BİLDİRİLER |
MÜZİK
ÖĞRETMENİ ADAYLARINDA DÜZGÜN, DOĞRU, VE
ETKİLİ
KONUŞMA YÖNÜNDEN BİREYSEL SES EĞİTİMİ DERSİNİN
ÖNEMİ
Okt. Gonca
BİROL
İnönü Ünv. Eğt.Fak.
GSEB
MEABD-Malatya
* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik
Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,
İnönü Üniversitesi, Malatya
Bildiriler,s.111-115.
Giriş
İnsan yaşadığı süre boyunca çeşitli
seslerle sürekli iletişim içindedir. Bir kaynaktan hazırlanmış bir takım
verilerin (düşün-bilgi-davranış-tutum-yaratı) belirli zaman ve mekanda,
simgesel ve yöntemli olarak aktarılmasına iletişim diyoruz
(Cemalciler,1994,10).
Her sanat dalının bir ileti biçimi,
bir ileti ortamı ve zamanı vardır. İnsan bu zaman ve ortamı kendisi
seçebilmekte, biçimleyebilmektedir.
Müzik herşeyden
önce bir dildir. Hem görsel, hem işitsel bir iletişim sanatı olan müzik;
görüntü sanatlarıyla karşılıklı etkileşimleri açısından sıkı bir işbirliği
içersindedir. Görsel uyarılar ile desteklendiği sürece izleyicide daha etkin
uyarı ve dürtüler yaratabilir.
Tüm yaşantısı boyunca sürekli bir
arayış içinde bulunan insan; duyuş, düşünüş ve yaratılarını diğer kişilere
iletme gereksinimi duymuştur. Sesler, renkler, çizgiler, sözler, biçimler ve
araçlarla iç oluşum dışarıya aktarılmıştır.
Kültürün gerçek öğesi olan dil,
insanları birbirine yaklaştıran ve iletişimi sağlayan en güçlü araçtır.
İletişimde dilin ne kadar gerekli olduğu artık herkes tarafından kabul
görmektedir. Dil, bir ulusun ulusal kimliğinin belgesi, yaşayış biçiminin
aynasıdır. Her birey, dilinin örgün eğitim kurumlarında geliştirilmesini,
zenginleştirilmesini, standartlaştırılmasını ve toplumun bütün kesimlerine en
iyi ve doğru şekilde ulaştırılarak bütünleşmeye katkıda bulunmasını ister
(Karakuş, 2001:516). Bir topumu gelişigüzel insan yığını olmaktan çıkaran, ulus
haline getiren önemli öğelerden olan dil, sevgi, saygı ve güven ortamının
gelişimini de sağlar. 700 yıl önce Yunus Emre;
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu
aşı,
Balıla yağ ede bir söz.
diyerek dilin önemini ortaya
koymuştur.
Sözel iletişim kanalları sesler,
kelimeler ve cümle kalıplarıdır. Sözel olmayan iletişim kanalları ise vücut
hareketleri, sesin tonu ve tınısıdır. İnsan dilin güzelliğini yalnızca duyarak
yetinmemiş, konuşulan dili duymak istemiştir. İnsan sesinin önemini fark etmiş,
dilini kullanarak ezgiler türetmiş, şarkılar söylemiştir.
Sesin Oluşumu
Şekilde görüldüğü gibi akciğer ve diyafram nefes kontrolü
için kullanılmaktadır. (1) hava gırtlak (4) içindeki nefes borusunun (2)
içinden ses tellerinin (3) üstünden geçer. Hava, gerilen kıvrımları titreştirir
ve daha sonra ağız boşluğuna geçer. Ağzın şekil alabilmesi ile sesin tonu
değişir. Aynı organların bazıları konuşmayı gerçekleştirmek için sesleri artiküle edebilir. Bu organlar küçük dil (6), yumuşak damak
(7), sert damak (8), dişler (10), dil (9) ve dudaklardır (11). Rezonans için
önemli olan ise Burun (12) boşluğu ve sinüslerdir.
Nefes - Ses
Solunum karmaşık bir fizyolojik
süreçtir. Ses üretimi onun ikinci işlevidir.
Dilediğimiz nefes tekniğini elde
etmemiz için, doğal nefesten yola çıkmalıyız. Nefes çalışmaların başlangıcında
konuşma nefesi ele alınmalı, bu nefesin konuşma tonu, konuşma tekniği ve şarkı
sesiyle ilişkileri kurulmalıdır.
