Karne Manzaraları
Gönderilme zamanı: 05 Oca Prş, 22:14
Arkadaşlar, aşağıdaki iki yazı birbirinin devamıdır, bu nedenle aynı sayfada veriyorum.
Yeni yılınızı ve kurban bayramınızı birlikte kutlarım.
M.Morgül/ 5.1.2006
Sektörleştirilen Eğitimden Karne Manzaraları
Annesi bir ilköğretim okulunda müdür yardımcısı, babası bir teknik lisede öğretmen olan 7.sınıf öğrencisi bir kız çocuğunun taze yaşadığı bir olayı aktaracağım. Okulun adını vermeyeyim, Ankara-Batıkent’de.
Başarılı ve not ortalaması yüksek bir öğrencidir. Okulundaki paralı matematik kursuna katılmıyor. Matematik öğretmeni son yazılıda soracağı soruları aynı sınıftan bu kursa katılan 5 öğrenciye çalıştırır ve sınıfın gerisi düşük not alır. Çocuklar birbirine kursta bu soruları yaptıklarını fısıldarlar. Bu öğretmene kursa gitmeyenler sanki cezalandırılmıştır.
Akşam evde aile perişandır. Diğer ailelerde yaşananları bilmiyorum ancak annesi arkadaşım olan bu kız çocuğunun yaşadıklarını size aktarabilirim.
Sürekli ağlama halindedir. Küçük kardeşi de onunla birlikte ağlar, ilk kez başarı ortalaması bu kadar düşmüştür; gideceği liseyi ve üniversiteyi bile etkileyecektir.
Baba, "bu öğretmenle konuşmak lazım" der, kızını yatıştırmaya çalışır, ama çok öfkelenir. Kendisi de öğretmendir.
Dede; "Alın çocuğumu bu öğretmenden, verelim bir özel okula"...
Anne: Çok dertli, "Kendimi yedim, kimi yatıştıracağımı bilemiyorum, ailece perişanız."
İşte böyle; eğitim sektörleştirilirken öğretmeni paranın kirine bulaştırmakla başlıyor piyasa canavarı. Bu kirlilikten kurtuluş olarak sunulan alternatif nedense özel okulculuk oluyor. Asıl tuzak burada. Yani, ABD eğitim modeline bu sancılarla geçiriliyoruz. Çocukların ve ailelerin ıstırap çekmesiyle besleniyor bu canavar.
Veliyi özel okullara kaçırtmanın başka yollarını da deniyorlar. Karşılaştırmalı sınavlar bunlardan biridir.
Ankara Yenimahalle-Batıkent okullarından özel okullara öğrenci akışı yok denecek kadar azdır ve buradan fen lisesi gibi sınavla alan okullara çok öğrenci gider. 300 bin nüfuslu bu semtte, kültür düzeyi Ankara ortalamasının üzerindedir; memur, tiyatro sanatçıları, siyasallılar, TRT çalışanları, vb. Oturanlar yerleşik insanlardır; dubleks bahçeli evlerde oturulur. Öğretmenler de aynı semtte oturur ki bu şu demektir, puanı yüksek öğretmenler bu semte tayin olur. Dolayısıyla velilerle öğretmenler iç içedir, çocuğunu kimin okuttuğunu bilir veli. Ayrıca mezunların nereleri kazandığını herkes bilir. Örneğin ağabeyi ODTÜ'yü kazanmış çocuk güvenle bu ilköğretim okullarına gönderilir.
Sözü nereye getireceğim; birilerinin gözü Batıkent ilkokullarını başarısız göstermenin peşindedir ki bu aydını bol semtten özel okullara kayma olabilsin. Ankara’da en varlıklıların okuduğu TED Koleji bu semtten hem hiç öğrenci toplayamamaktadır. (TED başka şehirlerde okullar zinciri kurdu, yabancıların ilk satın alacağı okul TED olacaktır, buna dikkat! Şu anda eski bir ANAP milletvekilinin Vakfın başında olduğu bilinmektedir.)
