BİLDİRİLER |
ÇOCUK VE GENÇLİK KOROLARININ, TOPLUMUN KÜLTÜREL GELİŞİMİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ *
Prof. Mustafa APAYDIN
A.Ü. Devlet Konservatuarı
* Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu
4-6 Ekim 2006, Ankara.
ÖZET:
Kültür, toplumun duyuş ve düşünü birliğini sağlayan, gelenek, görenek, düşünü ve sanat değerlerinin tümüdür. Birey ve toplumlar bu birikime, yaratma, üretme, kullanma ve aktarma süreciyle ulaşırlar.
İnsanı hayvandan ayıran tek ve en önemli özellik olan “müzik dili”, diğer dillere oranla, kültürü aktarma araçlarının en etkin olanıdır.
Toplumsal kültürün gelişmesine katkılar sağlayan “müzik dilini”, en etkin biçimde, en çok kişiye yaptırıp yaşattırarak, en kısa sürede, en ekonomik olarak kullanabilen “eğitme ve aktarma” araçları, yaşlarının ve konumlarının gereğince, “Çocuk ve Gençlik Koroları” dır.
Bu nedenlerle kültürel gelişimini önemseyen toplumlar, genel eğitim ve müzik eğitimi sistemlerinin temelini, “Korolarla Müzik Eğitimi Sistemi” üzerine kurmuşlardır ve kurmak zorundadırlar.
1. Giriş
Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde insanlığın yarattığı tüm öznel ve nesnel değerlerle, bunları yaratmada, kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan ve insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüne kültür (ekin) denir.
Kültür kavramı, çoğunlukla, bir toplumun duyuş ve düşünü birliğini sağlayan bütün değerlerinin tümü olarak tanımlanır. Bu anlam gelenek, görenek, düşünü ve sanat değerleri gibi bir toplumun bütün değerlerini kapsar.
Kültürü oluşturan değerler, doğada yaşayan canlılardan, yalnızca insanlarca üretilip, benimsenip, yaşamlarının bir parçası olarak değerlendirilip, gelecek kuşaklara aktarılabilmektedir. Hayvanların, insanlar gibi alet yapma, yeni bir şey yaratma ve doğayı değiştirerek üretme becerilerinin bulunmayışının bir nedeni de, edinilen kültürel değerlerin yeniden kullanılabilmesine olanak sağlayacak, kalıcı bilgi edinme ve bilgiyi gelecek kuşaklara aktarma yeteneklerinin bulunmayışıdır. Yalnızca insanlarda bulunan söz konusu yetenek, beceriye dönüştürüldükten sonra edinilen değerler, yaşama katılıp gelecek kuşaklara da aktarılınca, kültür kavramı, bir bilgi birikimi olarak karşımıza çıkmakta ve bu nedenle de konuşma dilinde kültür, kısaca “bilgi” sözcüğüyle tanımlanmaktadır.
Önce bireyin, sonra da bireylerden oluşan toplumun, kültürel ve genel gelişiminin temelini oluşturan bilgi birikimi için gerekli “yaratma” ve “kullanma” öğelerinden sonraki en önemli öğe olan “aktarma” yeteneğinin temelini “dil” oluşturmaktadır.
“Dil” için;
1- insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma,
2- düşünce ya da duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı: “konuşma dili”, “yazı dili”, “müzik dili”, tanımları kullanılmaktadır.
Bildiri konumuz için ikinci tanımın daha da uygun olduğunu belirtebiliriz. Çünkü gerçekten de dil denildiğinde genellikle akla oldukça geç gelen “müzik dili”nin, konuşma ve yazı dilinden çok daha ileri boyutlarda ve daha özel bir yetenek gerektiren “özellikli bir dil” olduğunu önemle vurgulamak gerekmektedir.
Bilindiği gibi, hayvanların konuşma dillerinin varlığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Buna karşın, konuşma ve yazı dilleri ile bağlantılı olmakla birlikte, müzik dili, insanı hayvandan ayıran en önemli ve hatta tek özellik olmaktadır.
