BİLDİRİLER |
Itır Eskioğlu
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.116-123.
I. GİRİŞ
Müzik
eğitiminin çocuk gelişimine etkilerinden söz etmek demek, öncelikle
“müzik-çocuk gelişimi” ikilisi arasında bir korelasyon olduğu denencesini savunuyor olmak
anlamına gelmektedir. Bu denenceyi destekleyen temel sayıltı
ise, müziğin insan yaşamında belirli bazı işlevleri olduğudur.
Müziğin
işlevleri, özü bakımından estetik temelli olup, bireysel, toplumsal, kültürel,
ekonomik, eğitimsel nitelikler taşır. İşlevlerinin insan yaşamındaki yeri ve
önemi nedeniyledir ki, müzik, insanlık tarihinin en eski çağlarından beri, hem
çok etkili bir eğitim aracı, hem de çok önemli bir eğitim alanıdır. (Uçan,
1994)
Müziğin temel eğitimindeki ilk amaç,
çocukta müzik sevgisini uyandırmak, hayal dünyasında müzik imgesini
geliştirmek, ritim duygusunu ve kulak duyarlılığını kesinleştirmektir. (Pamir)
Müziği seven çocuk insanı sever,
toplumu sever, yaşamı sever, eşsiz bir ruh gücü ve zenginliği kazanır.
Eflatun’un da dediği gibi, estetik eğitim, ahlak eğitimini de etkiler. W.Shakespare’nin Venedik Taciri adlı oyununda “Kendinde müzik
olmayan, seslerin tatlı ahenginden heyecan duymayan insan, hinlik ve hırsızlık
için yaratılmıştır. Onun ruhu geceden daha karanlık, tutkuları cehennemden daha
karadır. Böyle bir insana güvenmeyiniz!” diyen sözlerinden de yola
çıkarak, insan ruhunun güzelliklerin
yüceltebileceğini vurgulamak gerekir. Müzik bir güzellik ve eğitim aracıdır;
insanı yumuşatarak geliştirir. (Yönetken, 1993)
Sanat, “yeterli ve amacına uygun müzik eğitimi almış bireylerden oluşan,
sanat kültürü almış aydınlara sahip” toplumlarda rahat soluk alır ve
gelişebilir. Avrupa’da müzik sanatı son yüzyılındaki büyük gelişimini geniş
ölçüde okul müzik eğitimi ve öğretimine borçludur. (Yönetken, 1993)
2. YÖNTEM
Bu araştırma betimsel bir alan araştırmasıdır ve evrenini, “müzik eğitiminin yararları”, örneklemini “müzik eğitiminin çocuk gelişimindeki
etkileri”, oluşturmaktadır.
Bu araştırmanın
konusu ve kapsamı gereği, “yazımlanmış” ve “yazımlanmamış” veri kaynaklarının
her ikisinden de yararlanılmıştır.2 Bilir kişilerin görüşlerinin alınması
kapsamında elde edilen bilgilerden ve konuyla ilgili olarak yararlanılan İngilizce
yazılmış/İngilizce’ye çevrilmiş/Türkçe’ye çevrilmiş kaynaklardan elde edilen
veriler bulgular bölümünde kullanılmıştır.
3. BULGULAR VE YORUM
3. 1. Çocuğun Gelişiminde Olumlu Etkilere Sahip Olabilmesi
İçin Müzik Eğitiminde Bulunması Gereken Nitelikler
Suzuki’ye göre, çocukların pek çok
yeteneğinin3 kendi yapılarının
bir parçası haline gelene dek geliştirilmesi gerektiği açıktır. Ancak
okullardaki müfredat öğrenmenin bu temel kuralını göz ardı ederek, bireysel
farklılıklarsa hiç düşünülmeyerek uygulanmaktadır. Çocuklar günlük olarak, sürekli zorluğu artan materyaller
öğrenmeye zorlanmakta ve bazıları bu hıza yetişemeyerek cesaret kırıklığı
yaşamakta, engellenmiş olmaktadırlar.(Erman, 2000)
Kendi ülkemizden bir örnek vermek
gerekirse, MEB müzik ders programlarının hedefinin, uygar insan yetiştirmede
çocuğu ya da genci her yönüyle tamamlamak amacıyla
kulağını, sesini, zevkini eğitmek ve ona genel bir müzik kültürü kazandırmakla
beraber, müzikal yönden diğerlerinden farklı yeteneklere sahip olan öğrencilerin
saptanması ve yönlendirilmesi gibi, baştaki hedefi bütünleyen yeni düşünce ve
yaklaşımları da içermesi gerekir. (Tufan, 1992)
Bu bağlamda; hem bireysel hem toplu
çalışma imkanı veren müzik dersleri, çocukların içinde bulundukları yaşa,
çevreye ve kendi kişilik yapılarına göre farklı
öğrenme ve gelişme özellikleri gösterdikleri göz önüne alınarak
yapılmalıdır. Özel eğitim söz konusu ise, bireysel farklılıkların gözlemlenmesi ve özellikle
başlangıç derslerinde çocuk hakkında ön
fikirler oluşturmamızı sağlayan kendine özgü öğrenme-kavrama becerisi,
bedensel-zihinsel uyum özellikleri, var olan müziksel yeteneğinin düzeyi ve bu
düzeyin gelişim hızı doğrultusunda ona en uygun yöntemlerin, konu
sıralamasının, ders süresi ve yoğunluğunun belirlenmesi çok önemlidir.
