BİLDİRİLER |
PİYANO TEKNİĞİNİN TARİHİ GELİŞİM
SÜRECİNE KISA BİR BAKIŞ
Yrd.Doç. Ali Küçük
Gazi Ünv. Gazi Eğt.Fak.
GSEB-MEABD-Ankara
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.198-202.
1. GİRİŞ
12.yy.da doğudan batıya TİMPANON* ve PSALTERİON**
adında iki çalgı geldi. Bunlardan psalteriona
15.yy.da Venedikli usta Spinetti tarafından klavye ve
mekanizma eklendi ve bu gelişmeden sonra bu çalgı “epinet”
ile anılır oldu. Epinet, mekanizması aynı
kalmakla beraber değişik teller ve
bir klavye daha eklenerek geliştirildi. Yeni gibi görünen bu çalgıya da
“klavsen” (Fr.Clevecin,
İng.Harpsikord, Alm. Flügel, İta. Clavicembalo, Cembalo) adı
verildi. Böylece daha gür sesin yanında ayrı ayrı
klavye ile olsa da “piyano” ve “forte” çalış imkanı elde edilmiş
oldu.Uzun süre eşlik çalgısı (sürekli bas) olarak kullanılan klavsen için
16.yy.dan sonra solistik parçalar bestelenmeye
başlandı. 18.yy. sonlarına doğru, sesi büyük salonlar için yetersiz kalmaya başlayınca, yerini ve o zamana kadar
görmüş olduğu ilgiyi daha gür ses üretebilen
piyanoya bıraktı.Timpanona tuş ve mekanizma
eklenerek klavikord meydana geldi. Bu çalgının
geliştirilmesiyle de (1711) Piyano icat edilmiş oldu. Floransalı Bartolomeo Cristofori’nin yaptığı
bu çalgıyla aynı anda piyano ve forte çalınabiliyordu ve o
zamanki adı da “Piano e Forte” idi.Piano e Fortenin
yaygınlaşması çok hızlı oldu. Almanya, Fransa, İngiltere ve Avusturya’da yapım
atölyeleri açıldı ve değişik tiplerde üretilmeye başlandı. Ne var ki bu gidişe
bestecilerin ilgisi aynı hızda olmadı. Piyano için ilk eseri M. Clementi***
piyanonun icadından 62 yıl sonra 1773’te besteledi. Beethoven bile piyano için
derin duygular ifade eden eserler yazmış olmasına rağmen, Haydn’a
ithaf ettiği ilk piyano sonatlarına “Piyano için” değil de “klavsen ve piyano için” başlığını
uygun görmüştür.
2. YÖNTEM
Betimsel bir alan araştırması olan
bu çalışmanın evreni “Çalgı eğitiminde teknik olgular” şeklinde ifade
edilebilir. Bu evreni temsil ettiği düşünülen örneklem
ise, “piyano eğitiminde teknik olgular”dır.
Bu araştırmanın konusu ve kapsamı
gereği, yazımlanmış ve yazımlanmamış veri kaynaklarının her ikisinden,
bilirkişi görüşlerinden ayrıca araştırmacının kendi eğitsel uygulamaları,
deneyimleri ve sonuçlarından yararlanılmıştır.
3. BULGULAR VE YORUM
Bu bölümde, toplanmış olan
verilerin, araştırmanın problemi çerçevesinde çözümlenmesiyle elde edilen
bulgulara ve yorumlarına yer
verilmiştir.
