Malatya Çocuk Yuvasındaki ; sözetmekten bile bulanılacak kadar korkunç VAHŞET' in suçluları kim!? Sadece zayıf, zavallı, cahil ve kötü 4, 5 bakıcı kadınmı!? Biz olabilirmiyiz acep? Nerde kucakları ödüllerle dolu yazarlar, şairler? Nerde 'iyi insan maskeli' yardımseverler!? Nerde sanatçılar? Nerde güzel insanlar? Sizce suçlu kim? Hep beraber bulalım suçlu yu? Ne dersiniz?
Bu arada Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Suçlu Kim!?
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN
Suçlu saklanmıyor ki, açık açık söylüyor
Arkadaşlar, Semra'nın merak ettiği şeyi ben de merak ettim ve o günlerde devlet yetkililerinin vereceği demeçleri dinlemey çalıştım. Genellikle böyle bir yol izlerim, ortada bir sorun var ve yetkililer çözüm olarak ne öneriyorlar.
Eski Devlet bakanlarından İMRAN AYKUT hanımı dinledim bir canlı yayında. Aynen şunu söyledi:
DEVLET ÇOCUK BAKMAZ; bu çocukları aileler vermek lazım.
Aynı programda uzman diye konuşan kurum yöneticilerinden biri de
"devlet bakıcı ailelere para verir, devlet aradan çekilir" dedi. Yani devlet öksüzlerine sahip çıkmamalı diyorlar.
Biliyorsunuz küreselleşme sosyal devletlerin bitirilmesidir. Bu kurum 1921'de daha savaş yıllarında şehit çocuklarını bakmak üzere Ata'mız tarafından kurulmuştu. Şimdi egemen güç bunu yok etmek istiyor.
benim üzüldüğüm, piyasa ekonomisi denilen canavara çocuklarımızı teslim edecekler diye bir de bu teslim edilmeyi kamuoyunda haklı göstermek için minicik yavrulkara işkence ettirdiler.!
Bu bir provokasyondur, sorumlu diye içeri alınanlar yarın af ile çıkartılır ve iyi iş yaptıkları için şirket müdürü bile yapılırlar.
Ben şimdi korkuyorum, okullarımızda neyin kavgasını patlatacaklar ki "biz demedik mi devlet okulları kötüdür, devlet çocuk okutmaz" desinler diye birilerimiz kamera önüne geçirilsin.
Yaptığımzı güzellikler reklam edilmez, yasaktır, ancak özel okulların reklam serbestliği vardır, hiç bir töreninize gazeteci veya kameraöman davet edemezsiniz, oysa özel okukllar sinek tutsa reklamı çıkar. Biz devlet okullarında sadece kavga ve kötü şeyler olduğu zaman gazeteye çıkartılırız.
Suçlu kimdir?
Canavar küresel kapitalizm.
Eski Devlet bakanlarından İMRAN AYKUT hanımı dinledim bir canlı yayında. Aynen şunu söyledi:
DEVLET ÇOCUK BAKMAZ; bu çocukları aileler vermek lazım.
Aynı programda uzman diye konuşan kurum yöneticilerinden biri de
"devlet bakıcı ailelere para verir, devlet aradan çekilir" dedi. Yani devlet öksüzlerine sahip çıkmamalı diyorlar.
Biliyorsunuz küreselleşme sosyal devletlerin bitirilmesidir. Bu kurum 1921'de daha savaş yıllarında şehit çocuklarını bakmak üzere Ata'mız tarafından kurulmuştu. Şimdi egemen güç bunu yok etmek istiyor.
benim üzüldüğüm, piyasa ekonomisi denilen canavara çocuklarımızı teslim edecekler diye bir de bu teslim edilmeyi kamuoyunda haklı göstermek için minicik yavrulkara işkence ettirdiler.!
Bu bir provokasyondur, sorumlu diye içeri alınanlar yarın af ile çıkartılır ve iyi iş yaptıkları için şirket müdürü bile yapılırlar.
Ben şimdi korkuyorum, okullarımızda neyin kavgasını patlatacaklar ki "biz demedik mi devlet okulları kötüdür, devlet çocuk okutmaz" desinler diye birilerimiz kamera önüne geçirilsin.
Yaptığımzı güzellikler reklam edilmez, yasaktır, ancak özel okulların reklam serbestliği vardır, hiç bir töreninize gazeteci veya kameraöman davet edemezsiniz, oysa özel okukllar sinek tutsa reklamı çıkar. Biz devlet okullarında sadece kavga ve kötü şeyler olduğu zaman gazeteye çıkartılırız.
Suçlu kimdir?
Canavar küresel kapitalizm.
