BİLDİRİLER   

ÇALGI EĞİTİMİNDE NİTELİK SORUNLARI

 

Doç. Şeyda Çilden

Gazi Ünv. Eğt.Fak.

GSEB MEASD-Ankara

 

* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik

Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,

İnönü Üniversitesi, Malatya

Bildiriler,s.297-302

 

Bu bildiride “Çalgı Eğitiminde Nitelik Sorunları” Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümleri Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalları’nda gerçekleştirilen çalgı eğitimi ile bu kurumlara büyük ölçüde kaynak oluşturan Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri müzik bölümlerindeki çalgı eğitimi ilişkilendirilerek ele alınmaya çalışılmıştır.

 

Müzik öğretmeni yetiştirme programlarında sekiz yarıyılı kapsayan çalgı eğitimi, müzik öğretmeninin biçimlenmesinde çok önemli disiplinlerden biridir. Eğitim çok özen gerektiren bir süreçtir. Çalgı eğitimi, sanat eğitiminin bir boyutu olması nedeniyle daha da özen gösterilmesi gereken bir süreçtir. Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri’nden (AGSL) çalgı eğitimi alarak gelen öğrencilerin, bu programlara ana kaynak olmasıyla birlikte çalgı eğitimi ve öğretiminin niteliği önem kazanmaktadır. AGSL’den başlamak üzere Üniversiteler Müzik eğitimi ABD’larında devam eden toplam sekiz yıllık çalgı eğitimi süreci içerisindeki basamakların her öğrenci için çok iyi planlanıp değerlendirilmesi, çalgı çalma disiplininin öğrencilere sabırla, hiçbir basamak atlanmadan verilmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi halde çalgı çalma, bir disiplin olmaktan çıkarak öğrencinin teknik sorunlarla boğuştuğu ve giderek dağ gibi büyüyen sorunlar silsilesi olmaya başlamaktadır. Çalgı eğitimi verdiğiniz öğrenciyi teknik olarak nasıl yönlendirirseniz o doğrultuda şekillenecektir. Doğru bir teknikle etkili çalgı çalmayı öğrenmek her öğrencinin en doğal hakkı olmalıdır.

 

Eğitim fakülteleri Müzik eğitimi ABD’larında verilmekte olan çalgı eğitimine AGSL’de verilmekte olan çalgı eğitimi başlangıç alındığında, bu liselerdeki çalgı eğitimiyle ilgili sorunları görmezlikten gelmek mümkün değildir. Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlara büyük ölçüde kaynak oluşturan AGSL’in nicelik olarak artması çok sevindirici olmakla birlikte, nitelik konusuna yeterli özen gösterilmediği sürece, istenilen düzeyde ve nitelikte “müzik öğretmeni” yetiştirilmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Bu durum çalgı eğitimi için de geçerlidir.

 

Çalgı eğitiminde niteliği etkileyen üç temel faktörden söz edilebilir. Öğretmen, öğrenci ve öğretim programı. Bu faktörlerden en önemlisi kuşkusuz ki öğretmendir. Etkili çalgı çalmayla ilgili temel doğru teknik ve müzikal davranışları öğrenciye kazandırarak bu temel davranışların geliştirilmesinin ve etkili çalgı çalmaya dönüştürülmesinin önünü açacak kişi olan öğretmenin, aynı zamanda iyi bir öğretmenlik formasyonu almış olması da çok önemlidir.

 

Sönmez’e göre; “Öğretmenlik özel bilgi ve beceri isteyen önemli bir meslektir. Öğretmen eğitim ortamında yol gösterici, tutarlı bir orkestra şefi gibi davranmalıdır. Yoksa bilgi aktaran, bulan yapan değil, bunlarla birlikte ve daha çok bulduran, yaptıran, çözdürebilen olmalıdır. Hiçbir öğrencinin diğerinin özdeşi olmadığı unutulmamalı, bireysel ayrılıklar gözönünde tutulmalı, eğitim öğretim ortamını buna göre düzenlemelidir. Yeni çok seçenekli öğrenme-öğretme yöntemlerini işe koşup, öğrencilerin yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanımalıdır.”