3.1. Piyano Tekniğinin Tarihi Temelleri
Klavye eklenmezden önce timpanon tahta
çubuklarla vurularak, psalterion da
göğüste tutulup, telleri tırnakla çekilerek çalınıyordu. Klavye ve mekanizma
eklendikten sonra ise bu çalgılar elin genellikle 1. ve 5. parmağı
kullanılmaksızın çalınıyor, diğer üç parmak da gerektiğinde birbirlerinin
altından ve üstünden geçiriliyordu. “Klavikord ve
klavsenin tınısı hassastı ve başparmağın hantallığı geçiş
sırasında tını rengini bozmaktaydı. Ayrıca üst üste çift klavyeli çalgılarda
(klavsen ve org) başparmak kullanımı ile, ikinci üst klavyede kolun haddinden
fazla kaldırılması gerekiyordu. Bu da çok zorlanmış bir kol tutuşu idi. Yine bu
eski çalgılarda tuşlar çok kısa olduğu için, aşağı klavyede başparmağa yer
kalmamaktaydı”. (Pamir,s.161)Ev ortamı gibi küçük
mekanlarda çalınan epinet ve klavikordun
sesleri çok azdı ve insanın konuşma sesini bile bastıramıyorlardı. Daha fazla
ses elde ederek çalma ihtiyacından dolayı klavsene yeni teller eklendi. Bach’ın eserleri de 1. parmağın kullanılmasını zorunlu
kılıyordu. “O zamanın melodileri icabı, tonalitelerin azlığı ve elin fazla yer
değiştirmemesi, başparmağın diğer parmaklarla işbirliği etmesine ihtiyaç
göstermiyordu. Klavsen çalanlar dört parmakla bütün eserleri icra
edebiliyorlardı. J.S. Bach*
klavsen çalgısına bütün tonaliteleri sokunca, başparmağın diğer dört parmağa
yardımı icabetti. Böylelikle, başparmak tekniğinin ilk kurucusu Bach oldu”. (Fenmen,s.53)Artık
çalgı gelişiyor, eserler büyüyor ve dolayısıyla da çalma zorlukları ortaya
çıkıyordu. Bach’ın yazdığı“Klavierbüchlein”
(Klavye Kitapçığı) isimli kitap bu ihtiyaçtan doğmuştur. Gerçi daha önce Girolama Diruta (1593), Francois Kuperin (1717) ve daha
sonraları Carl Phillip Emanuel Bach (1753) F.W. Marpurg (1755)
tarafından yazılan kitaplar da bu konuya ilişkindir.Bu kitapların ortak
özelliklerinin parçaların nasıl çalışılacağından ziyade, nasıl çalınacağına
ilişkin bilgi ve yaklaşımlar içermesi olduğu söylenilebilir. Asıl amaçlanan,
ifadeli çalma ve kompozisyonun önemini anlatmaktır. Diruta’nın
kitabının hangi klavyeli çalgı için yazıldığı bile belli değildir. Fakat parmak
numaraları (duate) ve kolların durumuna ilişkin bazı
yaklaşımlar içermesi piyano tekniği tarihi açısından önemlidir.Bu kitaplardan
bugün piyano eğitiminde en çok kullanılan Bach’ın
yazdığı (Klavierbüchlein)dır. Bach’ın,
otantik ismi “Preambula” olan 2 sesli Envansiyonlar’ı ve “Sinfonia”
veya “Fantasia” olarak adlandırılan 3 sesli Envansiyonlar’ı ile küçük prelüd
ve fügleri bu kitapta bulunmaktadır.Bach’ın, Envansiyonlar için söylediği direktifler (1723) o
güne kadarki klavye eğitimini özetler niteliktedir:“Keyboard
müziğini seven ve özellikle temiz çalmayı öğrenmek isteyenler için izlenilecek
doğru yol, önce iki seslileri düzgünce çalarak ilerlemek ve sonra 3 seslileri
sırasıyla çalmak (ki sadece bu değil); aynı zamanda iyi bir biçimde, düzgünce
çalmaktan başka, onları iyice geliştirmek ve en önemlisi de, şarkı söyler gibi
bir stilde çalarak kompozisyondan zevk almaktır.” ( Eskioğlu,
1999)Itır Eskioğlu’nun yaptığı bir araştırma
ile ülkemiz piyano eğitimcilerinin, Bach’ın Envansiyonları’nı öğrencilerine “teknik veya müzikal
etüt olarak, veya dinleti ve konser parçası olarak değil; bir tür klavye
çalışması, tanıma eseri, öğrencinin çalma becerisini geliştirme ve edindiği
bilgileri uygulama yapıtı olarak” verdikleri ortaya çıkmıştır. Bu da Bach’ın yukarıda geçen direktifleri ile tamamen
örtüşmektedir.Klavierbüchlein o gün olduğu gibi bugün
de aynı amaçla kullanılmaktadır.
