BİLDİRİLER   

www.muzikegitimcileri.net: İLKÖĞRETİM ÇAĞINDAKİ TÜRK ÇOCUKLARINDA BANDO ARACILIĞI İLE ÇOKSESLİ MÜZİK BİLİNCİ

İLKÖĞRETİM ÇAĞINDAKİ TÜRK ÇOCUKLARINDA,

 BANDO ARACILIĞIYLA ÇOKSESLİ MÜZİK BİLİNCİ OLUŞTURULABİLİR *

                                                                                                                                         Alp ÖZEREN

*Cumhuriyet Döneminde Askeri

Müzikler ve Gelişimi Sempozyumu

Bilkent Ünv. 23-25 Ekim 2003, Ankara

Müzik Eğitiminde Çoksesliliğin Yeri Ve Önemi           

       ...Türkler, 11. Yüzyılda Önasya'ya yerleştikleri zaman, Ortaasya'dan getirmiş oldukları kültür varlıklarını genel kültürle karıştırarak yepyeni bir sentez meydana getirdiler. Bunun müziğe yansıması ile şu türler gelişti: Geniş Halk kitlesinin malı olan halk müziği; kentsoylunun müziği olan Klasik Türk Müziği ve Ortaasya askeri müzik geleneğine dayanan mehter ( yeniçeri ) müziği. Mehter müziği 17. yüzyıldan itibaren Avrupa'ya büyük etkiler yaparak Alla Turca denilen üslubun doğmasını sağlamıştır.

       Bütün bu türlerin ortak nitelikleri; çok zengin ritmik yapıya ve makam adı ile tanımlanan modal sisteme sahip olmalarıdır. Bu suretle ritm ve ezgi bakımından Türk geleneksel müziği, Dünyanın en zengin türleri arasındadır.  Ancak, Rönesans'ın getirdiği yeniliklere birçok alanda olduğu gibi müzik alanında da ayak uyduramama yüzünden,Türk Müziği, Atatürk atılımlarına kadar çokseslilikten yoksun kalmıştır ( 1 )...

     ... Armoni, her sesin birbirine benzemesi değildir.  Orkestradaki her enstrümanın ayrı ses çıkardığı ama sıkı kurallar içinde birbiriyle çakışmadığı, çelişmediği bir sistemin adıdır armoni... Orkestradaki onca değişik ses birbirini beslemekte, zenginleştirmekte sanki birbirinin altını çizmektedir... Armoni bilimi, her çalgıyı istediğini çalması için başıboş bırakmaz. Herkes, düzenin bir parçasıdır. Buradaki sır, her çalgıyı birbirine benzetmeye çalışmayan, her birinin kimliğine ve kişiliğine saygı gösteren ama toplu halde varolmayı sağlayan kuralları oluşturan bir sistemde gizlidir ( 2 )...

              Yaklaşık; yedi yıldır resmi olarak sürdürdüğüm müzik eğitimciliğim esnasında; ülkemiz geleceğinin teminatı olan çocuklarımızın, "müzik eğitimi" aracılığıyla, çoksesliliği benimseyebilmeleri ve yalnızca müzik konusunda değil; yaşamlarının her alanında çoksesliliğin önem ve gereğini hissedebilmeleri için çaba harcadım.

              İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda gerek lisans gerekse lisansüstü eğitimlerimiz esnasında kendisinden ders alma şansını elde ettiğimiz ve benim, kendisinden "Türkiye'nin müzik toplumu olabilmesi için savaş veren emekli koramiral" olarak söz ettiğim Sayın Sabahattin Ergin'in derslerimiz kapsamında bize verdiği; Zülfü Livaneli'nin "Armoni" başlıklı yazısı beni o kadar etkilemişti ki, 1999 yılında kurduğumuz müzik kursuna isim olarak "Armoni"yi uygun gördük.