Müziğin temel eğitimindeki ilk amacın çocukta müzik sevgisini
uyandırmak, hayal dünyasında müzik imgesini geliştirmek olması
nedeniyle, başlangıçta derslerin önemli bir bölümü müzikli oyunlarla çocuğun
kendini ifade edebileceği ve zevk alabileceği
biçimde düzenlenmelidir. Çocukların severek ve kolayca öğrenebileceği hem de
günlük yaşamında var olan ezgileri içeren kitaplar seçilmeli, çeşitli çalgılar
(özellikle Orf çalgıları) gibi öğrenmeyi destekleyici
görsel materyaller kullanılmalıdır. Bu tür materyaller sayesinde alana özgü
teorik bilgilerin sıkmadan ve somuttan-soyuta ilkesi korunarak verilebilme
şansı da doğacaktır.
Kaliteli
bir eğitimde olması gereken bir başka nitelik de, hayata geçirmedir (yaşantıya
katma). Çocuğun günlük yaşamdan kopuk olmayan şarkıları öğrenmesi buna bir
örnek oluşturabileceği gibi, gurup içindeki etkinlikler de önemli bir yaşantıya
katma biçimidir. Kişinin, emsallerini gözlemlemesi ve deneyimlerini paylaşması
yaptığı işin toplumsal değerini ve işlevini
anlamasına yardımcı olur. Bu etkinlikler okulda koro ile dinleti
sunumları ve bireysel konserler verme ya da izleme
biçiminde olabilir.
İyi bir
eğitim her şeyden önce çocuğun “hazır bulunuşluk” düzeyine bağlıdır. Yani iyi
motive edilmiş bir çocuk / çocuk gurubu, gelişim yoluna doğru adımla
başlamıştır denilebilir. Burada, olumlu
bir pekiştireç olan “övgü”nün de müzik derslerinde
yer alması gereken bir konu olduğunu vurgulamak gerekir. Klasik eğitimin
vazgeçilmez bir öğesi olan “pekiştireç kullanımı”,
her ne kadar bir yargı bildirdiği ve oto-kontrolü gerilettiği gibi gerekçelerle
çağdaş eğitim yaklaşımlarında tercih edilmiyor olsa da, özellikle okul öncesi
ve ilk öğretimde kontrollü biçimde kullanılmasının yararları vardır. Yerinde ve
uygun bir dille kullanılan her tür pekiştireç
öğrenmede motivasyonu sağlayabilir.
Örnek olarak, pekiştireç olarak
kullanıldığında “övgü” nün
motivasyondaki büyük etkisi tartışmasızdır ve bu basitçe şu cümleleri
değiştirerek bile sağlanabilir:
Yanlış yapıyorsun(uz) : “ Böyle olduğundan emin
misin(iz)?”(OTOKONTROL)
Ne öğrettiğimi anlamamışsın(ız) : “ Bu konuyu yeniden ele alalım ve tekrar deneyelim” (DÜZELTME)
Eh...bu bir şeye
benzedi : “İyi! Daha iyisini de yapabileceğine(ize)
inanıyorum! (TEŞVİK)
Olmadı : “Güzel, daha da güzelini yapmayı
zamanla öğreneceksin(iz)” (TAKDİR)
Son
olarak, sağlıklı, huzurlu, başarılı, mutlu çocuklar yetiştirmek için en önemli
vitaminin SEVGİ olduğunu hatırlayarak, müzik eğitiminin bir sevgi
aktarımına sahip olması gerektiğini de vurgulamak gerekir.
3.
2. Müziğin Çocuk Gelişimindeki Etkileri
Müziksel yetenek seviyeleri ne olursa olsun, her çocuğun
hayatında müzik vardır ve her çocuk müzikle ilgili en az bir etkinliği yaşamına
katmaktan keyif alacaktır. Bireysel olarak ya da toplu
biçimde çalgı çalmak / şarkı söylemek,
dans etmek, müzik dinlemek bu etkinliklerden bazılarıdır. Çocuğu
bunlardan kendisini en iyi ifade edebileceği hangisi ise ona yönlendirmek ve
genel bir müzik sevgisi, beğenisi kazandırmak özellikle okul öncesinde başlanılması
gereken eğitim hizmetlerindendir ve hem uzman eğitimcilere hem ailelere
sorumluluk düşmektedir.
Müziğin,
çocuğun gelişimine etkileri, çocuğun müziksel becerilerinin geliştirilmesi ve müzik eğitimi yoluyla müzik
dışı becerilerinin de geliştirilmesi olmak üzere iki yönlü düşünülmelidir.
3. 3.
Müziğin, Çocuğun Duygusal ve Sosyal Gelişimine Etkisi
Her
çocuğun, özellikle kendisini
en iyi ifade edebileceği müziksel etkinlik türünde gurupla çalışması kuşkusuz
onun sosyalleşmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Örneğin, gurupla söyleme,
sesini kullanmayı ve denetlemeyi keşfedeceği, uyum becerisini geliştireceği,
işbirliğine dair disiplin kazanacağı türden bir etkinlikken; bireysel çalgı
çalması enerjini olumlu yönlendirebileceği, kişisel doyum sağlayabileceği ve
ritim-melodi duygusunu geliştirebileceği türden bir etkinliktir.
Benzer biçimde, çocukların müzik duygusunun gelişiminde
sürekli dinleme önemli yer tutar. Bu nedenle derslerde sıklıkla canlı ya da herhangi bir kayıttan dinlemeye zaman ayrılabilir.
Bunun ev yaşantısı içinde sürdürülmesinin önemi de büyüktür. Ancak dinleme
günlük bir alışkanlık olarak ele alınmalı, çocuk oturup dinlemeye
zorlanmamalıdır. Örneğin yemek yerken, oyun oynarken ya
da uyumak için yattığında...