Bu bildiride, özet olarak anlatılmaya çalışılan nedenlerle, hayvanlarda bulunmayan ve yalnızca insanlara özgü olan “kültürel gelişimin” temelindeki “müzik dili” ve bunun kullanım araçlarından biri olan, Çocuk ve Gençlik Koroları’nın yeri ve önemi irdelenmeye çalışılacaktır.
2- Müzik Dili, Şarkı , Şarkıcı ve Şarkı Dili
İnsanlar dünyaya gelir gelmez, kendi bedeninde bulunan bir çalgıyı (sesini) kullanarak, çevresindekilerle iletişim kurmaya başlar. Bu iletişim dili henüz “konuşma dili”dir. Giriş bölümünde belirttiğimiz “müzik dili”, bireyin müziksel yeteneklerini kullanabilir duruma gelmesine koşut olarak işlevsel konuma gelir.
Müziksel yeteneklerin başlıcaları şunlardır:
1- Müziksel algılama, (müziksel seslerin insan beyninde yarattığı ezgisel ritmik ve kümesel oluşumları ilişkilendirme, ayırt etme ve analiz edebilme)
2- Müziksel işitme, (kulağına ulaşan müziksel sesleri tek sesli ve çoksesli olarak ayırt edebilme)
3- Müziksel bellek, (ezgisel, ritmik, kümesel -çokseslilik ve armonik –bellekleri)
4- Müziksel canlandırma, (duygularını doğanın müziksel dinamikleri ve oluşumları aracılığı ile aktarma)
5- Müziksel söyleme, (duygularını kendi bedeninin çalgısı olan sesiyle aktarma)
6- Müziksel çalma, (duygularını herhangi bir çalgı aracılığı ile aktarma)
Bedensel yapısında, işitme ve konuşma ile ilgili bir anormallik bulunmayan insanların, bir başka deyişle normal insanların konuşma dili becerilerinin bir üst diliminde başlayan müziksel yeteneklerin gelişimi, insan için “yeni bir iletişim aracına kavuşmak ve onunla etkilemeye ve etkilenmeye başlamak,” anlamına gelmektedir.
Altı ana başlıkta belirttiğimiz müziksel yetenekler, her insanda aynı düzeyde oluşup gelişmez. Bu nedenledir ki, her normal insanda az ya da çok var olduğunu bildiğimiz müziksel yeteneklerin düzeyine göre, kişinin kullanmaya başladığı müziksel aktarma aracı da farklı olmaktadır. Örneğin: kemancı, piyanist, baterist, müzik kuramcısı, besteci, müzikal dramcısı, şarkıcı gibi.
İnsanın, iletişim kurmak amacıyla, müziksel söyleme yeteneğini kullanarak oluşturduğu, müziksel oluşuma “şarkı”, şarkıyı seslendirene ise “şarkıcı” denir.
Şarkı, az önce temel başlıklarıyla belirlediğimiz altı müziksel yeteneğin tümünü bünyesinde barındıran özelliğe sahiptir. Şarkıcı ise bu dili kullanan ve bünyesinde taşıdığı ses organları ile çalan önemli bir çalgıcı konumundadır. Şarkı dili içinde, konuşma dili de yer almaktadır. Bu nedenledir ki, bildirimizin içeriğine temel dayanak olarak aldığımız ve kültürlerin oluşumuyla gelişiminde en çabuk, en ekonomik, en yaygın, en etkili ve en kolay kullanılabilen araç olan “Müzik Dili”nin en kapsamlı türü de “Şarkı Dili” olmaktadır.
3- Koro,
Şu ana kadar yaptığımız tanımlamalardan sonra, bu kez, insanları hayvanlardan ayıran özelliğin, müzik dili ve onun en etkili türü olan şarkı dilini kullanabilme, bir başka deyişle şarkı söyleyebilme yeteneği olduğunu belirtebiliriz. İşte tam bu nedenledir ki, kültür oluşturabilen canlılar olarak insanlar, bu oluşumdaki en etkili araç olan şarkı söylemeyi, hem birey, hem de toplu olarak bir arada ve birlikte yapabilmektedirler. Tek tek değil de, topluca şarkı söylemek için oluşturulan topluluğa “Koro” denir.