            Kurs çalışmalarım öncesinde ve sonrasında ise çoğunlukla, ilköğretim ve anaokulu düzeyinde çalışmalar yapma şansı elde ettim. Tüm çalışmalarım esnasında, en çok dikkatimi çeken hususlardan biri de çokseslilik düşüncesi ve davranışlarının yaygınlık kazanamamış olmasıydı.

           Kandıra Anadolu Lisesi, Gölcük Belediye Konservatuarı v.b. kurumlarda görev yaptığım dönemlerde, değil çokseslilik, "müzik"in tarifini dahi aktarmanın güçlüğünü bizzat gözlemledim. Bu önemli sempozyum vesilesiyle bir kez daha, özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarımıza çoksesli müziği öğretmek, sevdirmek ve benimsetmek yönünde "askeri müzik"ten, bandodan nasıl yararlanabileceğimize dair düşünce, tespit ve önerilerimi aktarmaya çalışacağım.

Türkiye'de "Bando" Ve Müzik Öğretmenlerimiz                               

         ...Bando saundunun yüksek etkileme gücünü başta ABD olmak üzere tüm Batı Ülkeleri, yüzlerce özel bando eliyle halka yansıtırken, bizdeki özel bando fakirliği üzücü. Oysa ilk sivil bandomuz 1888'de İzmir Sanayi Mektebi'nde kurulmuş, ilk çocuk bandomuz da 1889'da Alman şef Poul Lange ile konserler vermişti.

       Yakın zamana kadar düzenli konserler veren Önder Bali yönetimindeki İstanbul Şehir Armoni Mızıkası'nın bile nefesi kesildi. Armoni orkestralarını besleyen tek kaynak, TSK Mızıka Astsubay Sınıf Okulu'ndan yetişen gençler. Yakın zamanda, üç yıllık okula iki yıllık meslek yüksekokulu eklenerek geliştirildi. Ulusal çoksesli müziğimizin Muammer Sun, Hikmet Şimşek gibi ünlü adları bu kökenden geliyor. Bando yöneticisi yetiştiren tek merkez ise Ankara Devlet Konservatuarı'nın Bando şefliği bölümü... çağdaş bestecilerin yapıtlarını seslendiren Devlet Senfoni Orkestraları, bando kökenli saksafoncularla destekleniyor ( 3 ).