 

Öğretmenin çalgı çalmayla ilgili doğru bilgi ve becerilerle donanımlı olması bir zorunluluk olmakla birlikte, bireysel olarak yapılan çalgı eğitimi için bu bilgi ve becerilerin öğrenciye aktarılması konusunda çoğu kez yeterli olamamaktadır. Bu aşamada öğrencinin öğrenme kapasitesi kadar öğretmenin her öğrenciye göre geliştireceği öğretme yöntemleri üretme yeteneği de büyük önem taşımaktadır.

 

“İyi bir özel öğretici, belli bir ögenin öğretilebilmesi için gerekli olan katılma ya da deneme süresinin bir öğrenciden diğerine değişme göstereceğini bilir. Bazı öğrenciler bir ögeyi çok az denemeyle öğrenebilirken, diğerlerinin bu ögeyi tam olarak öğrenebilmeleri için daha fazla deneme yapmaları gerekebilir. Bazı öğrenciler bir işlemin tümünü birkaç denemeyle öğrenebilirken diğerlerinin ilk önce bu işlemin basamaklarını ayrı ayrı deneyerek öğrenmeleri ve bundan sonra bu işlemin tümünü birden denemeye başlamaları gerekebilir.” (Bloom, 1995:135)

 

Öğrencinin çalgı çalmayla ilgili gerekli bilgi ve becerileri kolay alabilmesi ve gerçek anlamda yaşantısına sokabilmesi için, öğrenci ve öğretmenin birbirini sevmesi ve çok iyi iletişim kurması da gerekmektedir. Öğrenci için çalgıyı sevmek öğretmeni sevmekle adeta özdeşleşmektedir. Ünlü eğitimci piyanist Mithat Fenmen bu konudaki görüşlerini şu şekilde ifade etmiştir;

 

“Müzik eğitiminde başarı sağlamak, öğretmenin kendisini sevdirmesiyle başlar. Bu işe yeni başlayanların ruhsal durumu gözönünde tutulmalıdır. Müziğe yeni başlayan bir öğrenci öğretmenini hep memnun etmek ister. Sarfettiği çabanın armağanı budur. Bu noktayı akıldan hiç çıkarmayalım ve öğrenciyi eleştirirken iyi taraflarını daha fazla belirterek cesaretini arttıralım. Aynı zamanda daha fazla çalışması gereken yerleri de gösterelim.

 

Müziğe yeni başlayan öğrenci, çalgıyla ilk karşılaşmasının uyandıracağı yadırgama ve güçlükler karşısında belki de cesaretini yitirecektir. Müziğin karmaşık kuralları, can sıkıcı alıştırmaları onu usandırabilir. Öğretmenin vereceği güzel örnekler ve karşılaştırmalar sayesinde, öğrenci işin iç yüzünü kavrayabilir. Öğrenci daima desteklenmelidir.”

Çalgı çalma güç ve karmaşık bir iştir. Çalgı çalmayı öğretecek iyi bir öğretmen, öğrenmeye hazır, istekli ve yetenekli bir öğrencinin yanısıra, iyi düzenlenmiş bir öğretim programının titizlikle uygulanması da büyük önem taşımaktadır.

 

AGSL’ler yapı olarak Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Genel Lise modellerinin bileşkesi olmuştur. AGSL modeli, temelde bilim liseleri modelinden yola çıkılarak ve geçmişteki ilköğretmen okulları ‘sanat seminerleri’ modelinden esinlenilerek oluşturulan, ayrıca Devlet Konservatuvarı lise kısmı modelinden de yararlanılarak geliştirilmiş bir lise modeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte AGSL modelinin Meslek Lisesi modeli değil de daha çok Anadolu-Fen Lisesi modeline göre oluşturulmuş olması da bu liselerin gelecekleri için önemli ve çok olumlu bir etken oluştumaktadır (Uçan, 1995:106-146).