Ayrıntılarına değineceğimiz nedenlerle korolar, şarkı dilini kullanarak kültürel gelişime etkili katkı sağlayan şarkıcıların oluşturduğu üst kültür birimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Koroların oluşumu için gerekli temel koşulları şöylece sayabiliriz.
1- Birlikte konuşma, söyleme, seslenme ve seslendirmeye gereksinim duymak,
2- Bu amaçla biraraya gelmek, toplanmak, topluluk oluşturmak
3- Birlik olma ve birlikte bir şey üretme bilincine ulaşmak,
4- Örgütlenmek ve bir temsilci (koro eğiticisi-yöneticisi) aracılığı ile örgütlü çalışmak,
5- Topluluk (koro) olarak, müzik dili (şarkı dili) ile konuşmak ve söylemek.
Oluşumu için gerekli temel koşullardan da anlaşılacağı gibi korolar, bir rastlantı sonucunda bir araya gelmiş değil, örgütlenmiş insanların oluşturduğu, belirli bir niteliğe kavuşmuş, yapısı ve işleyişinde psikolojik, sosyolojik ve demokratik özellikler bulunan ve şarkı söyleme dilini iletişim ve etkileşim aracı olarak kullanan bir müziksel topluluktur.
4- Koroların kuruluş biçimleri,
Koroların oluşumunu;
a- Seslendireceği yapıtın türüne ve sanatsal özelliklerine göre, (sanatsal )
b- Koroyu oluşturan bireylerin yaş, cinsiyet ve sayısal durumuna göre, (yapısal)
olmak üzere iki ana başlıkta sınıflandırabiliriz:
Seslendireceği yapıtın türü ve sanatsal özelliklerine göre oluşturulan sanatsal korolardan bazıları:
Halk Müziği Koroları
Koroyu oluşturan bireylerin, cinsiyet, yaş ve sayısal durumuna göre oluşturulan yapısal korolardan bazıları;
1998 yılı verilerine göre, Almanya’da 60.000, Bulgaristan’da 10.000, Fransa’da 20.000 üzerinde koronun varlığını biliyoruz. Bu durumda, çağdaş batı kültürü ve sanatının planlama ,üretme, gelişme ve paylaşma aşamaları için, korolu bir Avrupa’nın, ne denli uygun bir ortam oluşturduğunu belirtebiliriz.
Elimizde, dünyada şu an kaç koronun var olduğunu gösteren bir veri bulunmamakla birlikte, bazı verilere, bilgilerimize ve öngörülerimize dayanarak bu sayının 1 milyon koronun üzerinde olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Her koroda ortalama 50 kişinin bulunduğunu da varsayarsak, bu, koro kurma ve korolarda ortak bilinçle demokratik yapı içerisinde, üretme, yönetme ve paylaşma bilincine ulaşmış 50.000.000 kişinin örgütlüce çalıştığını gösterir.
Korolardaki yaş gruplarına baktığımızda, birçok etmene bağlı olarak, koroların % 75 – 80 inin çocuk ve gençlik yaş grubundan oluştuğunu da söyleyebiliriz. Bu sonuç bir anlamda, toplumsal değişim ve kültürel gelişmenin oluşup yeşerdiği alanın da, Çocuk ve Gençlik Koroları olduğu gerçeğini karşımıza çıkarır.
5- Koroların yaşamsal işlevleri,
İnsan yaşamında koroların
a- Bireysel,
b- Çevresel-Toplumsal,
c- Eğitimsel,
d- Psiko- Sosyal,
e--Kültürel,
f- Ekonomik
işlevleri bulunmaktadır.
