BİLDİRİLER |
Gazi Ünv. Gazi Eğt. Fak.
GSEB-MEABD
*1924-2004 Musiki Muallim Mektebinden Günümüze
Müzik Öğretmeni Yetiştirme Sempozyumu Bildirisi
1924 yılında açılarak öğretime başlayan Musiki Muallim Mektebi’nin
tarihsel gelişimi içinde gerek program, gerekse uygulama düzeyinde önemli
değişiklikler olmuştur. Sayın UÇAN’ın; 1924, 1932,
1937, 1942, 1978, 1982 ve 1998 yapılanmaları olarak ifade ettiği sanat
öğretmeni yetiştirme sürecindeki (UÇAN,2002) Türkiye’de müzik öğretmeni
yetiştirme görevi, bugün üniversitelerin
eğitim fakültelerindeki müzik eğitimi anabilim/anasanat
dallarında, artan başarılarla devam etmektedir. Bu vesile ile başta, o günün
koşullarında sanat eğitiminin ülke kalkınmasındaki gerekliliğini görerek, Musiki
Muallim Mektebi’nin açılmasına öncelik veren ve böylece pek çok ülkeye de örnek
olan büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kuruluşundan buyana her kademede canla
başla çalışan tüm sanatçı öğretmenlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Türkiye’de müzik öğretmeni yetiştirmede gerçekleştirilen
yapısal değişiklikler de pek tabii ki günün ülke ve dünya koşulları göz önünde
bulundurularak yapılmıştır. Lise, ilköğretmen
okulları ve orta okullara müzik öğretmeni yetiştirmek üzere, ilkokul
üzerine beş yıl müzik ve öğretmenlik
meslek derslerinin verildiği Musiki Muallim Mektebi ile devamı olan eğitim
enstitülerinin müzik bölümlerinde ve günümüzün anabilim/anasanat
dallarında özel alan, genel kültür ve öğretmenlik formasyon alanlarının dengelerindeki
tartışma ve arayışlar henüz bitmemiştir.
Bir yanda bilim, teknik ve ekonomideki hızlı gelişmeler,
diğer yanda sosyal ve kültürel etkileşimler, günümüzde müzik eğitimine ilişkin tüm
boyutların (müzik eğitimi tür ve düzeyine yönelik öğretim programları, öğretmen
nitelikleri, öğretim yöntemleri, öğrenci kaynakları ile toplumların değişen müzik
gereksinimlerinin bireylerdeki yansımaları, yani genel müzik eğitimi hedefleri)
yeniden ele alınmasını ve gerekli düzeltmelerle, uygun modellerin oluşturulmasını
zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’de müzik öğretmenliğinin tarihi gelişimine ilişkin konular
bu sempozyumun tüm oturumlarında ayrıntılarıyla tartışılacaktır. Seksen yıllık
sürece bakıldığında, müzik eğitimi ve müzik öğretmenliği eğitimindeki günümüzde
yaşanan pek çok sorunun o yıllarda da çeşitli
vesilelerle konuşulup tartışıldığı, çözüm yollarının arandığı görülmektedir. Nitekim,
aylık Opus müzik dergisinin 1964 ekim sayısında belirtildiğine göre, Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilk müzik toplantısı kabul edilen ve besteci, müzik eğitimcisi
ile bürokratlardan oluşan komisyon, genç Türkiye Cumhuriyetindeki müzik
sorunlarına yönelik şu raporu hazırlamıştır.
‘’Kültür Bakanı Abidin’in
başkanlığında 26.11.1934 tarihinde saat 15.00 de Ankara’da, Ankara ve
İstanbul’un tanınmış müzikçilerinden onbeş kadar genç
artist toplaşarak aşağıda sıra ile yazdığımız işleri konuştular. Müzikçiler
arasında Veli, Ahmet Adnan, Cemal Reşit, Necil Kazım,
Hasan Ferit, Mahmut Ragıp, Ferhunde
Ulvi, Ulvi Cemal, Necdet, Halil Bedii, Nurullah
Şevket, Cevat Memduh vardı.Talim Terbiyeden İhsan, Kazım Nami ve ayrıca Vedat Nedim orada idiler. Rapor henüz türeleşmiş
( türe: hak ve hukuka uygunluk, adalet) olmadığı için hakkında şimdilik bir şey yazmamayı doğru
bulduk……istediklerimiz olduğu gibi türeleştirildiği taktirde çok yüksek ve
temelli bir musiki organizasyonu ile olmak üzere bütün işlere birden
girişilebilmiş olacaktır.’’(Opus,1964)
Bu rapor ‘’Terbiye bakımından’’ ve ’’San’at
bakımından ‘’olmak üzere iki bölümden oluşmakta idi.
Sözkonusu komisyonda alınan kararlar içinde
müzik eğitimine yönelik olarak;
Madde 3’’…ana, ilk ve orta mekteplerde musiki tedrisatının
organizasyonu’’ (şarkılar, metot, hocaları yetiştirme),
Madde 6…musiki derslerinin
sınıf geçimine tesiri ve
Madde 7…musiki tedrisatının teftişi (musiki müfettişliği
ihdası) ‘’maddeleri dikkat çekmektedir.(a.g.e)
Burada, müzik eğitimine anaokullarından başlayarak diğer örgün
eğitim kademelerine müzik dersi konulmasının (organizasyonu) ilk defa gündeme
gelmesi dikkat çekmektedir.