 

Uçan’ın saptamasından da anlaşıldığı üzere AGSL’ler aynı zamanda bilim liseleridir de. Bu liselerdeki öğrencilerimizden, bir yandan bilim liseleri öğretim programlarının bir yandan da sanat eğitimi öğretim programlarının gerekleri beklenmektedir. Oysa bu iki karmaşık programı birlikte gerçekleştirmesi beklenen bu öğrencilerimiz, Fen Liseleri ve Anadolu Liselerinde olduğu gibi merkezi bir seçme sınavından geçerek bu okullara alınmamaktadırlar. AGSL’ye öğrenciler yalnızca, saptanan ortaöğretim başarı puanı barajı dikkate alınarak yapılan ön kayıt ve ardından yapılan özel yetenek sınavıyla seçilmektedirler. Her AGSL için öğrenci kontenjanları baştan belirlenmekte ve saptanan kontenjan kadar öğrenci alınması zorunlu kılınmaktadır. Böylece genellikle aday öğrencilerin yetenek düzeyinin yeterliliğine bakılmaksızın bu okullara öğrenci kabul edilmiş olmaktadır. Bazı durumlarda ön kayıtla başvuran aday öğrencilerin sayısı kontenjanı aşamadığı ya da çok az aştığı halde yapılan yetenek sınavlarında alınan puan ne olursa olsun yetenek sınavında baraj konmadığı için, öğrenciler arasında müzik yeteneği açısından gerçek anlamda bir seçme yapıldığı söylenemez. Bu durumda başvuran öğrencilerin yetenek sınırıyla yetinilmek zorunda kalınmaktadır. Elbette ki bu durumun yapılacak eğitimde nitelik sorunlarını da beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Saptanan kontenjanların mutlaka doldurulması beklenmemeli, bu okullardaki öğretim programlarının düzeyi gözönünde bulundurularak bu programı kaldırabilecek yetenekte öğrencilerin seçilebilmesi için bir baraj uygulanmalı, bu barajın altında kalan öğrenciler kontenjan dolmasa da bu okullara kabul edilmemelidir.

 

Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri gibi genel bir seçme sınavından geçmemiş bu öğrencilerden iki karmaşık ve yüklü öğretim programının altından kalkması beklenmektedir. Böylesine iki boyutlu öğretim programı uygulanan bu liselerde, sanat eğitimiyle ilgili öğretim programları hazırlanırken işin bu yönünün de dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle sanat eğitimiyle ilgili öğretim programının kapsamı çok geniş tutulmamalı, lise öğrenimi süresince her iki programın öğrenci tarafından kolaylıkla ve hazmedilerek yürütülebilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

 

21.11.1998 tarihinde görüşülüp MEB tarafından kabul edilmiş ve 1998-1999 öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlamış bulunan AGSL’lerde çalgı eğitimi keman dersi öğretim programı incelendiğinde, bu programın keman eğitimi açısından oldukça kapsamlı olduğu görülmektedir. Dört diyez-dört bemollü majör-minör tonlarında iki oktavlık diziler, kalıcı ve geçişli birinci ikinci, üçüncü ve dördüncü konumların öğrenilmesi, sonat ve konçerto formunda eserleri müzik dönemlerinden örneklerle tanıma, temel ve ileri yay tekniklerini içeren etüt ve eserleri çalabilme toplam 9 ünite ile belirlenmiş ve üniteler 1. 2. 3. sınıflara yayılmış olarak uygulanmaktadır.

 

2001 yılında yapılan “AGSL’lerdeki Keman Öğretim Programı Uygulamalarının Değerlendirilmesi” konulu araştırma sonucunda;

·         Öğrencilerin, kemanda duruş ve tutuşla ilgili temel davranışları ve temel yay tekniklerini büyük oranda öğrenerek davranışa dönüştürebildikleri, staccato, martele, fleogelet gibi karmaşık ve zor olan yay tekniklerini orta düzeyde davranışa dönüştürebildikleri,

·         Öğrencilerin I., II. ve III. konumları büyük oranda öğrenerek davranışa dönüştürdükleri, daha zor olan IV. konumda ise I., II. ve III. konumlardaki başarı düzeyinin elde edilemediği,

·         Keman Öğretim Programı’nda yer alan yabancı dil, kültür dersleri ile müzikle ilgili derslerin birbirini orta düzeyde destekledikleri,

·         Keman Öğterim Programı’nda öngörülen içeriğin orta düzeyde uygulanabildiği, içeriğin uygulamada fazlasıyla başarıya ulaşamadığı, bu durumda uygulanmakta olan keman öğretim programının tam olarak başarıya ulaşamadığı,

·         Öğrencilerin okulu bitirdiklerinde Keman Öğretim Programı’nda öngörülen hedeflere yeterince ulaşamadıkları,

·         AGSL müzik bölümlerinde Keman Öğretim Programı konusunda eğitim görmüş ve uzmanlaşmış öğretmenlere daha çok ihtiyaç olduğu,

·         Elde edilen bulgulardan AGSL müzik bölümlerinde uygulanmakta olan Keman Öğretim Programı uygulamalarında beklenildiği düzeyde başarıya ulaşılamadığı,

saptanmıştır.