Bireysel İşlev:
Koroyu oluşturan bireylerin, kendine güvenme, kendini etkin kılma, hoşça vakit geçirme, zamanı iyi değerlendirme ve programlı yaşama bilincine ulaşma, birlikte iş yapabilme, çok boyutlu düşünebilme, örgütlenme, bir yönetim etrafında düşünceleri oluşturma ve paylaşma, meslek alanı olarak müziği seçme, duygulu ve duyarlı olma, yaşamın tadına varma, doyum sağlama, gerektiğinde liderlik yapma ve kendini aşabilme gibi insanca değerleri edinebildiği en verimli ortam, korolardır.
Toplumsal İşlev:
Toplumları oluşturanlar bireylerdir. Korolarda kazandıkları bireysel özellikleri taşıyanların oluşturduğu toplumların niteliklerinin de, bireylerin bireysel niteliklerine koşut olarak biçim kazanacağı tartışılmaz bir gerçek olacaktır. Bu bağlamda, koroların çevresel ve toplumsal işlevlerinden bazılarını şöylece sayabiliriz.
Bir gruba ait olma-korodaş olma, başkalarını da gruba katma-korodaşlaştırma, toplumsallaşma, toplumsallaştırma, topluluk üyesi olma, toplumsal kurumlaşma-kurumsallaştırma, toplumsal haz duyma-duyurma, korosal ses-söz birliği sağlama, toplumsal ses-söz birliği sağlama, uluslararası ses birliği sağlama, küresel ses birliği sağlama, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma duyusu sağlama, ulusal gurur ve sevinç birliği sağlama, uluslararası ve küresel sevinç birliği sağlama.
Eğitimsel İşlev:
Şarkılarda işlenen temalarla, konuşma ve yazma diliyle gerçekleştirilmek istenen temel eğitime katkıda bulunmak, genel müzik eğitimine doğrudan katkı sağlamak, yaygın müzik eğitimi alanı olmak ve mesleki müzik eğitimine uygulama alanı olmak.
Psiko-Sosyal İşlev:
Gerek hemcinsleriyle ve gerekse karşı cinsle birlikte, gerçek psiko -sosyal yaşamın bir provasını yapmak, sosyal etkinlikler ve dinletiler aracılığıyla, sosyal yaşamın ta içinde yer almak, psikolojik ve sosyal gelişmelere ayak uydurabilmeyi öğrenmek, korolar aracılığıyla edinilen sosyal gelişimi çevreye ve topluma taşımak, sosyalleşmek ve sosyalleştirmek.
Kültürel İşlev:
Korolar arasında ortak ve hemen hemen her koroca benimsenen bir yaşam biçimi bulunmakla birlikte, her koronun da kendine özgü bir yaşam biçimi vardır. İşte bu yaşam biçimlerine, koro kültürü denir. Koroların ortak dilini oluşturan müzik dili-müzik kültürü içinde, koro kültürü, önemli bir yer kaplar. Koro üyelerince benimsenen davranışlar, paylaşılan duygu düşünce ve toplumsal değerler, edinilen alışkanlıklar ve kazanılan müziksel değerler, koro kültürünün temelini oluşturur. Edinilen tüm değer ve birikimleriyle her koro kendine özgü bir kültürel varlık ve kültürel birimdir.
Bu yapısıyla korolar aynı zamanda, toplumsal kültürü oluşturan birer aile bireyleri gibidirler.
Kültürün en küçük toplumsal çekirdeğini oluşturan korolar, koro kültürünü, şarkı dilinin korosallaşmış şekli olan koro dili aracılığıyla yayarlar.
Koro dili; ses, söz, ezgi, ritim, şarkı, devinim ve bedensel dillerin kullanıldığı geniş kapsamlı ve katılımlı bir dildir. Koro dilini iyi kullanan korolar, kültürel işlevlerini de bir o kadar verimli olarak yerine getirirler.
