27 Aralık Bayramınız Kutlu Olsun
Gönderilme zamanı: 27 Ara Çrş, 2:44
M.Morgül
Canlarım, 40 yıl 27 Aralık gününü bir bayram olarak kutladım, "Ankara Ankara güzel Ankara" marşını (ki sözleri dedemin amcaoğlu ve Mustafa Kemal'in çocukluk arkadaşı olan Aka Gündüz'ündür) , "Ankara'nın taşına bak" türküsünü, aynı heyecanla öğrettim. "Ata bar" söylettim tüm okula bahçede, halay oynattım Atatürk aramızdaymış gibi...
Şimdi bir yazı ile bayramınızı kutluyorum.
M.Morgül
Atatürk Ankara’da Oğuz Töresiyle Karşılandı
27 Aralık 1919 günü Ankaralılar ve Orta Anadolulular, Atatürk’ü bir Türk beyini karşılar gibi karşıladılar. 500 Davul 70 zurna ile ve 3000 atlı ve 700 yaya seymen silahlarını ve palalarını çekmiş olarak Oğuz töresine uygun şekilde silkiniş-uyanış-şahlanış şöleni yaptılar; O’nu bir Türk beyi gibi karşıladılar.
Bu gelenekle ilgili bilgiye Kaşgarlı Mahmut’un büyük dil ansiklopedisinde, TÜRKMEN maddesinin açıklamasında rastlıyoruz:
“Türkmen: Bunlar Oğuzlardır… O vakit Türk hakanı Şu adında genç bir adamdı. Büyük bir ordusu vardı. Balasagûn yakınındaki Sûyab kalesinin inşaasına başlayan kişi de o idi. Sûyab kalesinde konuşlanmış olan ordusunda yer alan beyler için her gün üçyüzaltmış davul vurulurdu…”
Şimdi Atatürk’ün emir çavuşu Ali Metin’in anılarını yazdığı “Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları, 1967” kitabında Ankara’ya gelişlerini anlatan bölüme bakalım:
“… 27 Aralık cumartesi günü öğleden sonra, oldukça güneşli bir havada kafile Gölbaşı’na geldiği zaman Ali Fuat Paşa, Ankara Vali Vekili Yahya Galip beyi arabalarına aldılar. Otomobillerimiz çok eski idi. Dikmen Bağlarında Keklik Pınarı denilen yerden itibaren yaya ve atlı Ankara seymenleri yollara dökülmüş tezahürat yapıyordu. Atatürk arasıra arabalarından inip halkla konuşuyordu. Karşılama çok muhteşemdi.
Şimdiki Genel Kurmay binasının altına o zaman Kızıl Yokuş denirdi. Seymenler buraya iki sancak dikmişlerdi. Ankara’ya gelişin ilk kurbanları kesildi.
Daha sonra kafile kalabalık arasından şimdiki Yenişehir’e doğru ilerledi. Yenişehir o zaman harman yeriydi. Bir tane ev vardı. Seymenlerin çoğu da buraya toplanmışlardı. Palalı Ankara Seymenleri otomobili durdurup Atatürk’e ikinci kurbanı kestiler.
Hükümet ileri gelenleri ile Ankara’nın karşılama heyeti burada Atatürk’e Ankara namına hoş geldin dediler. Atatürk hepsinin ellerini sıkarak hatırlarını sordu. Zaman zaman konuşmalar yaparak yaya olarak şimdiki İsmet Paşa Kız Enstitüsünün bulunduğu yere geldiler. Ankara uleması da burada toplanmıştı… Ülema ile görüşerek buradan otomobillerine binip İstasyon yönüne döndüler. Bu dönüş İngilizlerin işgalinde bulunan İstasyona ve civarına gösteriş için yapılmıştı.
Ankara ve çevresi Oğuz Türklerinden müteşekkildir. Oğuz töresince fevkalade günler seymen alayları düzülürdü. Bu fevkalade günler halkın yeniden uyanışı, silkinişi manasına gelirdi.
Mühim kararlar alma günüydü. Böyle günler baş seymen belli bir yere Sancak diker ve tellal bağırtırdı. Bunu duyan küçük ve büyük seymenler hemen evlerine gidip silahlarını kuşanır elbiselerini giyer ve seymen sancağının etrafına toplanırdı. Yaşlı seymenlerin verdiği karar üzerine seymen alayları kesilen kurbanın üzerinde atlayarak harekete geçerdi. Seymenler yaya ve atlı olabilirdi.
Padişah hükümetine seni tanımıyoruz diye kafa tutan Ankara Müftüsünün bir işareti ile Ankara ayağa kalkmış seymen alayları düzülerek Mustafa Kemal’e bayrağını açmıştı.
Seymenler İstasyon yolunun iki tarafında teke bıçaklarını (seymen palası) çatmışlar Atatürk’ü bu çatının arasından geçiriyorlar ve bir yandan da “Doh! Doh!” diye palalarını sallayarak bağırıyorlardı. Hepimizin gözleri bu kükremiş arslanlar karşısında dolmuş ve Ankara’yı çok sevmiştik.
