BİLDİRİLER   

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMLERİNDE SES VE KONUŞMA EĞİTİMİ

Öğr. Gör. Ayşe Meral TÖREYİN

KTÜ. Fatih Eğt. Fak. MEB

 

* III. Eğitim Bilimleri Kongresi Bildirisi,

5-7 Eylül 1996, Uludağ Ünv., Bursa

 

* Mavi Nota Müzik ve Sanat Dergisi,

Yıl 4, Aralık 1996.

1. Giriş:

Türk Milli Eğitim sisteminde esas yapı, örgün ve yaygın eğitim birimlerinden oluşmaktadır. Örgün eğiti­min temeli olan ilköğretim, 1982 Anayasası'nda kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu kılınmıştır. (1)

Eğitim-öğretimde en önemli öge öğretmendir. Öğretmenlik, Milli Eğitim Temel Kanunu'nda belirtildiği gibi "Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas işidir." (2)

İyi bir eğitim sisteminde kaliteli ve nitelikli öğretmenin önemi yadsınamaz. Eğitim programları ne kadar çağ­daş ve kusursuz olursa olsun, okullar ve eğitim ortamları ne ölçüde yeterli ve uygun hazırlanırsa hazırlansın, ni­telikli öğretmenler yetiştiriImedikçe yapılan çalışmalar istenilen hedefe ulaşamaz. Bugüne kadar kaliteli öğret­men yetiştirilmesi konusunda pek çok kongre, sem­pozyum ve benzeri çalışmalar yapılmış, ancak öğret­men eğitimi hâlâ uygun bir sisteme oturtulamamıştır.

Türkiye'de ilköğretim kurumlarına öğretmenler, ha­len eğitim fakültelerinin sınıf öğretmenliği bölümle­rinden yetiştirilmektedir. Ayrıca, branş öğretmenliği bö­lümlerinden mezun olan çeşitli dal öğretmenleri de ilk­öğretim kurumlarında görevlendirilmektedir. Söz ko­nusu bölümler tüm Türkiye'de bölgelere ve bağlı bu­lundukları üniversitelere göre değişiklik gösteren, ancak temelde ortak olan programlarla eğitim-öğretim yap­maktadırlar.

Yakın zamana kadar öğretmen merkezli olan eğitim sistemi, günümüzde çağdaş eğitim anlayışıyla öğrenci merkezli duruma gelmiştir.

Çağdaş eğitim anlayışında birey, bedensel, devinişsel, duyuşsal ve bilişsel yapılarıyla bir bütün olarak ele alınıp her alanda da dengeli bir şekilde eğitil­mektedir. (3) Eğitim hizmetleri, bireyi uyumlu, olumlu, üretken, güçlüklere karşı göğüs gerebilen ve mutlu bir insan olabilecek şekilde programlanır. Çağdaş eğitimde program, eğitim sürecinin önceden tasarlanan planı ve bu planın uygulamadaki görünümüdür. (4) Eğitim prog­ramlarının çağdaş bir anlayışla geliştirilmesi ve buna bağlı olarak programların uygulanması başta öğretmen faktörü olmak üzere tüm koşulların (uzman, öğretmen, öğrenci, veli, ders kitapları, araç ve gereçler ile çevre koşulları) geliştirilmesi ile başarı kazanır. (5)

Eğitim, uygulamalı bir bilim alanıdır. Tasarlanan eğitim süreci, öğretmen, öğrenci ve çevre boyutlarıyla birlikte programın uygulamadaki görünümünü oluşturur. Öğrenci ile sürekli etkileşim halinde olan öğretmen, öğrenciye programın öngördüğü hedef ve davranışları kazandırmakla yükümlüdür. Bu etkileşim konuşmayla sağlanır.