- Semra Fayez
- Mesajlar: 95
- Kayıt: 05 Haz Pzr, 23:25
- Konum: Ankara
Yaşam'cım bana öyle geliyorki en büyük "suç ";yönetenler herhangi bir yanlış yaptığında koyun sürüsü gibi , yapılan yanlışlara karşı çıkmamak hatta onaylamaktır. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığıdır! Önce kendi kurumlarımızdaki yönetenlerden başlayarak yanlışlara dur demeyi öğrenirsek , slogan atmaktan çok "İYİ" yi yaparsak suçlarımız biraz azalır mı ne dersin!? Yetiştirme yurtlarında da o kadar çok insan çalışıyor. Ve bu durumdan haberdarlar. Hiç mi içlerinde bir "İNSAN" yok "Yaptığımız Yanlış" diyebilecek!?
En son Semra Fayez tarafından 21 Kas Pzt, 22:52 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
FAYEZ
"O Çocuklar Sensin"!
"O ÇOCUKLAR SENSİN!"
Böylesi bir vahşet… Böylesi bir eziyet… Böylesi bir hayvanlaşma… Hayvanca muamele… Hayır kabul edemeyiz. Hem de küçücük çocuklara karşı… Hem de yaşama tokatların en büyüğünü yiyerek, kimsesiz başlayan… Kimsesi olmadığı için Malatya’daki o devlet kurumuna “esirgenmesi” amacıyla konulan çocuklara karşı. Bin kere hayır; aklımız almaz, yüreğimiz kaldırmaz.
Önce suçlu bulmaya çalışıyoruz. Kim suçlu, insanlıktan çıkan o bakıcılar mı? Peki ya biz küçücük çocuklarımızı tamirci ustalarına, konfeksiyonlarda makina ustalarına ve daha ağır işlerin ustalarına “Eti senin kemiği benim" diye veren biz, neresinde duruyoruz bu vahşetin? Evlerimizde “Dayak cennetten çıkmadır”, “Koca sever de döver de” sözlerini düstur edinmişken neresindeyiz? Tüm taburla içtima alanında hazırol vaziyetinde komutanların bir askeri dövmesini törensel bir edayla izlerken neresinde duruyoruz bu şiddetin?
“Şimdi de suçlu biz mi olduk?” diyeceksiniz. Peki ama bu kadar baskının, dayağın, aşağılanmanın, hayvanca muamelenin, böylesi bir şiddetin, şiddet toplumunun bir suçlusu olması geremiyor mu? Bizim böylesi bir suça karşı kafa yormamız, suçu yok etmek için önce suçluyu bulmamız gerekmiyor mu? Sorunun temellerine inmemiz, sonuçların ötesinde, nedenleri aramamız, yok etmemiz şart değil mi?
Şiddetin kaynağı eşitsizliktir. Eşitsizliğin olduğu her yerde şiddet de olur. En başta eşitsizlikten karı olanların, eşitsizlikten servet üretenlerin uyguladığı bir şiddet. Daha sonra eşitsizliktan pay kapmak için yapılan şiddet ve giderek bastırılmasıyla tüm toplumsal ihtiyaçların, yaşamak için şiddet.
Peki eşitsizliğin kaynağı ne? Birilerini kölece de olsa yaşamını devam ettirmek için hayatı boyunca hayvanca çalışmaya mahkum eden eşitsizliğin kaynağı… Kimi çocukları doğar doğmaz bey, paşa; kimi çocukları köle yapan eşitsizliğin kaynağı ne? Tüm o görüntülerden sonra, tüm yaşamımız, yaşadıklarımızdan sonra sadece “ah, vah” etmekten öte birşey yapmamamızın, yapamamamızın sebebi ne?
Sebeplere dahil kafa yormalıyız, nedenleri bulmalıyız; çözümlere dahil kafa yormalı, çözüm yolları aramalıyız, yoksa bilfiil, bir ömür boyunca biz bu şiddetin hem mağduru hem de faili oluruz. Ölürken arkamızda yaşanmamış bir hayatla berabar nice yaşanmayacak olan hayatlar bırakırız.
Bir devlet kurumunda yaşanırken böylesi bir vahşet ve başkalarında da nicesi; bebekliğimizden beri; ilkokul sıralarından itibaren; tüm o marşlar ve andlardan, askerlikten; fabrika yaşamına ilk atıldığımızdan öte beynimize yedirilen, bize giydirilen tüm o gerici bağları, elbiseleri yırtıp atmaktan hala korkuyor muyuz? Sağlığımız, eğitimimiz, çocuklarımız, tüm yaşamımız devlet eliyle taşeronlara bırakılırken daha neye sabrediyoruz? Kendimizden başka; ezilmişliğimizle, hayvanlaştırılmışlığımızla, köleleştirilmişliğimizle, bunları parçalama isteğimizle kendimizden başka güvenecek kimimiz var?
Başka çocuklar!
Tekirdağ’da bir tuğla fabrikasında çalıştırılan çocukları haber yapmak isteyen Uğur Dündar gözaltına alındı. Uğur Dündar, Malatya olayından sonra bu haberin prim yapacağını hesap etmiş olabilir. Bu haberin önüne geçenler de tabii ki kendi çıkarlarına dokunmasından dolayı hareket ettiler. Peki ya biz sadece bir öğlen yemeği için, sadece eve gidecek bir ekmek için köleleştirilirken nice çocuklar, belki biz bu çocuklarla beraber çalışırken… Bu çocuklar için, kendi çocuklarımız için, doğacak milyonlarca çocuk için ne yapacağız?