Doğru ve düzenli bir nefes, ses
eğitimin temel taşıdır. Doğru konuşma nefesi, gücünü diyaframdan alan nefestir
(Egüz, 1991:21).
Ses üretiminde en önemli unsurun
solunum olduğunu savunan eğitimciler, eğer nefes gereği gibi kontrol edilirse
diğer faktörlerin kendi kendini düzenleyeceğine inanırlar.
Ses eğitiminin yapılabilmesi için
eldeki malzeme bellidir: Karın kasları, diyafram, kaburgalar, akciğerler,
damak, sert damak, dil, dişler, dudaklar, göğüs ve baş rezonansı ile havadır.
Konuşmak, yalnızca bir iletişim
aracı değildir. Kişinin tüm duyguları yanı sıra düşüncelerini de çevresine
ulaştırabildiği etkin yoldur (Polack, s.45).
Bir dilin kişiler tarafından
kullanılması sırasında çeşitli duyu organları ve hafıza işin içine girerek
konuşma ve işitme davranışlarının sergilenmesini sağlar (Kıran, 1979).
Doğal olarak konuştuğumuz ortama
göre sesin kuvveti değişir. Ancak bazı kişiler, her türlü ortamda daha kuvvetli
yada daha yumuşak bir ses tonuyla konuşurlar. Ayrıca, vurgu, ezgi, entonasyon gibi özellikler konuşma dilini daha etkili
kılmaktadır.
Konuşma sırasında dilin pozisyonu,
ağzın açıklığı sürekli değişir. Bu değişimler sesimizin özgün olmasına katkıda
bulunur. Konuşma anında, bu konuşma ve ses eylemi bir araya gelir. Bunun sonucunda
kendimize ait özgün sesimizin tınısı çıkar (Güneç, 1999).
Konuşmada, mimikler, jestler, vücut
hareketleri ve sesler iletişim aracı olarak kullanılır.
Bir Çin Atasözü şöyledir:
“İşitirim, unuturum; Görürüm,
hatırlarım; Yaparım, öğrenirim.” Bu söz eğitim ve öğrenmede, işitmek ve
görmekten çok yapmanın önemini çarpıcı biçimde vurgulamaktadır.
Yaparak ve yaşayarak öğrenmenin
etkili bir ifadesidir bu. Eğitim ve öğretimde esas olan duyu organlarını
harekete geçirmektir (Kavcar,83).
Aslen Fransızca bir kelime olan
diksiyon “diction”; sözlük anlamı olarak “sözün
kelimelerinin seçilişi ve söylenişi” demektir. Diksiyonda esas; kelimelerdeki
seslerin ve hecelerin, amacı en iyi şekilde ortaya koyabilecek tarzda
söylenilebilmesidir. Onlara canlılık kazandıran “ifade” dediğimiz söyleyiştir (Göçgün, 1999:109).
Diksiyon eğitiminden anlaşılan,
doğru ve güzel konuşmadır. Doğru ve güzel konuşma, öncelikle temel bir
ses-nefes eğitimi ile gerçekleşir. Bu temel ses-nefes eğitimi daha sonra Türk
dili eğitimi ile geliştirilmelidir. Böyle bir temel sonrası diksiyonun
spikerlik, tiyatro ya da şarkı söyleme gibi
alanlarda, o alanın özellikleri ve eğilimleri göz önüne alınarak pekiştirilmesi
mümkündür. Türk dilinin fonetiğine uygun bir söyleyiş biçiminin kazandırılması
için eğitim programlarında diksiyon eğitimine de önemle yer verilmelidir. Doğru
ve güzel konuşmak için ses, ton, vurgu gibi unsurları yerli yerinde kullanmak
gerekir.
Diksiyon bozukluğu, kültürel
gelişmemizin en eksik yönüdür. Söz söyleme sanatının güzel bir Türkçe ile,
anlaşılır biçimde dile getirilmesi yeteneği, küçük yaşlarda başlayan bir
eğitimle geliştirilmelidir. Eğitilmiş bir sesin güzel konuşmaya etkisi
büyüktür. Eğitilmiş ses yardımıyla sözcükler daha doğru, etkili ve yerinde
kullanılır. Konuşma yeteneği doğuştan vardır. Bu yetenek diksiyon ile
geliştirilerek daha iyi duruma getirilebilir. İnsan sesinin eğitimi oldukça
önemlidir. Bu zor eğitim, sözcüklere canlılık katarak diksiyonun amacı olan
yorumculuğa ulaşır. Müzik yoluyla eğitilen kişiler, diksiyon çalışmaları ile
daha da başarılı olurlar.