Şimdi özel okulların yabancılara satılması (yeni korkunç kararı biliyorsunuz, Lozan delindi, ecnebilere okul açma izni verildi) süreci başlatılıyor. Olabildiğince çok çocuk özel okullara kaçırtılmalı ki, yabancılar özel okulları satın alırken olabildiğince çok çocuk orada olsun. Yoksa sonradan öğrenci toplamakla mı uğraşsınlar yani?
İşte bu noktada paranın kirine bulaşmış etüt öğretmenleri buna çanak tutuyor.
Bir tuzak da karşılaştırmalı testlerdir. “Yeni Test Sistemi getirdik” dedikleri.
M.Morgül. 5.1 2006
Karşılaştırmalı Sınav Tuzağı
Özel okullara öğrenci kaçırtmak için okullar arası yapılan karşılaştırmalı sınavlar nasıl kullanılıyor, açıklayayım; başarılı devlet okullarını başarısız göstererek. Katsayıyla oynayarak, sınavın süresini kısa tutarak, sınav günü okulu tatil etmeyip çocuğu dersin arkasından sınava sokarak, vb.
Özel okullar bu sınavlara katılmaz, çünkü katılma zorunluluğu yoktur ibaresi onlara “siz katılmayın” şeklinde ulaştırılır.
Benim bölgemde önceki yılın sonuçları açıklandığında bir çok okul şok yaşadı. Batıkent'in ucunda Ergazi adında eski köyden kalma bir gecekondu okulu var, o okul karşılaştırmalı sınavın en başarılı okulu ilan edildi. Beri yandan bilinen en gözde okullar en başarısız okullar olarak listenin sonlarında gösterildi. Katsayı puanıyla oynandığını herkes konuşmaya başladı. Bu yüzden bu yıl yapılan bu sınava bazı okul müdürleri itibar etmedi ve çocuklarına “Girmeseniz de olur, benim için önemli bir sınav değil” dedi.
İlki iki yıl önce yapılan bu sınavdan sonra çocuklarımızı özel okullara kaçırtamadılar, birkaç kez daha kuşkusuz deneyeceklerdir. Ancak başka yolları da denemektedirler; “devlet okulları güvenli değildir” imajı yaratmak gibi.
Örneğin çalıştığım okulun bahçe duvarları çok alçak, kaçak geçiş noktaları var ve bahçe kapıları sürekli açık, okulun giriş kapısı kontrolsüz, veliler çocuklarına sınıfa kadar çanta taşıyor, vb. Her an bir provokasyon yapılabilir. Giriş katın tuvaletine dışarıdan yabancı erkek gelip “belediye işçisiyim“ diyerek girebiliyor, ben dersteyken yabancı birileri başını kapıdan uzatıp çekebiliyor, “sizinle tanışmaya geldim” diyen biri teneffüste sınıfıma girip beni bekleyebiliyor...
"Bu laçkalığın arkasından bir provokasyon gelebilir, yalvarıyorum şu kapı girişlerini içerden otomatik kumandalı (asla güvenlik şirketi okula sokulmamalı, çünkü bu çok sakıncalıdır) ve bahçe duvarını tel örgü yükseltelim" dedim, "yapmazsanız emekli oluyorum, ben sebep olmayayım, örneğin beni öldürmeye içeri kadar gelecek birisi çocukların içinde bana bunu yapabilir, çocuklarımıza da zarar verebilir" dedim müdür beye.
Hep geçici görevle müdürlerimiz oldu, hiç biri tam iş yapmaya yanaşmadı. Bu da hükümetin yöntemi demek ki. Yıllardır her müdür değiştikçe söylüyordum, bu yıl daha yüksek sesle söyledim. Çünkü emperyalizmin “sosyal kurumlarda refleksleri zayıflatın, işleri laçkalaştırın, kaos için uygun ortam yaratın” emri verdiğini daha kuvvetle hissettirmeye başladılar.