3.2. Bugünkü Anlamda Piyano Tekniği
Clementi ve arkadaşlarına göre her
piyanistin eşit kuvvette on parmağa sahip olması gerekmektedir. “Clementi, yazdığı egzersiz ve etütlerle, elin üstünün düz
ve parmak uçlarının aynı hizada durması, yalnızca parmakların hareket etmesi ve
zayıf parmakların kuvvetlenmesini amaçlamıştır ki, bu öğretiye günümüzde salt
parmak tekniği denmektedir”.(Küçük,s.70) Girolama
Diruta’nın “Kol ele rehberlik etmelidir” dediği gibi,
daha önce yaşamış olan kuramcılar şüphesiz ki klavye tekniği ile ilgili bazı
önerilerde bulunmuşlardır. Bunlar doğru ve önemli yaklaşımlar olarak kabul
edilebilir. Fakat yukarıda da görüldüğü gibi, piyano tekniği ile ilgili ilk
kurallar M. Clementi tarafından koyulmuş,
önemli direktif ve yönlendirmelerle de
desteklenerek piyano çalmanın kuramı oluşturulmuştur. Piyanistik
elemanların kendi direktifleri doğrultusunda bir biçim kazanmaları ve hareket
etmeleri için bazı araçların yardımına gereksinim duyan Clementi,
Logier (İng.) adlı bir
orgcunun buluşu olan “chiroplast”ı çok benimsemiştir. 19.yüzyıl chiroplastın popüler olmasından dolayı, piyano tekniğinde aletlere bağlı bir yüzyıl
olarak kabul edilir. Bu alet, parmaklardan birkaçını sabit tutup, diğerlerini
çalıştırmaya yarıyordu ve o yıllarda ünü tüm Avrupa, Rusya ve Amerika’ya kadar
yayılmıştı. Daha sonraları geliştirilerek “Guide-main” adını alan bu alet F. Liszt
tarafından da kullanılmıştır. Fakat önemsiz bir alet olduğunu ilk söyleyen de O
olmuştur. Clementi okulunun üyelerinden olan Hummel (1778-1832) başparmak geçişlerinin
önemini vurgular, Kalkbrenner (1785-1849)
bilek tekniği ile ilgilenir, Ehrlich, çalışırken
kolların hareketini önlemek için, koltuk altlarına bir kitap sıkıştırmayı
önerir. Tüm bu arayışlar parmakların
kuvvet eşitliği prensibi üzerine oturmaktadır. Hanon* ve Czerny** de yazdıkları egzersiz ve etütlerle
bu okulun ünlü isimleri arasındadır.
3.4. Kol Ağırlığı Tekniği
R.Schumann’ın 4. parmağını sakat ettiği
sıralarda, Chopin’in farklı yaklaşımlar
içerisinde olduğu görülmektedir. Chopin elin ortasındaki üç parmağı, Clementi’nin istediği
gibi diğer parmaklarla aynı
hizada değil de, hafif ileri çıkartarak çalıyordu. Bu çalış şekli, çok geçmeden doğal duruş olarak kabul edilmeye başlandı. Bu
duruş, beş parmağın mi fa# sol# la# si#e basıldığında elin aldığı
duruştur. Chopin, zayıf parmakları kuvvetlendirmek için çaba harcanması
taraftarı da değildi. Eserlerini zayıf parmakları gözeterek yazdı ve onlara pek
yük vermedi.Chopin’in yeni bir piyano tekniği döneminin başlangıcı olarak kabul
edilebilecek olan bu yaklaşımlarına gelinceye dek görülen çabaların hemen
hepsinin, olasılıklara ve deneme- yanılma yöntemine dayandığı söylenebilir.