Ayrıca, 1. maddedeki ’’…radyodan sonra plak vasıtasiyle yahut umumi mahallerde çalınan alaturka
musikinin men’i çareleri’’ 2 kasım 1934 te içişleri
bakanı Şükrü Kayanın emri ile radyo yayınlarında Türk Kültüründe önemli bir yer
tutan geleneksel müziklerimize yasak getirilmesinden sonra, plaklarda da
yasaklanmasına, onun yerine başka yoz müziklerin doğmasına yol açmıştır. Ancak
çok geçmeden, yapılan yanlışlık fark edilmiş ve
geleneksel müziklerimizin yayınlanması yasağı da kaldırılmıştır. Zaten, Atatürk’ün’’…Biz
de Türk Musikisini milletler arası bir sanat haline getirelim… Türk’ün
namelerini kaldırıp atalım da sadece batı milletlerinin hazırdan musikisini
alıp kendimize maledelim. Yalnız onları dinleyelim
demedim… Yanlış anladılar sözlerimi, ortalığı öyle bir velveleye verdiler ki
ben de bir daha lafını edemez oldum’’ (Aracı,2001) şeklindeki ifadeleri, sözkonusu kararların Atatürk’ün müziğimizde yapılmasını
önerdiği değişikliklerin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını gösteren en
önemli delildir.
Bu madde uzun yıllar müzik öğretmeni yetiştirme
programlarını ve dolayısıyla tüm müzik eğitim politikalarını da etkilemiştir. Ancak
çok geçmeden, Türk Halk Müziğinden yararlanılarak çok
sesli müzik sevdirilmesi amaçlanır. Nitekim, 1939 yılında ‘’Gazi Terbiye
Enstitüsünde Yüksek Müzik Şubesi olarak açılacak olan kısımda talebelerin
terbiye ve tedrisat hakkında tekliflerinde Prof.Zuckmayer,
…en lazım gelen öğretme vasıtasının, yani halk türküleri yardımıyla müzik
elemanlarına girecek olan okul müzik kitabının derhal hazırlanmasını muvafık
bulurum…Bu kitabın esası Türk Halk Türküleri gerek tek sesli gerekse çok sesli
olması icabeder. Garp sanat müziğiyle ilk temasların
temeli olarak en kıymetli Avrupa halk şarkılarının ve korolarının iyi tercüme
suretiyle Türk müziği hazinesine ilave edilmesi lazımdır…’’ şeklinde önerilerde
bulunur. Ayrıca Türkiye’de müziğin gelişmesine ilişkin olarak da’’… Yalnız bu
tarzda hareket edildiği takdirde hem Türk bestekarların, hem de garp müziğinin
eserlerini anlıyan ve seven bir halkın teşkil edilmesi
mümkün olabilir’’demiştir. ’’( Zuckmayer,1939)
O yıllarda özellikle koro, orkestra ve ses için Türk
Bestecilerinin çok seslendirdiği halk türkülerine konserlerde de yer verilir. Örn:1937
yılında Konservatuvar ve Müzik Öğretmen Okulunun
dördüncü talebe konserinde seslendirilen Necil Kazım Akses’in koro ve solo için çok seslendirdiği Kütahya, Urfa ve Karadeniz türküleri, A.A.Saygun’un
1943 yılında çok seslendirerek GEE Müzik Şubesine İthaf ettiği ve 1949-1950 Öğr.yılı sonu konserinde seslendirilen Katibim Türküsü
Üzerine Varyasyonları, 1952 yıl sonu konserinde seslendirilen E.Zuckmayer’in yaylı çalgılar orkestrası için oyun havası
v.b.eserler. (Konuya ilişkin konser programları GÜGEF GSEB MEABD arşivlerinde
görülebilir.)
Türkiye’de müzik öğretmeni yetiştirme program ve
uygulamalarındaki eksiklik ve yanlışlıkların düzeltilmesine ilişkin arayışlar
ise bir taraftan devam etmekte idi. Örneğin; 1961 yılının aralık ayında sayın SUN’un ‘’okullarda
müzik eğitimi’’ adlı incelemesi, (opus1964) ile 1965 yılı şubat ayında Ahmet
Adnan Saygun’un ‘’Musiki Davamız’’(opus 1965) adlı
makalelerinde, o yıllarda uygulanan müzik eğitimi modeline yönelik son derece önemli
özeleştiriler yapılmakta idi.
Sun,’’…okullarımızda bugüne dek öğretmeğe çalıştığımız
neydi? Batılı ulusların okul şarkıları; Türk bestecilerinin batı dizelerinde ve
ölçülerinde yaptıkları, çoğu onlara benzer okul şarkıları; ve kuram, kuram,
kuram…Ülküyle beklediğimiz şey neydi? Her okullu okul dışında da Schubert’leri, Chopin’leri, Beethoven’leri sevecek,
dinleyecek ve anlayacak. Bu ekimin sonunda ne biçtik? Bol bol
piyasa müziği sevgilisi ile dans müziği özenticisi’’ diye müzik eğitimindeki
durumu sorgularken, bunun ’’…temel görüş yanlışlığı’’ndan
kaynaklandığını belirtmekte idi. Sun,
yeni temel görüşünü ise kısaca ‘’Türk kalarak çağdaşlaşma’’ şeklinde ifade
etmekte idi.(Opus,1964)
Saygun ise, ‘’okullardaki müfredatın son
derece yüklü olduğunu’’, ‘’bu programın ancak musiki mekteplerinde tatbik
olunabileceğini’’mekteplerimizde garp musikisi adına sadece do-sol naralarının
devam ettiğini’’ belirtmiş ve ’’yanlış adım atılmış, dönmek zamanı gelmişti’’
diyerek yapılan eğitimin düzenlenmesi gerekliliğini savunmuştu. (Opus,1965)
Ayrıca Sun, Türk Eğitim Derneğinin 1989 yılında
düzenlediği’’Ortaöğretim Kurumlarında Müzik Öğretimi ve Sorunları’’toplantısında;
‘’Gazi Eğitim Enstitüsü 1967-1968 lere kadar tamamen
Alman, Fransız, İngiliz, Avrupa musikisini Türk halkına empoze etmek isteyen ve
kalkınmayı samimi olarak onda gören bir zihniyetle eğitim yaptı.Yani Türk halkının
musikilerine öncelik veren bir eğitim yapmadı, o yüzden halkın direnişi ile
karşılaştı’’( Sun, 1989 ) diyerek müzik politikalarını eleştirmiştir.
