Yıldırım -Timur Tarih Mahkemesinde /Belgesel oyundan
Gönderilme zamanı: 16 Ağu Çrş, 1:16
Bir Azeri Televizyon Belgeseli
Azeri Televizyon kanalında 11 Ağustos cumartesi günü 12.00 de Rejisör Refik Dadaşov tarafından televizyon için hazırlanmış bir belgesel tarihi oyunu tesadüfen izledim; Timur ve Yıldırım tarih mahkemesinde yargılanmaktaydı.
Drama eğitimcisi olarak, hem de tarihe sorgulayarak bakan birisi olarak ilgiyle izlediğim bu oyundan notlar aldım. Başını kaçırdığım için oyunun adını alamadım, üzgünüm.
Açık bir alanda kurulmuş tarihi bir mahkeme divanı var. Dekorda kayalar, yaşlı ağaç kütükleri, dağ, orman, patika yol var. Bir delikanlı bugüne dersler çıkartmak istercesine mahkemede konuşulanları tam dikkatle izliyor. Atilla bir yerde duruyor, karar aşamasında görüşü alınacaktır.
Duruşma aralarında öne çıkıp seyirciye konuşan elinde asasıyla beyaz sakallı bir bilge, tarih baba adına mesajlarını veriyor… Tam kanalı geçerken onu görüp de durmuştum. Şöyle diyordu:
-“Bir Çin ipeğine aldandık, yüzlerce yıl Çin ipeğini Avrupa’ya taşımak için, sağ kolumuzla sol kolumuzu kestik, kendi bedenimizi budadık!..”
İşte o andan sonra kaldım ekranın başında.
Oğuz Han mahkeme başkanı rolünde, en yukarıdaki kayanın üzerinde oturuyordu.
- “Bursa kadısı Mevlana Şemsettin Fenarî şahit olarak gelsin” dedi. Şahit sahnede göründü.
-“Bursa’da, Yıldırım Beyazıt Han’ın şahitliğini neden reddettiniz? Onu mahkemeden kovmuşsunuz, neden?” diye sordu Oğuz Han.
- “Sarhoştu, onu mahkemeden çıkardım” dedi kadı.
-“O ne yaptı?”
-“Boynunu büktü çıktı. Semerkant’ta olsa başımı kestirirdi. Bana ceza vermedi.”
Yıldırım Beyazıt Han içeri alındı.
-“Bir hatunun azadlığı (serbest bırakılması) neden tehlikeliydi?”
-“Ayçiçek hatunTimur istediği için azad olaydı, bu demekti ki Osmanlıyı Timur yönetmektedir.”
- “İki güçlü Türk devletinin düşmanlığına bir kadın mı sebeptir? “ diye Oğuz Han Yıldırım Beyazıt’a çıkışır. “Erzincan emirinin karısını neden esir ettin?”
-“Erzincan emiri Timur’la birlikteydi.”
- “Peki bu yüzden mi 4 bin adamı Sivas’ta diri diri toprağa gömdünüz?” diye sertçe sordu Oğuz Han.
-“Kan dökmeyeceğime söz vermiştim!” dedi Yıldırım Beyazıt.
Sahne değişti, Candarlı Ali Paşa tanık olarak çağrıldı.
-“Timur Sivas’a girmeseydi, Yıldırım Erzincan’a gitmezdi” dedi Candarlı.
İçeri Timur alındı:
-“Neden Osmanlıyı işgal etmek istediniz? İki kardeş neden birbirinize girdiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Ulu hakanımız, yatağından çıkan su nere aktığını bilmez. Ben aslında Çin üzerine gitmek istiyordum” dedi Timur.
Bilge kişi girdi:
- “Ulu hanlar hakanlar bilsin, öz günahlarımızı konuşup birilerine anlatmalıyız ki neylediklerini bilsinler. Fransız kıralı mektubunda yazmış, Beyazıd’ın da , Timur’un da sarayında Avrupalılar vardı. Avrupa devletleri bayram ediyordu. Büyük Türk halkı bir daha kendimize gelemedik…”
Oğuz Han mahkeme divanına gelir. Atilla o anda karşısındadır.
- “Han baba Atilla, bu ahlaksızlar ülkesi Avrupa’yı düzeltmeye gittin!” der ona.