Bu yapısıyla korolar;
1- Sanatsal olarak: genel müzik kültürü yanı sıra, halk müziği, eğlence müziği, sanat müziği, dini müzik, popüler müzik ve çağdaş müzikle ilgili kültürlerin gelişmesine doğrudan katkıda bulunur.
2- İçerik olarak: bireysel, kümesel, yöresel, bölgesel, ulusal, uluslararası, kıtasal, kıtalararası, küresel ve evrensel kültür birikimlerinin oluşumuna ve gelişimine de doğrudan uygulama alanı olabilmektedir.
3- Korolar gelenek ve göreneklerin korunup yaşatılması ve yeniliklerin de çağa ve çağın ileriye taşınması konusunda kültürel aktarma işleviyle de yükümlüdürler.
4- Korolar, ürettiklerini sergileyip dinleyicilerle paylaştıkları dinletileriyle, kitap, plak, CD, kaset, radyo ve televizyon yayınları gibi yayın araçlarıyla kültürel etkinlik ve kültürel yayın alanı olma işlevine de sahiptirler.
5- Son olarak korolar, özel ve tüzel kişiliklerce oluşturulduklarında, gerek o kuruluşları ve gerekse de kendi oluşumlarını temsil eden kurum olma, kurumsallaşma işleviyle de görevlidirler. Okul Koroları, Devlet Koroları, Dernek Koroları ve Özel Kişi Koroları gibi.
Ekonomik İşlev:
Günümüzde koroların üretimleri, artık bir mal olarak alınıp satılmaktadır. Bu bağlamdaki mallar sanatsal üretimler-sanatsal mallar olarak değerlendirilir. Her düzeydeki koro kültürü ürünleri hem ticari hem sanatsal ve hem de ulusal ve uluslararası dinleti ve festival düzenlemelerinde büyük ekonomik etkinliklerle değerlendirilmektedir. Korolar kültürlerini daha da ekonomik olarak değerlendirmekte de işlevseldirler.
6- Tarihsel Süreçte Koro-Kültür ilişkisi,
İnsanlık tarihine baktığımızda, koroların evrimi ile, insanlığın toplumsal ve kültürel gelişiminin birbirine koşut olarak geliştiğini görmekteyiz. Bu bağlamda, “Eski Yunan Uygarlığı”nı betimleyen yapıtlardan, koroların bu uygarlığın gelişiminde ne denli önemsenerek kullanıldığını öğrenebiliyoruz.Doğurup geliştirdiği çokseslilik aracılığı ile demokrasi ve cumhuriyet kavramları ile, kısaca “Batı Uygarlığı” diye tanımladığımız kültürel birikimi sağlayan temel olguların başında, korolar gelmektedir.
Günümüz dünyasında “Çağdaş Uygarlık” kavramı ile eşdeğer konumda kullanılan “Batı Kültürü”nün gelişimine bir göz attığımızda, özet bir anlatımla, şöyle bir durumla karşılaşırız:
1- İsa’dan sonra, Antakya, İskenderiye, Kudüs, İstanbul ve Roma’da bulunan kiliselerdeki papazlar, hıristiyanlığı, ilahiler ve şarkılar aracılığı yayabilmek için çaba gösteriyorlardı. Her biri ayrı müziksel tondan, ayrı ezgilerden ve ayrı yapıdaki şarkı ve ilahilerden oluşan bu müziksel seslendirme, 650 yıl geleneksel, bireysel yapısını korudu ve teksesli olarak sürdürülen bu devinim, toplumlar üzerinde yeterli bir kültürel birikimin oluşmasını sağlayamadı.
2- Roma kilisesindeki papa Gregor, örgütlü bir şarkı söyleme gereksinmesi duyarak “Gregor Ezgileri”ni üretip, tüm kiliselerin bu şarkıları aynı biçimde söylemesine yönelik çalışmalarda bulundu.