Konuşma, bir dilin kelimeleriyle düşünceyi anlatma işidir. (6) Bir tür ifade ve etkileşim aracıdır. Ses ise ko­nuşmayı oluşturan etmenlerin başında gelir. Sesin çık­masına ve çeşitlenmesine yarayan örgenler göğüs boş­luğu, akciğerler, küçük dil, dil, damak, diş etleri, dişler, dudaklar, geniz ve burundan oluşur. (7) İnsanda sesin oluşumu iki önemli öğeye bağlıdır. Hava ve ses telleri. Mesleğini konuşarak yürütmek durumunda olan avu­katlar, hatipler, politikacılar ve öğretmenler doğru, etkili ve güzel konuşma biçimini öğrenmekle kalmayıp, ses sağlığı ve korunması hakkında da bilgilendirilmelidirler. Soluk almaya yarayan organlar, soluk basıncını dü­zenleyen organlar ile sesin oluşumunu sağlayan or­ganlar (özellikle vocal cordlar) yapı ve işlevleriyle birlikte tanıtılıp öğretilmelidir.

Türkiye'deki ilk ve ortaöğretim kurumlarından Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olan resmi okulların sınıf mevcutlarının gelişmiş ülkelerdeki örneklerinden çok fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Öğretmenler seslerini duyurabilmek ve sınıfa hakim olabilmek için yüksek sesle ve bağırarak konuşmaktadırlar. Diğer taraftan, öğrencilerin yaşları gereği hareketli olmaları, teknolojik gelişmenin getirdiği yüksek sesle konuşma, bağırıp ça­ğırarak oynama alışkanlıkları, hem kendi seslerini hem de öğretmenlerinin ses sağlığını önemli ölçüde olumsuz yönde etkilemekte, hatta erken yaşlarda ses kaybına neden olmaktadır.

Konuya bu açıdan bakıldığında, özellikle ilköğretim kurumlarındaki sınıf öğretmenlerinin önce kendi ses sağlıkları, sonra da öğrencilerinin ses gelişimi ve sağlığı için eğitim fakültelerinde ses sağlığı, kullanımı, ko­runması ile etkili ve güzel konuşma konularında bil­gilendirilme gereksinimi doğmaktadır.

Bu bildirinin asıl amacı, eğitimin en önemli ve temel çalışma alanı olan ilköğretim kurumlarında görev alan, başta sınıf öğretmenleri olmak üzere tüm öğret­menlerin ses sağlığı ile etkili ve güzel konuşma ilkeleri hakkında bilgilendirilme gerekliliğini bir kez daha vur­gulamaktır.


2. Çağdaş Eğitim Anlayışında Öğretmen/Öğrenci İlişkileri:

Çağdaş eğitim anlayışı, bireyin bilişsel, bedensel, devinişsel ve duyuşsal yapılarının bütünlük içinde eği­tilmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, gele­ceğe yönelik 21. yüzyıl insanının dünyası, düşüncesi ve hayatına hazırlayıcı nitelikte, tüm insanlığın ortak uy­garlığı, gelişmesi ve evrensel değerleriyle etkileşim içinde, insanlara ve kişiliklerine saygılı, önyargılardan uzak, araştırıcı, eleştiren, eleştirilmeye açık ve tüm bu niteliklerinin de her zaman geliştirilmeye uygun bir yapı oluşturulması amaçlanmaktadır. Bireye bu nitelikleri kazandırmak, küçük yaşlardan başlayarak eğitimin, öğ­retmen merkezli durumdan kurtarılıp öğrenci merkezli bir şekle getirilmesiyle olası kılınmıştır.

Öğrenci merkezli eğitimde odak noktası (çekirdek) öğrencidir. Eğitimin tüm öğeleri öğrenciye göre ha-zırlanıp programlanmıştır. Öğretmenin aktif rol üst­lenmesinin yanında, eğitim sürecinde öğrenci öğrenme gereği, düzeyi, ilgisi ve becerileri ile doğrudan etkindir.

Çağdaş eğitimde, hatadan arınmış ya da hataları en aza indirilmiş bir okulda bir öğretim düzeni kurulabilirse, bu öğretim düzeninde öğrencilerin büyük bir ço­ğunluğunun yüksek öğrenme düzeyine erişmeleri ve öğrencilerin öğrenme düzeyleri arasındaki fark­lılaşmalarla, öğrenme için gerek duydukları zaman farklarının çok aza inmesi beklenir. Bu "okulda öğren­me" kuramında en can alıcı yer, bir dereceye kadar birbirine bağımlı görünen şu üç değişkendir.