-“Tarih Türklerle başlar, tarihi Türkler yarattı” der Atilla.
Tekrar Timur geldi sahneye. Oğuz Han sordu:
-“Yıldırım Beyazıt’ın oğlunu yerine koydun geri geldin, neden Celayiroğlu Han üstüne gittin?” (Yanıtları alamadım)
Oğuz han:
-“Avrupalılar sizi Osmanlı üstüne salmakla onlar Bizans’ın düşmesini geciktirdiler. Sizse birbirinize düştünüz, Osmanlı zayıfladı.”
-“Yani ben o kadar mı aptalım, Avrupa mı beni kandırdı?” dedi Timur.
-“Ne kadar çok elçileri geldi size, ta Karabağ’daki sarayınıza. Avrupa’dan Karabağ’a o kadar yolu neden geldiler?”
Celayiroğlu Ahmet Sultan tanık olarak huzura davet edildi. İçeri girince Timur’un yüzüne kıyafetine ve diğerlerinin yüzüne tek tek baktı.
-“ Neden bize tek tek bakarsın?” diye sordu Oğuz Han.
-“Bağdat’tan sonra kıyafet değiştirmiş! Benim hayatımı ailemi dağıttı, bir daha toparlanamadım. Bu elimdeki İbn-i Erah Şah’ın kitabını okumalıdır Timur!” dedi Celayiroğlu, kitabı göstererek.
-“Bu kitap benden hediye koparmak için, para için yazıldı” dedi Timur kızgın şekilde.
-“Bu kitabın adını duyunca neden öfkelendiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Beni Bağdat’ta hatunun eteğinin altında gördüğünü yazıyor.”
Oğuz Han, “Tarihçi İbni Arab Şah gelsin” der, tanık divana gelir.
-“Emir Teymur’u nerden tanırsınız?” diye sorar.
-“Onu Şam’da tanıdım. Beni Semerkant’a yanında götürdü.”
-“Bu adamı esir götürdüm, yalancıdır. Bana dedi ki, ben tarih kitabı yazarım, aldım yanıma, sordu ki ne yapsam da varlıklı olsam, varlanmak istedi, edepsizdir” diye Timur araya girdi.
-“Sizsiniz edepsiz, Yıldırım’ın hatununu almazdınız yoksa!” dedi İbni Arab Şah.
Oğuz Han, “Çıkın dışarı” diye kızgınlıkla onu kovdu, Timur’a döndü:
-“Neden Anadolu beylikleri sizin Karabağ’daki ikametgahınıza geldiler?”
-“O beyler bana yürek verdiler, ben de Yıldırım Han üzerine yürüdüm. Mecbur oldum.”
-“Yıldırım Beyazıt Han divana gelsin” dedi.
O girince saygılı bakışlar dolaştı divanda.
-“Timur, hiç sebep olmadan topraklarıma girdi. Elçiler geldi fakat, teklifleri ağırdı. Bizi idare etmek istiyordu” dedi Yıldırım. Timur cevap verdi:
-“Ben düşmanlarımdan Kara Yusuf‘la Celayiroğlu’nu isterdim. O iki zat talancıydı, onlar korunmazdı.”
-“Bize sığınanı vermezdim” dedi Yıldırım.
-“Savaş bitince Timur’la nerde görüştün?” diye sordu Oğuz Han.
-“Elim ayağım bağlı olarak götürüldüm. Timur nezaketliydi, otağa girdiğimde oğluyla şahmat oynuyordu, kalktı.”
-“Bir daha görüştünüz mü?”
-“Evet, pişmanlık çekiyordu, öz devletine karşı idi, gözyaşlarını gördüm.”
-“Timur sizi demir kafese salıp gezdirmek istedi mi? Bunu gören tarihçiler var.”
-“Yalandır. Çadırın etrafında tedbirler vardı. Ama demir kafes yoktu. Gözetici vardı, buna itiraz etmedim.”
-”Siz artık gidebilir veya kalabilirsiniz” dedi Oğuz Han Yıldırım’a.
Yıldırım Beyazıt Timur’a döndü, bir süre öylece baktı, ona doğru yürüdü, kollarını uzattı, birbirine sarıldılar.
