Bugün eğitim sistemimizi yeniden gözden geçirmek istiyorsak; işe insanı sorgulayarak başlamalıyız. İnsanın eğitiminin, bir bitkinin yetiştirilmesinden ya da bir malın imalatından farklı bir süreç olduğunu kabul etmemiz gerekir. Eğer insana verilecek temel eğitimin, ona ‘insan’ın özündeki iyiliğe dokunacak şekilde yönlendirilmesi doğru dürüst sağlanamazsa, yapılan faaliyetlerinin hepsini rahatlıkla bir kenara koymamız gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü ‘insan’ olmaktan uzak bir kişinin, tüm bilgilerle donatılması; mesela teknoloji alanında uzman olması; onu tek bir roketle tüm dünyayı nasıl havaya uçurabileceği sorusuna hizmet etmeye pekala götürebilir? Bugünkü dünyanın teknolojisine yön veren bilim adamlarının en iyi olduğu iddia edilen okullarda; en kaliteli dersleri, en çağdaş yöntemlerle öğrendiği biliyoruz ama bu bugün teknolojinin en fazla yatırım yapılan alanının savaş teknolojisi olduğu gerçeğini değiştirir mi?
Bir amaca hizmet etmeyen hiçbir bilgi yoktur. İnsana okullarda öğretilen bilgiler de, şekillendirilmek istenen insan türüne uygun olmak zorundadır. Bugün okullarda ‘bizi’ biz yapan temel bilgiler ve çoğu zaman değerler; ekonomik çarkların başında duran kişi ve kurumlar seçer. O halde; bizim üzerimizden iktidarlarının devamını sağlayan kişilerin bize gerçekten değer katacak bilgilerle donatacağını söyleyebilir miyiz?
Temel eğitimin insanın karakteri üzerinde yoğunlaşmasının, onu iyiyi ve kötüyü ayırt edecek gerekli zihinsel donanıma sahip bir şekilde eğitmesinin gerekliliğine bir kez daha vurgu yapalım. Eğitim kişilerin yolunu aydınlatacak bir projektör olabilir ama bu yolun tek olduğunu ispat etmez. İnsanın önünde hep iki yol vardır. Biri zorlu taşlarla dolu olsa da sonu iyi biten; diğeri cazip ve çekici görünse de sonu hüsrana varan iki yol. Eğitim bu iki yolda nasıl yürüneceğini öğretmek için değil; hangi yolun doğru olduğuna rehberlik etmek için varolmalıdır.
Eğitime bu şekilde yaklaşmak, okullarda uygulanan müfredatı/programları da sorgulamayı gerektirir. Çünkü bir takım çevrelerin belli amaçlar doğrultusunda imal ettiği bilgileri öğretmeye yönelik planlarla dolu olan müfredatlar, bireylerin kafalarının ‘ne’ sorularının cevaplarıyla dolmasına yönelik hazırlanmıştır. Bugün hazırlanacak tüm müfredatlar; konu ne olursa olsun ‘niçin’ sorusunu bireye sorduracak ve cevaplarını araştırmaya yönlendirecek şekilde olmalıdır. Artık bir takım evrensel kabullerin öğrenciye ezberletilmesi bir kenara bırakılarak, müfredatların öğrencilere bilgiyi sunmaya değil; onlara bilgiye ulaşmanın yollarını gösterme amacına uygun olarak hazırlanması öncelenmelidir.
Artık günümüzde eğitim sistemleri sorgulanırken; öğretmenlere de büyük eleştiriler gelmektedir. Öğretmenlerin bugüne kadarki yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik pek fazla çabalarının olmadığı düşünülmekte, sistemin böyle işlemesinden onların memnun olduğu dillendirilmektedir. Ben eğitimcilerin bunda pek fazla suçlu olmadığı kanısındayım; nihayetinde pek çoğu işini iyi niyetle yapmakta ve ellerinden gelen gayreti göstermektedir. Sorun daha derinlerde yatmaktadır.
