Aksak Ölçüler Üzerine Yeni Yorumlar

Doğrudan müzikle ilgili olan konulara yer veriniz.
Cevapla
mahiye
Mesajlar: 143
Kayıt: 16 Haz Prş, 13:39

Aksak Ölçüler Üzerine Yeni Yorumlar

Mesaj gönderen mahiye »

Dostlarım,

Sevgili müzikbilimci Yavuz Daloğlu, Bilim ve Ütopya dergisinin ağustos sayısından yayınlanan "Kültürel ve Coğrafi Açıdan Türk Müziğinde Aksaklar" başlıklı makalesi üzerine benden görüşlerimi istemişti. Ona yanıt olarak yazdığım mektubum sıradan bir mektup olmanın ötesine geçti, bunu siz müzik adamı dostlarımla paylaşmak istedim.
Sevgiyle, ilgiyle okumanız dileğiyle.
Mahiye Morgül

Sevgili Yavuz,

Bilim ve Ütopya'daki yazını şimdi okudum. Yarın İstanbul'a gidiyorum, biraz aceleyle ilk tespitlerimi sana aktarayım.

1. "Aksak Usullerin Kökeni" konusunda söyleyeceklerindi asıl niyetin, anlaşılıyor. Ön bölümde Kuramsal Çerçeve'ye hiç girmeseydin de olurdu, ancak madem ki girdin verdiğin örnek notalar keşke aksak ritimlerden olsaydı.

Bize üstelik de tamamen uzak ¾ lük ölçüyle örnek vermekle son bölümde anlattıklarını görsel olarak desteklememiş oldun. Bir de vals ritminde bir dans fotoğrafı yer almış ki, bu pedagojik hatadır, içerikle çelişen bir resim metnin ana fikrini algılamada zihinsel kaos yaratır. (Bu resimden senin sorumlu olmadığını tahmin edebiliyorum, editörün işgüzarlığıdır. Metnin mesajını deforme etmiştir.)

Bu fotoğrafın diğer görsel kanıt olan notalarla da örtüştüğüne baktığımızda, yazarın pekiştireç olarak kullandığı materyaller metinle çelişmekte, dolayısıyla bunlar batı müziğine puan olmaktadır.

2. Müzikolog Haluk Tarcan'a göre Aksak ritimler Ön-Türkler'i işaret etmektedir. Çok sayıda batılı müzik adamlarını kaynak almışsın, keşke H.Tarcan ağabeyimizden de söz etseydin, ki seni en çok destekleyen yaşayan müzikolog o olurdu.

Ek bilgi:

-Romanya'da Kuman Türklerinin olduğundan söz eden kaynaklar var. Ki Kıpçakların diğer adı olarak geçmektedirler.

-Gagavuz /Gökoğuz olan Modavya Türkleri tipik 7/16 lık horon ritminde müzikleri var, onunla dans ederler, Estonya'da da bu ritim var. Bunları bilgi olarak vermek için bir kaynak göstermeye gerek yoktur, çünkü yaşayan bir kültürdür, isteyen gider bizzat görür.

-Aksak ölçülerle birlikte pentatonik ezgilerin de Türklerle birlikte batıya doğru geldiği görülmektedir. Özellikle Hun Türkleri (Hungary) aksak ölçüleriyle yaşamaya devam ediyorlar. Sultan Kutay, Bela Bartok arşivleri bu bilgilerle doludur. Yazıda Macar Ulusal Ekolünü yaratan bu insanlardan hiç söz etmemiş olman eksikliktir.

Macarlar meselesi Avrupa'nın kültürel coğrafya sınırlarını daraltmaktadır, buna sık sık girmek lazım. Haluk beyin dediği gibi, batılı kendini Romalıların devamı olarak görüp Avrupanın diğer insanlarını dışladığı için hep kaynaklarında da ESKİ YUNAN nakaratını kullanır. Oysa Romalılardan önce Etrüskler ve Anadolu medeniyetleri vardı, Asya'ya doğru gittikçe uygarlık tarihi daha eksi binlere doğru işaretleri göstermektedir.