-“Allah yardımcımız olsun “ diyerek ağırca oradan ayrıldı.
Oğuz Han:
“Mahkememiz karardan önce büyük Atilla’yı dinleyecek” dedi. Atilla huzura yürüdü.
-“Bizim hepimizin günahı var ama müddehim Teymur’un günahı büyük. O, bizim kardeşliğimizi parçaladı. O cezalandırılsın” dedi Atilla.
Oğuz Han:
-“O tarihte en çok biz ezildik. Öyle karar çıkarmalıyız ki sonra gelenler ders alsın. Emir Teymur’un günahları artık tarihin günahlarıdır, zaman bunu silecek. Sonra gelenlerin günahında hepimizin payı var. Yeni asker gibi ayakta durmalıyız!”
Timur’a dönüp, “Özünü suçlu kabul eder misin?” diye sordu.
-“Ben bütün zamanları mahvetmişim!”
Karar:
-“Biz kararı Türk dünyasından istiyoruz.”
Bitiş sahnesi: Yanda bekleyen bugünün temsilcisi delikanlı öne çıkar, mahkeme dekorunu arkasına alır ve yüzü seyirciye dönük ekranın üst kısmından kenarları görünen eski bir taş duvarı aralıklı olarak yumruklamaya başlar. Her yumrukta tarihin tozları dökülüyormuş gibi ekranın önüne sarı tozlar iner.
Bu sırada fondaki müzikte uzun hava çeken bağlama çalan bir solo vardır; “E heyyy… sazım sözüm Türküm hanım hanlarım…” .
Son yazılar akana kadar gencin elleri tarihin tozlu duvarına vurur; Refik Dadaşov, Ramiz Hasanov, Nazım Dadaşov, Perviz Yusufov, Fuad Poladov, İlham Askerov, Hacı İsmailov, Sabi Memedov, Şahbar Garibi…
Şimdi ben de bu tarihi belgeselden alıntılayabildiklerimi siz okuyucuların kararına sunuyorum.
Not: Cumartesi sabahları 12.00 den önce Azeri Televizyon kanalını açıp yerli filmlerini izlemeyi düşünüyorum.
Mahiye Morgül
15.8.2006
Azeri Televizyon kanalında 11 Ağustos cumartesi günü 12.00 de Rejisör Refik Dadaşov tarafından televizyon için hazırlanmış bir belgesel tarihi oyunu tesadüfen izledim; Timur ve Yıldırım tarih mahkemesinde yargılanmaktaydı.
Drama eğitimcisi olarak, hem de tarihe sorgulayarak bakan birisi olarak ilgiyle izlediğim bu oyundan notlar aldım. Başını kaçırdığım için oyunun adını alamadım, üzgünüm.
Açık bir alanda kurulmuş tarihi bir mahkeme divanı var. Dekorda kayalar, yaşlı ağaç kütükleri, dağ, orman, patika yol var. Bir delikanlı bugüne dersler çıkartmak istercesine mahkemede konuşulanları tam dikkatle izliyor. Atilla bir yerde duruyor, karar aşamasında görüşü alınacaktır.
Duruşma aralarında öne çıkıp seyirciye konuşan elinde asasıyla beyaz sakallı bir bilge, tarih baba adına mesajlarını veriyor… Tam kanalı geçerken onu görüp de durmuştum. Şöyle diyordu:
-“Bir Çin ipeğine aldandık, yüzlerce yıl Çin ipeğini Avrupa’ya taşımak için, sağ kolumuzla sol kolumuzu kestik, kendi bedenimizi budadık!..”
İşte o andan sonra kaldım ekranın başında.
Oğuz Han mahkeme başkanı rolünde, en yukarıdaki kayanın üzerinde oturuyordu.
- “Bursa kadısı Mevlana Şemsettin Fenarî şahit olarak gelsin” dedi. Şahit sahnede göründü.
-“Bursa’da, Yıldırım Beyazıt Han’ın şahitliğini neden reddettiniz? Onu mahkemeden kovmuşsunuz, neden?” diye sordu Oğuz Han.
- “Sarhoştu, onu mahkemeden çıkardım” dedi kadı.
-“O ne yaptı?”