Sanılanın tersine, çocuk aynı müziği sıklıkla dinlemekten
sıkılmaz ve dinleme olumlu bir öğrenme sağlar. (Tabi, tekrarlar hakkında
şikayet edildiğini duymaz yani böyle bir olumsuz öğrenme ile karşı karşıya
kalmazsa!!!) Özel eğitim söz konusu ise, çocuğun dinlemesi için seçilen eserlerin
içinde ileride çalacağı / söyleyeceği parçaların olması o parçaları öğrenirken
hiç duymadığı bir parçadan kat be kat
kısa sürede sonuca ulaşmasını da sağlayacaktır.
Müzik
dinleme etkinliğinde dikkat edilmesi gereken nokta, dinlenilecek müziklerin seçimidir.
Yapılan seçimler, çağdaş ve gelişmeye açık nitelikte çalışmaları, çeşitli
türleri / formları / ses sistemlerini, hem evrensel hem ulusal ve hem sanat hem
halk müzik örneklerini içermelidir.
Çocuklara
müzik öğretimini verenlerin raporları, diğer bir çok faydayı müzik öğretimi ile
ilişkilendirmektedir. Duke, Flowers ve Wolf (1997), ailelerin ve piyano eğitmenlerinin, piyano
öğretiminin çocukların “disiplin, adaptasyon, rahatlama yeteneği, öz-güven4 sorumluluk, kişisel
düşünce” gibi kişilik özelliklerinin gelişiminde etkili olduğuna ve öğrencinin
yaşamdan aldığı zevki arttırdığına inandıklarını bulmuşlardır. Piyanistin
kişilik özellikleri üzerine yapılan ender araştırmalar (Kemp,
1996) bu inanışların deneysel kanıtlarla desteklenebilirliğini öne sürmeyi
mümkün kılmaktadır.
Spychiger’in araştırmasına ve “ Mozart IQ Artışı Sağlar” adlı çalışmanın
sonuçlarına dayanılarak şunlar söylenebilir: Daha fazla müzik eğitimi alan
çocuklar, öğretmenleri ile daha işbirlikçi ve arkadaşları ile daha dostça
ilişkiler içindedirler. Ayrıca, çocuklar
birlikte müzik yaparlar ve şarkı
söylerlerse, birbirlerini dinlemeyi daha kolay öğrenirler. Çünkü rekabetçi davranışlar müzik yapmakla uyuşmamaktadır. (Edwards, 1997)
3.
4. Müziğin, Çocuğun Bedensel ve Psiko-Motor
Gelişimine Etkisi
Seslerin doğumundan itibaren
çocuğu devinimlere yönlendirdiği bilinmektedir. Şarkılardaki soluk
belirteçlerine göre nefes alma, solunum kontrolünü ve akciğer gelişimini
sağlayabileceği gibi; çalgılarla çalışma, hem büyük ve küçük
kasların gelişimini hem psiko-motor
gelişimini olumlu etkiler. Bu etkinliklerin gurup içinde sürmesi gelişimi hem
hızlandırır hem de iletişim becerilerine yeni bir pencere açar.
3. 5. Müziğin Çocukta Dil Gelişimine Etkisi
İnsan doğuştan dil ve konuşma
yeteneğiyle doğar. Önce çevresindeki sesleri dinler, bunları anlamaya ve
benzerini çıkarmaya çalışır. Ardından kendisini anlatmak ve çevresini anlamak
için sözcükleri kullanarak cümleler kurar. Sesler, çocuğun dış dünya ile ilk
iletişim aracıdır.
Çocukta dil gelişimi okul öncesinde gerçekleşir.5Bu gelişimi destekleyen en güzel araç şarkılar ve tekerlemelerdir. Sözleri, dili ve duyguları geliştirici olan, ezgileri uygun ses aralığında yazılmış, söz-müzik cümleleri uyumlu (prozodisi başarılı), doğru cümlelemeler, doğru vurgulamalarla söyletilen şarkılar ve tekerlemeleri, 6 yaştan sonra örgün eğitimde “yazma” öğrenimi izler. Burada, öğretmenin diksiyonu vb. çok önemlidir çünkü o bir modeldir. (Seyrek&Sun, 19??)
Müziğin, dil gelişimini hedefleyerek
bir öğretim aracı olarak kullanılmasında, dildeki ve müzikteki bilişsel
süreçlerin karşılaştırılması sonucu saptanan benzerliklerden de bilinçli
biçimde yararlanılabilir.6
“Müzik eğitimi işitsel temporal
işlemleri kuvvetlendirerek, sözel becerilerin gelişimini dolaylı yoldan
etkiler” şeklindeki hipoteze dayalı bir araştırmalarında Jakobson,
Cuddy, Kilgour (2003);
işitsel temporal işlemlerin kuvvetlenmesinin, hızla
değişen akustik olaylardaki çok ince ayrımları fark edebilme şeklinde
gerçekleştiğini ortaya koymuşlardır. Müziksel algı ve sözel algı bağlantısı, sağdan çok sol lobda etkili çimde gelişmektedir. Dahası, deneklerle
yapılan önceki çalışmalarda işitsel temporal
işlemlerin gelişimi- sözel ayırt etme becerisi- dili anlama becerisi arasında anlamlı bir bağlantı olduğu
anlaşılmıştır. Tüm bu çalışmalardan anlaşılmıştır ki, müzisyenlerde işitsel temporal işlemlerin gelişmesi, diğer insanlardan farklı
biçimde sözel bellek becerilerinin de öne çıkması-artmasına yol açmaktadır.
Müzisyenlerde
sözel belleğin performansındaki bu artış, müzik eğitiminin işitsel işlemlerden
sorumlu temporal lobu
geliştirmesi yolu ile gerçekleşmektedir:
1. Bilişsel algı
ve işlemler müzik eğitimi ile güçlenmektedir.