3. Müzik dili açısından: Gültekin beyin öğrencilerine verdiği birkaç kimi müzik terimi müziğin doğasıyla örtüşmemektedir. Sadece onun öğrencilerinin kullandığı sınırlı bir dil oluşturmuştur. Bir drama pedagogu olarak benim tespit ettiğim doğayla uyumsuzluklara örnekler vardır. Benim kitaplarımdaki dili fark etmişsindir, zorlama, algılamayı zorlayacak hiçbir şey yoktur, çünkü benim başvuru ansiklopedim halk dilidir. O en büyük ansiklopedilerin yazarıdır, binlerce yılda oluşturmuştur her bir sözcüğü.

a-Ritm değil, "ritim" kullanıyorum, Prof.Ali Uçan da kullanıyor. Çünkü Türkçe konuşulduğu gibi yazılan bir dildir. Sözcük dışardan gelse de, çıkardığımız sesi biz yazarız. Örneğin Çaykovski'yi Tzchaikowsky yazmadığımız gibi. (Zoltan Kodaly'i de bu nedenle Sultan Kutay yazıyorum, Ruslar ve Azeriler de böyle telaffuz ediyorlar).

b- "Ana ritim" diyorum vuruşları veren ritme. Müziğin NABZI'nı veren ritimdir. "Palse" diyor İngilizce'sinde. "Atım" sözcüğüyle hiçbir ortak çağrışımı yoktur. Gültekin bey kalp atışlarına karşılık düşünmüş olmalı. ANA ritim evrenin holistik yapısında karşımıza çıkan büyük ritimlerdir, güneşin ritmik hareketi tüm ona bağlı alt ritimlerin temelini oluşturur. ( Son kitabımdaki "Evrende Ritim ve Biz" başlıklı yazıma bir göz atabilirsin)

Ana ritim kavramı artık Ali Uçan beyin diline de girdi. Bu adı başlık atarak ilk kullandığım kitap 1999 baskılı "Eğitimde Dramaya Merhaba" adlı KÖK yayıncılıkta basılmış olan kitabımdır.

c-"Ritim" sözcük olarak eski Yunanca'da "akış" demektir. Bu açılımını karşılamayan "tartım", "düzüm" gibi terimler yanlış durmaktadır. Çünkü, tartım dil ile müziğin birleştiği yerde söz konusudur, dildeki hecelerin uzunluklarına metrik ölçümlerine tartım diyoruz.

Dildeki ritmin açığa çıkarılma işlemine tartılmama diyoruz. Görevi bununla sınırlı bir sözcüğe evrensel bir görev yüklemek yanlıştır.

Düzüm'e gelinde, sınırlı bir ritmik dizilişe ait terim olabilir. Çağrışımı bir salkım üzüm gibi duran ritimdir. Yani açılımında bir ritim kalıbı olan şeyde söz ediyoruz demektir. Bunun karşılığı Türk sanat Müziğinde kudümle çalınan VELVELE vardır. Ritim kalıbına düzüm denilmektedir.

Karıştırılan nedir?

Bir müzik türüne ait kavramları başka türlerde de kullanmak hatasına düşülmüştür. Usül, düzüm, batı müziğine taşınmamalıydı. Tıpkı Hint müziğindeki (SAGALAR idi galiba) ritim kalıplarının batı müziğinde karşılığının olmadığı gibi.

Benim kanaatim, Gültekin beyin öne sürdüğü "düzüm, tartım ve atım" zorlama kullanılmış terimlerdir, şu kısacık tarih dilimi içinde oturmamıştır ve terk edilmelidir. Çünkü zihin bulanıklığı yaratmaktadır.



4. Benim müzik diline kattığım sözcükler üzerine. Söylemiştim, en büyük bilir kişi halktır, o hangi sözcüğü kullanıyor bu eyleme karşılık diye yola çıktığımda ürettiklerime iki örnek:

a-Ostinato: Dem

Melodik ostinato: Ezgili dem

Ritmik ostinato: Ritmik dem

Pedal ses: Tutan sesle dem

Bu halk dilinden alınmış kavramları çocuklar derhal algılıyor ve kullanabiliyorlar. "Çay demlenirken kaynama sesini sürekli duyarız." Çocuk bunu anlıyor. Ve sanatta yaşamda karşılığı olmayan hiçbir şey yoktur, bu felsefeyi derhal içselleştiriyor, müthiş bir şey kazanıyor buradan.