-“Boynunu büktü çıktı. Semerkant’ta olsa başımı kestirirdi. Bana ceza vermedi.”
Yıldırım Beyazıt Han içeri alındı.
-“Bir hatunun azadlığı (serbest bırakılması) neden tehlikeliydi?”
-“Ayçiçek hatunTimur istediği için azad olaydı, bu demekti ki Osmanlıyı Timur yönetmektedir.”
- “İki güçlü Türk devletinin düşmanlığına bir kadın mı sebeptir? “ diye Oğuz Han Yıldırım Beyazıt’a çıkışır. “Erzincan emirinin karısını neden esir ettin?”
-“Erzincan emiri Timur’la birlikteydi.”
- “Peki bu yüzden mi 4 bin adamı Sivas’ta diri diri toprağa gömdünüz?” diye sertçe sordu Oğuz Han.
-“Kan dökmeyeceğime söz vermiştim!” dedi Yıldırım Beyazıt.
Sahne değişti, Candarlı Ali Paşa tanık olarak çağrıldı.
-“Timur Sivas’a girmeseydi, Yıldırım Erzincan’a gitmezdi” dedi Candarlı.
İçeri Timur alındı:
-“Neden Osmanlıyı işgal etmek istediniz? İki kardeş neden birbirinize girdiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Ulu hakanımız, yatağından çıkan su nere aktığını bilmez. Ben aslında Çin üzerine gitmek istiyordum” dedi Timur.
Bilge kişi girdi:
- “Ulu hanlar hakanlar bilsin, öz günahlarımızı konuşup birilerine anlatmalıyız ki neylediklerini bilsinler. Fransız kıralı mektubunda yazmış, Beyazıd’ın da , Timur’un da sarayında Avrupalılar vardı. Avrupa devletleri bayram ediyordu. Büyük Türk halkı bir daha kendimize gelemedik…”
Oğuz Han mahkeme divanına gelir. Atilla o anda karşısındadır.
- “Han baba Atilla, bu ahlaksızlar ülkesi Avrupa’yı düzeltmeye gittin!” der ona.
-“Tarih Türklerle başlar, tarihi Türkler yarattı” der Atilla.
Tekrar Timur geldi sahneye. Oğuz Han sordu:
-“Yıldırım Beyazıt’ın oğlunu yerine koydun geri geldin, neden Celayiroğlu Han üstüne gittin?” (Yanıtları alamadım)
Oğuz han:
-“Avrupalılar sizi Osmanlı üstüne salmakla onlar Bizans’ın düşmesini geciktirdiler. Sizse birbirinize düştünüz, Osmanlı zayıfladı.”
-“Yani ben o kadar mı aptalım, Avrupa mı beni kandırdı?” dedi Timur.
-“Ne kadar çok elçileri geldi size, ta Karabağ’daki sarayınıza. Avrupa’dan Karabağ’a o kadar yolu neden geldiler?”
Celayiroğlu Ahmet Sultan tanık olarak huzura davet edildi. İçeri girince Timur’un yüzüne kıyafetine ve diğerlerinin yüzüne tek tek baktı.
-“ Neden bize tek tek bakarsın?” diye sordu Oğuz Han.
-“Bağdat’tan sonra kıyafet değiştirmiş! Benim hayatımı ailemi dağıttı, bir daha toparlanamadım. Bu elimdeki İbn-i Erah Şah’ın kitabını okumalıdır Timur!” dedi Celayiroğlu, kitabı göstererek.
-“Bu kitap benden hediye koparmak için, para için yazıldı” dedi Timur kızgın şekilde.
-“Bu kitabın adını duyunca neden öfkelendiniz?” diye sordu Oğuz Han.
-“Beni Bağdat’ta hatunun eteğinin altında gördüğünü yazıyor.”
Oğuz Han, “Tarihçi İbni Arab Şah gelsin” der, tanık divana gelir.
-“Emir Teymur’u nerden tanırsınız?” diye sorar.
-“Onu Şam’da tanıdım. Beni Semerkant’a yanında götürdü.”
-“Bu adamı esir götürdüm, yalancıdır. Bana dedi ki, ben tarih kitabı yazarım, aldım yanıma, sordu ki ne yapsam da varlıklı olsam, varlanmak istedi, edepsizdir” diye Timur araya girdi.