Yolun iki tarafını yaya ve atlı seymenler doldurmuş, halk yeni elbiselerini giymiş olarak seymenlerin arkasında bulunuyordu. Ankara en büyük adamı en büyük merasimle karşılıyordu.
İstasyona geldiğimiz zaman halkın tezahüratı arasında davul ve zurna sesleri göklere çıkıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre; 3000 atlı, 700 yaya seymen ile 500 davul 50 zurna merasime katılmıştı.
İstasyon tarafında İngilizlerin komutan karargahı vardı. Önlerinden geçildi. İngiliz binbaşısı bu esnada fotoğraf çekmek istedi. Bizler mani olmak için harekete geçtikse de Atatürk; “Bırakın çeksin” buyurdular.
Böylece İstasyondan şimdiki Ulus’a doğru seymenlerin havaya çattığı teke bıçakları arasından ve “doh! doh!” sesleri ile ilerlemeye başladılar. Alkış “yaşa varol!” seslerinden Ankara inliyordu.
Şimdi Ulus’ta müze olan yerde Fransızların Baş karakolu vardı. Fransız zabiti ve madamı karakolun bahçesine oturmuş Atatürk’e yapılan tezahüratı seyrediyorlardı. Kafile böylece yaya olarak hükümet konağına kadar gitti. (Şimdiki hükümet binası) Atatürk ve maiyeti orada bir saat kadar kalarak kahvelerini içtiler. Bilahare ikametleri için hazırlanan Ziraat Mektebine teşrif ettiler. 4 ay kadar Atatürk ve maiyeti bu mektepte kaldılar.
Atatürk Sivas’ta oldukları sırada Ankara’da bulunan çete reisleriyle irtibat kurmuşlardı. Demirci Efe, Çerkez Ethem, Çolak İbrahim ve Hamitli Rıza bu çetelerin arasındaydı. Ayrıca Refet Paşa da bir çete kurmuştu. Atatürk Ziraat Mektebine yerleşir yerleşmez çete reisleri geldiler, Atatürk’ü ziyaret ettiler.”
…
Törelerimizi anımsamanın sizce de vakti geldi değil mi?
27 Aralık Salı günü davullarımızı alıp meydanlara çıkalım!
Not: 24 Aralık’ta Ankara’da yapılan İşçi Partisi Suphi Karaman Kurultayına katılanların ellerinde birer davul vardı! Onların arasında o heyecanı yaşadım ve o heyecanla bu yazıyı kaleme aldım.
25 .12.2006
Canlarım, 40 yıl 27 Aralık gününü bir bayram olarak kutladım, "Ankara Ankara güzel Ankara" marşını (ki sözleri dedemin amcaoğlu ve Mustafa Kemal'in çocukluk arkadaşı olan Aka Gündüz'ündür) , "Ankara'nın taşına bak" türküsünü, aynı heyecanla öğrettim. "Ata bar" söylettim tüm okula bahçede, halay oynattım Atatürk aramızdaymış gibi...
Şimdi bir yazı ile bayramınızı kutluyorum.
M.Morgül
Atatürk Ankara’da Oğuz Töresiyle Karşılandı
27 Aralık 1919 günü Ankaralılar ve Orta Anadolulular, Atatürk’ü bir Türk beyini karşılar gibi karşıladılar. 500 Davul 70 zurna ile ve 3000 atlı ve 700 yaya seymen silahlarını ve palalarını çekmiş olarak Oğuz töresine uygun şekilde silkiniş-uyanış-şahlanış şöleni yaptılar; O’nu bir Türk beyi gibi karşıladılar.
Bu gelenekle ilgili bilgiye Kaşgarlı Mahmut’un büyük dil ansiklopedisinde, TÜRKMEN maddesinin açıklamasında rastlıyoruz:
“Türkmen: Bunlar Oğuzlardır… O vakit Türk hakanı Şu adında genç bir adamdı. Büyük bir ordusu vardı. Balasagûn yakınındaki Sûyab kalesinin inşaasına başlayan kişi de o idi. Sûyab kalesinde konuşlanmış olan ordusunda yer alan beyler için her gün üçyüzaltmış davul vurulurdu…”
Şimdi Atatürk’ün emir çavuşu Ali Metin’in anılarını yazdığı “Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları, 1967” kitabında Ankara’ya gelişlerini anlatan bölüme bakalım:
“… 27 Aralık cumartesi günü öğleden sonra, oldukça güneşli bir havada kafile Gölbaşı’na geldiği zaman Ali Fuat Paşa, Ankara Vali Vekili Yahya Galip beyi arabalarına aldılar. Otomobillerimiz çok eski idi. Dikmen Bağlarında Keklik Pınarı denilen yerden itibaren yaya ve atlı Ankara seymenleri yollara dökülmüş tezahürat yapıyordu. Atatürk arasıra arabalarından inip halkla konuşuyordu. Karşılama çok muhteşemdi.
