"hakdost" takma adını kullanarak, kişilik haklarıma saldırı düzeyinde yazan şahıs;
1) Gerçek bir sanatsever olduğunu iddia ediyor.
2) Küçücük çocuğunu klasik müziklerle büyüttüğünü ifade ediyor.
3) Çağdaş bir anne olduğunu iddia ediyor.
4) Hasan Cihat Örter'in sanatını, felsefesini, hayata bakışını yakından tanıdığını ve de anladığını iddia ediyor.
5) Yazısında yer alan onca DİLBİLGİSİ YANLIŞI, ANLATIM BOZUKLUĞU na karşın yazar oluşunu vurguluyor.
6) Benim, beş aydan daha uzun bir süre önce yazmış olduğum bir yazımdaki bir bölüme atıfta bulunarak yazdıklarımı olumsuz yönde eleştiriyor ve kendince gerekçelerini açıklamaya ÇALIŞIYOR ( Kendisi, sitemizi beş ayda bir mi ziyaret ediyor??? )
7) “Barış Manço; mezarından çıksa, Hasan Cihat Örter’in ve sayısız ödülün önünde eğilirdi…” gibi; aslında BENİM YAZDIKLARIMI NE KADAR ALGILAYABİLDİĞİNİ VE DE “BAĞ ALMAK İLE BAĞCIYI DÖVMEK” İKİLEMİNİN NERESİNDE BULUNDUĞUNU çok güzel deşifre eden bir üslûp ortaya koyuyor.
(Toplumsal yaşam kalitesine sağlanan katkı ile eser ve ödül sayısının apayrı şeyler olduğunu ayırt edebilmek için yazar olmak ya da öyle olduğunu zannetmek yetmez tabii ki…)
Benim, bu yazının sahibinin ( HER KİM İSE??? ) yazdıklarına dāir açıklamalarıma gelince ( Bu yazıyı, kendisine yanıt olarak yazmıyorum. Çünkü; yanıt, kim olduğunu mertçe açıklayabilenlere verilir. Bu hanımefendinin her şeyden önce; bu forumda bir “maskeli balo” yapılmadığının ayrımına varması gereklidir… )
* Öncelikle ve de “etik” açıdan site yöneticimiz Sayın Doç. Dr. Süleyman TARMAN’dan istirhamım ve talebim; bu gibi KİMLİĞİNİ AÇIKLAMA MEDENİYETİNİ GÖSTEREMEDEN şahsi saldırılarda bulunan ve başkalarının kişilik haklarını zedeleyen şahıslara karşı önlem olarak; üye olmayanlara, kendi üyelik linkinden (buradaki örneğimiz “hakdost” oluyor…)KORSAN BİR ŞEKİLDE YAZI YAZDIRAN üyelere; gereken yaptırımı uygulaması olacaktır.
* İSMİNİ AÇIKLAYABİLMEKTEN DAHİ ACİZ BU ŞAHIS; BELLİ Kİ, BİREYSEL VARLIĞINI, BİRİLERİNİ ÖVEREK YA DA BİRİLERİNE SÖVEREK SÜRDÜREBİLMEKTEDİR.
* Kendisinin yazarlık düzeyi; yazmış olduğu metindeki dilbilgisi kullanımı; anlatım becerisi, duygularının yazdıklarına “kontrolsüzce” yansıma boyutu vb. yönlerden çok açık bir şekilde kendini göstermektedir.
* Aslında kendisi, bu yazısının içeriği ile; Prof. Dr. Üstün DÖKMEN’in ( kim olduğunu biliyordur herhalde??? ) “İletişim Çatışmaları ve Empati” isimli kitabında, Türkiye’yi “ÇOCUK ANA-BABALAR TOPLUMU” olarak niteleme gerekçesini çok güzel örneklemiş oluyor.