2. Bu ise, sol beyinde
yer alan işitme bölgesinin nöronlarındaki plastik (geri dönebilir-2 yönlü
esnekliği olan) değişimler yoluyla
gerçekleşmektedir.
Bu değişimlerde, bireyin kaç yaşında
eğitime başladığı önem taşımaktadır çünkü beynin işlevsel ve yapısal
karakteristikleri yaşa göre
biçimlenmektedir. (Bu anlamda 7 yaş sonrası biraz şanssız bir durum oluyor.) (Jakobson, Cuddy, Kilgour, 2003)7
İsviçre Fribourg Üniversitesi Elemanı psikolog Maria
Spychiger’a göre, okulda daha çok müzik eğitimi alan
çocukların dil öğrenme yetenekleri normal eğitim görenlere göre daha çok
gelişmektedir. Spychiger’ın araştırmasında, yaşları 7
ve 15 arasında değişen çocukların bulunduğu 70 sınıfın yarısına, matematik ve
dil derslerinden artan zamanlarda, haftanın 5 günü fazladan 45 dakika müzik
eğitimi verilmiş, diğer yarı müzik derslerini
haftada 1-2 saat almayı sürdürmüştür. 3 yıl sonunda değerlendirilen
veriler, fazladan ders alan çocukların dil derslerinde daha başarılı
olduklarını gösterirken, daha az müzik eğitimi alan kontrol gurubu çocuklarının
matematik başarıları ile fark oluşmadığı saptanmıştır. (Edwards,
1997)
3. 6. Müzik Eğitiminin Çocuğun Bilişsel Becerilerinin
Gelişimine Etkileri
“Müzik”
ile “beynin erken gelişimi” arasında önemli bir bağlantı vardır. Bu gelişme
okulların müzik programlarında sınırlamaya gitmeleri ile ortaya çıkmıştır.
İnsanlar çocuklarının piyano dersi almaya başlamasını isterken, neden
bahsettiklerini bilmekte ama çok daha
erken başlamaları gerektiğini bilmemektedir. Çalışmalar, erken müzik
eğitiminin özellikle de piyano derslerinin gerçekten de çocukların
beyinlerindeki işlem merkezlerini
geliştirdiğini göstermiştir. (Beachwood,1997)
Irvine, California Üniversitesi
araştırmacılarından Frances Roucher
ve Gordon Shaw 1993’te okul
öncesi çocuklar üzerinde yaptıkları araştırmalarda, 3-5 yaş arası çocukların 6
aylık piyano dersinden sonra, matematik ve diğer bilimler açısından çok önem
taşıyan uzaysal algılama testlerinde ve
bulmacalarda heyecan verici gelişmeler gösterdiklerini saptamışlardır.
Araştırmacılar, müzik eğitiminin beyindeki yeni ve sürekli bağlantılar
oluşumunu canlandırdığına inanmaktadırlar. (Beachwood,1997)
Müzik eğitiminin
uzaysal becerilere etkisini inceleyen önemli bir çalışma olan, Mozart Etkisi’ne
göre, Sadece 10 dakika Mozart dinletilen guruplarda bile uzaysal algılama
testlerinde %30luk bir başarı artışı
sağlanmıştır. Aynı araştırmacılar modern müziğin benzer etkileri olup
olmadığına da bakmış ancak hiçbir önemli etki ile karşılaşmamışlardır (Beachwood,1997)
Konusunda kendinden önceki bulgulara dayanan bir başka
araştırmaya göre Mozart Etkisi, tempo ve tonun etkisi ile, uyarılma düzeyinde
ve duygu durumda oluşan değişikliklerin sonucunda oluşmaktadır. Bu etki, zamana
göre de değişiklik göstermektedir: 10 Dakika dinlemenin kısa dönemli etkisi varken,
uzun bir zaman düzenli olarak dağılan müzik eğitiminin uzun dönemli etkisi
oluşmaktadır. (Husain, Thompson,
Glenn, 2002)
Mozart etkisi ayrıca şu iki şekilde de açıklanılmaya çalışılmıştır:
A: Mozart ®
Sinirsel Etkinleştirmenin Kalıpları ® Uzaysal beceriler
® Tempo ® |
Uyarılma
Düzeyi ® |
Bilişsel
Performans |
|
Zevk ® |
|
||
® Ton
® |
|
||
Duygu
Durum ® |
|
B :
Medikal merkezlerde yapılan araştırmalarda,
Mozart’ın müziğinde de olduğu gibi 20-30 saniye tekrarlı sisteme sahip yüzlerce
kompozisyon incelenmiş ve bunların beyinde tetiklemelere neden olduğu
anlaşılmıştır. Merkezi sinir sistemimizdeki bir çok fonksiyonun da benzer
şekilde çalışıyor olması “Mozart Etkisi” araştırmalarının kullandığı önemli
verilerdendir. (Kliever, 1999)
Bilişsel
becerilerle ilgili olarak yapılmış olan bir başka çalışma ise, Whittell’e aittir: 6 Aylık bir dönem için, 3 ve 4
yaşlarındaki 2 çocuk gurubundan birine piyano diğerine bilgisayar dersleri
verilmiş, dönem sonunda her 2 gruba IQ testleri uygulanmış ve piyano dersi alan
grupta %34’lük ileri performans kaydedilmiştir. Bu çarpıcı sonuç, California
Wisconsin Üniversitesi nöroloji uzmanlarınca, farklı sosyo-ekonomik
sınıflardan 78 çocuk üzerinde denenmiştir. Bu sonuç şu cümle ile ifade
edilmiştir: “ Müzik Nörolojik Sistemin Evrenini Geliştirir”