Güzel ve etkili konuşabilmek, daha
anlaşılır şarkı söyleyebilmek ve bunu dinleyiciye aktarabilmek son derece güzel
ve önemli, unutmamak gerekir ki “güzel şarkı söylemek doğru ve güzel konuşmayla
ilişkilidir.”Müzik eğitimi için de doğru diksiyon gereklidir. Bu dersi verecek
olan bir ses eğitimcisi Türk dilini bilmenin yanında ses-nefes ve güzel konuşma
konusunda da bilgili ve uygulayıcı olmalıdır. Kelimeleri iyi kullanamayan bir
müzik öğretmeninin öğrencilerine ne kadar yararlı olabileceği tartışılır.
Konuşmadaki düzgünlük, anlaşılırlık
öğrenci-öğretmen arasındaki ilişkiyi de olumlu yönde etkileyecektir. Müzik
eğitimcisinin de iyi bir eğitim sürecinden geçmesi
zorunludur. Öğrenci de, özellikle ses-nefes denetimi ve Türkçenin
düzgün kullanımı konularında kendi kapasitesinin doruğuna ulaşmayı amaç
edinmelidir.
Müzikteki ses-söz birliğinin gücü
başarıyı olumlu kılacak ve dili çekici hale getirecektir.
Diksiyon eğitimi, salt müzik eğitimi
bölümlerinde değil, öğretmen yetiştiren diğer bölümlerde de uygulanmalıdır.
Çünkü; güzel konuşan, güzel şarkı söyleyen bir eğitimci öğrencilerine her zaman
iyi bir örnektir.
Artikülasyon (Articulation-Boğumlama)
Seslerin oluşturulmasında organları
fiziksel ayarlama çalışması olarak tanımlanmaktadır (Garretson,
1993).
Dil, diş, damak, yanaklar, alveoller ve dudakların hareketleriyle oluşan işleyiştir
(Belgin, 1996). Biz bunlara artikülasyon bölgeleri
diyoruz.
Başlıca artikülasyon
kusurları ise; gevşeklik, atlama, değiştirme ve pelteklik, tutukluk, kekemelik,
biten ve başlayan iki sözcüğün vokallerini birleştirmektir.
Oluşumları sırasında hiçbir
takıntıya uğramayan seslere vokal diyoruz. Vokallerde ses dışarı çıkarken ses
yolu kapanmaz. Kendi aralarında hece, sözcük ve kök alabilirler.
1. Dilin geriye çekilmiş durumu (A, I,
O, U)
2. Dilin ileriye itilmiş Durumu (E, İ,
Ö,Ü)
3. Dudakların düz ve yayvan durumu (A,
E, I, İ)
4. Dudakların yuvarlak ve büzülmüş
durumu ( O, Ö, U, Ü)
5. Alt çene düşük ve ağız boşluğu geniş
(A, E, O, Ö)
6. Alt çene az düşük ve ağız boşluğu
dar (I, İ, U, Ü)
Eğitici çalışmalarında kullanacağı
heceleri oluştururken vokallerle birleşecek konsonların
da sesi öne getirici ve tınlamayı kolaylaştırıcı konsonlar
olmasına özen göstermelidir (F, V, S, D, M, B ) gibi.
Dildeki seslerin nasıl oluştuğunu,
yazıyla saptanmasını, seslerin zaman ve yerlere göre geçirdiği evrimi araştırıp
standart dili ortaya çıkaran bilime fonetik diyoruz (Birol,
1999: 23).
Bir söz cümlesinin söylenişinde
çizilen melodi çizgisine (ses Dalgalanmasına) entonasyon
diyoruz. Dil, sürekli değişen ve gelişen bir yapı olduğu için, entonasyonu da sürekli ve kesin kurallar içinde
dondurulamaz. Konuşma sanatını tüm yönleriyle benimsemiş kişilerde konuşmada
kullanılan ses sınırının daha geniş olduğu görülmektedir.
Konuşma çalışmalarındaki gereçler atasözleri, şiirler ve düzyazılardır.
Konuşma çalışmalarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Ses Eğitimi
Bireylerin konuşma ve şarkı söyleme
ile ilgili davranışlarında gırtlağın doğallığını ve sağlığını koruyarak, aynı
zamanda seslendirilecek olan eserin dil ve müzik özelliklerini göz önünde
bulundurarak, olumlu değişiklikleri oluşturma sürecine ses eğitimi diyoruz.