Bu eleştirilerin üzerinden
kırk yıl geçmesine rağmen, Türkiye’de müzik ve müzik
eğitimi politikaları üzerine yapılan tartışmalar hala devam etmektedir. Tabii
ki, çağ değişmekte ve buna bağlı olarak her alanda değişim olmaktadır.
Değişimin olduğu yerde hiç kuşkusuz tartışma da olacaktır. Ancak eğitim gibi
sonucunun uzun süreçler sonunda elde edildiği bazı konularda temelin sağlam ve
güçlü olması gerekir. Özellikle kültür ve müzik eğitimi alanlarında, kaynağını ülke
gerçekleri ve sahip olunan değerlerden alan yenilikler daha kolay kabul
görmekte ve hayata geçirilmektedir. Ne mutlu ki, 1990 lı
yıllardan sonra müzik eğitimindeki tür tartışmaları da olabildiğince
azalmıştır.
Günümüz müzik öğretmeni yetiştirme
modelindeki müzik eğitimi anabilim/anasanat
dallarında, eski programlardan olabildiğince farklı, tek ve standart bir
program uygulanmaktadır. Böyle ortak bir program uygulamasıyla, tüm müzik
öğretmenliği lisans programlarından aynı bilgi ve becerilere sahip öğretmen
yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Bir başka deyişle, müzik öğretmenliğinde
standartlaşma sağlanması amaçlanmaktadır. ‘’Standartların gelişimi sağlayabilmesi
için kurumların amaçları, kaynak düzeyleri ve tarihi gelişimleri arasındaki
farklılıkların da dikkate alınması gerekmektedir. ‘’(1999,YÖK-Dünya Bankası) Oysa,
sahip olunan öğretim elemanı sayı ve nitelikleri, fiziki ortamlar, yöresel
faktörler ve uygulamalar, farklı sonuçlara ulaşılmasına neden olmaktadır. Ayrıca,
‘’öğretmen eğitiminde akreditasyon için söz konusu
standartlar, belirlenen eğitim programları ve yeni mezun öğretmenlerde aranan
öğretmen yeterliklerine
dayandırılmalıdır.’’(a.g.e.)
’’…YÖK’ün 1998 yılı içinde yaptığı
son düzenleme ile öğretmenlik formasyonu dersleri ve bu derslerin süreleri
artırılmıştır.’’ Ancak,…’’öğretmen yetiştirme ve istihdamına yön verebilecek
özellikte; taraflarca üzerinde uzlaşılmış, kapsamlı,
tutarlı ve güvenilir ortak bir yeterlilikler listesi ortaya konmamıştır.’’ (htpp://oyegm.meb.
gov.tr/ttnet/yeterlilik/ogyttr.htm)
Öğretmen nitelikleri, sözkonusu programın uygulanmaya başlamasından ancak, dört
yıl sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanarak, Yüksek Öğretim Kurulu
Başkanlığı ve Talim ve Terbiye Kurulu’nca da uygun bulunmuş ve 12.07.2002
tarihinde 2741 sayılı makam onayı ile
yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu niteliklerin, öğretmenlik
mesleğinin üç boyutu olan genel kültür, özel alan ve eğitme-öğretme yeterlilikleri
alt başlıklarıyla ele alındığı kararda, eğitme ve öğretme
yeterlilikleri’’eğitim sürecinde öğretmenin, belli bir özel alana ilişkin bilgi,
beceri ve tutumları başkalarına öğretme veya onların öğrenilmesi için uygun
fırsat ve olanakları yaratma durumu’’olarak tanımlanmakta ve hiçbir özel alan
yeterlilikleri belirlenmediği, sadece, ‘’her bir özel alanın gerektirdiği
öğretmen yeterliliklerinin en genelden
başlayarak özele doğru belirlenmesi ilkesi’’ nin benimsendiği
görülmektedir.
Bu kararda özel alan tanımının; ‘’öğretmenin
öğretmekle yükümlü olduğu disiplinle ilgili bilgi, beceri, tutum, tavır ve
alışkanlıkları kapsayan bir yeterlilik boyutu’’ olarak yapıldığı ancak, ‘’müzik
öğretmenliği’’nin özel alanlar içinde yer almadığı da
dikkat çekmektedir. (htpp://oyegm.meb. gov.tr/ttnet/yeterlilik/ogyttr.htm)
Kuruluşu otuz-kırk yıl öncesine dayanan müzik
öğretmenliği anabilim/anasanat dallarında, özellikle
çalgı ve ses eğitimi alan derslerindeki alışılagelmiş uygulamaların devam
ettirilmesi, yeni programlarla da, yapılması beklenen değişikliklerin gerçekleşmesine
bir ölçüde engel olmaktadır.