Bugün bir öğretmen, bay/bayan her şeyi bilen ve öğretebilen rolünden sıyrılmak zorundadır. Biliyoruz ki eğitim sistemimizdeki bir çok öğretmen ayda tek bir kitap dahi okumamaktadır. Kitap okumayan bir öğretmenin zaman içinde zihinsel olarak tuğlalaşmayacağını iddia edebilir miyiz? Öğrencilere bilgiye ulaşmada rehberlik edecek kişilerin; eğer daha kendisi bilgiye nasıl ulaşabileceğini bilmiyorsa, kendisinde bilgilerini geliştirip güncellemek için bir istek yoksa, kendisi çaba göstermiyorsa; öğrencilerine nasıl bir örnek olacaktır sorusuna ancak ‘kötü’ diye cevap verilir.
21. Yüzyıl Eğitimi
Gardner'in Türkiye şubesi misiniz?
Sayın Hanımeli, adınız hanım gibi ama Gardner'in eli gibi yazıyorsunuz. yeni bir şey söylüyormuş gibi internetten indirilmiş, veya Ziya Selçuk konferanslarını tekrar ediyorsunuz.
Lütfen bu sitenin okurlarını bu kadar saf sanmayınız.
Piyasaya göre eğitim modelinde para almadan makale yazmak yoktur, Garder o maklesini yazdığında bir kaç kere köşeyi dönmüştü. yeni bir şey söylemiyorsanız ne diye birilerini tekrar ediyorsunuz.
Size bunun için para vermeyecekler, parayı Gaerdner aldı sayın hanımeli. Başka kapıya lütfen, bu sitede müzikeğitimcileri yaşıyor. O müzik eğitimcileri ki sırasıyla kapıya konulmak üzereler, sizin savunduğunuz o sözde yeni sistem yüzünden. Belli ki siz hariçten gazel okuyanlardansınız.
yer işgal etmeyin burda, gölge etmeyin başka ihsan istemez, hayde...
Lütfen bu sitenin okurlarını bu kadar saf sanmayınız.
Piyasaya göre eğitim modelinde para almadan makale yazmak yoktur, Garder o maklesini yazdığında bir kaç kere köşeyi dönmüştü. yeni bir şey söylemiyorsanız ne diye birilerini tekrar ediyorsunuz.
Size bunun için para vermeyecekler, parayı Gaerdner aldı sayın hanımeli. Başka kapıya lütfen, bu sitede müzikeğitimcileri yaşıyor. O müzik eğitimcileri ki sırasıyla kapıya konulmak üzereler, sizin savunduğunuz o sözde yeni sistem yüzünden. Belli ki siz hariçten gazel okuyanlardansınız.
yer işgal etmeyin burda, gölge etmeyin başka ihsan istemez, hayde...
Al bu lafını çerçevelet:
"Bugün bir öğretmen, bay/bayan her şeyi bilen ve öğretebilen rolünden sıyrılmak zorundadır. "
Sen nerede gördün müzik öğretmeni olmadan bir çocuk bir grup veya bir sınıf müzik dersi yapabilsin?
Belli sen müziği ansiklopediden öğrenilen bir şey zanneddiyorsun.
Senin türün bitmemiş miysi, hangi mağarada saklanmışsın?
"Bugün bir öğretmen, bay/bayan her şeyi bilen ve öğretebilen rolünden sıyrılmak zorundadır. "
Sen nerede gördün müzik öğretmeni olmadan bir çocuk bir grup veya bir sınıf müzik dersi yapabilsin?
Belli sen müziği ansiklopediden öğrenilen bir şey zanneddiyorsun.
Senin türün bitmemiş miysi, hangi mağarada saklanmışsın?
-
- Misafir
Büyük Uyanış!
Hanımeli Demiş ki!