3- 750 yılında, aynı amaca yönelik olarak Scola-Cantorum adlı, “birlikte şarkı söyleme okulu” açıldı. Bu okul, örgütlü ve bilimsel olarak, korolar aracılığı ile şarkı söyleme ve daha sonra oluşacak sanatsal ve kültürel gelişmelerin toplum içinde doğup büyüyüp geliştiği ve bu günkü batı sanatı ve kültürünün temelinin atıldığı okul olmuştur.
4- Daha sonraki yüzyıllarda kiliseler aracılığı ile bu okullar çoğalmış ve teksesli söylenen geleneksel ezgilerin yerini yavaş yavaş, çoksesli ve çok sözlü ezgiler ve devinimsel nitelikli müzik yapıtları almaya başlamıştır. Bu okullardaki müziksel gelişme, toplumun düşüncelerini de çok yönlü olarak aktarabilme, plastik sanatlarda kullanılan elemanların da giderek çoğalan sınır tanımayan bir duruma kavuşmasına yol açmıştır.
5- Tarihsel süreçlerini bildiğimiz Romantik ve Gotik çağlardan sonra 15. yüzyıla gelindiğinde, aynı okullar yani bir başka deyişle korolar aracılığı ile yayılıp gelişen sanatsal ve düşünsel birikimler ile toplumun tüm katmanlarında “Dindışı Söylemlerin ve Dindışı Şarkıların” etkinlik kazandığı “Rönesans Kültürüne- Rönesans Çağına” erişilmiştir.
6- Kurulmasına ve gelişmesine sahiplik yaptığı korolar ve korolar aracılığı ile oluşan orkestra, opera, tiyatro, bale ve dans toplulukları ile bunların etkileriyle oluşan mimari ve diğer plastik sanat değerlerinden en üst düzeyde yararlanan kilise ve kiliselerin egemenliğindeki saraylar, bu değerlerden halkın yararlanmasına yönelik olarak yeterli düzenlemeleri geliştirmiyorlardı. Aynı ortamda yetişen bireylerin oluşturduğu aydınlar, düşünürler ve sanatçıların öncülüğünde, 1789 Fransız İhtilali gerçekleşti ve kilise ve sarayda üretilen tüm kültürel değerler bu hareketle birlikte halkça da paylaşılmaya başlandı. Bundan sonradır ki kültürel değerler, demokratik bir ortamda, çoksesliliği çok boyutluluğu önemseyip geliştirerek ve halkın birlikte üretip, yönetip paylaşması anlamına gelen çağdaş kültürün temel kurumu olan “Cumhuriyet” düzeninin doğmasına yol açmıştır.
Batı kültürünün geçirdiği bu evrelerle, bir koronun oluşumu için geçirdiği evreleri karşılaştırdığımızda önemli benzerlikleri bulabildiğimize tanık oluyoruz. Bu durum bize, toplumsal ve kültürel gelişimin korolar aracılığıyla daha da etkin olarak ve ona koşut olarak gerçekleşebildiğini kanıtlamaktadır.
7- Değerlendirme ve Sonuç:
Bu bildiride, toplumun kültürel gelişiminde koroların önemi ve yeri, bilimsel yaklaşımlarla desteklenerek vurgulanmaya çalışılmıştır. Bildirinin, “II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı” sempozyumunda sunulmasının nedeni ise, metnin içinde vurgulandığı gibi, Çocuk ve Gençlik Korolarının, diğer tüm koroların içerisinde ağırlıklı yer kapsamasındandır.
Gerçekte tüm koroların, kültürel gelişimde önemi büyük olmakla birlikte, belirteceğimiz nedenlerle de, Çocuk ve Gençlik Koroları daha da etkin konumdadır. Bu nedenlerden birkaçını şöylece sayabiliriz:
1- Çocuk ve Gençlik Korolarının nicelik açısından tüm korolar içerisinde kapsadığı yer, % 75 - 80 oranındadır.
2- Çocuk ve Gençlik Korolarını oluşturan bireyler, nitelikli eğitimin verilebileceği en uygun yaştadırlar.
3- Çalışma yaşamına henüz başlamadıklarından, korolarda öğrenme ve üretme sürecine daha çok zaman ayırabilirler.