1.    Öğretilmesi    hedef   alınan   becerilerin    öğ­renilebilmesi için gerekli önşartları oluşturan ilgili ön öğrenmelerin, önceden gerçekleşmiş olma derecesi.

2.  Öğrencinin kendini öğrenmeye verme, öğrenme sürecine katılma veya onun kendini öğrenmeye vermiş ya da sürece katılmış bir duruma getirilebilme derecesi.

3.      Uygulamaya dönüşen hali ile öğretimin, öğrenci ihtiyaçlarına uygunluk (onun için anlamlı, işe yarar ve yeterli olma) derecesi. (8)

Burada öğrencinin bilişsel ve duyuşsal nitelikleriyle öğretim hizmeti niteliğinin, öğrenme düzeyini be­lirlemedeki önemi belirtilmektedir.

Günümüz çağdaş eğitim anlayışında eğitim, bir davranış değiştirme ve yeni davranışlar kazandırma süreci, öğretim hizmeti bu sürecin en önemli unsur­larından birisi, öğretmen faktörü ise eğitim hizmetinin en ağırlıklı öğesidir. Aile ortamından okul ortamına geçişte çocuğu en çok etkileyen ve onu eğiterek yönlendiren kişi öğretmenidir. Öğrenim hayatında okul öncesi kurumlar öğretmenleri ile ilköğretim kurumları öğretmenlerinin yeri çok büyüktür.

Çocuğun dilini düzgün kullanabilmesi, doğru, etkili ve güzel konuşabilmesi öğretmen/öğrenci ilişkilerindeki etkileşimle yakından ilgilidir. Güzel bir ses tonu ve doğru
seçilmiş kelimelerle, yerinde vurgu ve uygun ton­lamalarla konuşan bir öğretmen, öğrencilerini olumlu yönde etkilerken, kendi sesine göstereceği özen sa­yesinde sesini de koruyarak öğrencilerine iyi örnek ola­caktır. Öğretmenlerin, çocuklardaki mutasyon dönemi ses özelliklerini dikkate alarak eğitmeleri için bu konuda da bilgilendirilmiş olmaları gerekir.

İnsanda ilk ses doğumdaki ağlama ile başlar. Bu sesin frekansı yaklaşık olarak "Ia1 "440 cps civarındadır. 3-6 aylık devrede ses frekansı 262-523 cps arasında olur. Çocukta ses ranjı genişleyerek ergenlik çağına kadar artmaya devam eder. Müzikal ses ranjı puberte öncesinde genellikle 1,5 oktav kadardır. % 30'u iki ok­tava ulaşır. Kız ve erkek çocukların sesleri puberteye kadar hemen hemen aynıdır, daha sonra cinsiyet hor­monlarının çalışmaya başlamasıyla birlikte larinksin boyutları büyür ve ses frekansı düşer. Bu dönemde ses kısık ve zayıftır. Vokal mutasyon puberteden sonra ko­nuşma için üç ila altı ay içinde tamamlanır. Ancak şarkı söylemek için vokal mutasyon-kız çocuklarda en erken 17, erkek çocuklarda en erken 19 yaştır.

Erkek ve kız çocuklarda seslerdeki farklılık puberte öncesi ve puberte sonrasında aynı değildir. Erkeklerde puberte sonrası önceye göre çok değişmiştir. Çünkü vocal cordlardaki uzama 1 cm'yi bulur. Kızlarda ise bu oran 3-4 mm'yi geçmez. Erkek çocuklarda buna bağlı olarak ses bir oktav düşerken, kız çocuklarda 1/3 oktav kadar düşer. (9)