Araştırmacılar,
çocukların bu ilerlemeyi kodlu imajların
(notalar) bedensel davranışa (piyano çalmak) aktarımını deneme yoluyla kazanmış
oldukları görüşündedir. Bu müziksel davranış, zeka ile birleşmiş nörolojik
sistemin evrenini geliştirmiştir. California Üniversitesi’nden Amy Graziano’ya göre, müzik
eğitimi, beynin uzaysal-zamansal muhakemeden sorumlu bölümlerini yöneten bölümlerin
gelişimini sağlamaktadır. Bunun aksine
bilgisayar dersleri, küçük çocukları düşünmeye ve plan yapmaya
zorlamadığından zihinsel yapıda herhangi
bir gelişmeyi sağlayamamaktadır. (Whittell,
1997)
Giderek
çoğalan araştırma sonuçları, Mozart dinlemenin zihinsel performansı arttırdığı
varsayımını geçerli kılmıştır. Barok müziğin kalıpları ile beyin dalgalarındaki
ritmin benzerliği keşfedildikten sonra Irvine,
California Üniversitesi nöro-biyologlarından Gordon Shaw ve Frances Rauscher 1995’te 75 kolej
öğrencisi ile çalışarak, ayrı ayrı grupları farklı
ses ortamlarında, sessiz, Mozart’ın bir piyano sonatıyla, minimalist müzikle ve repetitive
müzikle test etmişlerdir. Sonuçlar Mozart dinleyen grubun şaşırtıcı gelişme
gösterdiğini ortaya koymuştur. Diğer psikolog ve nöro-biyologların
deney grupları olarak aldıkları çocuklar, saralılar, Alzheimer hastaları, hatta
farelerle yaptıkları araştırmalar ise
Mozart’ın müziğinin beynin motor
koordinasyonunu, görsel algısını ve düşünce sürecini hızlandırdığını ortaya
koymuştur. (Kliever, 1999)
Fransız
tıp ve bilim akademileri üyesi Dr. Alfred Tomatis’e göre beynin elektriksel olarak şarj olmasında
kulaklar anahtar bir rol oynamaktadır. Tomatis’e göre
beyin hücrelerindeki elektriksel enerjinin azalması konsantrasyonun bozulmasına
ve yorgunluğa sebep olmakta, bu durumda beynin de piller gibi şarj edilmesi
gerekmektedir. Tomatis beyin hücrelerinin enerjiyle
şarj edilmesi yollarından biri olarak 5000 ile 8000 hz.
arasında yüksek frekanslar ihtiva eden müziklerin dinlenmesini keşfetmiştir.
Yıllar süren analizlerden sonra Tomatis, bu frekans
aralığındaki seslerin Mozart'ın müziklerinde çok sayıda mevcut olduğunu tespit
etmiştir. Tomatis’e göre kulak salyangozunu dolduran Corti hücrelerinin titreşmesi, jeneratör vasıtası görerek
beynin yeniden şarj edilmesini sağlamaktadır. (Kliever, 1999)
Müzik
öğretiminin araştırılan diğer faydaları akademik başarılarla ilişkilidir.
Zemindeki müziği dinlemeye katılmak gibi göreceli olarak edilgen durumlarda
bile müziğe maruz kalmanın akademik başarıya katkıda bulunduğu ileri
sürülmüştür (örneğin, Schreiber, 1988). Müzik
öğretimine katılan ya da müzikle zenginleştirilen
ortamlarda yaşayan çocuklar katılmayanlardan daha yüksek akademik başarılar
elde etmişlerdir. (Costa-Giomi,
1999) (Harding 1990; Hurwitz
ve diğerleri 1975; Linch,1994) Bununla beraber,
müziğe katılımla akademik başarı arasındaki önemli ilişki tüm öğrenciler için
saptanmış değildir. (Legette,1994; Kooyman,1989) Öğrencilerin yüksek akademik başarı ile
bütünleşmiş olmaları ve müzik eğitiminde de
sebat etmeleri arsındaki ya da düşük akademik
başarıda olmaları ile müzik eğitimi almamış ya da
sürdürmemiş olmaları arasındaki ilişki, belirli bir yöntemle uzun vadede
tartışılabilir.8
1998’de ABD
Ulusal Haber Servisi’nde yayınlanan bir habere göre, SAT9 puanlarındaki artış ve sanat çalışmalarına
ayrılan zamanın uzunluğu arasında direkt bir bağlantı vardır. Okul İdare
Heyeti’nden alınan okul öğrenci kayıtlarına göre, düzenli müzik eğitimi alan çocukların,
sanat eğitimi almayanlara göre, SAT sözel puanları 52 ve matematik puanları 37
olmak üzere toplam 89 puan daha fazladır.
Konsantrasyon,
bir çocuğun neler gördüğünü, duyduğunu ve okuduğunu hatırlamasını sağlar. Bir
iç güçtür, beyin jimnastiğidir, hedefleri iyi belirlemek ve onları
gerçekleştirmektir ve başarı
için temel bir öğedir. Başarı ve başarısızlık arasındaki farkı belirlemede
etkili olan konsantrasyonun gücünü kullanmak ve bunu öğrenmek zordur.
Konsantrasyon çocuğa, disiplini ve hedeflerini belirtip, onları
gerçekleştirmeyi öğretecek ve onu okul
hayatına ve ileriye hazırlayacaktır. Çocuk erken yaşta konsantrasyonu
öğrenirse bunun faydasını hep görecektir.
