BİLDİRİLER   

ÖĞRETİM ELEMANI VE ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE

GÖRSEL, İŞİTSEL VE DOKUNSAL ALGI TÜRLERİNİN PİYANO EĞİTİMİNDEKİ KULLANILMA DÜZEYİ

  

           

Öğr. Gör. Duygu Sökezoğlu

Afyon Kocatepe Ünv.

Devlet Kons.-Afyon

 

* Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik

Sempozyumu, 30-31 Ekim 2003,

İnönü Üniversitesi, Malatya

Bildiriler,s.224-228.

ÖĞRENME VE ALGI
Fidan ve Erden (1998:10) öğrenmeyi “İnsanı toplumsal bir varlık yapan ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri öğrenme yeteneğine sahip olmasıdır. Psikologların çoğu öğrenmenin, bireyin çevresiyle etkileşim kurması sonucu oluştuğu ve bireyin davranışlarında değişiklik meydana getirdiği görüşünde birleşmektedirler” şeklinde açıklamaktadır. Ülgen ise (1997:101) öğrenmeyi ürün ve süreç olarak açıklar. “Ürün olarak öğrenme, bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu davranışlarında ve zihinsel yapısında meydana gelen doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenebilen özelliklerdir. Süreç olarak öğrenme ise, bireyin etkileşim ortamında uyaranları algılayarak düşünce, duygu ve hareket bütünlüğü içinde, belleğine kaydetmesine işaret eder. Bu izler ve davranışlar birbirine dayalı olarak değişirler” demektedir.

Öğrenme tanımlarını, soyut ve somut tanımlar olmak üzere ikiye ayırarak inceleyen yazarlar da vardır. Somut tanımlar, öğrenme sürecinin sonunda elde edilen ürüne bakarlar. Bu tanımlar, öğrenilenlerin yapılmasına, bellekte saklanmasına, alışkanlık kazanmaya, öğrenilenlerin anlaşılmasına önem verirler. Öğrenme sonucunda bu ürünler (amaçlar) elde edilmediğinde öğrenmenin oluşmadığını savunurlar. Soyut tanımlar da ise, öğrenmenin ürününden çok sürecine bakarlar. Bu tanımlar, etkilere karşı yapılan tepkilerin sinirlere yerleşmesine, durumun iç görü ile kavranmasına, güdülerin doyurulması için yapılan eylemlere önem verirler. “Öğrenmenin tanımları ister süreç, ister ürün açısından yapılsın, tümünün vardığı sonuç, insanda oluşan davranış değişikliğidir” (Büyükkaragöz, Muşta, Yılmaz, Pilten, 1997:110).Öğrenme, değişik türdeki öğrenme formlarıyla oluşur. Bu formların başlıcaları,

-Gözlem  ve taklit yoluyla öğrenme

-Model alma yoluyla öğrenme    

-Algılama yoluyla öğrenme’dir.   

Bu konunun içeriği nedeniyle algı ve algılama yoluyla öğrenme üzerinde   durulacaktır.           

Algı

Türk Dil Kurumu’nun (1969) Sözlüğünde; “Zihinle ilgisi bakımından duyum, bir duyumdan edinilen yalın bilinç, idrak” şeklinde, Dil Derneği Türkçe Sözlükte de (1998) “Bir şeye dikkati yönelterek, o şeyin bilincine varma” olarak tanımlanmıştır.Algıyı “Dış dünyadan aldığımız izlenim sonuçlarının yani duyumların bilinçli hale gelmesi ve anlam kazanması” olarak da tanımlayabiliriz. Algı, öğrenmenin ve davranışın temelidir. Algı olmadan ne öğrenme ne de davranış ortaya çıkabilir.

Algılama Yoluyla Öğrenme

Bir bireyin dış dünyadaki nesneler hakkında duyu organları (yani görme, işitme, dokunma, koklama ve tat alma) yoluyla edindiği mesajların beyinde yorumlanması ve anlam kazandırılması sonucunda gerçekleşir. Ancak, bu mesajların anlamları, bireylerin bilgiyi algılamalarına bağlı olarak, her birey için farklı olabilmektedir (Saban, 2000:125, 126).

Algısal – Devimsel Beceri

Algısal beceri, duyusal uyaranlara belirli işlerin yapılabilmesini sağlayan kazanılmış bir beceridir. Bazı devimsel eylemler kendiliğinden gelişirse de, insanın devimsel becerilerinin çoğu belli bir alıştırmayı gerektirir. Örneğin, yürümek, yemek yemek ve giyinmek gibi görünüşte oldukça basit olan beceriler, çocuklara ancak alıştırma yoluyla öğretilebilir.Kusursuz bir eşgüdümü gerektiren etkinliklerde ustalık kazanılması, örneğin, bir piyanistin tuşlara hakimiyeti, toplumda her zaman hayranlık uyandırmıştır (Ana Britannica, 1993:377).