Son yıllardaki bilimsel araştırmalar
için müzik öğretmenleri arasında yapılan anket, görüşme ve gözlemlerle ulaşılan,
lisans eğitimleri sırasında özellikle çalgı ve ses eğitimi derslerinde
kazandıkları davranışların, büyük ölçülerde kullanılamaması sonuçları,
programın uygulanmasındaki işlevselliğin arttırılması gerekliliğini
göstermektedir. ( Tebiş,2002, Yayla,2003, Bulut,2004)
Başka bir deyişle, müzik eğitimi anabilim
dallarında, müzik öğretmeni niteliklerinin ve hedeflerinin doğru saptandığı eğitim
–öğretim uygulamaları gerekmektedir.
Bir diğer ve belki de en önemli sorun, müzik
eğitimi anabilim dallarında yetiştirilen öğretmenlerin hangi düzey eğitim
kurumlarında ve hangi tür müzik eğitimini vermek üzere eğitildikleri konusunda
belirsizliğin olmasıdır. Öğretime başladığı yıllarda yapılan okulun tanımından anlaşılacağı
üzere Musiki Muallim Mektebi, ilköğretmen
okulları,ortaokullar ve ilkokullara müzik öğretmeni yetiştirmekte idi. Günümüz müzik eğitimi anabilim/anasanat dallarında da durum değişmemiştir. Bugün sadece, ilköğretmen okulları olmadığı için liselere, ilkokullarla ortaokullar da birleştirildiği
için ilköğretim kurumlarına atanmaktadırlar. Yani, her düzey eğitim kurumuna
yönelik müzik öğretmeni aynı program ve uygulamalarla yetiştirilmekte ve Milli
Eğitim Bakanlığı’nın gösterdiği ihtiyaca göre görevlendirilmektedirler.
Oysa bilindiği gibi örneğin; genel
müzik eğitimi verilen bir ilköğretim öncesi eğitim kurumundaki müzik eğitimi ile lise
müzik eğitimi ya da mesleki müzik eğitimi verilen
güzel sanatlar liselerindeki müzik eğitimi türü, yöntem, içerik v.b. konularda
birbirinden çok farklı müzik eğitimi alt yapısı gerektirmektedir.
Türkiye’de müzik öğretmeni
yetiştirme sürecindeki sorunlara tarihi süreç içinde genel bir bakıştan sonra XXI.
yüzyıl koşullarında gelinen durum nedir?
XXI.Yüzyıl Koşulları ve Müzik Eğitimi
İçinde yaşadığımız XXI. yüzyılın
çağdaş insanında müziğin rolü ve boyutları da değişmiştir. Kullanılan hızlı iletişim araçları, bütün
dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de her tür müziğin beğensek de beğenmesek de, istesek de
istemesek de geniş kitlelere yayılmasını, zorunlu da olsa kabul görmesini ve
yaygınlaşmasını sağlamakta, nitelik kavramının tartışılmasına neden olmaktadır.
Müzik politikalarına artık bir bakıma medya teknolojileri yön vermektedir. Neredeyse,
‘’müzik yapımcılarının beğeni düzeyinde değişen’’ bir müzik tüketimi gözlenmektedir.
Diğer taraftan, küreselleşmenin müzik
alanına getirdiği, adına bazı araştırmacıların dünya müziği dedikleri,
yüzyıllar içinde gelişmiş farklı dünya kültürlerinden çıkan müziğin etkileri, geleneksel
müzik eğitimi anlayışını değişime zorlamaktadır. Gerek farklı kültürlerin dünya
müzikleri, gerekse teknolojideki gelişmeler sonucu üretilen elektronik
müzikler, müzik eğitiminde yeni müzik türlerine ve çalgılarına da yer
verilmesini gerektirmektedir.
Türkiye’de bu amaçla, 1994 yılında
kabul edilen ilköğretim kurumları müzik dersi öğretim programının V. ve VI.
sınıf konusu olarak Müzikte Tür, VII. ve
VIII. sınıf konusu olarak da Ülkemizde ve Türk Cumhuriyetlerinde Müzik ile
Komşu Ülkelerde ve Dünyada Müzik
konuları yer almıştır. Bu uygulamanın müzik öğretmenliği eğitimindeki
temeli olarak ise, 1998-1999 öğretim yılından beri lisans programlarının III,
IV. ve V. yarıyıllarında birer dönemlik bilgisayar, elektronik org eğitimi ve
güncel/popüler müzik dersleri yer
almaktadır. Ancak uygulamalarda, amaca ulaşılıp ulaşılmadığı tartışılmaktadır.
Eğitim bilimlerinde yeni öğretim
yöntem ve stratejilerinin ortaya çıkmasına bağlı olarak, müzik dersi öğretim
yöntemlerinde de değişim ve gelişim gözlenmektedir. Günümüzde eğitim, bireyin
kişilik gelişimini gerçekleştirmesine imkan tanıyan çok boyutlu bir yapıda
olmalıdır. Etkili bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, öğretim yöntemlerinin
ve çevrenin etkisinin yanında, bireysel özellikler de ön plana çıkmaktadır. Bireyi
tanıma ve uygun öğrenme ortamı yaratma çabası ile çoklu zeka kuramını ortaya
çıkaran Howard Gardner
(1983), her öğrencinin aynı ilgi ve yeteneklere sahip olmadığını, aynı yolla
öğrenmediğini belirterek, bireysel yeteneklerin dikkatle değerlendirildiği
öğrenci merkezli eğitim sisteminde eğiticilere, öğrencilerin bireysel
farklılıklarını dikkate almaları konusunda önerilerde bulunmaktadır.
