Helesa Oyunları Her yerde VAR!

Doğrudan müzikle ilgili olan konulara yer veriniz.
Cevapla
mahiye
Mesajlar: 143
Kayıt: 16 Haz Prş, 13:39

Helesa Oyunları Her yerde VAR!

Mesaj gönderen mahiye »

Helesa Oyunu: (1)
Yöresi: Rize/ Çamlıhemşin /Ayder/Migrunkavak Köyü
(Kaçkar Yaylalarından Kavrun Yaylasında, Kaçkar Dağının eteğindeki ilk köy olan Migrunkavak köyü.)
Kaynak: Safiye Bozacı Okumuşoğlu
Oyun: İp çekiştirerek oynanır. İpin iki yanına dizilen takımlar ipe asılarak karşı takımdan zayıf olanları düşürmeye çalışır. Bu sırada oyuncular topluca güçlerini belli bir anda asılmaya gayret vermek için haykırışlar yapar. Bu haykırışlar HELESA haykırışlarıdır. “ Hele SA” hecelerinde kuvvet SA hecesindedir, bu hecede ipe birlikte asılma gerçekleşir.
5/8 ağır ritimde söylenir. Ezgi yoktur, haykırış vardır. Son satırda aniden hızla ip çekilir; hedef karşı takımdan birilerini ipten kopartıp yere düşmesini (yere devrilmesini) sağlamaktır.
Helesa, yulesa
Safiye (…) devrilsa
Bizum takum kazansa

Tekrar edildikçe devrilmesi istenen oyuncuların adı haykırışa eklenir.
İki takımın arasında yerde çizgi vardır, ayağı çizgiyi geçen taraf oyunu kaybeder.

Not: Oyunun derlendiği köyün adı olan “Migrun“ sözcüğünün kökeni Ön-Türk lehçelerinden görünmektedir; Kaşgarlı Mahmut’ta “ Ming” BİN olarak açıklanır.
KAVAK ağacına gelince; Asya kökenli olduğu bilinmektedir, Anadolu’ya iç Asya’dan çadır kazıkları olarak gelmiş, her daldırıldığı toprakta yeşerme özelliği olan bu ağacın dalları doğal göçlerle buralara gelmiştir.
Bu durumda, BİN KAVAK köyünün adından yola çıkarak diyebiliriz ki, KAÇKAR yaylaları Ön-Türklerin yerleşim yerlerindendir.
Lazca’da erkek (adam) demek olan “koçi” sözcüğü dikkat edilirse Kocari/ Kaçkari/ Kacari/ gibi az farklı telaffuzuyla “KAŞGARİ Türkmen erkeği“ anlamındadır. ”Artvin KOÇARİ barı” ile bağını kurduğumuzda daha geniş bir akraba lehçelerden söz edildiği anlaşılır.
Ön-Türk Uygarlığı araştırmacımız Halûk Tarcan da kitaplarında Lazca’ya dip kültürümüzdeki lehçeler olarak dikkati çekmekte, dilcileri göreve davet etmektedir.
“…. Bu yörede ON’ların bulunduğunu düşünmekteyiz. Bunların içinde OQ Türklerinin de var olduğunu görmekteyiz; Laz grameri bu gerçeği kanıtlamaktadır. (Kazım Mirşan)
Ön-Türkçe Lazca
EM AT med ma
ES AT sed si
OG EM him
US OQUV sima
AT UCUVA tkva
OG OYUNU hini…
Dilcilerin dikkatine!...”
(Halûk Tarcan, Evrensel Uygarlıkların Köken Kültürü, ÖN-TÜRK UYGARLIĞI,s.385, Editions Caft, 2.baskı Temmuz 2006)
Ek: Kaşgarlı Mahmut’un belirlediği KAŞGARİ Türkmen lehçeleri içerisinde yer Çepni Türklerini ağırlıklı olarak Hopa Trabzon arasında ve tüm Karadeniz’de soyadlarıyla ve kaptanlık meslekleriyle, uzun boylu gelişmiş beden yapılarıyla görebilmekteyiz. Lazcanın dip kültürümüzle bağını kurarken Çepni Türkleriyle bağını görmekte yarar umuyorum.
Öte yandan, Çepnilerin Sinop’ta çok eskiden beri var oldukları bilinmektedir. Kazım Mirşan, Sinop kalesinin tersane kapısındaki yazıtı çözmüş, M.Ö. 6 000 yılına ait bu yazıtın petroglif dönemine ait Ön-Türkçe olduğunu açıklamıştır. Erzurum’un Cunni mağarasında bulunan sembollerle benzerliğine dikkat çeken Mirşan bölgede kurulan eski krallıkların ON (HUN) Ön-Türk uygarlıklarıyla bağına işaret etmektedir. (age. S.386)