Böylesine karmaşık becerileri edinmek ve uygulayabilmek için, algısal uyarımların yakından gözlenmesi gereklidir.

Devimsel becerinin edinilmesinde üç ayrı aşama olduğu sanılmaktadır. Kavrama aşaması denen ilk aşamada kişi, yapacağı işin gereklerini kavramak zorundadır.İkinci aşamada, kişi o zamana kadar öğrenmiş olduğu becerileri anımsar, bu işe özgü devimsel becerileri edinir ve uygunsuz hareketlerden kaçınmak için bu iki beceriyi kaynaştırır. Son aşamada, becerinin gittikçe otomatikleşmesi sonucunda kişi, sürecin her basamağını düşünmekten kurtulur ve dış verilere bağlılığını olabildiğince azaltır. Devimsel becerilerin yitirilmemesi, beceride ulaşılan ustalık düzeyine bağlıdır. Beceride ulaşılan ustalık düzeyi yükseldikçe, kişinin o beceriyi koruyup sürdürme olasılığı da o kadar artar (Ana Britannica,1993:377).

 Algısal Öğrenme

Nesneleri duyu organları yoluyla anlamlandırma ve bu yolla öğrenmedir.

Laboratuarlarda algısal yeteneklere ilişkin araştırmalar yapılmış ve sonuçları gözlenerek algısal öğrenmeyi sınama ve ölçme olanağı bulunmuştur. Bu araştırmalar sırasında deneklerin çeşitli duyu organlarını ölçmek için testler uygulanmış ve bu alıştırmalar sonucunda deneklerin başlangıçtaki puanlarını araştırmaları, algısal yeteneklerin değişmez olmadığını aksine öğrenme yoluyla değişebileceğini göstermiştir (Ana Britannica, 1993:377).

Algıyı Etkileyen Faktörler
Genel olarak algıyı etkileyen faktörler arasında;  Dikkat,  öğrenme, güdü, hazırlayıcı kurulum, duyum ötesi algı, duyusal yoksunluk önemli yer tutar (Morgan, 2000:273).

Bir özel alan olan piyano eğitiminde de algıyı etkileyen faktörler ise; Dikkat, öğrenme ve  güdü’dür.

Dikkat: Aynı anda birçok uyarana maruz kalsak da, bunlardan bir kısmını algılayabiliriz. Bu algılayışımızda, o anki ilgi, amaç ve beklentilerimiz etkilidir. Bu algısal odaklanmaya dikkat denir (Atkinson, Atkinson, Hilgard, 1995:207).

Öğrenme: Bireyin çevresiyle etkileşim kurması sonucu oluştuğu ve bireyin davranışlarında değişiklik meydana getirdiği görüşüdür.

Güdü: İnsanların yetenek ve olanakları eşit olmasına rağmen başarıları farklı olmaktadır. Bu farklılığın birçok nedeni vardır. Ancak bunların içinde en önemlilerinden birisi güdü’dür. Güdü, uyarılmayı kolaylaştırır, bireyi yöneltir, yönetim düzeni sağlar. Bireyin algılama gücünü arttırır.

DUYU SİSTEMLERİ

Duyu organlarımız uyarılar vasıtasıyla kendilerine gelen mesajları sinir sisteminin yardımıyla anlamlı hale getirerek dünyayı algılamamıza yardımcı olurlar (Biçer, 1999:34). Algılamada duyu organları yoluyla alınan bütün duyumlar önemlidir. Ancak bunlar önem sırasına konulacak olursa görme duyumu birinci, işitme duyumu ikinci, dokunma duyumu üçüncü ve diğer duyumlar bundan sonraki sıraları alırlar (Başaran, 1996: 36).

Görme Duyumu: Herkesin de bildiği gibi görme duyumuz gözdür. Göz, dünyayı görerek algılamamıza yardımcı olur. En önemli organlardan birisidir.

İşitme Duyumu:  İşitme duyumuz kulaktır. Kulak aracılığıyla  sesleri duyar ve onlara anlam veririz. Duymak, algılamanın önemli bir boyutudur.

Dokunma Duyumu: Dokunma duyumuz deridir. Dokunma duyumuz sayesinde nesneleri anlar, kavrar ve onlara anlam veririz.Bu duyumları bireylerde farklı biçimlerde (görsel, işitsel ve dokunsal) görmek mümkündür.

