BİLDİRİLER |
MÜZİK ÖĞRETMENLERİNİN ÖĞRENME VE ÖĞRETME HEYECANLARI NASIL CANLI
TUTULUR?
Yrd.Doç.
Adil Vural
İnönü Ünv.
Eğt.Fak.
GSEB-MEABD Başkanı-Malatya
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında
Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.102-103.
“Bir milletin
yeni değişikliğindeki ölçü sanattaki değişikliği kavrayabilmesidir” diyen Ulu Önder
Atatürk Büyük sosyologların bile ötesinde, çok önemli bir gerçekliği dile
getirmiştir.
Olaya bu
bağlamda bakıldığı zaman, sayıları ve görev alanları bakımından gençlikle içiçe olan müzik öğretmenlerinin sanattaki değişikliği
kavratma yönünden ne kadar önemli yapı taşları oldukları hemen ön plana çıkar.
Müzik öğretmenlerinin çocuğun ve gencin, müzik bilinci geliştirmekte ve gusto
teşekkülünde yaratacağı pozitif katkı o ülkede tüketilen sanat ürünlerinin
kalitesini belirler. Eğer gençlere böyle bir eğitim verilmezse; çaba sarfetmeden ulaşabilinecek ucuz
ve kaba Müzik Türlerinin tiryakisi olurlar. Bunun sonucunda da kötü ve
kalitesiz müziği tüketen yığınlar oluşur. Bu yığınlar kalitesizi tükettikçe
üretim o yönde olur ve basın yayım kurumları “yığınlar bunları istiyor”
gerekçesiyle yayın eksenlerini oraya doğru kaydırırlar. Sonuçta Çağdaş, Ulusal
ve Evrensel sanatın uzağına düşerek zevksizlik batağında boğuluruz.
Bir toplumda
bazı şeylerin çok yaygın olması, onların iyi olduğunu göstermez. Öyle olsaydı,
sigara, alkol, kahve kültürü gibi şeylerin iyi olması gerekirdi. Oysa hiç de
öyle değil.
Eski Yunanlılar
insanları nitelerken Amisos ve Musikos diye iki kategoriye ayırırlardı. Amisos;
zamanın var olan bilimlerinden anlayan kişi, Musikos
ise var olan bilimleri bilmeye ek olarak, heykel yaratabilen, şarkı
söyleyebilen, enstruman kullanabilen, tiyatroda rol
alabilen şiir yazıp okuyabilen vb... insandı.
Eğitim
sistemimizin çıkarmak istediği insan tipi de bence “MUSİKOS”
olmalıdır.
Milli Eğitim
Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı’nın yayımladığı
Milli Eğitim sayısal veriler 2001 kitapçığına göre 2000-2001 Eğitim Öğretim
yılında okullarımızdaki toplam Müzik Öğretmeni sayısı 2858dir. Bu sayıya
2001-2002 devresi için yaklaşık 600 kişi eklersek 3458 olur (yaklaşık). Bu
kadar sayıdaki müzik öğretmeninin meslek heyecanının canlı tutulması Milli
Eğitim Bakanlığı’nın her yıl düzenli olarak açacağı Hizmetiçi
Eğitim kurslarıyla mümkün olabilir. Ülkemizde bu kurslar zaman zaman açıldı. Fakat benim kastettiğim düzenli, sistemli ve
sonuçta kursa katılanların siciline artı puan getiren bir kurs sistemidir.
Kurslar; kendi olanaklarıyla doğru dürüst tatil yapamayan öğretmenlerin deniz
ve tatil ihtiyaçlarını da karşılayacak biçimde Milli Eğitim Bakanlığı’nın sahil
şeritlerinde bulunan tesislerinde yapılmalıdır. Kursun son bir haftası
olgunlaşan Koro ve Orkestra çalışmalarının sergilendiği konser gezilerine
dönüşmelidir.
Bilinmelidir ki
insanları “BEN” kavramından “BİZ” kavramına en kısa yoldan Koro
ve Orkestra eğitimi taşıyabilir. Koro ve Orkestra eğitimi alan gençler “Azıcık
aşım, ağrımaz başım” ya da “Bir lokma, bir
hırka” felsefesinden “Bir elin nesi var? İki elin sesi var”
düşüncesine geçerler. Bu ise kollektif anlayıştır,
şirketleşme, kooperatifleşme, iş birliğidir.
Buna ek olarak
müziğin; insan başarısındaki pozitif etkisinin, insanları kötülüklerden
arındırma gücünün, iyiyi, doğruyu, güzeli aratma duygusunun, tartışılmaz
biçimde biliniyor olması bizi zorunlu olarak bu gücü kullanacak olan Müzik
Öğretmenleri’nin, meslek heyecanlarının ömür boyu canlı tutulması noktasına
taşır.
Bunu
sağlayabilmek için Müzik Öğretmeni’nin katıldığı her hizmetiçi
eğitim sertifikası, kurup yönettiği ya da katıldığı
her Koro ve Orkestra, Bando, Orff çalgı topluluğu,
ürettiği çocuk ve gençlik şarkıları, müzikaller, tiyatro ve ritmik müzikleri,
sesiyle ya da sazıyla katıldığı müzik etkinliklerinin
terfilerine temel kriterler sayılması, bu işi kanımca temelinden çözecektir.
Bu yapılmadığı
takdirde, çabalamayan, üretmeyen, sürekli aşınan, heyecanı sıfır noktada, sadece
sınıf içi çalışmalarla, İstiklal Marşı yöneten pasif eleman konumuna düşmüş
kötü bir müzik öğretmeni tipini benimsemiş oluruz ki genellikle karşımızdaki
tablo mâlesef budur.