MAKALELER |
ALBÜM
KRİTİĞİ (ALBUM REVIEW)
YEŞİLÇAM
ŞARKILARI / SAHİBİNİN SESİNDEN
BELKIS
ÖZENER
Dokuz Eylül Ünv.GSF.
Müzik Bilimleri Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Öğrencisi
13.11.2006
Türk
sinemasının gizli sesi, 300’ü aşkın filmde Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma
Girik ve Filiz Akın gibi pek çok sinema yıldızının seslendirmesini yapan ve
aynı zamanda filmlerdeki şarkıları seslendiren Belkıs Özener’in bugüne kadar
arşivlerde kalmış şarkılarından oluşturulan “Yeşilçam Şarkıları / Sahibinin
Sesinden” albümü Kalan Müzik tarafından yayınlandı. 25 şarkıdan oluşan bu
albümün kayıtları 1960-1970 yılları arasındaki Türk filmlerinin ana bantlarına
ulaşılarak oluşturuldu. Aynı zamanda bu albüm Kalan Müzik’in yeni albüm serisi “Yeşilçam
Şarkıları”nın ilk çalışmasıdır.
Türk sinemasında şarkı
kullanımı 1940’lı yıllarda görülmeye başlamıştır. Mısır filmlerinin Türk
sinemasında yoğun ilgi görmesi şarkı kullanımını beraberinde getirmiştir. İlk olarak Sadettin Kaynak tarafından Mısır’dan
getirilen 85 adet filmin müziği bestelenmiştir. ‘Aşkın Gözyaşları’ adlı film
bir ilk niteliğindedir. Sadettin Kaynak ‘Allah’ın Cennetinde’ isimli Türk filmi
ve ‘Leyla ile Mecnun’ isimli Mısır filmine yaptığı müziklerle adını
duyurmuştur. Bu filmlerin müziği bazen Türkçe sözlerle aynen alınarak, bazen de
esinlenme yoluyla yeni besteler yapılarak piyasaya sunulmuştur.
1950 yılından
sonra da şarkılı filmler sürdürülmüştür. 1940’lı yıllarda yapılan filmlerin etkisinde yeni Türk
filmleri yapılmaya başlanmıştır. Başrollerinde Münir Nureddin Selçuk, Müzeyyan
Senar, Zeki Müren gibi isimlerin oynadığı şarkılı filmler furyası yaşanmıştır.
Şarkılı film müziği pratiğinin bundan sonraki pratiklere de etkisi olmuştur. Bu
pratikler 1985 yılına kadar Türk sinemasında görülmüştür: 1968 yılı ile
birlikte Seyfi Havaeri'nin ‘Kara Sevda’ adlı şarkılı-türkülü
melodramı özellikle Anadolu’nun iç kesiminde büyük ilgi görmüştür. 1971 yılında
Zeki Müren ile ‘Rüya Gibi’ filmi, Orhan Gencebay ile de ‘Bir Teselli Ver’ filmi
çekilmiştir. 1978 yılında Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay'la şarkıcı
oyuncu olarak filmlerde oynamışlardır. 1985 yılında şarkıcı Emrah ile arabesk
filmler devam etmiştir.
Arabesk
filmlerin genel özelliği belirli bir şarkıyı ya da arabesk albümünü merkezine alıyor
olmasıdır. 1970’li yıllardan başlayarak yükselen bu dalga özellikle o dönemde
henüz tanımlanmamış olan müzik videolarının boşluğunu doldurmuştur. Yeni çıkan
albümler için filmler çekilerek şarkı sözleri film senaryolarıyla desteklenmiştir.
Çoğunlukla şarkıda, şarkının doğasından kaynaklanan nedenlerle kısa tutulan hikâyeler
ayrıntılandırılmış, başrolde mutlaka şarkıyı seslendiren arabeskçi olmuştur. Şarkıcının
film içindeki karakteri ve filmin kurgulanış düzeni izleyiciyi yönlendirir
nitelikte olmuştur. Böylelikle şarkının nasıl anlaşılması gerektiği de daha
açık biçimde dile getirilmiştir.
Sinemanın
Türkiye'ye girişi ise çeşitli kaynaklara göre Yıldız Sarayı'nda ve halka açık
gösterilerle başlar. Örneğin, Romanya uyruklu bir Polonya'lı Sigmund Weinberg'in
Galatasaray dönemindeki Sponeck adlı birahanenin salonunda 1897 tarihinde düzenlediği
halka açık film gösterisi bu konuda en sağlam kaynaklardan biridir. 1970’li
yıllarla birlikte Türk sineması Yeşilçam sineması olarak isimlendirilmiştir. Yeşilçam, İstanbul'un
Beyoğlu
semtinin Taksim'e
yakın kısmında yer alan bir sokaktır. 1980 öncesi döneminde film şirketlerinin
çoğunluğunun yazıhaneleri bu sokakta bulunduğu için Türk sinemasının kısaca "Yeşilçam"
diye anılmasına neden olmuştur.