Görsel, İşitsel ve Dokunsal Birey Özellikleri

İnsanların öncelikli temsil sistemleriyle (kanalları) iletişim kurmak onların dünyasına girebilmek açısından önemlidir. Gün (2002:73), NLP Zihninizi Kullanma Kılavuzu adlı kitabında; “Karşımızdaki kişinin ağırlıklı olarak kullandığı sözcüklerden onun öncelikli temsil sistemini (kanalını) anlayabiliriz. Konuşmada ve yazışmalarda onun temsil sistemine uygun sözcükler kullandığımızda uyum sağlarız. Aynı dilden konuşan iki insan çok daha sağlıklı iletişim kurar” demektedir.

Görsel Birey Özellikleri

-Dünyayı görüntülerle algılarlar,

-Düşünürken ve dinlerken kağıt üzerine şekiller çizmeyi severler,

-Eğitimde şemalarla anlatım onların ilgisini canlı tutar,

-Çizerek, desen oluşturarak, hayal ederek öğrenirler,

-Öğrendiklerini gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar,

-Düz anlatım dediğimiz öğretim yönteminden yeterince yararlanamazlar,

-Konuşurken, görsel içerikli kelimeler ve deyimler ile iletişim kurarlar.

İşitsel Birey Özellikleri

-Genellikle dinlemesini bilen gruptur ama çok konuşmaya da eğilimlidir,

-İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenirler,

-Düşünürken de düşündüklerini sesli hale getirirler ve kulaklarının duymadıklarını anlamakta zorlanırlar,

-Okumaktansa dinlemeyi tercih ederler.

 Dokunsal Birey Özellikleri

-Dünyayı duygularıyla algılarlar,

-Dokunarak, yaparak, yaşayarak, hareket ederek öğrenirler,

-Dokunmayı ve dokunulmayı severler,

- Uzun süre yerlerinde oturamazlar. Kımıldanmaya, hareket etmeye ihtiyaç duyarlar,

- Bu kişiler bilgiyi en iyi hareket halindeyken alır. Görsel, İşitsel ve Dokunsal bireylerin öğrenme özellikleri birbirinden farklıdır. Bunlara göre bir takım öğrenme stratejileri geliştirilmiştir.

GÖRSEL, İŞİTSEL VE DOKUNSAL ÖĞRENME BİÇİMLERİ VE BU ALGI TÜRLERİNİN PİYANO EĞİTİMİNDEKİ KULLANILIRLIĞI

Öğrenme biçimleri, her bir öğrencinin yeni ve zor bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken ve hatırlarken farklı ve kendine özgü yollar kullanmasıdır. Öğrenme biçimimiz doğuştan var olan karakteristik özelliğimizdir.  Derslerde ve bireysel çalışmalarımızda edindiğimiz bilgiler, aşağıdaki aşamalardan geçerek belleğimize yerleşir ve öğrenme gerçekleşir. Öğrenme aşamasında, bireylerin hangi duyu sistemlerini öncelikli kullandıklarını ve nasıl öğrendiklerini belirlemek öğrenmeyi daha etkili kılacaktır.

Görsel Öğrenen Bireylerin;

-     Düzenli ve kalabalık olmayan bir mekanda ders çalışmaları,

-     Kitapların kenarlarına o bölümü hatırlatacak sembol ve resimler çizmeleri,

-     Karmaşık konuları çizimlere dönüştürmeleri,

-     Anladığını kısa birkaç cümle halinde yazmaları,

-     Dersi dinlerken not almaları,

-     Ders çalışırken renkleri kullanmaları,

-     Okurken önemli yerlerin altını çizmeleri,

-     Belleğinde tutması gerekenleri listelemeleri,

-     Video kasetleri izlemeleri,

-     Konuları mümkün olduğunca görsel malzemeyle çalışmaları öğrenmelerini kolaylaştıracak ve verimlerini arttıracaktır. Piyano eğitiminde görselliğe yönelik çalışmalar şöyle yapılmalıdır: Yeni çalışılmaya başlanan bir eserde;

-     Ölçü sayısına,

-     Donanımına,

-     Eserin içinde geçen dinamiklere,

-     Tempo terimine,

-     Notaların grafiksel akışına,

-     Teknik özelliklere (arpej, dizi, akor vb.) bakma gibi analitik incelemelerin yapılması gerekmektedir. Bu analitik incelemeler görsel algılamaya öncelik veren özellikleri içermektedir.