"İnsanı mutlu edecek bir eğitim sistemi için öncelikle insanı nelerin mutlu edeceğini doğru tespit etmek gereklidir. Günümüz modern toplumlarının bireyleri bir bunalım krizinden çıkıp peşi sıra diğer bir krize girmektedir. Çünkü toplumları oluşturan sosyal ve ekonomik örgütlenmelerin temelinde bulunan paranın insanlardaki hırsı körüklemesi, oluşan toplumsal piramitlerin şekillenmesinde önemli bir faktördür. Ekonomik ölçütlere göre dizayn edilen bu piramidin tabanı alabildiğinde genişken, tavanı olabildiğince sivridir. Maddi imkanlar, yukarıda bulunanlar için hayli fazlayken, piramidin tabanında insanlar açlıktan kırılmaktadır. Ama her ne olursa olsun; piramidin hiçbir kısmında mutlu insanlarla pek sık karşılanmaz. Özellikle yukarılara çıkıldıkça bunalımların sıklığı ve dozajı da artmaktadır. Zengin ve güzele oynayan insanların estetik cerrahi imalatı maskelerini kaldırdığımızda midemiz de kalkabilir. İnsana has değerler, piramidin alt kesimlerinde hala yaşayabilme şansı bulmaktadır; bu yüzdendir ki; huzurlu insanların çoğu buralardan çıkar.
O halde eğitim sistemi, insanın mutluluğunun; ekonomik zenginlik ve fiziki konfordan geçmediğini göstermek zorundadır. Bunun okullara yansıması şöyle olabilir. Tüm okulların fiziksel şartlarını en kaliteli hale getirsek de; bu mutlu bireyler yetiştirmeyi garantileyemez. Mekanın insan mutluluğunda etkisi vardır ama tek yada en önemli faktör bu değildir. Eğitimin insanı mutlu edebilmesi için insanın anlam arayışına ait temel soruların nasıl sorulabileceğini göstermesi gereklidir. İç dünyasında kendini tanıyamayan, ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilemeyen bir insan; her daim bir arayış içinde olacaktır ve arayışın getireceği huzursuzluk ortadan kalkmayacaktır. O halde eğitim, insana önce ‘insan’ olduğunu hatırlatmalı ve iyi bir insan olmanın başlı başına bir erdem olduğunu öğrenmesinde yardımcı olmalıdır. Erdemli bireyler zaten bunun mutluluğuyla hayatını devam ettirmeyi tek başlarına da becerebilir. Bireylerin kendi içlerinde yakalayacakları mutluluk zaman içinde onların çevresine de yansıyacaktır ve böylece bireyden topluma doğru genişleyen bu çemberin içinde kalanların huzuru bu dünyanın aydınlanması için yeterli olacaktır. Bu iyimser bakış açısının bir ütopya olarak kalmamasının tek yolu ise eğitimin modern okullarda ve günümüz müfredatlarıyla gerçekleşemeyeceği inancına olan bağlılıkla mümkün olacaktır.
V. Sonuç
Her ne kadar pek çok ülkedeki, ya da ülkemizdeki birçok okuldaki fiziksel yapılardaki iyileşmeler, bu okullarda okuyan öğrencilerin zeka düzeylerindeki parlaklıklar, bilimsel alanlardaki başarılar ön plana çıkarılıyor olsa da; arka planında işleyen sistemin aynı klasik yaklaşımlar üzerine inşa edildiğini görmek; bana bu parlaklığın saman alevi gibi olacağı hissini veriyor. Elbette bunları karamsarlığımdan söylüyor değilim. Geleceğe yönelik eğitim sistemlerinden mutlu, huzurlu, eleştirel ve yaratıcı düşünme gücüne sahip, erdemli ve temiz ahlak sahibi bireylerin de çıkacağını düşünüyorum ama bunların sayısının çokluğu ve bu sayısal çokluğun işlerlik kazanması, bugünkü kurumsal öğretime karşı ortaya koyulmaya çalışılan alternatif eğitim programlarının yaygınlık kazanmasıyla mümkün."