Albümde yer alan
şarkıların “Yeşilçam Şarkıları” olarak adlandırılması belirli bir Yeşilçam
formatı olduğunu düşündürür. Yeşilçam sineması 1970’li yıllar ile anılmasına
karşılık günümüzde 1910 yıllarında çekilen filmleri de kapsar nitelikte
olmuştur. Şarkılı filmlerin kullanımının 1940 yıllarından beri görülmesi ve
albümde seçilen şarkıların 1970’li döneme gönderme yapması Yeşilçam şarkıları
genellemesini engeller.
Mısır’da 20. yüzyılın
ikinci yarısında güçlenen modernleşme akımının ürünleri olarak ve Mısır kaynaklı Arap filmleri'nin II. Dünya Savaşı yıllarına
rastlayan dönemde yurda ithal edilmesinin etkisiyle 1940 yıllarında
şarkı filmleri yapılırken 1970 yıllarından sonra film için şarkı
bestelenmiştir. Yeşilçam Şarkıları albümünün ayrılan bir özelliği ise konuları
benzerlik gösteren film sahnelerinde oyuncunun seslendirir gibi yaptığı
şarkılardan oluşmuş olmasıdır.
Yeşilçam
Sineması’nda şarkı kullanımı 1965 – 1976 yılları arasında doruğa ulaşmıştır.
Pilot ses kullanılmadan çekilen filmler profesyonel şarkıcılar tarafından
dublaj salonlarında senkronize edilerek hazırlanmış, 1960’ların ikinci
yarısında, “müzik” sinema içinde giderek belirgin bir unsur olmaya başlamıştır.
Bu durum da şarkı söyleme yeteneği olmayan yıldızların yerine şarkıları
seslendirecek şarkıcıları arayıp bulma mecburiyetini doğurmuştur.
300’ün
üzerinde filmin şarkılarını seslendiren Belkıs Özener 1940 yılında İzmir’de
doğdu. Müzikle tanışması ablası Gönül Yazar sayesinde olmuştur. 1950 yıllarında
gazinolarda ünlü isimleri dinleme şansı bulmuş ve müzik dersleri almıştır. 14
yaşındayken Sabite Tur Gülerman’ın alt kadrosunda yer almak üzere turne
programına katılmış ve sonrasında Tepebaşı Gazinosu’nda Perihan Altındağ’ın alt
kadrosunda sahneye çıkmaya başlamıştır.
Belkıs
Özener ile Yeşilçam işbirliği Türk Sineması’nın şarkılı ve türkülü furyaya
kendini kaptırdığı 1970’lerin ilk yarısında en üst seviyesine ulaşır. Başta
büyük yıldızlar olmak üzere hemen hemen her kadın oyuncu filmlerinde şarkıcı
olmaya başlamış ve bu da sürekli olarak şarkıları söyleyecek birilerine duyulan
ihtiyacı artırmıştır. Belkıs Özener 300’ü aşkın filmde sinema yıldızlarının
seslendirmelerini yaparak bu ihtiyacı karşılamıştır.
Albümdeki
seslendirilen şarkıların yer aldığı filmler ortak bir benzerlik göstermektedir.
Yeşilçam sinemasının oluşturduğu birikimin önemli bir kısmına denk düşen ‘aile’
filmlerinden günümüzün televizyon dizilerine, yerli anlatılarda ‘aşk’
vazgeçilmez bir unsur olarak benimsenmiştir. Aslında yerli ya da yabancı bütün
popüler anlatıların merkezinde sıklıkla büyük bir aşk hikayesi vardır. Büyük
aşk etrafında kurulan bütün hikayelerin temel çatışması da kaçınılmaz olarak
sevgililerin kavuşmasının ve aşkın yaşanmasının önündeki engellerle
ilişkilidir. Bu engellenme pek çok aşk hikayesinde kadının ve erkeğin ait
oldukları dünyaların karşıtlığından kaynaklanan bir engellenmedir: Esas kadın
sıklıkla zengin ve köklü bir ailenin biricik kızıdır. Erkek ise ya kimsesizdir
ya da annesine ve kardeşlerine bakmakla yükümlü, yoksul bir genç adam... Bu
eşitsizliğin tersinden geçerli olduğu örnekler de vardır. Yoksul kadın ve
varlıklı, kudret sahibi erkek arasındaki aşk ilişkisi azımsanmayacak sayıda
filmin konusunu oluşturur. Bu filmlerde zenginlik ve yoksulluk bir aşk ilişkisi
dolayımıyla da olsa hikayenin merkezi konusuna eklemlenmiştir.
Albümdeki şarkıların seslendirildiği filmler
|
|
Yapım: Nilüfer Saltık
Mastering: Rıza Okçu
Grafik Tasarım: Burcu Kayalar
Yayıma Hazırlayan: Nilüfer Saltık
Fotoğraf Arşivi: Necip Sarıcı
Ses Arşivi: Necip Sarıcı
Baskı: FRS Matbaacılık
Fotoğraf Arşivi: Kalan Müzik