Okulun öncelikli işleri varmış, önce bahçeye kantin. Bahçe inşaat halinde, tuğlalar çalınıyor bir yandan. Bu inşaatların öğretim zamanına getirilmesi de okulu laçkalaştırmak için uygun oluyor. Çocuklar annesinin koyduğu sağlıklı ekmek arasını yiyemezlermiş gibi, önce kantin; can güvenliğine öncelik yok. Önce kantin sonra duvar ve kapıymış...
Her türlü provokasyona açık bir alanda ders yapmaya devam ediyoruz. Benim okulumdaki çocukları özel okula kaçırtmak için uyduruk karşılaştırmalı sınavla "başarısız" yaftası asmaları yetmez çünkü, bilmem anlatabildim mi?
Çarşamba günü yapılan sınavda 100 soruya 80 dakika verildi; olması gereken 110-120 dakikaydı. Soru kitapçığında herhangi bir süre de yazılmamıştı, bu kadar uyduruk bir sınavdı. Bazı soruları da bir tuhaf bulmuştu çocuklar. 80 dakikada 100 soruluk bir sınavla, bu okulu başarısız göstermek için yetmez mi?
Karne notlarını etkilemeyeceği için veliler bu sınav süresini dava falan da etmeyeceklerdir.
Nasıl dolaylı yollardan devlet okullarını yıkıp velileri piyasaya kaçırtıyoruz, bilmem biraz ip ucu verebildim mi?
Kral hazretlerinin uşaklarıyla ve iyi avcılarla birlikte tavşan avına gittiğini, kendisi dehlizin başında bekleyip diğerlerinin tavşanları ona doğru kaçırttığını, sonra da kralın kaç tavşan vurduğunu, ne büyük avcı olduğunu gazetelerde resimleriyle yayınladıklarını bilirsiniz.
İşte aynen böyle oluyor, çocuklar ve veliler sürek avındayız.
Çocuklarımızı özel sektör canavarına doğru elimizle sürüyoruz; ne zaman ayıkacağız! Önümüze konulan her şeyi iyi bir şey zannediyoruz, bu kadar afyonlanmış olmamızı kabul edemiyorum!
5.1.2006
Yeni yılınızı ve kurban bayramınızı birlikte kutlarım.
M.Morgül/ 5.1.2006
Sektörleştirilen Eğitimden Karne Manzaraları
Annesi bir ilköğretim okulunda müdür yardımcısı, babası bir teknik lisede öğretmen olan 7.sınıf öğrencisi bir kız çocuğunun taze yaşadığı bir olayı aktaracağım. Okulun adını vermeyeyim, Ankara-Batıkent’de.
Başarılı ve not ortalaması yüksek bir öğrencidir. Okulundaki paralı matematik kursuna katılmıyor. Matematik öğretmeni son yazılıda soracağı soruları aynı sınıftan bu kursa katılan 5 öğrenciye çalıştırır ve sınıfın gerisi düşük not alır. Çocuklar birbirine kursta bu soruları yaptıklarını fısıldarlar. Bu öğretmene kursa gitmeyenler sanki cezalandırılmıştır.
Akşam evde aile perişandır. Diğer ailelerde yaşananları bilmiyorum ancak annesi arkadaşım olan bu kız çocuğunun yaşadıklarını size aktarabilirim.
Sürekli ağlama halindedir. Küçük kardeşi de onunla birlikte ağlar, ilk kez başarı ortalaması bu kadar düşmüştür; gideceği liseyi ve üniversiteyi bile etkileyecektir.
Baba, "bu öğretmenle konuşmak lazım" der, kızını yatıştırmaya çalışır, ama çok öfkelenir. Kendisi de öğretmendir.
Dede; "Alın çocuğumu bu öğretmenden, verelim bir özel okula"...
Anne: Çok dertli, "Kendimi yedim, kimi yatıştıracağımı bilemiyorum, ailece perişanız."