Heyamol Oyunu: (2)
Yöresi: Hemşin
Oyun: Düğünde aşçının etrafını çeviren erkekler tarafından söylenir. Mutfakta ocak başında asılı olan zinciri sallayarak, zincirde asılı olan yemek kazanının etrafındaki aşçı ve yardımcısı kızlara şaka yapılır.
Sözler ezgisiz manidir, son satırda kazan zincirinden o yana bu yana sallanırken “helesa yulesa…” söylenir. 5/8 ağır ritimde haykırışlarla söylenir.
Aşçinun kazani uçtur
Uçi doli biri boştur
Aşçinun gonli hoştur
Helesa yulesa,
Heyemola yisaho


Helesa Horonu (3)
Yöresi: Çayeli/Rize
Kaynak: Elif Çepni
Oyun: Düğünde orta yaş ve üstü erkekler tarafından oynanır. Ağır hareketlerle çok sakin oynanır. 5/8 liktir. Horonun yönlendireni oyuna başlarken, “haydi horona gelin” anlamında haykırışlar yapar; onun haykırışını ve biraz sonra söyleyeceği türküyü karşıdan alan iki kişi vardır. (Karşıdan tekrar tekniği oyun kurucuyu dinlendirmeyi ve yeni söz bulmaya yarar.),
Çalgısız oynanır. Kol kola girerek, sağa sola sallanarak, atma türkü söylenir, sözler o anda yaratılırken düğün sahibine şaka yollu sözler edilir.
Haykırışlar:
Helesa, yelesa,
Yesa yesa helesa
Ya mo heyamo
Heyamola heyalessa
Yelesa salim yesa

Bu haykırışlar 5/8 doğaçlamadır, oyun kurucu tarafından sözler dilediği kadar çeşitlendirilir, uzatılır ve bir türküye bağlanır.
Aynı oyun Hemşin yöresinde, haykırışların sonuna tulum zurna çalarak türkülü ezgiye geçilir. Orada da karşılıklı türküyü yineleme şekli vardır. Türküleri kendi Laz Türkçesi lehçesiyle söylemektedirler.
Bu oyunlar göstermektedir ki, “heyamol, helesa” gibi haykırışlar, dip kültürümüzden gelen ortak sözcüklerimizdir.


Heyamol Oyunu: (4)
Yöresi: Kahraman Maraş-Göksun, Fındık Köyü (Kafkas kökenli)
Kaynak: Meliha Küçük

Oyun:Grup halinde oynanır. Çocukların ellerinde birer demet yaprak vardır. Bu, uzun geniş yapraklı bir bitkidir; ıspanağa benzer, demet halindedir.
Çocuklar birbirine bu bitkiyle birbirine vurmaya, kendisini de vurulmaktan korumaya çalışarak oynanır.
Arkadaşına yaklaştığında ona elindeki yapraklı dalla vuracağı anda “HEYAMOLA” denilir.
Otların oyun içerisinde kullanımına Doğu Karadeniz bölgesinde de rastlarız. Isırgan otuyla arkadaşının ayağına değdirme vardır. Isırganın acısını yok etmek için bir başka otla ayağına vurulur. Bu otun adı Rize Türkçe’sinde LİVOR, Laz Türkçe’sinde LİVORA’dır.

Heyamol Oyunu: (5)
Yöresi: Kayseri Tomarza
Kaynak Kişi: isim alınmadı.
5/8
Mi re sol. / sol mi re./ ds s.
Heyemol heyamol yelessa

“Bu sözlerle bir tekerlememiz vardı, gerisini anımsamıyorum” dedi.

Not: Heyamo oyunları araştırmalarımız bebek nazlatmalarımız gibi devam edecektir. Bilgisini buraya eklemek isteyenlere şimdiden teşekkür ederim. M.Morgül
.......


Aşağıdaki destek yazısı İstanbul'dan arkadaşımız Yusuf Bişgen'den geldi. Teşekkürlerimle aynen aşağıya alıyorum:
http://www.sinop.gov.tr/index_1.asp

Helesa Geleneği (Sellim)

Sinop'a özgü önemli bir gelenek Ramazan ayında "sellime çıkma" ya da diğer
adıyla "helesa"dır.