Dere sürekli akar, akışı kesildiği anda oradaki tüm diğer yaşamlar durur. Derenin sesi, yani su sesi EVRENDE Tutan sesle demin karşılığıdır. Yemenimdeki oyanın üzerine oturtulduğu sıçan dişi temelini görünce hemen işte bu "SU (halk dilinde bu nakışa aynen su denir) demdir" diyor çocuk, diğer sanatlarda karşılığını da buluveriyor. Halk müziğinde bağlamayla da dem tutarak söylenen türküler, uzun havalar yerine oturuyor. Asla kavram sallanmıyor bir daha.

b-Nazlatma: Türk Dil Kurumu da kabul etti, yazısını aldım. Çıkış kaynağımı biliyorsun, anlatmış mıydı. "nenesi, annesi çamaşır yıkıyor, bebek huysuzlandı, al şu bebeği kucağına onu biraz nazlat" yaşayan bir kültürden çıktı bu isim ve artık radyoda bile kullanılmaya başlandı. İlk ortaya çıkardığımda Ankara radyosunda program yapıyordum, programcı arkadaşlar da çok tutmuştu sözcüğü, işte yayılıyor. Çünkü kökü sağlam, HALK:

Not: Bebek nazlatmaları derlemeye devam ediyorum. Dün bir KIRIM Türkü kökenli bir aileden bir tane daha derledim, 53 oldu. Sadece çimdik çimdik oynanan 20 tane değişik söz ve bitirişi olan var. Ne büyük bir hazinedir! Şimdi bunları notaya almaya da başlıyorum. Bu nazlatmalarda yöresel ritimler aynen karşımıza çıkyor,

Yöresel ritim özelliklerine giren bir arkadaşım var. Müzed yönetim kurulundan Hilal Arslan. Ondan rica ettim, kitap yazma hazırlığı var fakat bir an önce insanlara ulaşsın diye Alp Özeren'in," http://www.muzikegitimcileri.net "sitesinde duyurusunu yaptığı Eylül 20-21-22 tarihli seminerinde bunu bildiri olarak anlatacak.

Şimdi bu arkadaşımız benim gibi, akademisyen değil, fakat halk dansları en düzeyde jüri üyesidir, jüri eğitimin kurslarında eğiticidir. Gözlemleriyle Aksak Ölçülerle ilgili vardığı sonuçlar büyük başlıklarla anlatılacak saptamalardır. (Her söylediğini bizzat çalarak da örneklendirebilme becerisindedir. Bu nedenle kendisini Ulusal Kanal'a çıkarmayı düşünüyorum.)

Ondan izin alarak kısa birkaç not tuttum, adını kullanarak veriyorum. MEB Halk dansları jüri eğitimcisi müzik öğretmeni Hilal Arslan arkadaşımız diyor ki:

-Dokuz Sekizlik aksak ölçülerin coğrafi dağılımında yöresel farklılıklar vardır. Batı Anadolu ve Balkanlarda çoğunlukla 3'lü sondadır, çok azı baştadır.

-Karşılama tavrında 3'lü ikinci zamandadır.