         Milliyet Sanat Dergisi'nden yapmış olduğum bu alıntıda, özellikle, ilk çocuk bandomuz ile ilgili bölümün altını çizme gereği duydum. Çünkü Cumhuriyet'in 80. yılına geldiğimiz 2003 yılında bir müzik öğretmeni olarak, bu cümle bana bir rüya gibi gelmekte... M. Kemal Atatürk'ün;"Hattı Müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh da bütün vatandır. "  yaklaşımından yola çıkacak olursak; 80 yılın ardından; Atatürk'ün "Türk Müziği" ile ilgili tüm görüş, düşünce ve öngörülerini de göz önüne aldığımızda, bugün müzik alanında çoksesliliğin halkla bütünleşmesinde en önemli kaynaklardan sayılan bandoların azlığı, özellikle de" çocuk bandoları"nın olmayışı, üzerinde dikkatle durulması gereken bir sorun olarak belirmektedir. Bireylerde ve toplumlarda mutlaka geliştirilmesi gereken "çoksesli müzik zihniyeti" yalnızca büyük paralar ödenen seçkin ve özel ilköğretim okullarında hayata geçirilebiliyorsa; sırf maddi imkanı olmadığı için hayatı boyunca çoksesli müziğin "ç" si ile dahi rastlaşamamış bireyleri bu durumdan sorumlu tutamayacağımız gibi; bu durumdaki "mağdur" bireylerden oluşan bir toplumda "çokseslilik zihniyeti"nin yerleşmemiş olmasını da çok fazla yadırgayamayız... Bu konuda; öncelikle Türkiye'de, ilköğretim okullarında görev yapan müzik öğretmenlerinin "mesleki yeterliklerinin" tespit edilmesi amacıyla "tarafsız ve ciddi bir araştırma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yaklaşık yedi yıllık müzik eğitimciliğim esnasında ( üstelik Türkiye'nin kültürel v.b. anlamda en gelişmiş bölgesinde ), sırf şahsım olarak, onlarca,tek bir müzik aletini dahi çalamayan, müziğin tarifini bile yapamayan,"transpoze" vb. kavramları hayatı boyunca duymamış  "Müzik Öğretmenleri!!!"  tanıma üzüntüsünü yaşadım. Ulusal müzik eğitimimiz açısından, lokomotif konumundaki ilköğretim müzik öğretmenlerimizin de yalnızca bir kısmının nitelikli bir "müzik öğretmenliği" eğitimi almış olması, bence Ulusal Müzik eğitimi açısından yaralarının sarılması günden güne imkânsızlaşan bir felakettir. Bu durumun sorumlularını belirlemek elbette önemlidir. Ancak bence asıl konu, şu anda, her biri aktif olarak Türkiye'nin dört yanında görev yapan ve kendi müzik eğitimini doğru dürüst alamamış yüzlerce müzik öğretmeninin durumlarını düzeltme konusunda neler yapılması gerektiğinin belirlenmesidir. Bu düşüncelerimi dile getirirken; elbette yurdun dört yanında fedakârca görev yapan yüzlerce çok iyi yetişmiş/kendini geliştirmiş müzik öğretmenini yok sayar durumda değerlendirilmek istemem. Çünkü çok iyi biliyorum ki, "Ne yapalım. Bize doğru dürüst müzik öğretmenliği eğitimi verilmedi..." bahanesine sığınan onlarca müzik öğretmenine karşılık; yüzlerce, kendini geliştirmiş, Atatürk Türkiye’sine yakışır birer müzik öğretmeni konumunda görev yapan öğretmenlerimiz de söz konusudur ki naçizane ben de bunlardan biri olmak için çaba harcıyorum. Örneğin; ben de müzik lisans eğitimim esnasında çoksesli müziğe dair yeterli eğitim verilmeyişini, önce Sayın Ergen Korkmaz ardından da Sayın Gökçen Koray'ın yönetiminde TRT Çoksesli Gençlik Korosu'nda eğitim alarak kapatmaya çalıştım. Benim asıl vurgulamak istediğim; yüzlerce nitelikli müzik öğretmenimiz var diyerek, var olan onlarca iyi yetiştirilememiş müzik öğretmenini yok sayma lüksümüzün bulunmadığıdır. Burada yapmaya çalıştığım kişisel durum tespitinin ardından, sempozyum konumuzla bağlantı kurmak istiyorum. Az önce dile getirdiğim düşüncelerin daha kapsamlı biçimde; bir "Müzik Öğretmeni Yetiştirme Sempozyumu"nda ele alınması daha doğru olacaktır.

"İlköğretimde Bando" Konusunda, TSK Ve MEB İşbirliği Yapabilir

          Türk Halkı'nın  "Asker" ve "Ordu" ya yönelik her zaman var olan sempati duygusu, ulusal müzik eğitimi adına çok güzel değerlendirilebilir. Üstelik yurdumuzda, öğretmenlerin bile gidemediği yerlere askerlerimiz gidebilmektedir. Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarda, askere ve orduya ilgi ve hayranlık duyguları zaten mevcutken; bu çocuklara asker ve bando aracılığıyla çoksesli müziği dinletmek, sevdirmek ve benimsetmek kolayca mümkün olabilir. Bu konuda, kanımca, TSK  ve  MEB en kısa sürede işbirliği yapmalıdır. Örneğin, bando astsubay olarak görev yapan pek çok genç ve nitelikli müzik insanı bu konuda görevlendirilebilir. Böylece ilköğretim çağındaki çocuklarımız, bir yandan nitelikli çoksesli müzik eğitimi alırken bir yandan da ordunun bünyesinde var olan ve Türk ulusunun en büyük güvencelerinden biri olan iç disiplin duygusunu da müzik aracılığıyla hissedebilme şansına sahip olacaklar; toplumsal değerleri yozlaştıran popüler kültürün yaratacağı olası tehditlere karşı da bir doğal kalkan oluşacaktır.