Konsantrasyonu
sağlamanın en iyi yollarından biri müzik eğitimidir. Çünkü müzik kendi iç
disiplini dolayısıyla ciddi bir dikkat yoğunluğunu gerektirmekte ve yapısı
bakımından sürekli bir düzen içermektedir. Müzikle gelişen konsantre olabilme
becerisi, çocuğun yaşamındaki diğer alanlara da olumlu yansıyacaktır.
Çocukla iletişim kurmaya çalışan
yetişkinlerin, onlara yönelttikleri ilk sorulardan biri, "Büyüyünce ne olacaksın?” sorusudur. Ne
kadar küçük olursa olsun, her çocuğun böyle bir soruyu, bir meslek adı vererek
cevapladığı görülür. Çocuğun hayallerinde oluşan ve oyunlarına yansıyan bu
meslek heveslerinin gerçekle bağlantısı çok zayıftır. Çocuk, meslek hedeflerini
ifade ederken ne yeteneklerini, ne de
mali imkanlarını dikkate alması gerektiğinin farkındadır. O, sadece imrendiği
insanlara benzeme çabasındadır ve mesleği bunun bir aracı olarak görür. Yaşı
ilerledikçe, eğitim hayatının her aşamasında yapıp ettiklerini ve bunlardan
elde ettiği sonuçları değerlendirerek, bunların meslek hedefleri ile
bağlantısını kurmaya çalışır ve bunu çok kez bilinçsiz yapar. (Ünalan, 2001)
Meslek sadece para kazanma aracı
değildir. Meslek, her şeyden önce yetenekleri kullanma, kendini gerçekleştirme
ve geliştirme yoludur ve bir insanın günlük hayatının üçte birini
oluşturmaktadır. Seçilen meslek kişinin ilgi ve yeteneklerine uygunsa ve kişi
işiyle uğraşırken doyuma ulaşıyorsa, hem en üstün verim, hem de mutluluk
gerçekleşir. Buna göre, hayatta mutluluğu kazanabilmenin en önemli şartı,
kendimize uygun bir meslekte
bulunmamızdır. Yanlış yerde bulunan insanın doğru işler yapması beklenemez. (Ünalan, 2001)
Meslek seçiminde
dikkate alınması gereken yeteneklerden “Soyut Düşünebilme”, “El-Parmak Becerisi”, “Göz-El İşbirliği”, “Kas
Koordinasyonu” ve “Yaratıcılık” güzel sanatlar alanının ve özellikle müzik
dalının gerektirdiği becerilerdendir.10(Ünalan, 2001)
Müzik, resim gibi
çok erken yaşlarda kendini gösteren sanat yetenekleri bu genel kriterlerden başka, alana özgü
beceriler de gerektirmektedir ki, bunlar ancak sağlıklı bir ön / erken eğitimle
fark edilerek değerlendirilebilir. Çocukların yeteneklerini tanımak isteyen bir
eğitimci, okul öncesinde ya da ilkokulda çocukların
çeşitli konuları öğrenirken yaşadıkları üzerinde düşünebilir; hangi konuları
daha çabuk ve kolay, hangilerini zorlukla öğrendiklerine bakarak, yetenekleri
hakkında bir fikir edinebilir. Bu tür bir yaklaşım, müzikle ilgili mesleklere ya da bir sosyal etkinlik olarak (mesleki kaygı ile olmasa
da) özel müzik eğitimine yönelebilecek çocukların, erken keşfedilmesi ve
yönlendirilmesine yardımcı olacaktır.
Genel olarak denilebilir ki, müzik eğitimi yoluyla çocuğun
müziksel becerilerinin yanı sıra müzik dışı becerileri de
geliştirilebilmektedir. Bu bireysel katkının yanında toplumu birleştirici ve
geliştirici bir moral değer olan müziğin, eğitiminin önemi tartışılmazdır.
Bunlardan müziksel becerilerin
gelişimine dair şunlar söylenilebilir: Gardner'a göre yedi
tip zeka doğuştan her çocukta değişik düzeylerde bulunmaktadır ve küçük
yaşlardan başlayarak yaşam boyu bütün zeka tipleri geliştirilebilmektedir. Pek
çok çocuğun eğitimle sesini daha doğru kullanmayı öğrenebilerek, güzel şarkı söylemeye başlaması; müzik aleti
çalmaya hevesli ya da çalıyor olması, müzik dinlemeyi
seviyor, okul dışında öğrendikleri şarkıları söylemekten çok hoşlanıyor
olması, koro ya da buna benzer faaliyetlere
katılmaktan zevk alması bunlardan “müzik zekası” ile ilgilidir. Kapsamlı bir
müzik eğitimi alan çocuk, sanatsal eğitime hazır biçime gelir, doğaçlamalar
yolu ile yaratıcılığını geliştirir,
kendini müzikle (dil, hareket, müzik) ifade ederken, toplum içindeki yerini,
görevlerini fark eder, iç ve dış disiplini gelişir, müziğin temel kuralları ve
değişik çalgılarla tanışır, (müziksel bilgi ve becerisi artar), şarkı
söyleyebilir, uyumlu dans edebilir ve çocuğun ritm
duygusu, sesini kullanabilmesi ve müziksel işitmesi, müzik beğenisi vb.
gelişir.
