1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Çanakkale'de...!

Gönderilme zamanı: 03 Mar Cum, 13:59
gönderen Admin
Yorumu sizlere bırakıyorum....

Resim

m2'ye 6000 mermi...!

Gönderilme zamanı: 03 Mar Cum, 14:00
gönderen Admin
Türkiye'ye Japonya'dan bir eğitim heyeti gelir. Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracaklar. Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçekleştirecek. İşler buraya kadar çok iyi..

Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar. Sonra Bakanlıkta toplanırlar. Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginç: "Sizin çocuklarınızda milli Şuur yok".

Bizimkiler şaşırır! Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır." Yine de fazla ses çıkarmazlar! Ne de olsa misafirdirler !

Bizimkiler sorar, "Peki, Sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır?"

Japon uzmanlar anlatmaya baslar: Biz gençlerimize ilk mektebe başlamadan "şok testler" uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden
trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar. Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu bas döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar.

Sonra...

Bu şoktan sonra Hiroşima'ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruyoruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz. Ve deriz ki "Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz vatanınız, işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlı yaşamayacak biçimde size bırakıp giderler. Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek
yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Çocuklarımız bununla ikinci bir sok daha yasarlar.

Sizlere sunu hatırlatalım ki, Türkiye'de birçok teknik elemanlarımız bulunmaktadır. Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz.

Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar
:"-Peki ya Türkiye için tespitiniz var mı? Varsa Gözlemleriniz nedir?

-Japonlar elbette var derler. Bizimkinden çok daha önemli. Bir tanesi Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölge. Bu bölümü gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile. Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türk'ler her şeye rağmen galip
çıkıyor, olamayacağı olur hale getiriyorlar. En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatini yapıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yetmiş iki millet var.

Evet M2'ye 6000 Mermi!...

M2'ye 6000 Mermi!...

6000 Mermi!...

Bileniniz var mıydı ?

Çanakkale Savaşı'nda Ufolar Masalı

Gönderilme zamanı: 23 Mar Prş, 9:29
gönderen Admin
mahiye yazdı:Çanakkale Savaşında Ufolar Masalı

İçini boşaltma eylemini toplumsal ve tarihi olayların içini boşaltma durumlarına taşırsak, vardığımız sonuçları oradan tekrar geri çıkış noktasına götürürsek yaşanan süreci görmemiz kolaylaşır.

İşte, yeni bir masal ortaya atıldı Çanakkale savaşıyla ilgili; "Bir bulut geldi, 100 kadar İngiliz askerini alıp götürdü, ölüsü de dirisi de ortada yok bu askerlerin, o bulut bir ufoydu... "

Bu masal büyüklere masaldır elbette. Masaldaki çelişkiyi yakalayıp oradan analiz etmek gerekir.

Öncelikle; bu masalın hedef kitlesi Türk insanı değildir, İngiltere'de yaşayan insanlardır. Orada taraf olanlara bu savaşta pisi pisine ölenler için bir kutsal kamuflaj söz konusudur.

Bilinenleri bir kenara koyalım:
1.Londra'da, İngiliz hükümetine 56 Yahudi askerle katkı veren bir Yahudi lobisi vardı.
2. 56 Yahudi asker Gelibolu'da öldü.
3. Bizim masal olarak gördüğümüz şeylere batıda ciddi olarak inanılmaktadır. 4. Mars'tan geldiğini iddia eden bir İsrailoğulları kavminden söz edilmektedir. Dünyalıları bu yüzden aşağı ırk kendilerini üstün ırk görürler. Batıl itikatların anası da bu tür batılıların uydurduğu masallardır.
5. Ufoların yeryüzünde ilk görüldükleri tarih 1945 sonrasıdır, atom bombası patlatıldıktan sonraya rastlar. Görüldükleri yer de Japonya'dır. 1915'de ufolardan söz edilemez. Bu da masalın sonradan yakıştırıldığını gösterir.

Sonuç:
-"İngiliz Yahudileri ölmedi, uzaya taşındılar, orda yaşıyorlar" mesajı vardır bu masalda. Sadece bu kadar değildir, İsrailoğullarının uzaydan bile korunduğu, güvencesi verilmektedir ırk-dindaşlarına.
-Uzayda arsa satışları ABD ve İngiltere'de devam etmektedir, müşteri çoğaltmak için bile uydurabilirler bu masalı.
-Çanakkale savaşının kutsal bir savaşı olduğunu kendi çocuklarına anlatmak için bile uydururlar bunu.

Sizin gördüğünüz çelişkileri de ekler misiniz?

Bir de şu var: Eğer Yahudi lobileri bulundukları ülkelerde ırk-dindaşlarına güvence olmazlarsa, oralarda onları önemli yerlere getirmezlerse bu masalların bir anlamı kalmaz. Bugün bir çok coğrafyada adı konulmamış İsrail devletleri bulunmaktadır. En korkulacak sandığımız Almanya’da bile kültür alanlarında kadrolar Alman Yahudileriyle doludur ve Yahudi sermayesinin en güvenli olduğu yerlerden biri Almanya’dır.
Savaşsız, büyüklere masalsız günlere…
Mahiye

Azman Dede Neden Ağlamış?

Gönderilme zamanı: 13 Haz Sal, 10:36
gönderen Admin
Azman Dede, Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi. İvrindi'nin Mallıca köyünden ve 104 yaşında idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu, dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış, soyadı kanunu çıkınaca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.Yıllar önce bir yerel ara ştı rma sıras ında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları a ğır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına ba ğıra bağı ra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı .

Söz Çanakkale'ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı : -"Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyorduSıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik.

Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladı lar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce ölenlerinkol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarm ış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..Annem beni yeti ştirdi bu yerlere yolladıAl sancağı teslim etti Allah'a ısmarladıBoş oturma çalış dedi hizmet eyle vatanaSütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmanaBaktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı . O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler.Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." Dedi.

C. Bayar Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin hazırladığı Çanakkale adlı kitapçıktan.

Lütfen bir "Fatiha" okuyun..
Resim

Ruhları şad olsun...

Gönderilme zamanı: 18 Haz Pzr, 0:35
gönderen erdemgedikli
Çanakkale savaşı ile ilgili anlatılan bir olaya anlamlı bir yanıtla ekleme yapmak istiyorum.
Genellikle yobaz takımının dile getirdikleri "büyük bir bulutun düşman askerlerini yuttuğu" masalı ile ilgili.
İnkılap tarihi dersinde bir öğrenci öğretmen arkadaşa Çanakkale konusunda yukarıdaki masalla ilgili -ne düşündüğünü- soruyor. Arkadaşımın yanıtı verilmesi gereken ne varsa onu içeriyor:
- O bulut Yemen çöllerinde, Sarıkamış'ta, kurtuluş savaşımızda neredeydi?
O bulut resimdeki yüzde ve ruhtadır.