4- Bireysel ve toplumsal kişiliklerini oluşturma aşaması da tam bu yaşlarıdır.
5- Diğer yaşlara göre, çocukluk ve gençlik yaşlarında, devinim yeteneklerini daha etkin kullanabilirler.
6- Müziksel bellekleri ve diğer müziksel yeteneklerini de, daha verimli olarak değerlendirebildikleri yaşlar, tam da bu yaşlardır.
7- Toplumsal gelişme için gerekli olan, ulusal ve evrensel kültür bilincinin, insanlara aktarılabileceği, duyguların en yoğun biçimde işlenebileceği yaşlar gene çocukluk ve gençlik yaşlarıdır.
8- Toplumun yetişkin yaşlarda bulunan bireylerinin yaşamlarının çok büyük bir dilimi çocuk ve gençlerle iletişim içinde geçtiğinden, çocuk ve gençlik korolarının diğer yaş gruplarıyla etkileşimi de bu yaşlarda çok daha verimli olmaktadır.
9- Çocuk ve gençlik edebiyatını içeren metinlerin aynı zamanda çocuk ve gençlik koroları için yazılan bestelerde de kullanılması
Anlatılmaya çalışılan nedenlerle, toplumun kültürel gelişiminde, genel olarak tüm koroların, özel olarak da Çocuk ve Gençlik Korolarının önemli bir yeri vardır.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ve bağımsızlığımızın değerini, “İstiklal Marşı” ile, Cumhuriyetimizin kazanımlarını ve değerini, “Onuncu Yıl Marşı” ile, hayvan sevgisini “Hayvanları Sevelim” ya da “Mini Mini Bir Kuş Donmuştu” şarkılarıyla evrensel barış ve çocuk sevgisini, “Bir Dünya Bırakın Biz Çocuklara” adlı şarkı ile, Atatürk sevgisini, “Biz Atatürk Gençleriyiz” adlı gençlik şarkısı ile, Yunus Emre’yi tanıyıp sevmeyi, “Yunus Emre Oratoryosu” ile, ve daha pek çok alandaki kültür birikimlerini, konularla özdeş şarkıları korolar aracılığı ile tüm toplumumuza söylettiğimiz zaman, toplumca müziksel belleklerimizde yer almalarını sağladığımız zaman daha iyi anlayacağımız, daha da iyi kavrayabileceğimiz, tartışılamaz bir gerçek olmaktadır.
Kültürel gelişimine değer veren toplumlar, bu bilince ulaşarak güçlerine güç katmışlardır. Çağdaş uygarlık ve çağdaş kültüre, korolarıyla birlikte ulaşmışlardır. Bunun ayırdına varamayan toplumlar ise, hala müziği, ilk insanların, tören danslarına eşlik için kullandıkları işlevselliği düzeyinde kullanmaktadırlar. İslamiyetin yayılması için gerekli olan en etkili aracın insan sesi olduğunu kabul eden İslam dünyasının önüne, bu sesi müzik sanatı içerisinde kullanmanın uygun olmadığı görüşü yerleştirilmiş ve bin yılları aşan bir süre, Hıristiyan dünyasının öncülüğünde oluşan batı kültürü, rakipsizce yoluna devam etmiştir.
Çağdaş kültüre ulaşmak isteyen toplumlarca, seslendirdiği şarkılar aracılığı ile, bireysellik yerine toplumsallığı, ben ve sen yerine biz ve onları, ilkel duygular yerine evrenseli, karamsarlık yerine yaşama sevincini, kısacası insana insanca ince duyguları ve değerleri aktarmaya çalışan nitelikli koroların kurulup geliştirilmesi ve kullanılması kaçınılmaz bir zorunluluk olacaktır. Bu zorunluluğu karşılamanın yöntemi ise, genel eğitimin yanı sıra müzik eğitim sisteminin, “Korolarla Müzik Eğitimi Sistemi” üzerine kurulmasıdır.
KAYNAKLAR