* Kendisi gerçek bir sanatsever olmuş olsaydı; Barış Manço ile Hasan Cihat Örter’in “sanatlarını” kıyaslama cehaletine ve dikkatsizliğine asla kapılmazdı. İkisinin de birbirinin önünde eğilmesine gerek yok. Ben; yazımın ( yazılarımın ) tek bir satırında dahi bu iki büyük ustanın sanatlarını kıyaslamış değilim; haddime de düşmez ( Bu kimliği meçhul hanımefendinin de haddine düşmez!!! )
* Bence bu hanımefendinin, çocuğuna klasik müzik dinletmenin yanısıra; hiçbir kişi ya da kuruma FANATİK OLARAK BAĞLANMAMASI, YERİ GELDİĞİNDE (DOST ACI SÖYLER YAKLAŞIMIYLA), TUTKUYLA BAĞLANACAĞI KİŞİ VE KURUMLARIN YANLIŞLIKLARINI DA DÜRÜSTÇE (yağcılıktan uzak durmayı başararak… ) VE KORKMADAN İFADE EDEBİLMEYİ BİR AN ÖNCE ÖĞRETMESİ İYİ OLUR SANIRIM (Ülkemiz; ne çekiyorsa, KÖRÜ KÖRÜNE fanatiklerden çekiyor çünkü…)
* Kendisinin, "çağdaş bir anne” olmanın; hoşgörülü ve başkalarının görüşlerine ( hele hele bilimsel yaklaşımlarına ) saygılı olmayı gerektirdiğini düşünmediğine inanmak istemem.
* BEN; KENDİSİNİN BEŞ AY ÖNCEKİ YAZIMDAN ALINTI YAPTIĞI BÖLÜMÜ, BİR HALKLA İLİŞKİLER UZMANI ŞAPKASI İLE YAZDIM. ACABA KENDİSİ; O YAZDIKLARIM ÜZERİNDEN YOLA ÇIKARAK, BANA “HANGİ BİLİMSEL VE AKADEMİK” SIFATLA SALDIRDIĞINI AÇIKLAYABİLİR Mİ??? (Ancak, tekrar ediyorum; bu açıklama lütfen BİLİMSEL olsun; Sayın Örter’e yağcılık düzeyinde değil…)
* Bu “meçhul hanımefendi”, aslında, tam olarak benim defalarca ifade ettiğim; Sayın Örter’in yanıbaşında bulunup da “cahilce” yaklaşımları sonucu ona farkında olmadan zarar veren kişi ve kurumlara örnek teşkil etmekte. Sayın Örter; bu meçhul hanımefendinin “kendi kendisine utanç duyduğu” ( sinek dağa çarpmış dağın haberi olmamış hesabı… ) konularda, heryerde ve herkesle, son derece demokratik bir şekilde; TERBİYE SINIRLARINI AŞMADAN “medeni” bir iletişim kurarken; bu “meçhul hanımefendi” ve onun gibi “KRALDAN ÇOK KRALCILAR”, Sayın Örter’in alnının teriyle oluşturmaya çalıştığı “POZİTİF İZLENİMİ” oyunbozan çocuklar gibi yerle bir etmektedir!!!
* Eğitimcilik ve de özellikle müzik eğitimciliği yönüme gelince; o konuda, bu “meçhul hanımefendi” ve onun gibi dostlara; bilimsel bir içerik taşımayan ifadeler kullanmamalarını önermek ve ÖZELLİKLE de eğitimciliğim konusunda da HADLERİNİ BİLMEK KONUSUNDA uyarmak durumundayım!!! “Meçhul Hanımefendi”, bu konuda detaylı görüş geliştirmek isterse, http://www.muzikegitimi.net adresimizin “bilimsel araştırmalar” başlığının altında yer alan bildiriler altbaşlığını tıklayarak, orada yer alan altı bildirim, kendisine gereğince önfikir verecektir… Onları okuyunca, aslında “aynı geminin içinde bulunduğumuzu” ve bana büyük bir haksızlık yaptığını gözleriyle ve yüreğiyle görebilecektir. Zaten, yazısı sitemizde yayımlandıktan sonra; Sayın Örter ile görüşme imkanı bulduysa; Sayın Örter de, bana haksızlık yaptığını kendisine çoktan vurgulamıştır büyük olasılıkla. Sayın Örter; benim BEŞ AY ÖNCEKİ yazım ile “profesyonel iletişim danışmanlığı” konusunu vurguladığımı, “meçhul hanımefendi”den çok önce ve çoook daha iyi biliyor çünkü. “MEÇHUL VE KORSAN HANIMEFENDİ”nin yaptığı tam bir işgüzarlık ve de tam anlamıyla; iki kişinin aralarında herhangi bir sorun yok iken onlara ve herkese bir sorun varmış duygusu yaratabilme yönünde beyhude bir çabadır…
* Hasan Cihat Örter'i anlamak konusuna gelince; MEÇHUL VE KORSAN HANIMEFENDİ nin, gerek "iletişim seviyesi" gerekse bir eğitimci ve de sanatçı olmayışı gerçeğinden hareketle, sanıyorum bizim Sayın Örter ile birbirimizi anlayabiliş düzeyimizi kendisinin algılayabilmesi hayli zaman alacak gibi görünüyor...