"İnsanı mutlu edecek bir eğitim sistemi için öncelikle insanı nelerin mutlu edeceğini doğru tespit etmek gereklidir. Günümüz modern toplumlarının bireyleri bir bunalım krizinden çıkıp peşi sıra diğer bir krize girmektedir. Çünkü toplumları oluşturan sosyal ve ekonomik örgütlenmelerin temelinde bulunan paranın insanlardaki hırsı körüklemesi, oluşan toplumsal piramitlerin şekillenmesinde önemli bir faktördür. Ekonomik ölçütlere göre dizayn edilen bu piramidin tabanı alabildiğinde genişken, tavanı olabildiğince sivridir. Maddi imkanlar, yukarıda bulunanlar için hayli fazlayken, piramidin tabanında insanlar açlıktan kırılmaktadır. Ama her ne olursa olsun; piramidin hiçbir kısmında mutlu insanlarla pek sık karşılanmaz. Özellikle yukarılara çıkıldıkça bunalımların sıklığı ve dozajı da artmaktadır. Zengin ve güzele oynayan insanların estetik cerrahi imalatı maskelerini kaldırdığımızda midemiz de kalkabilir. İnsana has değerler, piramidin alt kesimlerinde hala yaşayabilme şansı bulmaktadır; bu yüzdendir ki; huzurlu insanların çoğu buralardan çıkar.
O halde eğitim sistemi, insanın mutluluğunun; ekonomik zenginlik ve fiziki konfordan geçmediğini göstermek zorundadır. Bunun okullara yansıması şöyle olabilir. Tüm okulların fiziksel şartlarını en kaliteli hale getirsek de; bu mutlu bireyler yetiştirmeyi garantileyemez. Mekanın insan mutluluğunda etkisi vardır ama tek yada en önemli faktör bu değildir. Eğitimin insanı mutlu edebilmesi için insanın anlam arayışına ait temel soruların nasıl sorulabileceğini göstermesi gereklidir. İç dünyasında kendini tanıyamayan, ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilemeyen bir insan; her daim bir arayış içinde olacaktır ve arayışın getireceği huzursuzluk ortadan kalkmayacaktır. O halde eğitim, insana önce ‘insan’ olduğunu hatırlatmalı ve iyi bir insan olmanın başlı başına bir erdem olduğunu öğrenmesinde yardımcı olmalıdır. Erdemli bireyler zaten bunun mutluluğuyla hayatını devam ettirmeyi tek başlarına da becerebilir. Bireylerin kendi içlerinde yakalayacakları mutluluk zaman içinde onların çevresine de yansıyacaktır ve böylece bireyden topluma doğru genişleyen bu çemberin içinde kalanların huzuru bu dünyanın aydınlanması için yeterli olacaktır. Bu iyimser bakış açısının bir ütopya olarak kalmamasının tek yolu ise eğitimin modern okullarda ve günümüz müfredatlarıyla gerçekleşemeyeceği inancına olan bağlılıkla mümkün olacaktır.
V. Sonuç
Her ne kadar pek çok ülkedeki, ya da ülkemizdeki birçok okuldaki fiziksel yapılardaki iyileşmeler, bu okullarda okuyan öğrencilerin zeka düzeylerindeki parlaklıklar, bilimsel alanlardaki başarılar ön plana çıkarılıyor olsa da; arka planında işleyen sistemin aynı klasik yaklaşımlar üzerine inşa edildiğini görmek; bana bu parlaklığın saman alevi gibi olacağı hissini veriyor. Elbette bunları karamsarlığımdan söylüyor değilim. Geleceğe yönelik eğitim sistemlerinden mutlu, huzurlu, eleştirel ve yaratıcı düşünme gücüne sahip, erdemli ve temiz ahlak sahibi bireylerin de çıkacağını düşünüyorum ama bunların sayısının çokluğu ve bu sayısal çokluğun işlerlik kazanması, bugünkü kurumsal öğretime karşı ortaya koyulmaya çalışılan alternatif eğitim programlarının yaygınlık kazanmasıyla mümkün."