İşte böyle; eğitim sektörleştirilirken öğretmeni paranın kirine bulaştırmakla başlıyor piyasa canavarı. Bu kirlilikten kurtuluş olarak sunulan alternatif nedense özel okulculuk oluyor. Asıl tuzak burada. Yani, ABD eğitim modeline bu sancılarla geçiriliyoruz. Çocukların ve ailelerin ıstırap çekmesiyle besleniyor bu canavar.
Veliyi özel okullara kaçırtmanın başka yollarını da deniyorlar. Karşılaştırmalı sınavlar bunlardan biridir.
Ankara Yenimahalle-Batıkent okullarından özel okullara öğrenci akışı yok denecek kadar azdır ve buradan fen lisesi gibi sınavla alan okullara çok öğrenci gider. 300 bin nüfuslu bu semtte, kültür düzeyi Ankara ortalamasının üzerindedir; memur, tiyatro sanatçıları, siyasallılar, TRT çalışanları, vb. Oturanlar yerleşik insanlardır; dubleks bahçeli evlerde oturulur. Öğretmenler de aynı semtte oturur ki bu şu demektir, puanı yüksek öğretmenler bu semte tayin olur. Dolayısıyla velilerle öğretmenler iç içedir, çocuğunu kimin okuttuğunu bilir veli. Ayrıca mezunların nereleri kazandığını herkes bilir. Örneğin ağabeyi ODTÜ'yü kazanmış çocuk güvenle bu ilköğretim okullarına gönderilir.
Sözü nereye getireceğim; birilerinin gözü Batıkent ilkokullarını başarısız göstermenin peşindedir ki bu aydını bol semtten özel okullara kayma olabilsin. Ankara’da en varlıklıların okuduğu TED Koleji bu semtten hem hiç öğrenci toplayamamaktadır. (TED başka şehirlerde okullar zinciri kurdu, yabancıların ilk satın alacağı okul TED olacaktır, buna dikkat! Şu anda eski bir ANAP milletvekilinin Vakfın başında olduğu bilinmektedir.)
Şimdi özel okulların yabancılara satılması (yeni korkunç kararı biliyorsunuz, Lozan delindi, ecnebilere okul açma izni verildi) süreci başlatılıyor. Olabildiğince çok çocuk özel okullara kaçırtılmalı ki, yabancılar özel okulları satın alırken olabildiğince çok çocuk orada olsun. Yoksa sonradan öğrenci toplamakla mı uğraşsınlar yani?
İşte bu noktada paranın kirine bulaşmış etüt öğretmenleri buna çanak tutuyor.
Bir tuzak da karşılaştırmalı testlerdir. “Yeni Test Sistemi getirdik” dedikleri.
M.Morgül. 5.1 2006
Karşılaştırmalı Sınav Tuzağı
Özel okullara öğrenci kaçırtmak için okullar arası yapılan karşılaştırmalı sınavlar nasıl kullanılıyor, açıklayayım; başarılı devlet okullarını başarısız göstererek. Katsayıyla oynayarak, sınavın süresini kısa tutarak, sınav günü okulu tatil etmeyip çocuğu dersin arkasından sınava sokarak, vb.
Özel okullar bu sınavlara katılmaz, çünkü katılma zorunluluğu yoktur ibaresi onlara “siz katılmayın” şeklinde ulaştırılır.
Benim bölgemde önceki yılın sonuçları açıklandığında bir çok okul şok yaşadı. Batıkent'in ucunda Ergazi adında eski köyden kalma bir gecekondu okulu var, o okul karşılaştırmalı sınavın en başarılı okulu ilan edildi. Beri yandan bilinen en gözde okullar en başarısız okullar olarak listenin sonlarında gösterildi. Katsayı puanıyla oynandığını herkes konuşmaya başladı. Bu yüzden bu yıl yapılan bu sınava bazı okul müdürleri itibar etmedi ve çocuklarına “Girmeseniz de olur, benim için önemli bir sınav değil” dedi.
İlki iki yıl önce yapılan bu sınavdan sonra çocuklarımızı özel okullara kaçırtamadılar, birkaç kez daha kuşkusuz deneyeceklerdir. Ancak başka yolları da denemektedirler; “devlet okulları güvenli değildir” imajı yaratmak gibi.