BU NOKTADA BEN, KENDİSİNİN VURGULADIĞI TEMEL SORUNLARA DAİR BİREYSEL ÇABA HARCADIĞIM BİRKAÇ KONUDA BİRKAÇ SORU YÖNELTMEK İSTİYORUM:
1) Sayın Başbakan Erdoğan; Mersin’de bir çiftçiyi azarlarken “SANATÇI” kavramını bir “AŞAĞILAMA” unsuru olarak kullandığında bu “korsan ve de meçhul hanımefendi” herhangi bir bireysel ya da işlevsel tepki verdi mi? Ya da bunu görmezden mi geldi???
2) Şovmen tavırlı ilahiyat profesörü Zekeriya Beyaz, bir röportajında; “HERKES SANATÇILAR VEYA BİLMEMKİMLER GİBİ ZİNAYA HAZIR DEĞİL” dediğinde bir tepki verdi mi? Yoksa bunu görmezden mi geldi????
3) Kız çocuğu beş yaşında iken Hafta Sonu gazetesine iç çamaşırsız poz veren Hülya Avşar, “BEN TÜRK KADININI TEMSİL EDİYORUM” ya da “BEN, TÜRKİYE’DE SANATIN MAESTROSUYUM” dedikten sonra; “meçhul ve korsan hanımefendi” , bireysel olarak, elinden geldiğince ve de belgeli olarak TEPKİ VEREBİLDİ Mİ ; yoksa görmezden mi geldi???
Ben; kendi adıma, saymış olduğum, ülkemiz üzerinde geliştirilen YOZLAŞTIRMA PLANI nın bu üç belirgin parçasının her birine çok net tepkilerimi verebildim ( 1 ve 3. maddelere dair tepkilerimi, sempozyumlarda sunduğum ve yayımlanan bildiriler ile; 2. maddeye dair tepkimi ise, bizzat Zekeriya Beyaz, Reha Muhtar ve Sabah Gazetesi hakkında İstanbul Basın Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak gösterdim ve hepsi de belgelidir… ). Vicdanen rahatım. Bu “meçhul ve korsan,” ATIP TUTAN hanımefendi ve onun gibi “duygusal vampirler” ise; birey olarak varolmak, mücadele etmekten kaçınmaktadırlar. O kadar ki; yazdıkları AĞIR YAZI???larda adlarını dahi kullanamamakta; lafa gelince mangalda kül bırakmamaktadırlar…
Son sözler olarak; bu, ismini yazma gereği duymayarak “hakdost” aracılığıyla KORSAN YAZAR konumunda yazan hanımefendinin, ülkedeki yozlaşma konusundaki kaygılarına tümüyle ve tüm kalbimle katıldığımı; ancak, bu yozlaşma ile mücadelede ( aynı gemideki kişiler olarak ) birbirimize karşı kırıcı ve yıkıcı olmak yerine daha saygılı ve daha bilimsel bir üslûp benimseyip hayata geçirebilmenin daha yararlı olacağına inandığımı ifade etmek isterim.
Her zaman söylediğim ve kendi hayatımda uyguladığım gibi; SAYGI, SEVGİ, HOŞGÖRÜ VE ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN NİTELİKLİ MÜZİK İLE BULUŞTUĞU GÜNLERE HEP BİRLİKTE ERİŞEBİLMEK UMUDUYLA…
Notalar dolusu saygı ve sevgilerimle.