Fakat 19.yy. ortalarından itibaren bu konuya tıp, fizik, psikoloji gibi bilim
dallarının dahil edilerek, onların bulgularından yararlanıldığı
görülmektedir.Piyano çalma becerisinin gelişmesi için yardımcı aletlerin
kullanılmasından vazgeçilerek tamamen
Anatomiye yönelmeye başlanılması bu dönemde olmuştur. Artık besteci, piyanist,
kuramcı, pedagog ve tıp adamlarının çalışmaları sonucunda piyano tekniği bir
bilim dalı haline gelmiş; gevşeme, esneme, kısa adale dinlendirmeleri vb. gibi
rahat ve serbest hareketler içeren bir piyano çalma tarzı gelişmiştir. Daha
önce kullanılması istenilmeyen üst kol, omuz hatta tüm vücudun çalma eylemine
katılmasıyla piyanodan, daha gür ses elde edilmiştir. Kurucuları Deppe, (1828-1890) Calland, Breithaupt ve Matthay olan bu
çalış biçimi, ağırlık kontrolü veya kol ağırlığı tekniği olarak
adlandırılmaktadır. Sonraları Deppe ve öğrencisi Calland,
geliştirip yayınladıkları kurama “Piyano Çalmanın Deppe
Tarzı Öğrenimi” adını vermişlerdir.“Ağırlık teknisyenleri, çalışındaki
inanılmaz rahatlık yüzünden Teresa Carreno’yu başlıca
ilham kaynağı olarak gösterirler. Breithaupt da ünlü
kitabı ‘Ağırlık Dokunuşu’nu Teresa Carreno’ya
ithaf etmiştir”.(Kırtıl, 1996)
Giderek bu yeni çalma tekniği o
kadar benimsenmiştir ki, farklı teknikle çalanların tamamen yanlış çaldıkları,
hatta yeni baştan piyanoya başlamaları gerektiği bile söylenir olmuş; bu
tavırlarla da piyano tekniği, sanki araç değil de amaçmış gibi bir görüntü almaya
başlamıştır. Kızı Clara
Schumann’a ders verdiği dönemde sert ve tavizsiz bir
öğretmen olan Friedrich Wieck,
düşüncelerini ve piyano çalma anlayışını kafiyeli bir şekilde şöyle dile
getirmiştir:“Araç olarak teknik,Amaç olarak teknik,Sanata yok gereklilik” (Stephenson,s.6).Tekniğin bu denli öne çıkarılması ile
birlikte, o yıllarda çok yüksek sesle piyano çalma da moda oldu. Öncüleri Clara Schumann* ve Liszt** olan bu akıma besteciler de uydular
ve haddinden fazla canlılık ve parlaklık
isteyen eserler bestelediler. Brahms’ın ilk dönem
eserlerini buna örnek gösterebiliriz. Bu dönemde, daha önce birkaç piyanistin
çalabildiği büyük eserleri çalabilen yüzlerce piyanist yetişti. Buna rağmen,
gürültülü çalışları da çok geçmeden gereken tepkiyi
aldı. Piyanistler artık ifadenin öne çıkarıldığı bir tarzla çalmaya başladılar
ve Clara Schumann’ın babası
gibi piyano eğitimcileri de “varsa da yoksa da teknik” inadından vazgeçtiler.
3.5. Çağımızda Piyano Tekniği
19.yüzyılın ikinci yarısında görülen
“varsa da yoksa da teknik” inanışındaki bu kırılma, çağımız piyano tekniğinin
başlangıcı olarak kabul edilebilir.Çağımız piyano tekniği anlayışı her şeyden
önce, bu konuyla ilgili geçmişte yapılan tüm araştırma, deneyim ve
birikimlerden yararlanma düşüncesine dayanmaktadır.
Bu bağlamda günümüz piyano eğitimcileri, geçmişteki teknik yaklaşımlar
arasında herhangi bir ayırıma da
gitmemektedirler. Piyano tekniğinin bilimle kaynaştırıldığı ve çok sayıda
piyanistin yetiştiği bu dönemde bile, popüler olan kol ağırlığı tekniğinin
yanında eski tekniğin de kullanıldığı ve hatta
bazı prensiplerinden hiç vazgeçilmediği anlaşılmaktadır. “Pek çok değişik metot ve kuramların,
birbirinden farklı görünmekle beraber, aslında pratik uygulayışta birbirinden
çok şey alıp verdiği” görüşünde olan Pamir;
“Günümüzde iki grup arasındaki tartışma neredeyse yok olmuştur. Aslında iki
sistem, birbirini çok başarılı bir biçimde tamamlayabilir. Tamamen gevşek ve
serbest olarak hareket eden önkol, çalma işlemi için çevik parmaklara
gereksinim duyar” şeklindeki açıklaması ile Çimen (1994); “Piyanist, yumuşak ve
serbest kollara karşılık kare biçiminde ellere ve çelik gibi parmaklara sahip
olmak zorundadır” diyen Şen (1999) bu
görüşü aydınlatan
araştırmacı-eğitimcilerimiz arasında yeralmaktadırlar.Görüldüğü
gibi, çağdaş piyano tekniğinin içinde Clementi’nin alet kullanarak ulaşmaya çalıştığı kuvvetli
parmaklara sahip olma düşüncesi, Deppe’nin önerdiği
ağırlık kontrolü ve bilek hareketlerini (Rotasyon, Çember, Düşme) kazanma
çabaları, Liszt’in orkestral
piyano çalışı gibi çalma gayretleri, Talberg’in “cantabile” çalma ve güzel tını arayışları gibi tını
arayışları kaynaşmış biçimde yer almaktadır. Bütün bu olgu, yaklaşım ve
düşüncelere dayanarak, “çağdaş piyano tekniği, geçmişteki tüm düşünce ve
çaba ürünlerinin, zaman içinde elenip süzülerek günümüze ulaşmış olan
biçimidir” şeklinde tanımlanabilir.
