Music College’dir. [5]
SONUÇ
21.yüzyılda Bestecilik ve
Eğitimi’nin profili, çağın gereklerine ve ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde
yeniden gözden geçirilmelidir. Teknoloji, eğitimin her alanında yer almalı,
ancak teknoloji eğitimi yönlendirmeyip, eğitim uygulamalarının teknolojik
gereçlerle gerçekleştirilmesi yolunda eğitimin hizmetine sunulmalıdır.
Günümüz bestecisi, nota kağıdı
ve kurşun kalemi kullanarak eser müsveddelerini öncülleri gibi
hazırlayabilmeli, daha sonra eserini nota yazma yazılımı yardımıyla temize
çekebilmeli, ardından eserinin midi sistemler yardımıyla yaklayık
tınlamasını duyabilmelidir.
Bestecilik Eğitimi müfredatını
yeniden düzenlemekte fayda vardır. Yeni düzenlemede, 1. ve 2.yıllarda Temel
Teori ve İşitsel Yapılanma, Armoni Bilgisi verilmelidir. 3. ve 4.yıllarda öğrenciye,
çalışmayı tercih ettiği bestecilik alanına göre eğitim verilmelidir. Aşağıdaki
tablo, 21.yüzyılın Lisans düzeyi -
Bestecilik Eğitim Modeli önerisidir.
GENEL EĞİTİM (ORTAK) |
ALAN EĞİTİMİ (BAĞIMSIZ) |
||
I.YIL |
II.YIL |
III.YIL |
IV.YIL |
Temel Bilgiler (Temel
Formasyon) |
Klasik Armoni (Akor
– Derece – Ezgi ilişkisi) |
Çağdaş Çoksesli Müzik
Besteciliği |
|
Pop Müzik Besteciliği |
|||
Solfej – Dikte – Deşifre |
Caz Armonisi |
Film Müziği Besteciliği |
|
Tiyatro Müziği Besteciliği |
|||
Müzik Tarihi |
Form Bilgisi |
TV – Dizi Film Müziği
Besteciliği |
|
Reklam Müziği Besteciliği |
KAYNAKÇA
Lavingac, Albert,
(1939) “Musiki Terbiyesi”, Kanaat Kitabevi, Istanbul.
Sun, Muammer, (1969)
“Türkiye’nin Kültür – Müzik – Tiyatro Sorunları”, Ajanstürk
Kültür Yayınları:2, Ankara.
Say, Ahmet, (2002) “Müzik Sözlüğü”, Müzik Ansiklopedisi
Yayınları, Ankara.
[1]
İnönü Üniveritesi Eğitim Fakültesi GSEB MEASD MALATYA
[2] LAVİNGAC Albert, Musiki Terbiyesi. Çeviren: Abdülhalik
DENKER, 1939. Sayfa 5-6
3a SAY Ahmet,
Müzik Sözlüğü. Müzik Anziklopedisi Yayınları, Eylül 2002. Sayfa 68
3b SAY Ahmet,
Müzik Sözlüğü. Müzik Anziklopedisi Yayınları, Eylül 2002. Sayfa 68
[3] Çalgı Bilgisi Yazılımı - “Sibelius İnstruments” http://www.sibelius.com/products/instruments/
[4]
BERKLEE | Film Scoring Department - http://www.berklee.edu/departments/film_scoring.html
[5]
BERKLEE | Courses -
http://www.berklee.edu/courses/details.lasso?-Token.num=CW-218&-Token.field=Department&-Token.value=Contemporary%20Writing&-Token.sort=Name&-Token.skip=0&-Token.Op=eq