Sesin oluşumunda ve kullanılışında en önemli görev solunum organlarına düşer. Solunum, solunum or­ganlarının yaşam için gerekli olan oksijeni alıp kar­bondioksiti verme işlemidir. Konuşma ve şarkı solu­numu günlük solunumdan farklıdır. Bunda soluk alma, istirahat solunumuna göre daha çabuk olurken, soluk verme çok daha uzun süre devam etmektedir. Şarkı so­lunumunda ise kısa, çabuk ve derin soluk alma, uzun, yavaş ve derin soluk vermek, alınan havayı ekonomik olarak kullanmak ve refleks olarak soluk almak önem­lidir. Konuşma solunumunda soluk verme süresi ko­nuşulan bölümün uzunluğuna, içeriğine ve diğer bazı etkenlere bağlıdır. Öğretmen, politikacı ve tiyatro sa­natçısı gibi sürekli konuşmayı gerektiren meslek sahibi kişiler ses sağlıkları için konuşma ve şarkı solunumunu uygulamalıdırlar.

Konuşma ve şarkı solunumunun bu önem ve özel­liklerini bilmeyen ve uygulamayan kişiler, sürekli ko­nuşma durumunda konuşma ve sesin önemli bir öğesini ihmal ederek ses sağlıklarını korumamış olurlar.

İnsan sesleri cinsiyete göre tür, bireysel farklılıklara göre de renk kazanırlar. Kadın sesleri soprano, mez­zosoprano ve alto, erkek sesleri ise tenor, bariton ve bas olarak adlandırılırlar. Ses rengi, rezonatör bölge denilen yansıtıcı bölgelerde oluşarak, bir tını içindeki üst kısmı tonlarının sayı ve şiddetine bağlı olarak ortaya çıkar. Organın anatomik yapısı, rezonatör bölgelerin yapısı veya rezonans kavramında kişisel beğeni ve ar-tikülasyon  şekli  ses   rengini   etkileyen   önemli  faktörlerdendir. (10)

Ses türlerine göre değişen, özellikle şarkı sesinde, bazen de konuşma tonunda ses tellerinin değişik hare­ketlerine bağlı olarak sesin çalıştırılması sırasında bazı zorlukların oluştuğu ve eğitilmiş bir kulağın anlaya­bileceği şekilde ses tınısında değişmelerin olduğu iz­lenir. Register geçişi denilen bu geçiş yerleri dikkate alınmaz veya geçiş tonları gelmeden önce seste bir hazırlık yapılmazsa, aynı fonksiyon ile ses çıkarmak mümkün olamayacaktır. (11) Eğitim görmemiş seslerde register geçişi çok net olarak bellidir. Özellikle orta ve kalın kadın sesleri olan mezzosoprano ve alto seslerde daha çok şarkı sesinde görülen bu geçiş, sürekli ko­nuşma durumunda olan kişilerde, arka arkaya giden bir grup tonun belirli bir yerden sonra başka bir ses tınısı kazanarak devam etmesindeki güçlük nedeniyle ses tellerinde zorlamalara neden olur. Zamanla register ge­çişi olanaksız hale gelir ve sürekli ses kısıklığı ile ses genişliğinde daralmaya yol açar. Eğitim görmüş ses­lerde, ses tellerinin serbest kenarlarının tüm ses kası ile birlikte titreşmesiyle bütün tonlar eşdeğer bir renk ka­zanacağından, ses tek bir register olarak duyulur, yani geçiş hissedilmeden sağlanmış olur.

Sesin korunması ve vokal problemlerin ön­lenebilmesi için iki konuya çok dikkat etmek gerekir. Bi­rincisi, fiziksel olarak beden sağlığı, ikincisi ise vocal cordları yanlış kullanmamak ve kapasitenin dışında zorlamamaktır. Bu tür korunma önlemlerine çocukluk çağından başlayarak dikkat etmeli ve sesi olumsuz yönde etkileyen tüm faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Ses kullanma ilkeleri çocuklukta öğretilmeli ve düzgün, etkili konuşma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Yaşam koşullarının yükselmesiyle birlikte ses bozuklukları da artış göstermektedir. Açık, rahat ve dışa dönük çocuklar heyecanlı bir şekilde devamlı yüksek sesle ko­nuştuklarından dolayı bu çocuklarda ses bozuklukları çok fazla görülmektedir. Buna karşı Türkiye'de konuya gereken önem ve ilgi gösterilmemektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde çocuk ses bozuklukları % 6 ora­nında görülürken, Türkiye'de bu oran % 33'tür. (12)

3. Sonuç ve Öneriler:

*   Türkiye'de ses sağlığı, kullanılması, bakımı ve korunması konusunda aileler ve öğretmenler gerekli ve yeterli bilgiye sahip değildirler.

