21. Yüzyıl Eğitimi
Gönderilme zamanı: 26 Eki Çrş, 11:36
Bugün eğitim sistemimizi yeniden gözden geçirmek istiyorsak; işe insanı sorgulayarak başlamalıyız. İnsanın eğitiminin, bir bitkinin yetiştirilmesinden ya da bir malın imalatından farklı bir süreç olduğunu kabul etmemiz gerekir. Eğer insana verilecek temel eğitimin, ona ‘insan’ın özündeki iyiliğe dokunacak şekilde yönlendirilmesi doğru dürüst sağlanamazsa, yapılan faaliyetlerinin hepsini rahatlıkla bir kenara koymamız gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü ‘insan’ olmaktan uzak bir kişinin, tüm bilgilerle donatılması; mesela teknoloji alanında uzman olması; onu tek bir roketle tüm dünyayı nasıl havaya uçurabileceği sorusuna hizmet etmeye pekala götürebilir? Bugünkü dünyanın teknolojisine yön veren bilim adamlarının en iyi olduğu iddia edilen okullarda; en kaliteli dersleri, en çağdaş yöntemlerle öğrendiği biliyoruz ama bu bugün teknolojinin en fazla yatırım yapılan alanının savaş teknolojisi olduğu gerçeğini değiştirir mi?
Bir amaca hizmet etmeyen hiçbir bilgi yoktur. İnsana okullarda öğretilen bilgiler de, şekillendirilmek istenen insan türüne uygun olmak zorundadır. Bugün okullarda ‘bizi’ biz yapan temel bilgiler ve çoğu zaman değerler; ekonomik çarkların başında duran kişi ve kurumlar seçer. O halde; bizim üzerimizden iktidarlarının devamını sağlayan kişilerin bize gerçekten değer katacak bilgilerle donatacağını söyleyebilir miyiz?
Temel eğitimin insanın karakteri üzerinde yoğunlaşmasının, onu iyiyi ve kötüyü ayırt edecek gerekli zihinsel donanıma sahip bir şekilde eğitmesinin gerekliliğine bir kez daha vurgu yapalım. Eğitim kişilerin yolunu aydınlatacak bir projektör olabilir ama bu yolun tek olduğunu ispat etmez. İnsanın önünde hep iki yol vardır. Biri zorlu taşlarla dolu olsa da sonu iyi biten; diğeri cazip ve çekici görünse de sonu hüsrana varan iki yol. Eğitim bu iki yolda nasıl yürüneceğini öğretmek için değil; hangi yolun doğru olduğuna rehberlik etmek için varolmalıdır.
Eğitime bu şekilde yaklaşmak, okullarda uygulanan müfredatı/programları da sorgulamayı gerektirir. Çünkü bir takım çevrelerin belli amaçlar doğrultusunda imal ettiği bilgileri öğretmeye yönelik planlarla dolu olan müfredatlar, bireylerin kafalarının ‘ne’ sorularının cevaplarıyla dolmasına yönelik hazırlanmıştır. Bugün hazırlanacak tüm müfredatlar; konu ne olursa olsun ‘niçin’ sorusunu bireye sorduracak ve cevaplarını araştırmaya yönlendirecek şekilde olmalıdır. Artık bir takım evrensel kabullerin öğrenciye ezberletilmesi bir kenara bırakılarak, müfredatların öğrencilere bilgiyi sunmaya değil; onlara bilgiye ulaşmanın yollarını gösterme amacına uygun olarak hazırlanması öncelenmelidir.
Artık günümüzde eğitim sistemleri sorgulanırken; öğretmenlere de büyük eleştiriler gelmektedir. Öğretmenlerin bugüne kadarki yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik pek fazla çabalarının olmadığı düşünülmekte, sistemin böyle işlemesinden onların memnun olduğu dillendirilmektedir. Ben eğitimcilerin bunda pek fazla suçlu olmadığı kanısındayım; nihayetinde pek çoğu işini iyi niyetle yapmakta ve ellerinden gelen gayreti göstermektedir. Sorun daha derinlerde yatmaktadır.