 

Aynı araştırmada, AGSL’de keman dersi veren öğretmenlere “keman öğretim programı” hakkındaki görüşleri sorulmuş belirtilen görüşlerden önemli başlıklar aşağıda sıralanmıştır.

 

Bu programın;

1.    Nitelikli eğitimcilerle yapılacak çalışmalar için yeterli olduğu,

2.    Bazı eksikliklerin düzeltilmesi, daha gerçekçi ve işlek bir duruma getirilmesi gerektiği,

3.    Programın süreç olarak doktora programının sonuna kadar planlanması gerektiği, bir bütünün parçası olması gerektiği, öğrencinin psikoljik gelişimlerine göre biçimlendirilmesi gerektiği,

4.    Öğrencilerin öncelikle birinci konumda temiz ve doğru çalmakla yükümlü olmaları, çok fazla yüklenerek temel davranışların bozulmasına neden olunmaması gerektiği, bununla birlikte orkestra derslerinde de zor yay teknikleri uygulanarak öğrencilerin zorlanmamaları gerektiği,

5.    AGSL keman öğretmenlerinin alanlarına hakim, sanat ve bilimle içiçe olmaları gerektiği,

6.    Kaliteli öğretmenler bulunmadığı için keman öğretim programının değerlendirilmesinin zorlaşmakta olduğu ve keman derslerinin, öğrencilerin denek olarak kullanıldığı bir ders haline geldiği,

7.    MEB tarafından AGSL müzik bölümleri çalgı öğretmenlerinin yaz aylarında eğitim seminerlerine alınıp yetiştirilmesi gerektiği görüşlerine yer verilmiştir.

Bu kadar geniş kapsamlı çalgı öğretim programıyla, yukarıda sözü edilen bilim lisesi programının aynı zamanda gerçekleştirilmesinin pratikte sağlanamadığı gözlenmektedir. Çalgı eğitiminde hedefler gereğinden yüksek tutulduğunda nitelik açısından bazı kayıpların olması doğaldır. Nitekim bu endişe gözününde bulundurularak, bu öğretim programının “açıklamalar” bölümünde aşağıdaki maddelerin sıralanmasına gerek duyulmuştur;

 

1.    Bu programda 1., 2., 3. sınıf keman dersinin genel amaçları ve bunlara dayanan özel amaçları verilmiştir.Özel amaçların ölçülebilir ve gözlenebilir olması bakımından, her amacın altına kazandırılması gereken davranışlar sıranlanmıştır.

2.    Bu program, öğrenciyi merkeze alan bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bundan dolayı programın uygulanması aşamasında öğretmen, öğrencinin öngörülen davranışları kazanabilmesi için ona yol göstermeli ve sanatsal yeteneğini ortaya çıkarmada yardımcı olmalıdır.

3.    Derslerin işlenişinde uygulamaya ağırlık verilmeli, bir öğrenme ünitesinde yer alan davranışlarınına yakını kazanılmadan bir sonraki üniteye geçilmemelidir (AGSL müzik bölümleri çalgı (keman) 1,2,3 dersi öğretim programı, Ekim 1997, Ankara).

Öğretim programlarının gerçekçi hazırlanması önemli ise de, sonuç olarak bu programları uygulayacak olan kişi öğretmendir. Bu bakımdan, her öğrencinin ayrı bir sınıf olarak düşünülmesi gereken çalgı eğitiminde de öğretmenin öğretim programını uygulamadaki başarısı, çalgı eğitimindeki niteliği arttırma açısından daha da önem kazanmaktadır.

