Tehlikeyi Farkettiniz mi Diyenlere
Gönderilme zamanı: 27 Şub Sal, 1:52
M.Morgül
“Uyanın Benim Aydın İnsanlarım” Diyenlere
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça laiklik tehlikesi artıyor ve bu tehlikenin farkında olanlar halkımızın da tehlikeyi görmesini istiyor. Kimi eli kalem tutanımız kendilerince halkımızı dürterek uyandırmaya çalışıyorlar, kalemlerini sertleştiriyorlar; “Nerde o aydınlanma ışıklarını yakıp söndüren insanlar, neden suskun bu halk” diye hayıflanıyorlar. Halkın sessiz kalmasından şikayetçiler.
Susmak veya kabuğuna çekilmek gibi görünen bu tavırda büyük bir sessiz hesaplaşma var, ben böyle hissediyorum.
Bence halkımızın buna sessiz kalmasının nedeni, akıllarından geçen şeydedir; "Ne fark edecek, demokrasi oyunu bu, sonunda hep büyük patron Amerika kazanıyor. Fethullah'ı besleyen de AKP’yi besleyip başımıza oturtan da aynı merkez. Amerika’nın istediği birisi gelecek olduktan sonra laik olmuş olmamış ne fark eder?”
Evet, söylemese de insanlarımızın aklından geçen bu; Cumhurbaşkanlığı için, şimdi hükümetin önerdiği, muhalefetin de desteklediği kişi aynı zamanda Amerika'nın istediği kişi olacaksa, benim haykırmamın ne hükmü var? İşte kokusu geliyor, Hilmi Özkök veya Hikmet Çetin, ne fark eder? Başımıza çuval geçirildiğinde sesini çıkartmayanlar, Amerikan yangın bombalarıyla Telafer yerle bir edilirken seyredenler, Kerkük petrolleri şeriatçı ve Amerikan işbirlikçisi Kürt aşiret ağalarına peşkeş çekilirken görmezden gelenler, laik olsalar ne yazar?
Yapacağım tek şey var; gerçek bir halk iktidarı için, askeri ve ekonomik olarak tam bağımsızlıkçı gerçekten milli bir hükümet için bataklığa bir taş koymak. Bu yolda çok daha fazla umut verenler de şükür ki artık var ve programlarını da halka sundular.
Halkımız artık laiklikle ilgilenmiyor, emperyalizmle ilgileniyor, çünkü laiklik karşıtlarını yönetime tırmandıranın emperyalist Amerika olduğu artık çok iyi biliniyor. Amerika’nın önü kesilirse sadece Türkiye’de değil, hiçbir Asya devletinde şeriatçıların sesi çıkamaz, bunun matematiği ortadadır.
Emperyalizmle işbirliği etmenin adı demokratlık da olsa, milliyetçilik de olsa, dincilik de olsa artık bu halk hiç birini yutmuyor. Bu halk gerçek yurtseverleri adı ne olursa olsun işbirlikçilerden ayırt etmeyi biliyor.
Halkın suskunluğu, halkın gündemini bilmeyenleredir. Onun gündemiyle birilerinin gündemi örtüşmediği için halkın duruşu onlara suskun geliyor. Oysa halkımız seçtiklerinden umudunu kestiği için kendi çıkış yollarını arıyor.
Halkın parasıyla çalışan devlet televizyonlarında bile kendisinden başka herkese yer varsa ne yapsın? Halka ekranları açtınız da konuşmadı mı?
Açın Ulusal Kanal televizyonunu, halkın neler konuştuğunu bir dinleyin, bakın ki bu halk suskun mu değil mi? Urfa’nın sınır köylerinde Arap kökenli köylerin insanlarıyla bir konuşun bakın ne söylüyorlar; hangi siyasi lider Amerika’ya direnen Iraklı Arap kardeşlerine moral vererek konuşuyor, hangi siyasi lider Hıristiyan batının savaş planlarına ortak olmuş da Arapları aşağılayarak konuşuyor, bu halk hepsini görüyor.
Peki, laiklik gidene kadar siz neredeydiniz? Halkı kendi toprağına hasret bıraktıklarında, buğday ekmemeye üstüne para verdiklerinde, pancara kota koyduklarında, Amerikan tütünleri piyasayı ele geçirdiğinde, halkın fabrikasını elinden alıp onları işsiz bıraktıklarında nerdeydiniz? Sizin suskunluğunuza ne demeli?
Bilmiyor muydunuz, özelleştirmelere direnmediğinizde, halkçılık ve devletçilik bittiğinde, yani sosyal devlet yok edildiğinde, yani halk devletinin koruyuculuğundan mahrum kaldığında, umutlarını işbirlikçi din bezirganlarında aramaya başlar ve laiklik öyle gider.
“Uyanın benim aydın insanlarım, laiklik gidiyor” diye bağıracağınıza, siz önce halkın “iş - ekmek ve işleyen toprak” çığlığına kulak verin, Cumhurbaşkanlığı makamına laik bir aday kendiliğinden hallolur, merak etmeyin.