-“Sizsiniz edepsiz, Yıldırım’ın hatununu almazdınız yoksa!” dedi İbni Arab Şah.
Oğuz Han, “Çıkın dışarı” diye kızgınlıkla onu kovdu, Timur’a döndü:
-“Neden Anadolu beylikleri sizin Karabağ’daki ikametgahınıza geldiler?”
-“O beyler bana yürek verdiler, ben de Yıldırım Han üzerine yürüdüm. Mecbur oldum.”
-“Yıldırım Beyazıt Han divana gelsin” dedi.
O girince saygılı bakışlar dolaştı divanda.
-“Timur, hiç sebep olmadan topraklarıma girdi. Elçiler geldi fakat, teklifleri ağırdı. Bizi idare etmek istiyordu” dedi Yıldırım. Timur cevap verdi:
-“Ben düşmanlarımdan Kara Yusuf‘la Celayiroğlu’nu isterdim. O iki zat talancıydı, onlar korunmazdı.”
-“Bize sığınanı vermezdim” dedi Yıldırım.
-“Savaş bitince Timur’la nerde görüştün?” diye sordu Oğuz Han.
-“Elim ayağım bağlı olarak götürüldüm. Timur nezaketliydi, otağa girdiğimde oğluyla şahmat oynuyordu, kalktı.”
-“Bir daha görüştünüz mü?”
-“Evet, pişmanlık çekiyordu, öz devletine karşı idi, gözyaşlarını gördüm.”
-“Timur sizi demir kafese salıp gezdirmek istedi mi? Bunu gören tarihçiler var.”
-“Yalandır. Çadırın etrafında tedbirler vardı. Ama demir kafes yoktu. Gözetici vardı, buna itiraz etmedim.”
-”Siz artık gidebilir veya kalabilirsiniz” dedi Oğuz Han Yıldırım’a.
Yıldırım Beyazıt Timur’a döndü, bir süre öylece baktı, ona doğru yürüdü, kollarını uzattı, birbirine sarıldılar.
-“Allah yardımcımız olsun “ diyerek ağırca oradan ayrıldı.
Oğuz Han:
“Mahkememiz karardan önce büyük Atilla’yı dinleyecek” dedi. Atilla huzura yürüdü.
-“Bizim hepimizin günahı var ama müddehim Teymur’un günahı büyük. O, bizim kardeşliğimizi parçaladı. O cezalandırılsın” dedi Atilla.
Oğuz Han:
-“O tarihte en çok biz ezildik. Öyle karar çıkarmalıyız ki sonra gelenler ders alsın. Emir Teymur’un günahları artık tarihin günahlarıdır, zaman bunu silecek. Sonra gelenlerin günahında hepimizin payı var. Yeni asker gibi ayakta durmalıyız!”
Timur’a dönüp, “Özünü suçlu kabul eder misin?” diye sordu.
-“Ben bütün zamanları mahvetmişim!”
Karar:
-“Biz kararı Türk dünyasından istiyoruz.”
Bitiş sahnesi: Yanda bekleyen bugünün temsilcisi delikanlı öne çıkar, mahkeme dekorunu arkasına alır ve yüzü seyirciye dönük ekranın üst kısmından kenarları görünen eski bir taş duvarı aralıklı olarak yumruklamaya başlar. Her yumrukta tarihin tozları dökülüyormuş gibi ekranın önüne sarı tozlar iner.
Bu sırada fondaki müzikte uzun hava çeken bağlama çalan bir solo vardır; “E heyyy… sazım sözüm Türküm hanım hanlarım…” .
Son yazılar akana kadar gencin elleri tarihin tozlu duvarına vurur; Refik Dadaşov, Ramiz Hasanov, Nazım Dadaşov, Perviz Yusufov, Fuad Poladov, İlham Askerov, Hacı İsmailov, Sabi Memedov, Şahbar Garibi…
Şimdi ben de bu tarihi belgeselden alıntılayabildiklerimi siz okuyucuların kararına sunuyorum.
Not: Cumartesi sabahları 12.00 den önce Azeri Televizyon kanalını açıp yerli filmlerini izlemeyi düşünüyorum.
Mahiye Morgül
15.8.2006