 

“Öğretmenler, öğrencilerinin eğitim programında belirtilen amaçlara ulaşmalarını sağlamak üzere görevlendirilmiş kişilerdir. Dolayısıyla eğitimde ulaşılan sonuçlarda öğretmenlerin büyük ölçüde etkisi bulunmaktadır. Öğrencilerin amaçlara ulaşma derecelerinde öğretmenin niteliği ve sınıf ortamında yaptığı davranışlar önem kazanmaktadır. ... Dolayısıyla etkili öğretmen, eğitim programında ulaşılması istenen amaçları başarmak için kendisinde olan yeterlilikleri sınıfta etkin bir şekilde uygulayan öğretmendir.” (Yüksel, 2003: 312,313)

 

Yüksel’in yukarıdaki görüşünden de anlaşılacağı gibi bir öğretim programını uygulayacak olan öğretmenin niteliği çok önemlidir. AGSL’deki çalgı öğretim programını uygulayacak olan çalgı öğretmenleri için de durum aynıdır. AGSL’deki çalgı öğretmenlerinin niteliği, müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda yapılan çalgı eğitiminin niteliği ile doğrudan ilgilidir. Çünkü AGSL’lere çalgı eğitimcisi olarak atanan öğretmenler, müzik öğretmeni yetiştiren üniversitelerden mezun olan müzik öğretmenleri arasından seçilmektedir. Dolayısıyla müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki çalgı eğitimcilerinin niteliği, AGSL’deki çalgı eğitimcilerinin niteliğini doğrudan etkilemektedir.

 

Uçan’ın aşağıdaki görüşleri bu saptamaları güçlendirmektedir.

 

“AGSL müzik bölümü-alan öğretmeni, bilinen “müzik öğretmeni” tipinden oldukça farklı nitelikleri olan bir öğretmen tipidir. Bu bakımdan bu tür öğretmenlerin seçiminde ve yetiştiriminde farklı bir yol izlemek gerekmektedir. Unutmamalıdır ki müziğe üst düzeyde ilgili ve yetenekli AGSL müzik bölümü öğrencilerinin müzik- alan öğretmenleri de müziğe üst düzeyde ilgili ve yetenekli olmak, çok iyi bir müzik öğretmeni niteliklerine sahip olmak ve müziğin AGSL müzik bölümleri eğitim programlarında kapsanan başlıca alanlarının en az birinde yeterince derinleşmiş/ustalaşmış/ uzmanlaşmış olmak durumundadır.(Uçan, 1996: 31)

 

Uygulamada müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardan mezun olan her müzik öğretmenini gereksinim durumunda AGSL’de çalgı öğretmeni olarak görmemiz olasıdır. Bu durum sınavla ya da görevlendirme yoluyla gerçekleşmektedir. Üniversitelerde müzik öğretmeni yetiştirirken sadece ilköğretim ve liseler için değil aynı zamanda AGSL müzik bölümleri için de öğretmen yetiştirdiğimiz gözardı edilmemelidir.

 

Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda çalgı eğitimi veren öğretim elemanlarının, çalgı çalmada teknik ve müzikal olarak belli sorunları aşmış olmaları, müzik öğretmeni adaylarının gelişmelerini sağlayacak temel teknik ve müzikal doğruları onlara aktarabilecek yetenek, kapasite ve donanımda olmaları, gelecekte çalgı eğitimcisi de olabilecek bu öğrencilerin çalgılarında yetkin olmalarını sağlamaya yardımcı olacak önemli bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda çalışan çalgı eğitimcilerine önemli görev düşmektedir. Çünkü, AGSL’de çalışacak öğretmenlerin çalgı eğitiminde yeterli olabilmeleri bu elemanların nitelikli olmalarına ve titiz çalışmalarına bağlıdır.

 

Çalgısında iyi yetiştirilmiş bir müzik öğretmeni gittiği her okulda rahatlıkla çalgı öğretmenliği yapabilecek yeterlikte olacaktır. Bu yeterlikte olan AGSL müzik bölümü çalgı eğitimcisi de iyi öğrenciler yetiştirecektir. Yetiştirdiği öğrenciler müzik öğretmeni yetiştiren kurumlara geldiklerinde, çalgı eğitimlerine kaldıkları düzeyden devam etme olanağı bulacaklardır. Böylece üniversite düzeyinde de çalgı eğitiminin gereklerini yerine getirerek yeterli donanıma ve öğretmenlik formasyonuna sahip olarak yetişmiş olan müzik öğretmenlerinin AGSL’de çalgı öğretmenliği yapması sağlanmış olacak ve bu döngünün sağlam olması, hem müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki hem de AGSL’deki çalgı eğitiminin niteliğinin artmasına yardımcı olacaktır.