Bu bağlamda çocukların
yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaya yönelik müzik öğretim yöntemlerinin
geliştirilmesi gerekliliği vardır. Müzik öğretmenliği programlarında yer alan
gelişim ve öğrenme, öğretim teknolojileri ve materyal geliştirme, öğretim
yöntemleri I ve II ile oyun, dans ve müzik dersleri, yeni öğretim
stratejilerine uygun eğitim vermek amacıyla konulmuştur. Ancak, tüm müzik
eğitimi anabilim dallarında amacına ulaşmakta olduğu konusunda yapılmış bir
bilimsel araştırmaya ulaşılamasa da, bilinen, alışılmış müzik öğretim
yöntemlerinin çok fazla dışına çıkılamadığı düşünülmektedir.
Şentürk, yapılan sözlü görüşmede, Gazi
Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalında sözkonusu
derslerin işlenişine ilişkin olarak, geleneksel müzik öğretim metotları
yanında, çocukların bireysel özelliklerini dikkate alarak çoklu zeka kuramını
esas alan yöntem oluşturulmasına özen gösterildiğini, özellikle materyal
geliştirme dersi ile eşgüdüm içinde çalıştıklarını ifade etmiştir. Ayrıca, Gazi
Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalındaki, müzik öğretmeni adaylarına
herhangi düzey öğretim kurumlarında görev alabilecekleri ihtimali ile çeşitli yaş gruplarına yönelik öğretim
yöntemleri verildiğini de belirtmiştir.
Günümüz eğitim anlayışına uyan ve çocuktaki
yaratıcılık ve ifade gücünü öne çıkaran XX.yüzyılın müzik öğretim
yöntemlerinden Dalcroze(1865-1950), Kodaly(1882-1967), Orff
(1895-1982) ve Suzuki, pek çok ülkede başarı ile
kullanılmaktadır. Türkiye’de ise 1960 lı yıllarda başlayan,
son yıllarda olabildiğince yaygın olarak uygulanan bu öğretim yöntemlerinin
yanında, müzik öğretmenlerinin öğretme yöntemlerine ilişkin yaratıcılıklarını
da ortaya çıkaran özel öğretim, oyun, dans ve müzik ile materyal geliştirme
derslerine gerekli özen gösterilmelidir.
Günümüz Müzik Eğitimi Anlayışına Uygun Müzik Öğretmeni Nitelikleri
Yukarıda da değinildiği gibi bilim
ve teknolojideki gelişmeye bağlı olarak, müzik
alanı da değişmektedir. Sadece müzik sanatı, eğitimi ve bilimi değil,
müzik teknolojisi, müzik endüstrisi, müzik ekonomisi, ve müzik yönetimi gibi
yeni alan ve disiplinler ortaya çıkmıştır. Küreselleşme ile ortaya çıkan müzik
kültürleri ve türleri arasındaki
geleneksel hiyerarşi ve hiyerarşik düzen giderek ortadan kalkmakta, her tür müziğin
yaratım, tüketim ve üretimine, seslendirim ve yorumlanımına, dağıtım, paylaşım, kullanım ve tüketimine,
eğitim ve öğretimine ilişkin yepyeni anlayış ve yaklaşımlar, yepyeni fırsatlar
ve olanaklar, yepyeni yollar ve yöntemler ortaya çıkmaktadır. (Uçan, 2000)
Bu bakımdan müzik dersleri, artık
yalnızca tahta başında flütle işlenen bir ders değil, öğrencinin kendisini
içinde bulacağı, doğrudan doğruya katılıp kendi istediği, içinden geldiği ritmi
ve ezgiyi beden diliyle de ifade
edebileceği, böylece davranışlarını özgürce sergileyebileceği bir ifade
ortamıdır. Burada önemli olan, verilen müzik eğitimi tür ve düzeyinde amaçlanan
hedeflere uygun ortamın yaratılmasıdır.(okul öncesine yaratılan öğrenme
ortamının, gelişimlerini tamamlamış ve belli öğrenme düzeyine erişmiş sekizinci
sınıf öğrencilerine yaratılmaması gerekliliği gibi)
Yapılan deneysel araştırmalar, 6-8 yaş arası
çocukların çağdaş müzik aletleriyle çalışmaktan büyük zevk aldığını, yeni
sesler arayarak yeni tınılar ve materyaller keşfetmekten, doğaçlama yapmaktan
ve müzik yaratmaktan hoşlandığını göstermektedir. (Quellier,
2002) Bu araştırmaların, müzik eğitiminde çağdaş müzik dahil her türlü müziğin
pedagojik açıdan ele alınması için yeni bir bakış açısı yakalamayı sağladığı düşünülmektedir.
Quellier’e göre, ‘’XXI. Yüzyılın müzik
eğitimi, dinleme ve yaratma kapasitesi üzerine kurulacak ve birkaç faktörü
yerine getirmek durumunda olacaktır. Bu faktörler, müzik aleti çalmak ve
eğitime hizmet etmek için onu oyun gibi kullanmak, çıkardığı bütün sesleri
sürekli olarak pratik etmek, sesin önemli bir parçası olan vücut dilinde
çalışmaktır.’’ (a.g.e)
Bu ve benzeri pek çok görüş
açısından bakıldığında, günümüz müzik öğretmeni tipinin özetle bilim, teknik ve
müzikte yaşanan gelişme ve değişime ayak uydurabilen, her tür müziği asgari
düzeyde de olsa tanıyıp sevdiren, kısaca öğrencilerinin yaşantılarına müziği
katabilen müzik öğretmeni olması gerekmektedir. Nitekim, 12.7.2002 tarih ve
2741 sayılı makam onayı ile MEB’nın belirlediği
öğretmen niteliklerinde de göre bu
görüşü destekleyen özellikler görülmektedir.