Müzik eğitimi, güzel sanatlar
eğitiminin önemli dallarından biridir. Belli bir plan ve yöntem izlenerek bir
amaç ve süreç çerçevesinde gerçekleştirilir. Ses eğitimi de müzik eğitiminin
bir boyutudur.
Bireysel ses eğitimi; bireysel bir
eğitim ve öğretim programı uygulanarak gerçekleştirilir. Bu ders Türkçeyi doğru kullanma, nefes teknikleri ve uygulama,
sesini tanıma, doğru ve etkili kullanma, ses eğitimi tekniklerine uygun olarak
halk türkülerini, okul şarkılarını, Türk ve dünya ses müziğinden değişik
eserlerin seslendirilmesini kapsar. Bu eğitim sırasında öğrenci ile öğretmen
arasında bilgi alışverişi gerçekleşir. Öğrencinin fizyolojik ve psikolojik
durumu izlenerek, duruma göre de tavır ve davranış geliştirmek önemlidir.
Öğrencilerin dikkatini konuya ve kazandırılacak davranışa çekme yönünden
öğrenciye güven verme, rahatlatma, heyecanını yenme, düzeyini gözetme, hedef
davranışlar ile hedefleri belirleme ve derse karşı sevgi uyandırma önemlidir.
Öğrenciye doğru ve tutarlı çabalar içinde olduğu hissettirilmeli, eksikler
varsa söylenmelidir.
Dil, çimento görevi yapan bir
kuvvettir. Ulusal birliğin, kimliğin harcı ise “anadil”dir. Anadili,
başlangıçta anneden ve yakın aile
çevresinden daha sonra da ilişkili bulunulan çevrelerden öğrenilen, insanın
bilinç altına inen ve bireyin bir toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir
(Aksan, 1975: 423-434).
Eğitimli bir insan duygularını,
düşüncelerini, sorunlarını ve gereksinimlerini anlatabilen, iletişim
yeterliliği olan, diğer insanlarla işbirliği yapabilen birey demektir (Vural,
1999: s.6). Anadilini iyi kullanan birey, sözlü ve yazılı anlatımlarında da
daha başarılı olacaktır (Aksan, 1975: 423-434). Ayrıca anadili öğretiminin
öğrencilere kazandırmayı amaçladığı bilgi ve beceriler diğer öğretim
kademelerine göre büyük bir ayrıcalık göstermez, birbiriyle örtüşüm içindedir
(Sever, 1997: s.6).
Okullarımızda Türkçe derslerinde
dilbilgisi kuralları, yazın türleri öğretilmekte, ancak nasıl daha güzel, rahat
ve anlaşılır konuşulacağı üzerinde durulmamaktadır. Bir öğretmen,
öğrencilerinin karşısında özensiz, günlük konuşma dili kullanmamalıdır.
Öğretmenin anadiline gereken sevgi ve saygıyı göstermesi, öğrencisinden de aynı
davranışı beklemesi dilimizin güzelleşmesine katkı sağlayacaktır. İnsanların
dil yetenekleri, o dili icra etme şekillerini etkiler; dili icra etmeleri ise dil
yeteneklerini etkiler.
Üniversite düzeyine gelmiş
öğrencilerimizin çoğunda Türkçeyi kullanmada önemli anlatım ve yazım kusurları
görülmektedir. O nedenle bilgi eksikliği hoş görülse de kişi kendi dilinde
doğru ve düzgün anlatım becerisinden yoksun kaldığında ayıplanır ve
ayıplanmalıdır da. Bu işte sorumluluk yalnızca Türkçe öğretmenlerinin değil,
tüm öğretmenlerin, öğrenci velilerinin, basın-yayın organlarının ve konuyla
ilgili tüm kuruluşlarındır.
Müzik eğitimi veren kurumlarda ses;
ses eğitiminin amaç, ilke ve yöntemlerine göre biçimlendirilir, öğretilir.
Ses telleri, gırtlak, dil ve dudak
seslendirmede görevlidir. Vurguları doğru ya da
yanlış yapmak, tonlamayı tam ya da eksik uygulamak
işitme organı olan kulakla ilgilidir. İç salgı bezlerinin tam görev yapmamaları
durumunda zihinde durgunluk, gerilik, konuşmada, görmede eksiklik görülür.