Alınteri.net
Böylesi bir vahşet… Böylesi bir eziyet… Böylesi bir hayvanlaşma… Hayvanca muamele… Hayır kabul edemeyiz. Hem de küçücük çocuklara karşı… Hem de yaşama tokatların en büyüğünü yiyerek, kimsesiz başlayan… Kimsesi olmadığı için Malatya’daki o devlet kurumuna “esirgenmesi” amacıyla konulan çocuklara karşı. Bin kere hayır; aklımız almaz, yüreğimiz kaldırmaz.
Önce suçlu bulmaya çalışıyoruz. Kim suçlu, insanlıktan çıkan o bakıcılar mı? Peki ya biz küçücük çocuklarımızı tamirci ustalarına, konfeksiyonlarda makina ustalarına ve daha ağır işlerin ustalarına “Eti senin kemiği benim" diye veren biz, neresinde duruyoruz bu vahşetin? Evlerimizde “Dayak cennetten çıkmadır”, “Koca sever de döver de” sözlerini düstur edinmişken neresindeyiz? Tüm taburla içtima alanında hazırol vaziyetinde komutanların bir askeri dövmesini törensel bir edayla izlerken neresinde duruyoruz bu şiddetin?
“Şimdi de suçlu biz mi olduk?” diyeceksiniz. Peki ama bu kadar baskının, dayağın, aşağılanmanın, hayvanca muamelenin, böylesi bir şiddetin, şiddet toplumunun bir suçlusu olması geremiyor mu? Bizim böylesi bir suça karşı kafa yormamız, suçu yok etmek için önce suçluyu bulmamız gerekmiyor mu? Sorunun temellerine inmemiz, sonuçların ötesinde, nedenleri aramamız, yok etmemiz şart değil mi?
Şiddetin kaynağı eşitsizliktir. Eşitsizliğin olduğu her yerde şiddet de olur. En başta eşitsizlikten karı olanların, eşitsizlikten servet üretenlerin uyguladığı bir şiddet. Daha sonra eşitsizliktan pay kapmak için yapılan şiddet ve giderek bastırılmasıyla tüm toplumsal ihtiyaçların, yaşamak için şiddet.
Peki eşitsizliğin kaynağı ne? Birilerini kölece de olsa yaşamını devam ettirmek için hayatı boyunca hayvanca çalışmaya mahkum eden eşitsizliğin kaynağı… Kimi çocukları doğar doğmaz bey, paşa; kimi çocukları köle yapan eşitsizliğin kaynağı ne? Tüm o görüntülerden sonra, tüm yaşamımız, yaşadıklarımızdan sonra sadece “ah, vah” etmekten öte birşey yapmamamızın, yapamamamızın sebebi ne?
Sebeplere dahil kafa yormalıyız, nedenleri bulmalıyız; çözümlere dahil kafa yormalı, çözüm yolları aramalıyız, yoksa bilfiil, bir ömür boyunca biz bu şiddetin hem mağduru hem de faili oluruz. Ölürken arkamızda yaşanmamış bir hayatla berabar nice yaşanmayacak olan hayatlar bırakırız.
Bir devlet kurumunda yaşanırken böylesi bir vahşet ve başkalarında da nicesi; bebekliğimizden beri; ilkokul sıralarından itibaren; tüm o marşlar ve andlardan, askerlikten; fabrika yaşamına ilk atıldığımızdan öte beynimize yedirilen, bize giydirilen tüm o gerici bağları, elbiseleri yırtıp atmaktan hala korkuyor muyuz? Sağlığımız, eğitimimiz, çocuklarımız, tüm yaşamımız devlet eliyle taşeronlara bırakılırken daha neye sabrediyoruz? Kendimizden başka; ezilmişliğimizle, hayvanlaştırılmışlığımızla, köleleştirilmişliğimizle, bunları parçalama isteğimizle kendimizden başka güvenecek kimimiz var?
Başka çocuklar!
Tekirdağ’da bir tuğla fabrikasında çalıştırılan çocukları haber yapmak isteyen Uğur Dündar gözaltına alındı. Uğur Dündar, Malatya olayından sonra bu haberin prim yapacağını hesap etmiş olabilir. Bu haberin önüne geçenler de tabii ki kendi çıkarlarına dokunmasından dolayı hareket ettiler. Peki ya biz sadece bir öğlen yemeği için, sadece eve gidecek bir ekmek için köleleştirilirken nice çocuklar, belki biz bu çocuklarla beraber çalışırken… Bu çocuklar için, kendi çocuklarımız için, doğacak milyonlarca çocuk için ne yapacağız?
Alınteri.net