Sözkonusu karada genel kültür ve eğitim-öğretim
açısından öğretmen nitelikleri şöyle
belirlenmiştir;
*eğitme ve öğretme yeterliliklerini
geliştiren, destekleyici bir genel kültüre sahip olmalı,
*olay ve olguları, farklı disiplinlerin
kavramlarını açıklamada genel kültüründen yararlanabilmeli,
*farklı disiplinlere ait bilgilerin
konu alanı ile bağını kurabilmeli,
*öğretim sürecinde öğrenciyi derse
hazırlayabilmeli, güdüleyebilmeli,
*öğretim sürecinde örnekleme,
benzetme-ayırdetme, analiz ve sentez yapmada diğer
disiplinlerden yararlanabilmeli,
*öğrencileri genel kültür
yaşantılarını geliştirmeye özendirebilmeli,
*öğrenciyi tanıyabilmeli ,
*öğretimi planlayabilmeli,
*materyal geliştirebilmeli,
*öğretim yapabilmeli,
*öğretimi yönetebilmeli,
*başarıyı ölçüp değerlendirebilmeli,
*öğrencilere rehberlik yapabilmeli,
*öğrencilerin temel becerilerini
geliştirebilmeli,
*özel eğitime gereksinim duyan
öğrencilere hizmet edebilmeli,
*yetişkinleri eğitebilmeli,
*ders dışı etkinliklerde
bulunabilmeli,
*kendini geliştirebilmeli,
*okulu geliştirebilmeli ve
*okul-çevre ilişkilerini
geliştirebilmelidir.
Özel alan açısından yeterlilikler ise;
*öğreteceği alanın temel
kavramlarını, araştırma ve inceleme araçlarını ve yapılarını anlayarak, alanın
bu özelliklerini öğrenciye anlamlı gelecek biçimde öğrenme deneyimleri
yaratabilmeli,
*bu bağlamda, öğrettiği alanın belli
başlı kavramlarını, varsayımlarını, tartışmalarını, araştırma ve inceleme
yöntemlerini bilmeli,
*bir bilgiye ait kavramsal
çerçevenin öğrencinin öğrenmesini nasıl etkilediğini anlayabilmeli,
*öğreteceği alanla ilgili bilgileri
diğer konu alanlarıyla ilişkilendirebilmeli,
*alanın okul çapında uygulanan
program içindeki yerini anlayabilmeli,
*alana ait bilgilerin, gerçeklerin
sabit bir bütünü değil; fakat karmaşık, sürekli değişen bir yapıda olduğunu
fark edebilmeli,
*farklı perspektifleri kabul ederek,
bilginin nasıl geliştiğini öğrenciye aktarabilmeli,
*öğrettiği alana ilişkin gelişmelere
yakından ilgi duyarak günlük yaşamla
bağını kurabilmeli,
*sürekli öğrenmeyi alışkanlık haline
getirebilmeli,
*alanla ilgili faaliyetle, alanın
öğretimi konusundaki profesyonel etkinliklere aktif olarak katılabilmeli,
Bu anlayış içinde öğretmen özel alana ilişkin
bilgi ve becerileri;
1. Temel bilgileri, kavramları,
ilkeleri değişik biçimde açıklama,
2. Farklı görüş kurma, öğrenme yoları
araştırma ve inceleme yöntemlerini açıklama,
3. Öğretme kaynaklarını ve öğretim
malzemelerini değerlendirme ve seçme,
4. Alanında araştırmalar yaparak bilgi
üretme,
5. Öğrencileri alanla ilgili sorular
sormaya, düşünceleri farklı perspektiflerden görmeye ve bilgi üretmeye
özendirecek programları kullanma ve geliştirme,
6. Öğrencinin, gerekli bilgi ve
becerileri başka alanlarla ilişkilendirmesine olanak verecek disiplinler arası
öğretim deneyimleri yaratma ve
7.
Alana
ilişkin problemleri tanıma, çözüm yolları arama, uygun çözüm yolunu seçme,
uygulama ve değerlendirme, biçiminde
kullanır. (http://oyegm.meb.gov.tr/ttnet/yeterlilik/ogyttr.htm)
Bu bağlamda, müzik öğretmenliği özel
alan niteliklerinin, eğitim bilimciler ile müzik eğitimcilerinden oluşan
komisyonlarca tartışıldıktan sonra, çağın koşulları ve toplumların müzik
gereksinimleri de dikkate alınarak, kapsamlı ve ayrıntılı olarak en kısa
zamanda belirlenmesi ihtiyacı vardır.
Müzik Öğretmenliği Eğitiminde Yapılması Gereken Değişiklikler
Programlar açısından yapılması önerilen değişiklikler;
*Müzik öğretmenliği anabilim/ anasanat dallarında uygulanmakta olan derslerin genel
kültür alanı, sanat tarihi, sosyoloji, felsefe ve davranış bilimlerine ilişkin
dersler konularak genişletilmelidir.
*Özel alan derslerinden müzik
teorisi ve işitme eğitimi dersleri birbirinden ayrılarak, ilk dört yarıyıla yerleştirilmelidir.