Helesa geleneğinin ortaya çıkışıyla ilgili söylence ise şöyledir:
"Çok eski devirlerde, gemiler yelken ile çalıştığı zamanlarda Karadeniz'de
sığınacak üç liman varmış. Bunlar Temmuz, Ağustos ve Sinop'muş. Yani
Karadeniz sadece Temmuz ve Ağustos aylarında fırtınasız olur, diğer
zamanlarda da gemiler ancak Sinop limanında barınabilirmiş.

Yine böyle bir kış mevsiminde, bir yelkenli gemi Sinop limanına sığınmış.
Haftalarca burada mahsur kalındığından kumanyaları tükenmiş. Açlık baş
göstermiş. Dilenmek istemediklerinden kimseden bir şey isteyememişler.

Bir gün kaptanın aklına feneri alıp ev ev dolaşarak mani söyleyip yardım
istemek gelmiş. Filikayla şehre çıkıp gece feneri de yakarak ev ev
dolaşıp, mani söyleyerek yiyecek toplamışlar.

Bundan sonra Sinop'ta bu olay gelenek haline gelmiş ve her Ramazan ayının
15'inden itibaren helesaya çıkılır, bahşiş toplanır olmuş."

Ramazanın 15'inden itibaren gençler akşamdan hazırladıkları süslü
kayıklarla sellime çıkarlar. Kayıklar birkaç kişinin taşıyacağı
büyüklüktedir. Son derece güzel süslenirler, fenerlerle, mumlarla
ışıklandırılırlar.

Akşamları iftardan sonra gençler bu süsledikleri kayığı omuzlarında
taşı***** bir mahalleye gelirler. Kayığı her ev tarafından görülecek bir
yere koyarlar ve evlerin kapılarına gidip helesanın bir bölümünü
söyleyerek bahşiş isterler. Bahşişler bir mendile sarılarak ve düştüğü yer
görülsün diye mendilin ucu yakılarak helesacılara atılır.

Sellime çıkanlar içinde sesi güzel olanlardan biri aşağıda sözleri yazılı
olan helesadan bölümler okur, diğerleri de nakarat kısmını söyleyerek kapı
kapı dolaşır ve bahşiş toplarlar.

Helesa
Bismillahla başlayalım
Ayva dalı taşlayalım
Bu yıl burda kışlayalım
Helesa yelesa
Heyemola yusa hop

Altımızda çürük minder
Altını üstüne dönder
Aman beyim bahşiş gönder
Nakarat

Ahçımızın adı Tayyar
Bir kepçe koyar iki sayar
Bununla gemici doyar
Nakarat

Gemi geldi duydunuz mu
Selam verip aldınız mı
Bu gemiyi tanıdınız mı
Nakarat

Kaptanımız fener taşır
Uyuz olmaz durmaz kaşır
Tayfalarım hamsi taşır
Nakarat

İnce burundan geçerken
Sırmalı sancak açarken
Biz doldurup biz içerken
Nakarat

Bir gemim var çift direkli
Tayfası aslan yürekli
Filikası çifte kürekli
Nakarat

Elimde şimşir sopası
Olduk çocuk maskarası
Sonumuz mektep hocası
Nakarat
Aşağı hamamın yokuşu
Söküldü mestin dikişi
İlle de kocakarıların cümbüşü
Nakarat

Dal budarım dal budarım
Bahçede bülbül güderim
Sizleri her yerde methederim
Nakarat

Bahşişi almamış olmaz
Gemi düzenini bulmaz
Tayfalar buna razı olmaz
Nakarat

Sıçan gelir takur tukur
Ben sanırım düze dokur
Komşu bizden fakir
Nakarat

Büyük cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Arkadaşlar bahşiş ister
Nakarat

Aşağları geze geldim
İnci mercan dize geldim
Bakın beyim size geldim
Nakarat

Bir gemim var boyda bosta
Baş üstüne kurdum posta
Bizden selam olsun eşe dosta
Nakarat

Hasan ağbi geldik size
Hatırın kalmasın bize
Bahşişi çok gönder bize
Nakarat



Ayrıca aşağıdaki linkten de Sinop'un sınırlı sayıda olan Türkü dağarcığına
ulaşabilirsiniz.

http://www.sinop.gov.tr/index_1.asp
Cevapla