1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Sosyal Kurumların Kapıları ve Öldürülen AnadolLiseli 2 Genç

Gönderilme zamanı: 26 May Cum, 1:33
gönderen mahiye
Sosyal Kurumların Kapıları ve Samsun'da Öldürülen 2 Anadolu Liseli Genç

Çadır kapısından içeri girişlerin ne kadar kolay olduğunu biliriz. İçerideki insanın kendini toparlamasına bile fırsat kalmadan siz içerdesinizdir.

Şöyle bir deneme yapsak, Ankara’da devlet dairelerinde birer iş takibi bahanesiyle birkaç yere uğrasak ve içeri girişlerin nasıl olduğunu gözlemlesek neler görürüz? Bulunduğunuz şehirde de bu gözlem yapılabilir.

Ben de Danıştay binasına değişik zamanlarda girdim; zemin kattaki dilekçe bırakma odasına girecekseniz kimlik bırakmanıza bile gerek yoktur. Oradan çıkıp üst katlara gitmek isterseniz direk asansöre binebilirsiniz. Giyiminiz düzgünse sadece bir tebessümle her katın görevlisinin önünden geçer istediğiniz odaya kadar ilerleyebilirsiniz. Ne kadar medeni bir yer diye huzur bulursunuz hatta.

Öte yandan bahçe kapıları herkese açık ve bina girişleri yol geçen hanı olan devlet okullarında da bu huzuru bulursunuz. Müdürün odasına veya çocuğunuzun oturduğu sınıfa çıkana kadar engelsiz yürümek sizi mutlu eder.

Fakat bu huzur sahte huzurdur, aynı kapılardan ölüm makineleri de girebilir! Bu kapılardan katiller girmeye cesetler çıkmaya başlamıştır!

Öyleyse “huzur“ algılamamızda bir çarpıtma mı var?

Özgürlük kavramı da böyle çarpıtıldı, yabancı sermayenin özgürlüğü bizim esaretimiz oldu. Gümrük duvarları indirilmiş olan ülkemizde kime özgürlük geldi, kime yok olma/ölüm geldi bunu iyi görelim. Duvarlar hapishane değil çocuklarımıza koruma kalkanıdır.

Dönelim gözlemimize. Dolaştığınız devlet kurumlarında güvenlik kapılarını en zor aştığınız yer neresi oldu? Karşılaştırın diğer binalarla.

Ankara’da gördüğüm içeri girilmesi en zor yer YÖK binasıdır. YÖK Dünya Bankası Dairesine bir şikayet dilekçesi vermeye gitmiştim. Bahçe kapısında kimlik verip hangi daireye gideceğinizi ve kimi göreceğinizi söylüyorsunuz, size bir kart veriyorlar. Buraya kadar her yerde aynı. Labirent gibi koridor kapılarından geçmeniz gerekir. Elinize verilen giriş kartı manyetiktir ve sadece o gideceğiniz odaya ulaşacağınız koridorların kapılarını belli bir sıraya göre açmanıza yarar.

Eğer önünüzdeki bir insan bir kapıdan geçti ve siz de kapı açılmışken ben de geçeyim derseniz yandınız. Bir yanlış koridora girdiniz ise o koridorda hapis oluyorsunuz, geri dönüşünüz yok, çıkışınız yok! Ben bunu yaşadım ve çok korktum. Bir süre sonra tesadüf aynı yolu kullanan birisi geçiyordu da öyle çıkabildim.

Şunu anladım ki canları en kıymetli olanlar bu kadar sıkı tutuyorlar girişlerini. Kimmiş canı en tatlı olanlar; YÖK ve içindeki Dünya Bankası Dairesi.

Emperyalizmin birinci derecede kolları sıvayıp oturduğu yer orası. Eğitim sistemini ilkokuldan üniversiteye kadar piyasaya göre düzenleyen kurum yani. Yani insan niteliksiz hale nasıl getirilirin uzmanları oradan yürütür işlerini.

YÖK’ü bir de dışardan toplumsal destekle korumayı başarırlar; kendilerini en laik kurum göstermenin de ustasıdırlar. Tüm bir eğitim sistemini emperyalizme teslim ettikten sonra laik olsan ne olur! Ancak sahte laik olunur.

Kapılarımız diyorduk. Uyuşturucu kullananların yaşadığı sahte huzur gibi ölüme götüren sahte özgürlüklere Hayır!

Tüm sosyal kurumlarımız sosyal devletin birer kalesidir, kapı girişleri hızla sağlamlaştırılmalıdır. Kurum içinde çalışanların öncelikli işi bu olmalıdır.

Perşembe günü sabahı haberlerinde Samsun Atatürk Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi iki gencimizin vurularak öldürüldüğünü duyduk. Ne korkunç, ne acıdır! İlk aklıma geleni söylemeliyim. Aileleri özel okullara doğru kaçırtmanın önündeki engellerden biri Fen Liseleri ve Anadolu liseleridir. Bu okulları kapatmanın yolu şiddettir. Ulusötesi piyasa canavarı sosyal devleti bitirirken en güzide gençlerimizin ve çocuklarımızın kanıyla beslenmektedir. Gerisini siz yorumlayın.

Mahiye Morgül