 

Elbette ki, toplam sekiz yıllık bir süreyi kapsadığı düşünülen çalgı eğitiminin niteliğini doğrudan etkileyen ve bu sürecin ikinci aşamasını oluşturan, müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki dört yıllık çalgı eğitimi sürecinin de aynı kapsamda ayrıca ele alınarak irdelenmesi gerekmektedir. Bu aşamada yalnızca bu kurumlardaki öğretim elemanlarının nitelikli olması gereği üzerinde durulmuş, bu kurumlardaki çalgı eğitim programı, öğrenci seçimi ve kapasitesi vb. durumların ayrıntılarına girilmemiştir. Ancak, benzer nitelik sorunlarının bu kurumlardaki çalgı eğitimi için de büyük ölçüde geçerli olduğu söylenebilir.

 

Sonuç olarak;

Sekiz yıllık çalgı eğitimi süresinin kesintisiz ve verimli bir çalgı eğitimi sürecine dönüştürülebilmesi için AGSL’deki çalgı eğitimi ile müzik öğretmeni yetiştiren kurumlardaki çalgı eğitiminin birbirini tamamlar nitelikte olması gereği açıktır. Bu eğitim sürecini kesintiye uğratan ya da verimliliği, gelişmeyi engelleyen etkenlerden biri, çalgı eğitimine temel oluşturması açısından AGSL’lerde yapılan çalgı eğitimindeki eksik ve yanlış uygulamalardır.

 

  1. AGSL’lerdeki çalgı eğitiminde, belli basamaklar izlenmeden, her basamaktaki teknik ve müzikal kazanımların yeterlilik durumları dikkate alınmadan diğer basamaklara geçilerek, özellikle teknik becerilerin kazandırılmasında önemli eksiklik ve yanlışlıkların yerleşmesinin farkına varılmaması ve buna rağmen öğrencinin teknik düzeyinin üzerinde etüd ve eserlerin çalıştırılmasında ısrar edilmesi birkaç yönden giderilmesi zor sorunlar yaratabilmektedir.
    1. Öncelikle, yanlış teknik alışkanlıklarla, teknik ve müzikal alt yapı eksiklikleriyle müzik öğretmeni yetiştiren kurumlara gelen öğrenciler, bu eksik ve yanlışların giderilmesi için doğal olarak, ulaştıklarını düşündükleri düzeyin çok daha gerisinden yeniden başlamak ve edindikleri yanlış alışkanlıkları düzeltmek için büyük çaba göstermek zorunda kalmaktadırlar.

Çalgı eğitiminde, edinilmiş yanlış teknik alışkanlıkların düzeltilmesinin o tekniğin ilk kez öğrenilmesinden çok daha güç olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durum, hem öğrenci hem öğretmen için sıkıntı vericidir. Çünkü alışkanlıklarımız günlük yaşantımızda da en kolay ve rahat olduğunu düşündüğümüz ve çoğunlukla düşünmeden gerçekleştirdiğimiz davranış biçimleridir. Çalgı eğitimindeki sözü edilen sıkıntılı durum da, öğrencinin dört yıl boyunca edindiği bazı alışkanlık haline gelmiş yanlış teknik davranışların, en rahat ve kolay olduğunun sanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum, öğrencinin önemli sayılabilecek bir zaman dilimini kaybetmesine neden olmaktadır.