*   Bu konuya gereken önem verilmediği için çocuk ses sağlığı sürekli risk altındadır.

*   Çeşitli kademedeki öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunda yanlış ses kul­lanımına bağlı olarak ortaya çıkan fonasteni hastalığı (meslek hastalığı) da büyük ölçüde yaygındır.

*   Öğretmenler, öğrencilerinin ses sağlığı ve problemleri ile ilgilenecek şekilde bilgili ve bilinçli yetiştirilmemektedirler.

Bu sonuç ve bulgulara dayanarak şu öneriler ge­tirilebilir.

 

1.     Özellikle ilköğretim kurumu öğretmenleri, çocukta ses gelişimi, kullanımı, bakımı ve korunması hakkında bilgilendirilmelidir.

2.  Tüm öğretmenler doğru, güzel ve etkili bir ko­nuşmanın sesi doğru kullanmakla olan ilişkisi hakkında bilgilendirilmelidir.

3.  Bu bilgilendirme konusu en kısa zamanda, eğitim fakültelerinin başta sınıf öğretmenliği bölümlerinde ol­mak üzere tüm bölümlerinde programlanmalıdır.

4.  Türkiye'deki eğitim ortamlarının akustik yapısı, gelişmiş ülkelerde örnekleri görüldüğü gibi çocukların sesini  yükseltmeden  konuşabileceği  düzeye  getiril­melidir.

5.  Sınıf mevcutları, sınıfın fiziki yapısı, öğrencilerin yaşı ve öğretmenin durumu gözönünde bulundurulacak şekilde olabildiğince azaltılmalıdır.

6.  Yüksek sesle yapılan yarışmalar, bağırış ve hay­kırışlarla ifade edilen oyunlardan mümkün olduğunca uzak kalınmalıdır.

7.  Müzik eğitimi bölümleriyle gerektiğinde işbirliği yapılmalıdır.

8.  Çağdaş bir toplumun konuşan bir toplum olduğu savından hareketle, etkili ve güzel konuşan insanlardan oluşan toplumların sağlıklı ve etkili toplumları oluşturacakları unutulmamalıdır.

KAYNAKÇA

1-     T.C. 1982 Anayasası, Birsen Yayınevi, İstanbul, s. 39

1-  Milli Eğitim Temel Kanunu, ME Basımevi, 1984, Ankara, s. 21

2-  Uçan, Ali Eğitim Bilimleri Sempozyumu Bildiriler, 1989, Malatya, s. 51

3-  Uçan, Ali ön.ver. s. 52

4-  Varış, Fatma - Eğitimde Program Geliştirme Teori ve Teknikler, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1978, An­kara, S.25

5-  Türkçe Sözlük TDK Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1968, Ankara, s. 896

6-  Taşer, Suat - Konuşma Eğitimi Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1978, s. 86

7-  Bloom, S. Benjamin - İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme, Çev. Prof. Dr. Durmuş Ali Özçelİk, ME Bas­ımevi, İstanbul, 1995, s. 12

8-  Belgin, Erol - Sesin Gelişimi, Kullanılması, Eğitimi ve Korunması doktora ders notları, 1995-1996 Öğretim Yılı GÜGEF Fen Bilimleri Enstitüsü

10-  Cevanşir, Behbut - Gürel, Güzin Foniatri Sanal Matbaası, 1982, İstanbul, s. 52

11-  Cevanşir, Behbut - Gürel, Güzin ön.ver. s. 48

12-  Belgin, Erol ön.ver.