27.2.2007
“Uyanın Benim Aydın İnsanlarım” Diyenlere
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça laiklik tehlikesi artıyor ve bu tehlikenin farkında olanlar halkımızın da tehlikeyi görmesini istiyor. Kimi eli kalem tutanımız kendilerince halkımızı dürterek uyandırmaya çalışıyorlar, kalemlerini sertleştiriyorlar; “Nerde o aydınlanma ışıklarını yakıp söndüren insanlar, neden suskun bu halk” diye hayıflanıyorlar. Halkın sessiz kalmasından şikayetçiler.
Susmak veya kabuğuna çekilmek gibi görünen bu tavırda büyük bir sessiz hesaplaşma var, ben böyle hissediyorum.
Bence halkımızın buna sessiz kalmasının nedeni, akıllarından geçen şeydedir; "Ne fark edecek, demokrasi oyunu bu, sonunda hep büyük patron Amerika kazanıyor. Fethullah'ı besleyen de AKP’yi besleyip başımıza oturtan da aynı merkez. Amerika’nın istediği birisi gelecek olduktan sonra laik olmuş olmamış ne fark eder?”
Evet, söylemese de insanlarımızın aklından geçen bu; Cumhurbaşkanlığı için, şimdi hükümetin önerdiği, muhalefetin de desteklediği kişi aynı zamanda Amerika'nın istediği kişi olacaksa, benim haykırmamın ne hükmü var? İşte kokusu geliyor, Hilmi Özkök veya Hikmet Çetin, ne fark eder? Başımıza çuval geçirildiğinde sesini çıkartmayanlar, Amerikan yangın bombalarıyla Telafer yerle bir edilirken seyredenler, Kerkük petrolleri şeriatçı ve Amerikan işbirlikçisi Kürt aşiret ağalarına peşkeş çekilirken görmezden gelenler, laik olsalar ne yazar?
Yapacağım tek şey var; gerçek bir halk iktidarı için, askeri ve ekonomik olarak tam bağımsızlıkçı gerçekten milli bir hükümet için bataklığa bir taş koymak. Bu yolda çok daha fazla umut verenler de şükür ki artık var ve programlarını da halka sundular.
Halkımız artık laiklikle ilgilenmiyor, emperyalizmle ilgileniyor, çünkü laiklik karşıtlarını yönetime tırmandıranın emperyalist Amerika olduğu artık çok iyi biliniyor. Amerika’nın önü kesilirse sadece Türkiye’de değil, hiçbir Asya devletinde şeriatçıların sesi çıkamaz, bunun matematiği ortadadır.
Emperyalizmle işbirliği etmenin adı demokratlık da olsa, milliyetçilik de olsa, dincilik de olsa artık bu halk hiç birini yutmuyor. Bu halk gerçek yurtseverleri adı ne olursa olsun işbirlikçilerden ayırt etmeyi biliyor.
Halkın suskunluğu, halkın gündemini bilmeyenleredir. Onun gündemiyle birilerinin gündemi örtüşmediği için halkın duruşu onlara suskun geliyor. Oysa halkımız seçtiklerinden umudunu kestiği için kendi çıkış yollarını arıyor.
Halkın parasıyla çalışan devlet televizyonlarında bile kendisinden başka herkese yer varsa ne yapsın? Halka ekranları açtınız da konuşmadı mı?
Açın Ulusal Kanal televizyonunu, halkın neler konuştuğunu bir dinleyin, bakın ki bu halk suskun mu değil mi? Urfa’nın sınır köylerinde Arap kökenli köylerin insanlarıyla bir konuşun bakın ne söylüyorlar; hangi siyasi lider Amerika’ya direnen Iraklı Arap kardeşlerine moral vererek konuşuyor, hangi siyasi lider Hıristiyan batının savaş planlarına ortak olmuş da Arapları aşağılayarak konuşuyor, bu halk hepsini görüyor.
Peki, laiklik gidene kadar siz neredeydiniz? Halkı kendi toprağına hasret bıraktıklarında, buğday ekmemeye üstüne para verdiklerinde, pancara kota koyduklarında, Amerikan tütünleri piyasayı ele geçirdiğinde, halkın fabrikasını elinden alıp onları işsiz bıraktıklarında nerdeydiniz? Sizin suskunluğunuza ne demeli?
Bilmiyor muydunuz, özelleştirmelere direnmediğinizde, halkçılık ve devletçilik bittiğinde, yani sosyal devlet yok edildiğinde, yani halk devletinin koruyuculuğundan mahrum kaldığında, umutlarını işbirlikçi din bezirganlarında aramaya başlar ve laiklik öyle gider.
“Uyanın benim aydın insanlarım, laiklik gidiyor” diye bağıracağınıza, siz önce halkın “iş - ekmek ve işleyen toprak” çığlığına kulak verin, Cumhurbaşkanlığı makamına laik bir aday kendiliğinden hallolur, merak etmeyin.
27.2.2007