İşitsel Öğrenen Bireylerin;

-     Sessiz bir çalışma ortamını tercih etmeleri,

-     Ders, kaset olarak satılıyorsa satın almaları ve dinlemeleri,

-     Okuduklarını kasete kaydederek kendi kasetlerini oluşturmaları,

-     Bellekte tutulması gereken bilgiler (tarih, isimler, yer adları) için melodiler yapmaları,

-     Yeni konuları kendilerine anlatarak çalışmaları,

-     Üzerinde çalıştığı konuyu yüksek sesle okumaları ya da başka arkadaşlarıyla çalışmaları, öğrenmelerini kolaylaştıracak ve verimlerini arttıracaktır. İşitsel algıya yönelik çalışmalar da şöyle yapılmalıdır: Piyano eğitiminde; görsel algılama çalışmaları gerçekleştirildikten sonra eserin;

-     Solfejinin yapılması,

-     CD, kaset vb araçlardan veya öğretmenden dinlenmesi gibi çalışmalar gerçekleştirilirken işitsel algılama ile öğrenme sağlanmaktadır. Ayrıca;

-     Çalışmanın ezbere yönelik yapılması,

-     Çalışıldıktan sonra ezbere çalınması   gibi yöntemlerde işitsel algılamanın bu eğitimdeki kullanılırlığını ortaya koymaktadır.

Dokunsal Öğrenen Bireylerin;

-     Çalışırken ileri geri yürümeleri ve çalıştıkları konuyu yüksek sesle okumaları,

-     Kendi istediği yerde çalışmaları,

-     Anlatılanları kendi ifadelerine dönüştürerek kısa notlar almaları,

-     Konu ile ilgili yaşayarak öğrenebileceği yerlere gitmeleri (müze, tarihi yerler),

-     Öğrendiği konuyu önceki bilgileriyle ilişkilendirmeye çalışmaları,

-     Ellerini kullanabileceği çalışmalar yapmaları, öğrenmelerini kolaylaştıracak ve verimlerini arttıracaktır. Piyano eğitiminde dokunsallığa yönelik yapılan çalışmalar şöyle gerçekleşir:

-     Öğretmenin, öğrenci parçayı çalarken öğrencinin elini kendi eliyle desteklemesi,

-     Öğretmenin, eserin içindeki el pozisyonlarının (akorların, gamların, arpejlerin) belirli bir açıyla kullanımını sağlaması,