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Piyano tekniği ile ilgili, geçmişte yaşanan tüm deneyimlerden, ileri
sürülen tüm yaklaşım ve düşüncelerden günümüzde yararlanıldığı görülmektedir.
Bu düşünce ve yaklaşımlar, esasında tarih boyunca her alanda hep görülen, en
iyiyi, en güzeli ve en yararlıyı bulma
çabalarıdır.Çalgının teknolojik olarak gelişmesi, eserlerin büyümesi, ifade
anlayışındaki dönem dönem görülen farklılıklar, çalma
tekniklerindeki gelişme,değişme, hatta geçmiş çağlara dönüp geri gelmeler hep
aynı paralelde olup biten arayışlardır.Piyano, insanın rahatlık içinde uzun
süre oturabileceği yükseklikte; klavye, insan kulağının duyup ayırt edebildiği
sesleri iki kol açıklığı arasına yerleştirerek, tuşlar, uzunluk ve genişlik
açısından insan parmaklarının etkili bir şekilde hareket ettirebileceği
boyutlarda yapılmıştır. Kısaca, piyano, teknolojik açıdan insanın fizyolojik
yapısına çok büyük ölçüde uyumlu bir hale getirilmiştir. Buna rağmen piyano
çalmadaki problemler yok edilebilmiş değildir. İnsanın da piyanoya uyum için
çaba göstermesi gerekmektedir ki, piyano tekniği tarihi işte bu çabanın
tarihidir. “Müzik hem sanattır, hem bilim. Dolayısıyla hem duygusal olarak algılanabilmeli,
hem de akıl ile kavranabilmelidir. Herhangi bir sanat ya
da bilim dalındaki gibi müzikte de, bilgiye ya da
ustalığa giden yolda ‘kestirmeler’ yoktur”.(Karolyi,s.7)Dolayısıyla
bir piyano pedagogu veya piyanist,
karşılaştığı bir problemin çözümünü, kendi deneyim ve düşüncelerini, bilimsel
araştırma sonuçları ve değişik görüşlerle zenginleştirerek, seçtiği uygun bir
metotla gerçekleştirmek durumundadır.Burada belirtmek gerekir ki, bireysel
birikim ve yaklaşımlar, diğer pedagog ve kuramcıların hiç olmazsa bir kısmı
tarafından desteklenmediği sürece, sonraki kuşaklara kalmadıkları gibi,
araştırmacılar tarafından da önemsenmemekte ve doğal elenme sonucu yok olup
gitmektedirler.19.yy. sonlarından bu yana bir bilim dalı olarak kabul edilen
piyano tekniği, bilimsel konum ve özellikleriyle geniş kitlelere ulaştırılıp,
konuyla ilgili bilinçlenmenin artırılmasına katkıda bulunulmalıdır. Bu
bağlamda, müziğin her alanında bilimsel
araştırmalara dayanan Türkçe kaynakların çoğalması yanında, önemli bulunan yabancı
kaynakların da dilimize kazandırılmasında büyük yarar vardır.
Böylece, eğitimciler kendi düşünce,
deneyim ve bilgilerini destekleyen bilgilere kolayca ulaşacaklar ve bilgiden
kaynaklanan cesaretle yeni yaklaşım, düşünce ve yeni ürünler ortaya koyabileceklerdir.
ÇİMEN,Gül: Salt Parmak Tekniğinden Ağırlık Tekniğine. Flarmoni Sanat. Sayı.131. 1994 Ankara
ESKİOĞLU, Itır: “Türkiye'deki Müzik
Yüksek Öğretim Kurumlarında J.S. Bach’ın Envansiyonları’na Analitik Yaklaşımın Bir Piyano Öğrenim
Modeli Geliştirilmesinde Kullanımı” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. G.Ü. Fen
Bilimleri Enstitüsü, 1999 Ankara.
FENMEN, Mithat: Piyanistin Kitabı.