Müzik öğretiminin eğitime ve çocuk gelişimine katkısı son
yıllarda hatırı sayılır bir önem kazanmış ve müzik yoluyla müzik dışı
becerilerin geliştirilebilmesi konusunda, pek çok araştırma yapılmıştır. Müzik
dinlemenin ve öğretiminin kavrama becerilerindeki etkileri ile ilgili bulgular,
müziğin yararına olan ilgide dalgalanmalara yol açmıştır. Müzik dinlemenin
uzaysal becerilere olan etkileri kısa dönemlerde çelişkiler ortaya çıkarırken,
müzik öğretiminin uzun dönemlerdeki uzaysal yetenek gelişimine etkisi daha
tutarlıdır.11 (Costa-Giomi, 1999)
Kısacası, düzenli
ve sürekli bir müzik eğitiminin, “dikkati
/konsantrasyonu”, “koordinasyonu”, “ana dili”, “uzaysal becerileri”, “özgüveni”,
“karakteri”, “ilgi ve yetenekleri”, “beyin ile duygular arasındaki
koordinasyonu”, “iletişimi” geliştirdiği savını destekleyen pek çok deneysel
çalışma vardır. Ancak henüz kesin
genellemeler yapabilmek ev bu dolaylı etkilerdeki mekanizmaları açıklayabilmek
için gereken tutarlı-tam bir veri tabanı oluşmamıştır.
KAYNAKLAR
ARSEVEN,
A., 1994, “Alan Araştırma Yöntemi” Tekışık Matbaası,
2.Basım, S.92/106, Ankara.
BACANLI, Hasan;
“Gelişim ve Öğrenme”, Nobel Yayın-Dağıtım, 4. Basım, Ankara 2001
EDWARDS,
Rob; “Children Learn Faster To The Sound Of Music” (Müziğin Sesiyle Hızlı Öğrenen
Çocuklar), New Scientist, May 1996, Çeviren: ESKİOĞLU, Itır
ERMAN, Armağan; 2000, “Suzuki Metodu Felsefesi Ve Keman Eğitiminde Kullanılışı” Basılmamış
Lisans Tezi, GÜGEF Güzel San. Eğt. Böl. Müzik Eğitimi
Ana Bilim Dalı, Ankara
G.HUSAİN, W.F.THOMPSON, E.GLENN; “Effects Of Musical Tempo And Mode On Arousal,
Mood, and Spatial Abilities” (Temponun ve
Majör-Minör Tonların; Uyarılma Düzeyi, Duygu Durum ve Uzaysal Becerilere
Etkileri); Music Perception;
Winter 2002, Vol.20, No.2,
151-157 Çeviren: ESKİOĞLU, Itır
KLIEVER, Garry; “The Mozart Effect” (Mozart Etkisi),New Scientist;
1999 Çeviren: ESKİOĞLU Itır
L.S.JAKOBSON,
L.L.CUDDY, A.R.KILGOUR; “Time Tagging: A Key To Musician’s
Superior Memory”
(Müzisyenlerin Üstün Belleğinde Temel Prensip); Music
Perception; Spring 2003, Vol.20, No.3, 307-313 Çeviren: ESKİOĞLU, Itır
PAMİR,
Leyla; “Çağdaş Piyano Eğitimi”; Beyaz Köşk Yayınları, 19??, İstanbul
SEYREK H.&
SUN M.; “Okul Öncesi Eğitiminde Müzik”; MEY Yayınları, 19??, İzmir
TEKMAN H. Gürkan,
“Dilde ve Müzikte Bilişsel Süreçler Arasında Bir Karşılaştırma”, Dil Bilim
Araştırmaları 2000
TUFAN, Selmin; “Müzikte
Erken Eğitimin Önemi ve Koşulları” ; “2000” e Doğru Müzik ve Sahne Sanatları
Eğitimimizde Yeni Düşünceler Sempozyumu; 1992; Mimar Sinan Üniversitesi Devlet
konservatuarı, İstanbul
UÇAN, Ali;
“Müzik Eğitimi Temel kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar”; Müzik Ansiklopedisi
Yayınları; 1994, Ankara
ÜNALAN,
Şükrü; Hayatta Önemli Bir Dönüm Noktası: Meslek Seçimi, İlkadım
Dergisi, Ekim 2001
YÖNETKEN,
Bedii Halil; “Türkiye’de Müzik Eğitiminin Önemi”; Müzik Eğitimi; Müzik
Ansiklopedisi Yayınları; 1993, Ankara
WHITTELL , Giles; “Piano Is K ey To The Toddler
Success”, (Piyano
Yürümeye Başlamayı Başaranın Yoludur), The Times, 1997 Çeviren: ESKİOĞLU, Itır
2 Kaynaklarına
göre veriler, yazımlanmış veri kaynakları (kitap, dergi, gazete, arşiv,
istatistiksel raporlar vb.) ve yazımlanmamış veri kaynakları (araştırmacının
doğrudan doğruya gözlemlerine ve ölçmelerine dayalı birey, obje ve olaylardan
elde ettiği veriler) olmak üzere ikiye ayrılır. (Arseven, 1994)
3
Yetenek: Bir duruma uyma konusunda organizmada bulunan, doğuştan gelen
(kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır) çevre ile gelişebilen güç.
Kişinin bir şeyi anlama ve yapabilme niteliği. Yetenek konusundaki ilginç
yaklaşımlardan biri Suzuki’nin dayandığı teoridir:
“Hatasızlık Teorisi” (Haiku) ve “Anadil Yasası” (Ana
dilini akıcı biçimde konuşabilen her çocuk müziği de öğrenebilir.) Suzuki’ye göre yeteneğin kaynağı hayatın kendi gücüdür ve
bu güç fiziksel gelişmeye bağlıdır; yani doğuştan gelmemektedir. Yetenek bu doğrultuda kişinin parçası haline
gelir. Çocuğun doğuştan getirdiği biyolojik özelikler dış etkilerden etkilenir.
Süper yetenek adını alanlar, sadece becerilerini üst düzeye getirmiş
kişilerdir.