Şimdiki Genel Kurmay binasının altına o zaman Kızıl Yokuş denirdi. Seymenler buraya iki sancak dikmişlerdi. Ankara’ya gelişin ilk kurbanları kesildi.
Daha sonra kafile kalabalık arasından şimdiki Yenişehir’e doğru ilerledi. Yenişehir o zaman harman yeriydi. Bir tane ev vardı. Seymenlerin çoğu da buraya toplanmışlardı. Palalı Ankara Seymenleri otomobili durdurup Atatürk’e ikinci kurbanı kestiler.
Hükümet ileri gelenleri ile Ankara’nın karşılama heyeti burada Atatürk’e Ankara namına hoş geldin dediler. Atatürk hepsinin ellerini sıkarak hatırlarını sordu. Zaman zaman konuşmalar yaparak yaya olarak şimdiki İsmet Paşa Kız Enstitüsünün bulunduğu yere geldiler. Ankara uleması da burada toplanmıştı… Ülema ile görüşerek buradan otomobillerine binip İstasyon yönüne döndüler. Bu dönüş İngilizlerin işgalinde bulunan İstasyona ve civarına gösteriş için yapılmıştı.
Ankara ve çevresi Oğuz Türklerinden müteşekkildir. Oğuz töresince fevkalade günler seymen alayları düzülürdü. Bu fevkalade günler halkın yeniden uyanışı, silkinişi manasına gelirdi.
Mühim kararlar alma günüydü. Böyle günler baş seymen belli bir yere Sancak diker ve tellal bağırtırdı. Bunu duyan küçük ve büyük seymenler hemen evlerine gidip silahlarını kuşanır elbiselerini giyer ve seymen sancağının etrafına toplanırdı. Yaşlı seymenlerin verdiği karar üzerine seymen alayları kesilen kurbanın üzerinde atlayarak harekete geçerdi. Seymenler yaya ve atlı olabilirdi.
Padişah hükümetine seni tanımıyoruz diye kafa tutan Ankara Müftüsünün bir işareti ile Ankara ayağa kalkmış seymen alayları düzülerek Mustafa Kemal’e bayrağını açmıştı.
Seymenler İstasyon yolunun iki tarafında teke bıçaklarını (seymen palası) çatmışlar Atatürk’ü bu çatının arasından geçiriyorlar ve bir yandan da “Doh! Doh!” diye palalarını sallayarak bağırıyorlardı. Hepimizin gözleri bu kükremiş arslanlar karşısında dolmuş ve Ankara’yı çok sevmiştik.
Yolun iki tarafını yaya ve atlı seymenler doldurmuş, halk yeni elbiselerini giymiş olarak seymenlerin arkasında bulunuyordu. Ankara en büyük adamı en büyük merasimle karşılıyordu.
İstasyona geldiğimiz zaman halkın tezahüratı arasında davul ve zurna sesleri göklere çıkıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre; 3000 atlı, 700 yaya seymen ile 500 davul 50 zurna merasime katılmıştı.
İstasyon tarafında İngilizlerin komutan karargahı vardı. Önlerinden geçildi. İngiliz binbaşısı bu esnada fotoğraf çekmek istedi. Bizler mani olmak için harekete geçtikse de Atatürk; “Bırakın çeksin” buyurdular.
Böylece İstasyondan şimdiki Ulus’a doğru seymenlerin havaya çattığı teke bıçakları arasından ve “doh! doh!” sesleri ile ilerlemeye başladılar. Alkış “yaşa varol!” seslerinden Ankara inliyordu.
Şimdi Ulus’ta müze olan yerde Fransızların Baş karakolu vardı. Fransız zabiti ve madamı karakolun bahçesine oturmuş Atatürk’e yapılan tezahüratı seyrediyorlardı. Kafile böylece yaya olarak hükümet konağına kadar gitti. (Şimdiki hükümet binası) Atatürk ve maiyeti orada bir saat kadar kalarak kahvelerini içtiler. Bilahare ikametleri için hazırlanan Ziraat Mektebine teşrif ettiler. 4 ay kadar Atatürk ve maiyeti bu mektepte kaldılar.
Atatürk Sivas’ta oldukları sırada Ankara’da bulunan çete reisleriyle irtibat kurmuşlardı. Demirci Efe, Çerkez Ethem, Çolak İbrahim ve Hamitli Rıza bu çetelerin arasındaydı. Ayrıca Refet Paşa da bir çete kurmuştu. Atatürk Ziraat Mektebine yerleşir yerleşmez çete reisleri geldiler, Atatürk’ü ziyaret ettiler.”
…
Törelerimizi anımsamanın sizce de vakti geldi değil mi?
27 Aralık Salı günü davullarımızı alıp meydanlara çıkalım!
Not: 24 Aralık’ta Ankara’da yapılan İşçi Partisi Suphi Karaman Kurultayına katılanların ellerinde birer davul vardı! Onların arasında o heyecanı yaşadım ve o heyecanla bu yazıyı kaleme aldım.
25 .12.2006