1947 Ankara
İLYASOĞLU, Evin: Müziğin
Kanatlarında. Pan Yayıncılık.1992 İstanbul
İLYASOĞLU, Evin: Zaman İçinde Müzik.
Altan Matbaası 6.Baskı. 2001 İstanbul
KIRTIL, Arzu: Farklı Piyano
Tekniklerinin Birleşen ve Ayrılan Yönleri. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi
Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 1996 Ankara
KAROLY, Otto:
Müziğe Giriş. Çev. Mehmet Nemutlu.
Pan Yayıncılık.
1.Basım. 1995 İstanbul
KÜÇÜK, Ali: Piyanistik
Organlar ve Eforsuz Kullanımları. G.Ü.Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı. 3.
2002 Ankara
PAMİR, Leyla: Çağdaş Piyano Eğitimi.
Beyaz Köşk Yayıncılık.No.2. İstanbul
SAY, Ahmet: Müzik Ansiklopedisi. 4.
Sanem Matbaası. 1985 Ankara
SÖZER, Vural: Müzik ve Müzisyenler
Ansiklopedisi. Remzi Kitapevi. 1986 İstanbul
SÖZER, Vural: Müzik (Ansiklopedik
Sözlük). Remzi Kitapevi. 4. Basım. 1996 İstanbul
STEPHENSON, Kurt: Clara Schumann 1819/1969. Bonn/Bad Godesberg 1969 Brüder Hartmann, Berlin
ŞEN, Seba Baştuğ: Piyano Tekniğinin Biyomekanik
Temeli. Pan Yayıncılık. 1.Basım. 1999 İstanbul
ŞEN, Seba Baştuğ: Piyano Tekniğinin Tarihçesi.Orkestra.Aylık Müzik
Dergisi. Sayı. 211. 1991 Ankara
*
Günümüzde TSM çalgısı olarak kullanılan santura benzer bir çalgıdır.
**
Tellerin mızrapla çekilmesi yoluyla çalınan bir çalgıdır. Kanun bu çalgının
gelişmişidir.
*** Muzio Clementi (1752-1832)
İtalyan besteci, piyanist ve orkestra şefi.Czerny ve Cramer’in öğretmeni. Klasik sonata son şeklini verdi.Küçük
sonatlarına (sonatin) “Clementi’nin
şiirleri” derler.Etütleri (Gradus ad Parnassum) piyano tekniği tarihinde bir ilk olması
açısından önemlidir.
*
Johann Sebastian Bach
(1868-1750) Ünlü Alman besteci ve orgcu. Müziğin her alanında eserler
vermiştir. O zamana kadar kullanılan modal tonlardaki
artık ve eksik ikilileri eşit aralıklar halinde düzenleyerek (4,5 koma) 24 ton
elde etti. Bu tonlarla 48 prelüd ve füg (Alm. Das Wohltemperierte
Klavier, Fr. Clavecin bien tempere)
yazdı. Oğlu W.Friedeman Bach’ın eğitimi için “Klavierbüchlein”ı
yazdı. Ölümü, Barok döneminin sonu kabul edilen Bach’ın
eserleri 1950 li yıllarda 84 cilt halinde biraraya getirildi.
* Piyanistik eleman (organ): Piyano çalmaya doğrudan katılan
omuz, kol, bilek, parmak gibi organlar.
**
Johann B. Cramer (1771-1858) Alman piyanist ve
besteci.Etütleri piyano eğitimi için yazılmış ilk etütlerdendir.
*
Charles Louis Hanon (1820-1900) Fransız besteci,
piyano öğretmeni.Daha sonraki dönemde yaşamış olmasına rağmen, Clementi’nin teknik anlayışını destekledi. Bugün daha çok,
yazdığı, parmak tekniğinin vazgeçilmez egzersizleri ile tanınmaktadır.
** Karl Czerny(1791-1857) Çek asıllı
piyanist, besteci. Clementi ve Beethovenin
öğrencisi, Liszt’in öğretmeni.Bin civarında eseri
vardır. Bugün “Czerny” denince akla piyano için
yazdığı etütler gelmektedir.
* Clara Schumann(1819-1896) Alman
piyanist ve kadın besteci.
**
Franz Liszt(1811-1886) Macar besteci ve piyano
virtüözü. Piyano tekniği açısından kol ve omuzların rahat ve gevşek tutulmasını
ilk önerenlerdendir. Czerny’nin öğrencisi olan Liszt, piyanoyu orkestral bir
tını elde ederek çaldı.