Not: Yazımı sabır ile okuyan herkesin gözlerine ve yüreğine sağlık. Sabrınız için teşekkür ederim.
Alp Özeren
Müzik Eğitimcisi-Halkla İlişkiler Uzmanı
"MEÇHUL VE KORSAN YAZAR" HANIMEFENDİYE
Sayın Aynur ÇALIŞKAN ARICAN'a Teşekkürlerimle
Açık yürekliliğiniz; mesajımı yanıtlamaya değer bulduğunuz ve de içten yanıtınız için teşekkürler. Daha önce de söylediğim gibi; aynı gemideyiz ve de bu gemiyi çocuklarımız, gelecek nesillerimiz için limana yanaştırmakla yükümlüyüz. Ortak akıl yolundaki mücadelemizde en kısa sürede somut ve olumlu sonuçlar alabilmek umuduyla; tüm çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. Saygılarımla.
Alp Özeren
not: Sizin gibi yürekli ve atak bir hanımefendiden; özellikle ve de en kısa sürede, "HÜLYA AVŞAR KÜLTÜRÜ" ( daha doğrusu kültürsüzlüğü ) ve de seviyesizliğini pompalayanlara; ayrıca, "BEN TÜRK KADININI TEMSİL EDİYORUM", "BEN TÜRKİYE'DE SANATIN MAESTROSUYUM" deme cüretini gösteren Hülya Avşar'a dair düşüncelerinizi içeren bir yazı okumak dileğimi de ifade etmek isterim. Sanıyorum, Başbakan, "Ananı al git" der iken; zihninde "Hülya Avşar" tipi bir anne izlenimi yer etmiş olsa ( bazı medya gruplarının üstün gayretleriyle... ) gerek. Çünkü, ancak böyle bir "anne tipi", böyle bir saygısızlığı hakeder diye düşünüyorum...beni son zamanlarda en çok hayrete düşüren konu; başta aileden sorumlu?!? devlet bakanı olmak üzere; ilgili tüm kişi ve kurumların; özellikle de kadın haklarıyla ilgili kurum ve kuruluşların "Hülya Avşar" gibi "çok kötü" bir rol modeline tepkisiz kalması. Umarım siz ve sizin gibi yürekli hanımların gayreti ile bu kötü rol modeline, "toplumsal yaşam kalitesi" adına, en kısa sürede, medeni bir şekilde HADDİ BİLDİRİLİR.
Alp Özeren
not: Sizin gibi yürekli ve atak bir hanımefendiden; özellikle ve de en kısa sürede, "HÜLYA AVŞAR KÜLTÜRÜ" ( daha doğrusu kültürsüzlüğü ) ve de seviyesizliğini pompalayanlara; ayrıca, "BEN TÜRK KADININI TEMSİL EDİYORUM", "BEN TÜRKİYE'DE SANATIN MAESTROSUYUM" deme cüretini gösteren Hülya Avşar'a dair düşüncelerinizi içeren bir yazı okumak dileğimi de ifade etmek isterim. Sanıyorum, Başbakan, "Ananı al git" der iken; zihninde "Hülya Avşar" tipi bir anne izlenimi yer etmiş olsa ( bazı medya gruplarının üstün gayretleriyle... ) gerek. Çünkü, ancak böyle bir "anne tipi", böyle bir saygısızlığı hakeder diye düşünüyorum...beni son zamanlarda en çok hayrete düşüren konu; başta aileden sorumlu?!? devlet bakanı olmak üzere; ilgili tüm kişi ve kurumların; özellikle de kadın haklarıyla ilgili kurum ve kuruluşların "Hülya Avşar" gibi "çok kötü" bir rol modeline tepkisiz kalması. Umarım siz ve sizin gibi yürekli hanımların gayreti ile bu kötü rol modeline, "toplumsal yaşam kalitesi" adına, en kısa sürede, medeni bir şekilde HADDİ BİLDİRİLİR.