-     Yapılan bütün çalışmalar, dokunsallığın en önemli özelliği olan güçlü bir kas belleğine sahip olunması ve sıkça tekrarlanması ile gerçekleşir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırmada; Müzik öğretmeni adaylarına, piyano eğitimi derslerinde görsel, işitsel ve dokunsal algıları kullanma derecelerini belirlemek amacıyla, uzman piyano eğitimcilerine ise, bu algı türlerinin derslerdeki kullanılırlığını tespit etmek amacıyla toplam iki anket uygulanmıştır. Hazırlanan bu anketler, G.Ü.G.E.F. Müzik Öğretmenliği Bölümünde çalışan, piyano eğitiminde uzman öğretim elemanlarına ve G.Ü.G.E.F. Müzik Öğretmenliği Bölümünün 3. ve 4. sınıfında okuyan 70 kişilik bir öğrenci grubuna uygulanmış ve   sonuçları değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelere göre, ankete katılan alanın uzman öğretim elemanlarının “Bir piyano dersinin daha etkin hale getirilmesinde farklı algılamalar üzerinde durulmasının önemli olduğu” görüşüne katılmaları, piyano eğitiminde kullanılan algı türlerinin önemli olduğunu göstermektedir.Yine uzman öğretim elemanlarının “Öğrencinin piyano çalışma alışkanlığının onun algılaması üzerindeki etkisi” ve “Öğrencinin çalışma süresinin uzunluğunun çalıştığı parçayı algılamasına etkisi” düşüncelerine katılmaları, bu algıların geliştirilebileceği sonucunu ortaya çıkarmakta, ayrıca; Uzman öğretim elemanlarının “Öğrencilere önerdiğiniz çalışma yöntemlerinin farklı algı türlerini içermesi” düşüncesine katılım oranlarının yüksekliği bu algı türlerinin uzman öğretim elemanları tarafından kullanıldığını ortaya koymaktadır.Anketi yanıtlayan öğrencilerin de, görsel algının kullanılmasına yönelik düşüncelere katılımlarının yüksek olması, bu öğrencilerin görsel algıyı kullandıkları sonucunu vermektedir. Öğrencilerin büyük kısmı çalıştıkları eseri ezberlemiş olsalar bile, eserin notalarının önlerinde açık olarak durması gerektiği görüşünde birleşmektedirler. Notaların önlerinde açık olarak durması da, öğrencilerin görsel hatırlatmaya ihtiyaç duymalarından yani görsel algıyı kullanmalarından ileri geldiği sonucunu ortaya koymaktadır. Ankete katılan öğrencilerin, “Verilen eseri kaset ya da CD’den dinleme” ve “Çaldığım eserde yaptığım hatayı, öğretmenim bana çalmalı” düşüncelerine katılmaları, işitsel algıyı kullandıkları sonucunu vermekte, yine işitsel algıya yönelik olarak “Daha önce çalışılan eserin melodilerini hatırlama” ve “Bir eseri ezbere çalarken daha iyi yorumlama” düşüncelerine öğrencilerin katılmaları işitsel algılarının gelişmiş olduğunu göstermektedir. Çünkü, ancak işitsel algısı gelişmiş olan öğrenciler önceden çalışılan eserin melodilerini hatırlayabilir ve eseri ezbere çalarken yorum yapabilirler. Buradan da işitsel algının geliştirilebilir olduğu sonucu çıkmaktadır. Öğrencilerin dokunsal algılarını kullandıklarını ortaya çıkaran düşüncelerden biri “Bir eseri seslendirme aşamasında klavyeye bakma ihtiyacı duyma” diğeri de “Çalışılan eserde yapılan hatayı, hocanın öğrencisine hatalı yeri çaldırtarak düzeltmeye çalışması”. Bu düşüncelere katılımın yüksek olması, dokunsal algının kullanılırlığını vurgulamaktadır. Ayrıca; “Daha önce çalışılan bir eseri çalma esnasında tuşedeki hakimiyete güvenme” ve “Daha önce çalışılan eserlerin tuşe üzerindeki yerlerini anımsama” görüşlerine öğrencilerin katılımlarının yüksek olması, dokunsal algının geliştirilebilirliğini ortaya çıkartmaktadır. Yapılan anketler sonucunda piyano eğitiminde görsel, işitsel ve dokunsal algı türlerinin öğrenciler tarafından kullanıldığı saptanmış ve öğrencide saptanan algı türüne göre ders yapmanın, öğrenci başarısını ve motivasyonunu arttıracağı düşüncesine varılmıştır. Bireyler farklı algılamalara sahiptir. Kimisi görsel olarak algılarken, kimisi işitsel ya da dokunsal olarak algılayabilir. Piyano eğitiminde, öğrenci başarısını arttırmaya yönelik bir çalışma olarak da düşünülen algı türlerini belirleme önemli bir boyuttur. Görsel, işitsel ve dokunsal öğrenci tiplerini ve bunlara yönelik öğretim stratejilerini belirlemek, öğrencinin derse olan dikkatini toplamasını, motivasyonunu, öğrenme açısından daha iyi bir düzeye gelmesini sağlayacak ve dersi anlamayan, derste yeterince başarı gösteremeyen öğrencilere yardımcı olacaktır.

KAYNAKÇA

Ana Yayıncılık. (1993). Ana Britannica. İstanbul: Birinci Cilt.

ATKINSON, Rita, ATKINSON, Richard ve HILGARD, Ernest. (1995). Psikolojiye Giriş I. Çevirenler Kemal Atakay, Mustafa Atakay, Aysun Yavuz.  İstanbul: Sosyal Yayınlar.

BAŞARAN, İ. Ethem. (1996). Psikoloji. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayın.

BİÇER, Turgay. (1999). NLP (Nöro-Linguistik Programlama) Kişisel Liderlik. İstanbul: Beyaz Yayınları.

BÜYÜKKARAGÖZ, Savaş, MUŞTA, Muammer, YILMAZ, Hasan ve PİLTEN, Önder. (1997). Eğitime Giriş. Konya: Günay Ofset Matbaacılık.

Dil Derneği. (1998). Türkçe Sözlük. Ankara: Kurtuluş Basımevi.

FİDAN, Nurettin ve ERDEN, Münire. (1998). Eğitime Giriş. İstanbul: Alkım Yayınları.

GÜN, Nil. (2002). (Neuro Linguistik Programming) NLP Zihninizi Kullanma Kılavuzu. İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık.

MORGAN, T. Clifford. (2000). Psikolojiye Giriş. Çevirisi Sirel Karakaş. Ankara: Meteksan.

SABAN, Ahmet. (2000). Öğretme Öğrenme Süreci Yeni Teori ve Yaklaşımlar. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Türk Dil Kurumu Yayınları. (1969). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

ÜLGEN, Gülten. (1997). Eğitim Psikolojisi Kavramlar, Kuramlar, İlkeler, Yöntemler, Uygulamalar. İstanbul: Alkım Yayınevi.