Eğitsel not (M.M.): Adının "karşılama" olmasındaki dramayla/yaşamla uyumu izah edebilmekteyim. Hoş geldin derken, yani birini karşılarken bir adım öne çıkılır ( 1.zaman), diğer adım onun yanında gelirken el uzatılır (aksayan zaman, 2. vuruş), geri çekilerek yüz yüze konuşmaya geçiş durumu (bir adım geriye, diğer adımı onun yanına getirme). Burada drama pedagojisiyle bir ritim kalıbını, onun doğal adıyla nasıl örtüştüğüne, neden halka bu kadar bilge sıfatı koyduğumu birlikte gördünüz). Geçen yıl, Macaristan'daki kursta Dünya Kültürlerinden dersinde önümüze konulan 9/8 BAİLE KARSİLAMASİ/Grek, (gerçekte tipik 9/8 Giresun karşılamasıydı), baktım ki nakaratı Türkçe; "HAYDE HAYDE GİDELUM BİZUM ODAYA". Bunu terennüm sanıp anlamadan söylüyorlardı. Kalktım onlara karşılama oynadım ve bu ritmin doğuşunu anlattım, nakaratın müstehcenlik içerdiğini açıkladım, kikir kikir güldüler. (Sonra da hoca benden bir başka ders Türk halk müziği dersi vermemi istedi, verdim.) Bu notayı istersen sana verebilirim.

-3'lüsü sonda olan 9/16, 9/8, 9/4 ritimler arasında yöresel tavır farkları vardır. Zeybek, kaşıklı karşılama, güvende, kırık zeybek, Trakya karşılaması gibi. Tavır, yöresel tavır halk danslarında çok önemlidir. Aynı 9/8 lik değildir hiç biri.

Örneğin, ekip oyuna başlamadan önce bir süre davul duyulur, sonra zurna /ezgi başlar. Davulu duyduğun anda, ezgiyi duymadan hangi yöre olduğu anlaşılır.

-Orta Anadolu Abdalları/Kıptiler 9/8lik çalmaz, Kandıralı hep 9/8 lik çalar, nedenleri vardır.

-İstanbul'da 3'lüsü 2. vuruşta olan 9/8 lik yoktur. "Menekşe kokulu yarim" türkü formunda bir bestedir. Tüm Trakya'da bu tavır yoktur.

- Aksak ölçülerde ayrıca "tempo" belirtilmesine gerek yoktur. Örneğin 5/8 aksak ritim hiçbir zaman çabuk/ allegro değildir. Bunun gibi her tavır, her aksak ritim kendi temposunu da içerir. Halk müziğiyle batı müziği arasındaki önemli bir fark da buradadır.

- Aksak ölçülerde ayrıca "tempo" belirtilmesine gerek yoktur. Örneğin 5/8 aksak ritim hiçbir zaman çabuk/ allegro değildir. Bunun gibi her tavır, her aksak ritim kendi temposunu içerir. Halk müziğiyle batı müziği arasındaki önemli bir fark da buradadır.



………..

Burayı yazarken düşündüm de, bizim terim kargaşasında şu güzelim "tavır" sözcüğü "ritim kalıbı" yerine , yani "düzüm" yerine rahatlıkla kullanılabilir, neden olmasın. Türk sanat müziğinde DÜZÜM, Halk Müziğinde TAVIR kavramıyla örtüşmektedir. Batı müziğinde belki Ritmik Ana Motif denebilir, tam karşılığı yok, olması da gerekmiyor.



İşte böyle Yavuz arkadaşım, güya kısa yazacaktım. Kısa yazmayı başaramıyorum.

Bu bizim Hilal Arslan öğretmen bir canlı halk müzesidir. Elindeki yöresel giysi, takı ve süsleri bir görmelisiniz. Tüy gelin başlarının fotoğrafları var elinde kendisi çekmiş, kendi köyünden Kütahya Simav'dan. Onları yazmakta olduğu kitapta kullanacağı için daha önce kullanmamam için bana vermedi, ama gösterdi, muhteşem resimler. Tam hazinesi var, müzikle folkloru bileştiren müzikologlarımız yok, bu bilgiler fakülte ders kitaplarında da yok. Bence bunlar bir an önce eğitbilimcilere ve müzikbilimcilere ulaşmalı.

Köklerimizin ne kadar sağlam olduğunu biz bize de ispatlamak zorunda bırakılıyoruz. Batılının kendisiyle ilgili yazdıkları bile soru işaretlidir, Asya için söyledikleri de o kadar geçerlidir, bu kadar.

Senin yazının son bölümüne tümüyle katılıyorum, eline sağlık.



18.8.2006

Mahiye Morgül
Cevapla