*Müzik biçimleri ve form dersi üç ve
dördüncü yarıyıllarda verilmelidir.
*Toplu ses eğitimi dersi ilk bir ve
ikinci yarıyıla konmalıdır.
*Koro dersi üç, dört, beş ve altıncı
yarıyıllara konmalı, yedi ve sekizinci yarıyıllarda ise ‘’okul korosu eğitimi’’
dersi olmalıdır.
*Eşlik dersi yedi ve sekizinci dönemlerde
olmak üzere iki dönemde verilmelidir.
*Korrepetisyon
dersi ilk beş dönem olmalıdır.
*Piyano dersi ilk beş yarıyıl teknik
ve repertuvara yönelik, son üç yarıyıl da piyanoyu
okul müziğinde kullanmaya yönelik ‘’piyano uygulaması’’adı ile verilmelidir.
*Bireysel çalgı dersleri ilk beş
yarıyıl teknik ve repertuvara yönelik, son üç yarıyıl
da okul müziğinde yararlanmaya yönelik ‘’bireysel çalgı uygulaması’’adı ile
verilmelidir.
*Bireysel ses eğitimi dersi ilk dört yarıyıla yerleştirilmelidir.
*Beş ve altıncı yarıyılda ‘’şarkı
söyleme eğitimi’’dersi konulmalıdır.
Programın uygulanması açısından
yapılması önerilen
değişiklikler;
1939 yılından bu yana çeşitli
zamanlarda müzik öğretmenliği eğitimine yönelik raporlarda, uygulamaların ‘’muallimlik vazifelerine’’ göre
esas alınarak yapılması gerekliliği belirtilmesine rağmen, ‘’...sanki orkestra ve konser için’’ yetiştirildiğinden
yakınılan ifadeler yer almaktadır.(1939, Mukaddime) Ayrıca o yıllarda verilen
konser programlarından edindiğimiz bilgiye göre; dinleyicilere müzik
öğretmenliği eğitiminin sanatçı eğitimi
ile eş tutulmaması, dolayısı ile konserin bu durum göz önüne alınarak
dinlenmesi gerektiği, lise üzerine kısa sürede verilen müzik eğitimi ile
sanatçı değil, müziği tanıyıp onu eğitimde kullanan bireyler yetiştirilmesinin
amaçlandığı özellikle vurgulanmaktadır.
O tarihlerden bu yana benzer öneriler
pek çok bilimsel toplantıda gündeme getirilerek tartışılmıştır. Ancak yukarıda
da belirtildiği gibi araştırmalar, müzik öğretmenliği eğitiminin pek çok
dersinde kazanılan davranışlardan, okul müziğinde (genel müzik eğitiminde)
yeterince yararlanılmadığını göstermektedir. Başka bir deyişle, müzik öğretmeni
adayları aldıkları mesleki müzik eğitimini, genel müzik eğitiminde (okul
müziğinde) işlevsel hale getirememektedirler. Bunun nedenlerinden biri, mesleki
müzik eğitiminin gerektirdiği sanat düzeyinde çalgı çaldığı halde, okul
müziğinde ve müzik öğretiminde çalgı uygulamalarının yaptırılmamasıdır. Aynı
şekilde ses eğitimi derslerinde de okul müziği uygulamaları yaptırılmamaktadır.
Bu durum tüm performans gerektiren derslerde aynıdır.
Oysa, 1998-1999 yılından beri
uygulanan müzik öğretmenliği ortak programının özel alan ders tanımları incelendiğinde
tüm derslerin ‘’okul müziği’’ ile doğrudan ilişkilendirilmiş ve bu paralelde
eğitim yapılmasının programlanmış olduğu açıkça görülmektedir. Programdaki
değişikliklerin uygulamaya yansıması,
ancak öğretim elemanlarının ders işleme yöntem, amaç ve içeriklerinde bilinçli
olarak yapacakları değişikliklerle mümkün olacaktır.
Bu bakımdan programa ;
*Özellikle bireysel çalgı, bireysel
ses eğitimi ve piyano derslerinin okul müziğinde kullanımına yönelik ‘’keman uygulaması’’, ‘’piyano uygulaması’’
ve ‘’şarkı söyleme eğitimi’’ dersleri konulmalıdır.
*Müziksel işitme, armoni ve müzik
biçimlerine yönelik okul müziği uygulama dersi olarak, ‘’okul müziğinde eşlik’’dersi konulmalı ve öğrenciler bireysel
çalgı derslerinde kazandıkları davranışlarla bu derste ile yönelik
verilmelidir. Uygulanmakta olan programdaki eşlik dersinin korrepetisyon
olarak yürütüldüğü ancak, bir dönemlik ve toplu ders özelliği nedeni ile buna
da hiç yetmediği hepimizin bildiği bir gerçektir.
* Altı, yedi ve sekizinci
yarıyıllarda ‘’okul korolarında eğitim’’
dersi konulmalıdır.
*Özel öğretim metotları dersi,
eğitim ve müzikteki gelişmelere bağlı olarak yeni öğretim tekniklerine göre bireysel öğrenme özelliklerini dikkate alan
ve yaratıcılığı geliştiren yöntemleri öğretmeye ve bulmaya yönelik olarak
verilmelidir.