    1. Temel teknik davranışların düzeltilmesi süreci öğrencilerde genellikle moral bozukluğu yaratmaktadır. Çünkü, öğrenci daha önce çalgısında ulaşmış olduğunu düşündüğü teknik düzeyin gerçekçi olmadığını, edindiği temel sağ el ve sol el tekniklerinde önemli yanlışlar bulunduğunu ve bunların giderilmesi için büyük çaba göstermesi gerekeceğini öğrenmesi, öncelikle öğrenciyi arkadaşları arasında başarısız ya da geri kalmış bir konumda göstermektedir.
    2. Bu nedenlerle öğrencinin kaybettiği zaman, sekiz yıl olarak görünen çalgı eğitimi süresinin azalmasına neden olmakta, çalgı eğitiminin kesintisiz, birbirini destekleyen, verimli ve nitelikli bir sonuca ulaşmasına belli ölçüde engel olmaktadır.
    3. Eğitimin, özellikle de sanat eğitiminin her aşamasında başarı ile istek/sevgi birbirini besleyen unsurlardır. Çalgı eğitimi sırasında edinilmiş yanlış teknik davranışlar, öğrencinin çalgısından kolay ve nitelikli ses elde etmesinin güçleşmesine, çabuk yorulmasına, yoruldukça ve zorlandıkça tekrar çalışmaya başlama isteğinin azalmasına, daha zorlanması durumunda çalgısından soğumasına ve sonunda bu çalgıyı başaramayacağı endişesi ile çalgıdan tümden uzaklaşmasına neden olabilmektedir.
  1. İşin bir başka önemli yanı da nitelikle ilgilidir. Genellikle öğrencinin, bir etüt ya da eseri baştan sona bazı önemli ayrıntıları dikkate almadan çalıyor olması, bulunduğu teknik düzeyin üstünde etüt ve eserleri diğer yaşıtlarının ilerisinde çalabiliyor görünme güdüsüyle yetiştirilmesi yerine, öğrencinin teknik düzeyine uygun etüt ve eserlerin amaçlarına uygun bir biçimde titizlikle ve her türlü teknik ve müzikal ayrıntı sindirilerek öğrencinin gerçek anlamda öğrenmesinin sağlanması, çalınan etüt ve eserlerin daha nitelikli sesler elde edilerek daha etkili hale getirilmesi ve doğru çalışma alışkanlıklarının kazanılması konusunda öğrenciyi bilinçlenmeye yöneltecek yaklaşımlarda bulunulması son derece önemlidir. Daha basit anlamda ne çaldığından çok çaldığı eser ya da etüdü nasıl çaldığının çok daha önemli olduğunun, çalgı eğitiminin her aşamasında öğrenciye hissettirilmesi, öğrencinin çalgı çalmada nicelikten çok niteliğe yönelmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

 

KAYNAKÇA

 

1.    Akın, Özlem, “Anadolu Güzel Sanatlar Liselerindeki Keman Öğretim Programının Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, GÜGEF Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2001.

2.    AGSL müzik bölümleri çalgı (keman) 1,2,3 dersi öğretim programı, Ankara, Ekim 1997.

3.    Bloom, B. S, “İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme”, MEB yayınları, İstanbul, 1995.

4.    Çilden, Şeyda, “Bireysel Çalgı Eğitiminde Temel İlkeler ve Etkili Faktörler”, Çağdaş Eğitim Dergisi, Ankara, 2001.

5.    Çilden, Şeyda, “Nitelikli Ses Elde Etmede Yay Kullanımının Önemi”, G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 2, 153-158, Ankara, 2000.

6.    Çilden, Şeyda, “Yaylı Çalgı Eğtimini Etkileyen Faktörler”, AİBÜ Eğitim Fakültesi “Müzik Eğitimi Sempozyumu”, Bolu, 1997.

7.    Fenmen, Mithat, “Müzik için El Kitabı”, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1991.

8.    Sönmez, Veysel, “Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı”, Pegem, Ankara, 1994.

9.    Uçan, Ali, “Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları”, Mavi Nota Müzik ve Sanat dergisi, Sayı 20, Trabzon, 1996.

10. Uçan, Ali, “AGSL Müzik Bölümleri’nin Eğitim Programları Sorunları”, AGSL Müzik Bölümleri Semineri, Uludağ Üniversitesi Yayınları s.106-146, Bursa, 1995.

11. Uçan, Ali, “İnsan ve Müzik İnsan ve Sanat Eğitimi”, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994.

12. Yüksel, Sedat, “Sınıf Yönetimi” Bölüm IV. Sınıf Ortamında Etkili Öğretmen Davranışları, Nobel Yayım, Ankara, 2003.