Sonuçta okuma ve konuşmada aksaklık oluşur (Demirel, 1999: 50). Konuşmada vurgu
ve tonun doğru söylenmesi sağlanmalıdır.
Ses eğitimi tekniklerine uygun
konuşmak, şarkı söylemek için vokal ve konsonların
iyi artiküle
edilmesi gerekir. Ses eğitimi derslerinde uygulama ile birlikte teknik
konulardan da söz etmek yararlı olacaktır. Ses eğitiminde geçerli olacak vücut
yumuşaklığını, güzel şarkı söylemeyi gerçekleştirecek enerjiyi kapsayan ve
vücudun tınlamasına elverişli olan yumuşaklık olarak niteleyebiliriz (Egüz, 1991: s.31). İnsan sesi eğitilirken, vücut tınlar
hale getirilecek ve müzik yapabilmek için gerekli ses tekniği
kazandırılacaktır.
Sözlü müzik eserinin iyi yorumlanabilmesi
için kullanılan dilin tüm ayrıntılarıyla bilinmesi gerekir. Şarkı sözlerinin
anlaşılırlığı dilin doğru bir şekilde çalışmasıyla sağlanır. Akciğerlerden
gönderilen hava ses tellerini titreştirerek dilden dudaklara kadar giden
kaslarda şekillenerek vokal ve konsonları oluşturur.
Vokal ve konsonlar birleşip sözcükleri, sözcüklerde
ezgi ile birleşip şarkıları oluşturur.
İyi bir ses eğitimcisi bilgili ve
sabırlı olmalı, öğrencisine özgüven aşılayabilmeli, çalıştırdığı öğrencilerin
ses yapılarıyla ilgili özelliklerini duyabilmeli ve uygun olan yönlendirmeleri
yapabilmelidir. Ses eğitimi gören öğrencide eğitimcinin öğrettiklerini anlamaya
ve hissetmeye hazır olmalıdır. Eğitimci konuya sabırla yaklaşarak öğrenciyi hem
psikolojik hem de ses tekniği yönünden ikna edici olmalıdır.
Biraz çaba gösteren herkes dilini iyice
öğrenebilir, duygu ve düşüncelerini doğru anlatabilir, amacını düzgün olarak
yazıya dökebilir. Bir ülkede güzel konuşan nesiller yetiştirmek istiyorsak önce
güzel konuşan öğretmenleri yetiştirmeliyiz.
Doğru konuşan nesiller, kesinlikle
güzel ve doğru şarkı söyleyecektir.
Aksan, Doğan.
Anadili Eğitimi Üzerine,
Milli Eğitim Vakfı
Dergisi, 1986,Sayı 1. Ankara.
Banguoğlu, Tahsin. Türkçenin
Grameri, Baha Matbaası, 1974, İstanbul.
Birol, Bülent. Koro
Eğitimi ve Yönetiminde
İlkeler ve Yöntemler,
Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Tuğra Ofset Matbaacılık, 1999, Isparta.
Çevik, Suna. “Müzikte Söz Ögesinin Önemi. Müziğin
Dile, Dilin Müziğe Etkileri” 1. Müzik Kongresi Bildiri
14-18 Haziran, 1988, Ankara.
Egüz, Saip.
Toplu Ses Eğitimi I, Ayyıldız Matbaası, 1980, Ankara.
Ergin, Muharrem. Üniversiteler İçin
Türk Dili, 1988, İstanbul.
Gürzap, Can. Konuşan
İnsan, Yapı Kredi
Yayınları, Şefik Matbaası,
2001,İstanbul.
Kavcar, Cahit. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi, A.Ü.Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.20, S.1., 1987, Ankara.
Korkmaz, Zeynep.
Dil Nedir? Türk Dili
ve Kompozisyon Bilgileri,
YÖK Matbaası, 1990, Ankara.
MEB. Temel Eğitim Okulları Türkçe
Eğitim Programı, Tebliğler Dergisi, s.2098, 26. 1981, Ankara.
Şenbay,
Nüzhet.
Söz ve Diksiyon
Sanatı, Doğan Kardeş
Yayınları, Altan
Matbaacılık, 1993, İstanbul.
Tural,
Sadık Kemal. Ana
Dili Öğretimi, Milli
Eğitim Sempozyumu, 1984, İstanbul.
Türk Dili Dergisi. Dil Öğretimi Özel
Sayısı 379-380, 1983, Ankara.
Zülfikar, Hamza.
Yüksek Öğretimde Türkçe Yazım ve Anlatım, 1977, Ankara.