        Böyle bir çalışma; Türk çocuklarının kendi tarihlerine de ilgi duymalarına katkıda bulunacaktır kuşkusuz. Örneğin; 2002 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda Sanatta Yeterlik Eğitimim esnasında; rahmetli Haydar Sanal Hocamız ile "Askeri Müzik" dersini yaparken; kendisi, "obua"nın kökeninde Mehter'in "Kaba Zurna" sının olabileceğine dair bir anekdot aktardığında, bundan çok etkilenmiştim. Bu sempozyum için, çeşitli kaynaklara göz atarken; Ahmet Muhtar Ataman tarafından yazılmış, üzerinde 1958 tarihli imza bulunan bir kitapta ( 4 ) da buna benzer bir ifade görmek beni heyecanlandırdı. Yine, 1969 yılında İngiltere'de basılmış bir kitapta ( 5 ), Türk Askeri Müziği'nin Avrupa'yı nasıl etkilediği, 1990 yılında Oxford Üniversitesi tarafından basılan bir başka müzik kitabında ( 6 ) da "Bandolar" başlıklı bölümün en başında "Mehter"e ait bir resmin yer alması v.b. yayınlar ve tabii ki bu yayınların kendilerine aktarılması, Türk çocuklarının, müzikal anlamda da kendi tarihlerine ilgi duymalarını sağlayabilecek önemli birer materyal olacaktır.  Şu andaki ilköğretim koşullarında; zaman, mekan ve sınıf mevcudu gibi koşulların olumsuzluğu nedeniyle, ne yazık ki değil temel müzik eğitimi "müzik zevki eğitimi" dahi çocuklarımıza verilememektedir. İstanbul'da dahi pek çok okulda müzik derslerine, "sesi güzel olan", "birazcık enstrüman çalabilen" başka branş öğretmenleri girmekte; çoğu okulda sadece görüntü olarak kurulan bandoları da ( aslında, boru-trampet takımı demek daha doğru olur... ) hiçbir müzik eğitimi olmayan başka branş öğretmenleri yönetmek!.. zorunda kalmaktadır. Oysa, örneğin "Halk Oyunları" çalışmalarında olduğu gibi, dışardan anlaşma ile gelecek uzmanlar aracılığıyla, bu sorun büyük ölçüde giderilebilir. Bando konusunda, dışardan gelecek uzmanların da o yörede bulunan bando asatsubayları olması,  sorunun bilimsel olarak çözülmesine en büyük katkıyı sağlayacaktır.

           Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümleri mezunlarının büyük bir kısmı, hayata geçirebilecekleri düzeyde bando bilgisine sahip olsalar da; ülkemizde ilköğretim müzik öğretmeni ihtiyacı karşılanamadığından olsa gerek; az önce belirttiğim gibi değil bando oluşturmak, tek bir müzik aletini dahi yeterli düzeyde çalamayan pekçok konservatuar mezunu arkadaşımız, tezsiz yüksek lisans tamamlayıp resmen müzik öğretmeni olabilmekte ve sonuçta, yapamadıklarından dolayı kendileri de bunalıma girmekte ve çoğu zaman da acısını öğrenciden çıkarmaktadır. Bu arada olan da, geleceğimizin teminatı olan ilköğretim çağındaki çocuklarımıza olmakta, çocuklarımızın bir kısmı, medeni insan olmanın kesinlikle bir gereği olan "nitelikli çoksesli müzik" kavramına ömür boyu uzak kalmaktadır.    