4 Öz-değer(güven)
konusunda Costa-Giomi'nin saptamasına ek olarak diğer bazı
araştırmacıların bulgularına göre, müzik, özgüven eksikliği olan çocuklardan oluşan guruplarda etkili bir
terapi yöntemi olarak kullanılmış olduğu halde, normal çocuklardaki özgüven
gelişimine müziğe katılımın katkısı
konusundaki araştırma bulgularında çelişkiler vardır. (Legette,1994;
Linch, 1994; Wood,1973)
Müzik öğretimiyle ilgili araştırmalar gerçekten de müziğin etkili bir tedavi
yolu olduğunu göstermiş olsa da, genel
olarak, kişisel gelişim ve değerlendirmede (self-esteem) ya çok sınırlı etkiye
sahiptir (Lomen,1970;Wamhopff,1972)
ya da tamamen
etkisizdir. (Legette, 1994; Michel,
1971; Michel & Farell 1973)
5 Gelişimde
belli davranışların kazanılması gereken dönemler vardır. İlgili davranış ilgili
dönemde kazanılmadığı zaman daha sonraki dönemlerde kazanılamaz (telafi
edilemez) ya da kazanılması çok zor olur. Bu
dönemlere kritik dönem adı verilir. (Bacanlı,2001)
6 Müzik
ve dil arasında yapısal benzerliklere işaret edilmesinin yanında bu iki alanın
bilişsel süreçleri arasında görgül karşılaştırmalar
da yapılmıştır. Bu tür çalışmaların gözden geçirilmesinde özellikle konuşmanın
seslerinin ve müziğin seslerinin işlemlenmesi
arasında önemli benzerlikler görülmektedir. Ulamsal algı, çift algı, ve algısal
tamamlamalar gibi olgular konuşma ve müzik için benzer şekilde ortaya
çıkmaktadır. Sözdizim düzeyinde katmalı bir yapının
varlığı hem dil hem de müzik için geçerlidir ve
bu yapının işlemlenmesi ile ilgili
benzerlikler de bulunmaktadır. Anlam konusu dil ve müzik arasında bir
karşılaştırmanın en sorunlu yönüdür. Müzik bir anlam taşısa da bunun dildeki
anlamdan farklı bir doğası olması mümkündür. Söylem düzeyinde ise müzikte de
dilde olduğu gibi yeni konuların ortaya konduğu ve geliştirildiği söylem
birimlerinin varlığı ve insanların bunlara duyarlılığı gözlemlenebilmiştir.
(TEKMAN; 2000)
7 Bu
araştırma sonuçlarına dayanarak geliştirilen, işitme bölgesinin gelişimini
hedefleyen bilgisayar programları şimdiden çocuk eğitiminde kullanılmaya
başlanmıştır. (Jakobson, Cuddy, Kilgour, 2003)
8
Maalesef Costa-Giomi'nin
bulguları öz-değer (self-esteem)
dışında kalıcı yararlar sağlanamadığı seklindedir. Üç yıllık sure içinde
deney grubu bir avantaj geliştiriyorsa da surenin sonunda bu fark
kapanmıştır. Bu sonuca göre, sanki müzik eğitimi bazı alanlarda gelişmeyi
hızlandırıyorsa da sonuçta ulaşılan noktayı değiştirmemektedir.
9 SAT:
(Scholastic Aptitude Tests) ABD’de pek çok kolej ve üniversite eğitimine kabul
edilmek için öğrencilere uygulanmak üzere düzenlenmiş test.
10
Soyut Düşünebilme: Bu, kelime, sayı veya şekillerle ifade
edilen soyut kavramları öğrenebilme ve bunları kullanarak akıl yürütebilme
gücüdür. Bu yetenek üniversite giriş sınavlarında sözel ve sayısal alanda
ölçülür. Bu yeteneğe sahip kişilerin fizik, biyoloji ve sosyoloji gibi
mesleklerde başarılı oldukları görülür.
El-Parmak Becerisi: Elleri ve
parmakları ustalıkla kullanabilme de bir özel yetenek olup, kuyumculuk,
cerrahlık gibi küçük objelerle çalışmayı gerektiren mesleklerde çalışanların bu
yeteneklerinin gelişmiş olması meslek başarısı için çok önemlidir.
Göz-El İşbirliği:
Düz bir çizgi çizebilme, bir hedefi uzaktan vurabilme gibi becerilerde
ifadesini bulan ve yetenek, el-parmak becerisi gibi mimarlıkta, sanatta,
kaynakçılıkta, marangozlukta ve cerrahî alanında başarı sağlanması için gerekli
bir yetenektir.
Kas Koordinasyonu: Güçlü
kaslara sahip olmak ve bunları eşgüdümle kullanabilmek de bir yetenektir. Bu
yetenek, sporla uğraşan kimselerde çok gelişmiştir.
Yaratıcılık:
Alışılmış olanın dışına çıkabilme, yeni ve değişik fikirler, yöntemler ortaya
koyabilme gücü olan yaratıcılık, her türlü çalışma alanında kendini
gösterebilirse de bilim ve sanat çalışmalarında, teknik alanlarda,
işletmecilikte kişi, yaratıcı gücünü daha fazla ortaya koyma imkanı bulur. (ÜNALAN, 2001)
11 Müzik
eğitimine 06-24 ay arasında alınan
çocukların temel uzay
testinden, örgün müzik
eğitimiyle birleştirilmemiş
olanlardan daha yüksek puanlar aldıkları bulunmuştur. Aslında bu etkiler belki
de, spesifik uzaysal görevlere göre, sınırlı (Rauscher
ve diğerleri, 1994) geçici (Costa-Giomi
, 1999; Persellin, 2000) ve nispeten daha küçüktür. (Costa-Giomi, 1999)