Model Önerisi
Türk eğitim sistemi içinde müzik
öğretmenliği eğitiminin örgütlenmesine ilişkin model arayışları uzun yıllardan beri yapılmaktadır. Kasım 1971
de Gazi Eğitim enstitüsü Müzik Bölümü Öğretmenleri tarafından hazırlanan rapor
Türkiye’de müzik eğitiminin,‘’..ilkokul öncesi anaokulundan başlayıp,
üniversiteye kadar uzanan bir bütünlük içinde ele alınmalı..’’ derken her düzey
eğitim kurumuna yönelik müzik öğretmenini de farklı programlarla yetiştirmek
gerektiğini belirtmektedir.
Son yapılanmadan önce, müzik öğretmenliği
bölümlerinin ‘’okul öncesi müzik öğretmenliği’’, ‘’ilköğretim müzik
öğretmenliği’’ ve ‘’ortaöğretim müzik öğretmenliği ‘’anabilim dalı olarak
programlanması önerileri yapılmıştı.(1995 Töreyin) Daha
sonra çeşitli bilimsel etkinliklerde de aynı yapılanma modeli önerildi.(Uçan,
1996, 1999,Çevik,Yayla, 2003)
İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarına
yetiştirilmekte olan müzik öğretmenliği eğitimi, birbirinden ayrılmalıdır.
Ayrıca ortaöğretim kurumu olan ve mesleki müzik eğitimi verilen güzel sanatlar
liselerine yönelik alan öğretmenlikleri ile genel ve meslek liseleri müzik
öğretmenleri de müzik öğretmenliği programlarından yetiştirilmelidir.
Buna göre müzik öğretmenliği eğitiminde
yapılanma;
*Öncelikle müzik eğitimi anabilim dalları eski hali olan,
bölüm yapısına kavuşturulmalıdır.
* ‘’Konservatuvarlarla, müzik
eğitimi bölümleri aynı çatı altında, bağımsız ‘’müzik akademileri’’nde birleştirilerek,
sanatçı ve müzik öğretmeni adaylarına, kolayca yatay geçiş
hakkı tanınmalıdır’’(1995,Töreyin)
* Müzik eğitimi bölümleri;’’okul öncesi müzik öğretmenliği’’, ‘’ilköğretim müzik öğretmenliği’’ ve
‘’ortaöğretim müzik öğretmenliği’’anabilim dalı olarak programlanmalı ve eğitim vermelidir.
*Güzel sanatlar liselerinin müzik
alan dersleri de müzik eğitimi bölümlerinin başarılı öğrencilerinden önerilerek
atanmalıdır.
*Her düzey müzik öğretmeni
yetiştirme programı, o düzey çocuğunun
gelişim, öğrenim ve müzik yetileri dikkate alınarak, daha çok uygulamaya
yönelik verilmelidir.
UÇAN,Ali Türkiye’de
Çağdaş Sanat Eğitiminde Öğretmen Yetiştirme Süreci ve Başlıca Yapılanmalar,
Sanat Eğitimi Sempozyumu Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Matbaası,
s.10-11, 2002 Ankara
Uçan,Ali Müzik
Kültüründe Yeni Oluşum ve Dönüşümler Türk Müzik Kültürü s.142 MAY
Yayınları, 2000 Ankara
Opus Aylık Müzik Dergisi, Eski Defterler, Ankara’daki
Büyük Musiki Komisyonu s.1, yıl 2, Ekim 1964 Ajans Türk Matbaası, Ankara
Opus Aylık Müzik Dergisi, Eski Defterler, Musiki
Davamız,s.1-2, yıl2, Şubat 1965 Ajans Türk Matbaası, Ankara Opus Aylık
Müzik Dergisi, Müzik Öğretmeni, Okullarda Müzik Üzerine,
s.1, yıl 2, Ekim 1964 Ajans Türk Matbaası, Ankara
ARACI, Emre Ahmet
Adnan Saygun Doğu-Batı Arasındaki Müzik Köprüsü s.64,YKY
Yayınları 2001 İstanbul
Türkiye’de Öğretmen Eğitiminde Standartlar ve Akreditasyon,
Öğretmen Eğitimi
Dizisi, sunuş bölümü, 1999 Ankara
(htpp://oyegm.meb. gov.tr/ttnet/yeterlilik/ogyttr.htm) s.4/24
Gardner,Howard Frames of Mind. New York:Basik Boks, Inc.1983
Şentürk, Nezihe Sözlü Görüşme, GÜGEF GSEB
Müzik Eğitimi ABD Öğr.Üy.
Zuckmayer,E Mukaddime,GÜGEF GSEB MEABD Arşivi
1939
Türkçe Sözlük, TDK s,1503 1988
Ankara
Sun, Muammer Türk Eğitim Derneği VII Öğretim Toplantısı 1989 Ankara
Quellier, Philippe
21. yüzyılda Müzik Eğitiminin Anlayışı
ve Yaklaşımı Ne Olmalıdır? Gazi Eğitim Fakültesi Uluslar arası Avrupa’da ve
Türk Cumhuriyetleri’nde Müzik Kültürü ve Eğitimi Kongresi 2002 Ankara
Tebiş, Cansevil
Yayla, Fatih Cumhuriyet Dönemindeki Müzik Öğretmeni Yetiştirme Sürecinin İncelenmesi
Yayımlanmamış Doktora Tezi GÜEBE Ankara 2003
Bulut, Damla Müzik Öğretmeni Yetiştiren Kurumlarda Alınan Piyano Eğitiminin Müzik
Öğretmenliğinde Kullanılabilirliği özgün araştırma 2004 Ankara
Töreyin A.Meral İlköğretim Kurumlarının Müzik Eğitimciliği Sorunu Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi 1995 GÜFBE Ankara