Örneğin çalıştığım okulun bahçe duvarları çok alçak, kaçak geçiş noktaları var ve bahçe kapıları sürekli açık, okulun giriş kapısı kontrolsüz, veliler çocuklarına sınıfa kadar çanta taşıyor, vb. Her an bir provokasyon yapılabilir. Giriş katın tuvaletine dışarıdan yabancı erkek gelip “belediye işçisiyim“ diyerek girebiliyor, ben dersteyken yabancı birileri başını kapıdan uzatıp çekebiliyor, “sizinle tanışmaya geldim” diyen biri teneffüste sınıfıma girip beni bekleyebiliyor...
"Bu laçkalığın arkasından bir provokasyon gelebilir, yalvarıyorum şu kapı girişlerini içerden otomatik kumandalı (asla güvenlik şirketi okula sokulmamalı, çünkü bu çok sakıncalıdır) ve bahçe duvarını tel örgü yükseltelim" dedim, "yapmazsanız emekli oluyorum, ben sebep olmayayım, örneğin beni öldürmeye içeri kadar gelecek birisi çocukların içinde bana bunu yapabilir, çocuklarımıza da zarar verebilir" dedim müdür beye.
Hep geçici görevle müdürlerimiz oldu, hiç biri tam iş yapmaya yanaşmadı. Bu da hükümetin yöntemi demek ki. Yıllardır her müdür değiştikçe söylüyordum, bu yıl daha yüksek sesle söyledim. Çünkü emperyalizmin “sosyal kurumlarda refleksleri zayıflatın, işleri laçkalaştırın, kaos için uygun ortam yaratın” emri verdiğini daha kuvvetle hissettirmeye başladılar.
Okulun öncelikli işleri varmış, önce bahçeye kantin. Bahçe inşaat halinde, tuğlalar çalınıyor bir yandan. Bu inşaatların öğretim zamanına getirilmesi de okulu laçkalaştırmak için uygun oluyor. Çocuklar annesinin koyduğu sağlıklı ekmek arasını yiyemezlermiş gibi, önce kantin; can güvenliğine öncelik yok. Önce kantin sonra duvar ve kapıymış...
Her türlü provokasyona açık bir alanda ders yapmaya devam ediyoruz. Benim okulumdaki çocukları özel okula kaçırtmak için uyduruk karşılaştırmalı sınavla "başarısız" yaftası asmaları yetmez çünkü, bilmem anlatabildim mi?
Çarşamba günü yapılan sınavda 100 soruya 80 dakika verildi; olması gereken 110-120 dakikaydı. Soru kitapçığında herhangi bir süre de yazılmamıştı, bu kadar uyduruk bir sınavdı. Bazı soruları da bir tuhaf bulmuştu çocuklar. 80 dakikada 100 soruluk bir sınavla, bu okulu başarısız göstermek için yetmez mi?
Karne notlarını etkilemeyeceği için veliler bu sınav süresini dava falan da etmeyeceklerdir.
Nasıl dolaylı yollardan devlet okullarını yıkıp velileri piyasaya kaçırtıyoruz, bilmem biraz ip ucu verebildim mi?
Kral hazretlerinin uşaklarıyla ve iyi avcılarla birlikte tavşan avına gittiğini, kendisi dehlizin başında bekleyip diğerlerinin tavşanları ona doğru kaçırttığını, sonra da kralın kaç tavşan vurduğunu, ne büyük avcı olduğunu gazetelerde resimleriyle yayınladıklarını bilirsiniz.
İşte aynen böyle oluyor, çocuklar ve veliler sürek avındayız.
Çocuklarımızı özel sektör canavarına doğru elimizle sürüyoruz; ne zaman ayıkacağız! Önümüze konulan her şeyi iyi bir şey zannediyoruz, bu kadar afyonlanmış olmamızı kabul edemiyorum!
5.1.2006