Bando Konusunda Kaynak Kitaplara Duyulan İhtiyaç                       

          Sorunun çözümü esnasında, yazılı ve basılı kaynakların çokluğu ve çeşitliliği de önemli rol oynayacaktır. Örneğin Türkiye Müzik Bibliyografyası ( 7 )na göz attığımızda; "Mehter-Bando-İzcilik" başlığı altında, 21 eserin künyesi belirtilmektedir. Bu eserlerden yalnızca 8 tanesi bando eğitimi ve repertuarıyla ilgili olup, bunların da günümüze en yakın olanı 1986 da basılmıştır ve çok yüksek fiyatlarla ancak sahaflarda bulunmaktadır. Bir müzik öğretmeni için, sahafları dolaşarak müzik alanında geçmişte basılmış değerli kaynakları elde etmek elbette büyük bir keyiftir. Ancak müzik öğretmenlerimizin çocuklara "bando" konusunda eğitim verirken ve okullarında bando oluştururken yararlanabilecekleri yeterli kaynak temininin de bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki kaynaklar ile bando astsubayları ve okul müzik öğretmenleri e ele verirse, kısa sürede Türkiye'nin her yerinde, ilköğretim okullarının büyük çoğunluğunda hepimizin göğsünü kabartacak kalitede "çocuk bandoları" oluşturulabileceğine inanıyorum. Tabii ki, öncelikle milli eğitim sistemimizde "müzik" dersinin çağdaşlığın gereği düzeyinde ele alınması ve her şeyden önce müzik ders saatlerinin arttırılması gerekmektedir. Basılacak yayınların albenisi de ayrı bir önem taşımaktadır. Örneğin, Türkiye'de çoksesli müziğin yerleşebilmesi için bir ömür boyu çaba harcamış ve halen de harcamakta olan Faik Canselen Hocamızın, 2001 yılında MEB Eğitim Dizisi'nce yayınlanan Müzik Eğitimi I ve Müzik Eğitimi II  ( 8 )  adlı kitaplar,  nota yazımı v.b. yönünden biz yetişkinlerde, teknolojinin çok geri olduğu dönemleri çağrıştıran bir nostalji yaşatsa da,  henüz ilk ve ortaöğretimde okuyan öğrenciler için itici olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye'de müzik eğitimine ömrünü vakfetmiş değerli bir eğitimcinin eserini basarken daha özenli olunmasını beklemek, herhalde bir lüks olmasa gerek!.. TSK ve MEB in ilköğretim okullarında bando eğitimi ve oluşumu yönündeki işbirliği; MEB EARGED kapsamında, bir proje olarak da ele alınabilir. MEB EARGED kapsamında, örneğin 2001 yılında öngörülen 252 adet proje arasında ( 9 ) "müzik" ve "müzik eğitimi" ne dair tek bir proje dahi yer almamaktadır!.. MEB ve TSK nin, Türkiye'nin "Müzik Toplumu" olabilmesi yönünde atacağı ortak adım, kuşkusuz Atatürk Türkiye’sinin müzik tarihinde çok önemli bir kilometre taşı olacaktır.

Sonuç ve Öneriler                                       

          Atatürk'ün gösterdiği, çağdaş uygarlıkların da ötesine ulaşma hedefine ulaşma yönünde kat edilecek uzun ve zorlu yolun temel araçlarından biri güzel sanatlar eğitimi olacak, bu kapsamda en ön safta da "müzik" yer alacaktır. Türkiye'yi müzik alanında çağdaş uygarlık düzeyine taşımada en büyük görev ve sorumluluk; 2003 yılı itibariyle yaklaşık 19 milyon öğrenciye ( 10 ) müzik eğitimi vermekle yükümlü müzik öğretmenlerimize düşecektir. Bu noktada temel sorun, müzik öğretmenlerinin cepheye silahsız gönderilen askerler gibi olmalarıdır. Kişisel çabalarıyla, bazı müzik öğretmenlerimizin sağlıklı müzik eğitimi verebilmesi ulusal müzik eğitimimiz adına bir teselli olarak görülmemeli; MEB ve diğer ilgili kurumlar tarafından en kısa sürede ulusal müzik eğitimimiz, Atatürk Türkiyesi'ne yakışır düzeye yükseltilmelidir. Konu ile ilgili bazı önerilerimi sıralamak istiyorum.