Bugün bir öğretmen, bay/bayan her şeyi bilen ve öğretebilen rolünden sıyrılmak zorundadır. Biliyoruz ki eğitim sistemimizdeki bir çok öğretmen ayda tek bir kitap dahi okumamaktadır. Kitap okumayan bir öğretmenin zaman içinde zihinsel olarak tuğlalaşmayacağını iddia edebilir miyiz? Öğrencilere bilgiye ulaşmada rehberlik edecek kişilerin; eğer daha kendisi bilgiye nasıl ulaşabileceğini bilmiyorsa, kendisinde bilgilerini geliştirip güncellemek için bir istek yoksa, kendisi çaba göstermiyorsa; öğrencilerine nasıl bir örnek olacaktır sorusuna ancak ‘kötü’ diye cevap verilir.
Bir amaca hizmet etmeyen hiçbir bilgi yoktur. İnsana okullarda öğretilen bilgiler de, şekillendirilmek istenen insan türüne uygun olmak zorundadır. Bugün okullarda ‘bizi’ biz yapan temel bilgiler ve çoğu zaman değerler; ekonomik çarkların başında duran kişi ve kurumlar seçer. O halde; bizim üzerimizden iktidarlarının devamını sağlayan kişilerin bize gerçekten değer katacak bilgilerle donatacağını söyleyebilir miyiz?
Temel eğitimin insanın karakteri üzerinde yoğunlaşmasının, onu iyiyi ve kötüyü ayırt edecek gerekli zihinsel donanıma sahip bir şekilde eğitmesinin gerekliliğine bir kez daha vurgu yapalım. Eğitim kişilerin yolunu aydınlatacak bir projektör olabilir ama bu yolun tek olduğunu ispat etmez. İnsanın önünde hep iki yol vardır. Biri zorlu taşlarla dolu olsa da sonu iyi biten; diğeri cazip ve çekici görünse de sonu hüsrana varan iki yol. Eğitim bu iki yolda nasıl yürüneceğini öğretmek için değil; hangi yolun doğru olduğuna rehberlik etmek için varolmalıdır.
Eğitime bu şekilde yaklaşmak, okullarda uygulanan müfredatı/programları da sorgulamayı gerektirir. Çünkü bir takım çevrelerin belli amaçlar doğrultusunda imal ettiği bilgileri öğretmeye yönelik planlarla dolu olan müfredatlar, bireylerin kafalarının ‘ne’ sorularının cevaplarıyla dolmasına yönelik hazırlanmıştır. Bugün hazırlanacak tüm müfredatlar; konu ne olursa olsun ‘niçin’ sorusunu bireye sorduracak ve cevaplarını araştırmaya yönlendirecek şekilde olmalıdır. Artık bir takım evrensel kabullerin öğrenciye ezberletilmesi bir kenara bırakılarak, müfredatların öğrencilere bilgiyi sunmaya değil; onlara bilgiye ulaşmanın yollarını gösterme amacına uygun olarak hazırlanması öncelenmelidir.
Artık günümüzde eğitim sistemleri sorgulanırken; öğretmenlere de büyük eleştiriler gelmektedir. Öğretmenlerin bugüne kadarki yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik pek fazla çabalarının olmadığı düşünülmekte, sistemin böyle işlemesinden onların memnun olduğu dillendirilmektedir. Ben eğitimcilerin bunda pek fazla suçlu olmadığı kanısındayım; nihayetinde pek çoğu işini iyi niyetle yapmakta ve ellerinden gelen gayreti göstermektedir. Sorun daha derinlerde yatmaktadır.
Bugün bir öğretmen, bay/bayan her şeyi bilen ve öğretebilen rolünden sıyrılmak zorundadır. Biliyoruz ki eğitim sistemimizdeki bir çok öğretmen ayda tek bir kitap dahi okumamaktadır. Kitap okumayan bir öğretmenin zaman içinde zihinsel olarak tuğlalaşmayacağını iddia edebilir miyiz? Öğrencilere bilgiye ulaşmada rehberlik edecek kişilerin; eğer daha kendisi bilgiye nasıl ulaşabileceğini bilmiyorsa, kendisinde bilgilerini geliştirip güncellemek için bir istek yoksa, kendisi çaba göstermiyorsa; öğrencilerine nasıl bir örnek olacaktır sorusuna ancak ‘kötü’ diye cevap verilir.