1) Yurdun her köşesinde, fedakârca görev yapan TSK aracılığıyla oluşturulacak bandolar, öncelikle yaygın bir çokseslilik bilinci, saygısı ve sevgisi oluşturabilir.

2) Bandolar konusunda, olası bir MEB,  TSK işbirliğine ön hazırlık olarak; MEB bünyesinde, yine TSK ve Eğitim Fakülteleri işbirliği ile tüm yurttaki müzik öğretmenlerine yönelik olarak "Bando Eğitim Seminerleri" düzenlenmelidir.

3) MEB Talim Terbiye Kurulu'nca da onaylanacak "Bando Eğitim Kitapları" basılmalıdır.

4) Okullarda bando eğitimini hayata geçirecek araç-gereç, en uygun şartlarla, MEB tarafından temin edilmeli; bu konuda gerekirse "sponsorluk" müessesesinden yararlanılmalıdır.

5) Okul müzik öğretmenlerinin en az bir enstrümanı yeterli düzeyde çalabilme durumları tespit edilmeli; ihtiyaçlar ölçüsünde hizmet içi eğitim kursları düzenlenmeli ve formatör öğretmenlerden de yararlanılmalıdır.

6) Yörelerde oluşturulacak bandoların repertuarlarında, o yörenin özgün eserleri de çoksesli düzenlemelerle sunularak, "bando"ya olan sempati arttırılabilir. 

7) İlköğretim okullarındaki öğrencilere, dünyanın çeşitli ülkelerinde oluşturulmuş "çocuk bandoları", Vcd, Cd, Teyp gibi araçlarla izletilip, dinletilip; "bando" fikri özendirilebilir.

8) Yapılacak tüm nitelikli müzik çalışmaları gibi; bilimsel bir bando çalışması da ilköğretim çağındaki çocuklarımızın diğer çalışmaları ve derslerini olumlu yönde etkileyecektir.

              Sözlerime son verirken; böyle önemli bir sempozyumu düzenleyerek "Türkiye'de Çoksesli Müzik" fikrine dair, özellikle biz genç müzik eğitimcilerinin daha da bilinçlenmesini sağlayan tüm değerli hocalarımıza, sempozyum organizasyonunda emeği geçen her kişi ve kuruma; sabırla dinleyen herkese teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. 

 

NOTLAR                             

  1) "Yunus Emre Oratoryosu" CD'si, Adnan Saygun, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı,  

       Şef: Hikmet Şimşek, 1989

  2) Zülfü Livaneli, "Armoni", Milliyet Gazetesi, 24.12.1995

  3) Kemal Küçük, "Bandolarda Senfoni Heyecanı", Milliyet Sanat Dergisi, Eylül 2003, s. 61

  4) Ahmet Muhtar Ataman, Musiki Dersleri, Güven Basımevi, Ankara, s. 59

  5) Freda Dinn, The Observer's Book Of Music, Frederick Warne& Co. Ltd., England, 1969, s. 102-103

  6) Kenneth & Valerie McLeish, The Oxford First Companion To Music, Oxford University Press, Printed

      in Hong Kong, 1990

  7) Doç. Mehmet Salih Ergan, Türkiye Müzik Bibliyografyası, Konya, 1994,  s. 169

  8) Faik Canselen, Müzik Eğitimi I ve Müzik Eğitimi II, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 2001

  9) Söz konusu sayfalar ( 2 sayfa ) tepegözde sunulacaktır.

10) Yavuz Donat, "Okullar Açılırken", Sabah Gazetesi, 15.09.2003, s. 27